A HARFİ
Abisal alan : Derin deniz ovası(-3000 ile -6000 m )
Ablasyon : Buzların eridiği ve buharlaştığı saha.
Ada : Deniz veye göl sularıyla çevrili küçük kara parçası.
Adacık : Çok küçük ada , üzerinde devamlı yerleşim bulunmayan.
Ada tepe (inselberg) : Düzlükler içinde yükselen tepeler.Aşınmadan arta kalan yükseltiler.
Ada yayı : Kara gövdesinin önünde sıralanan adalar. Ana kara ile aralarında bir kenar deniz yer alır.
Adyabatik : Hava kütlesi ile çevrilen sıcaklık alışverişi olmadan hava kütlesinin ısınması veya soğuması. Alçalıcı ve yükselici hava hareketlerinde bulunur.
Afel : Günöte . Güneş etrafında dönen bir uzay nesnesinin güneşe en uzak olduğu noktaya verilen ad.
Afotik Bölge : Işığın nüfuz etmediği göl ve denizlerdeki bölge.
Aglomera : Yanardağ püskürme maddeleri veya tortul parçalarından bileşik çimentolu konglomeralara verilen ad.
Akan yıldız: Meteorik.
Akarsu Sekisi : Bir akarsu yatağının her iki yakasında ve bugünkü yatağa göre daha yüksekte bulunan basamak biçimindeki eski vadi taban dolguları.
Akım (Debi) : Bir akar suyun , belli bir kesimde geçirdiği su miktarı. Akarsuyun, yıl içinde taşıdığı su miktarı.
Akife : Sutaşır.
Aklan (versant) : Bir ülke veya bölgedenin, denize doğru genel eğimi. Bir dağın eteğine doğru eğimi.
Akmaz : at nalı biçiminde ve menderesli bir akarsu yatağında ayrılarak artık su geçirmeyen gölcük.
Alçı taşı : jips.
Algı: Dikkatini bir şeye yöneltme.
Algılamak : Anlamak, idrak etmek.
Alize: Düzenli ve devamlı.
Alize Rüzgarları: Yıl boyunca esen devamlı rüzgarlardır.
Alkali: Kurak ve yarı kurak bölgelerde, yüzeyde bulunan sodyum karbonat, potasyum karbonat veya tuzdur. güçlü bir bazdır.
Alokton: Yer hareketleri ile oluştuğu yerden başka yerlere taşımış çeşitli kayaçlar.
Alp Dağlarının Oluşumu: Alp orojenezi. Mezozoik sonlarında başlayıp yakın bir geçmişte (yaklaşık 2,5 milyon yıl önce) sona eren en şiddetli dağ oluşumu.
Alp Triyası: Alp jeosenklinalinde çökelip yığılmış ve alp dağ oluşumu ile yüzeye çıkmış denizel fasiyes, kalın Triyas dönemine ait katmanlar.
Alpin Bitki: Ağaç yetişme sınırının üstündeki nemli ortamlarda yetişen otsu bitkiler.
Alivyal: Akarsuylar tarafından aşınan kil, kum, çakıl, meteryallerin suyun akış hızını yavaşlatması sonucu elverişli yerlere birikmesiyle meydana gelen tortular. Alüvyon ovalar oluşturur.
Amfibol: Kayaç yapısı mineral grubu.Kalsiyum , sodyum, magnezyum gibi minerallerden oluşur.
Amplitüd: Genlik.
Ana Kaya: Ayrışma olayından etkilenmemiş yüzeyde yada toprak altında bulunan kesim.
Andezit: Ankara taşı. and dağında çok bulunduğu için buna Andezit denmiştir.
Ankara Taşı: yüzey püskürük kayacıdır .Bazik de değildir. Orta tipte bir lavdır. asidik de değildir. Genelikle cam maddeli olup, bileşimi plajiyoklaz, amfibol, mika ve avgit minerallerinden oluşur.
Antisiklon: Hava basıncının 760 mm civa sütunundaki veya 1033 mb üzerindeki basınç durumu.
Aphelin : Dünyanın güneşe en uzak olduğu (4 temmuz) tarihi içinde kullanılan kavram.Gün öte.
Arkeen: Prekampriyen 'in devirlerinden biri.
Asidik: Kimyasal birleşenlerden %60 ve daha fazla si02 bulunan magmatik kayaçlar .
Asit kayaçlar: %66 ve daha fazla silis içeren magmatik kayaç. silisli minerallerden kuvars, feldpat ve muskovit minerallerden oluşmuş magmatik kayaçlar.
Atık: İnsan faliyeti sonucu oluşan ve çevreye atılan, organik ve inorganik maddeler.
Atmosfer: Hava küre.Dünya yüzeyini saran gaz kütlesi.
Atol: Okyanus ve deniz sularının temiz ve sıcak olduğu ekvatoral bölgede mercanların iskeletlerinin yığılması ile oluşan ve çoğunlukla dairemsi şekildeki lagün.
Avgit: Kayaç yapısı mineraller grubu.
Ayrışma: Kimyasal reaksiyonların sonucu olarak yeni minerallerin ve ürünlerin ortaya çıkmasına neden olan olay.
B HARFİ
Bağıl Nem: Belli bir sıcaklıkta bir hava kütlesinde bulunan nem miktarının yüzde olarak ifadesi.
Bank: 1) Gel-git yataklarıyla kara arasındaki gel git etkileme alanıdır. 2)Üstündeki su derinliği 200 m den az denizaltı yükseltisi.
Barisfer: Ağır küre taşkürenin en iç kısmı.
Barkan: Batı Türkistan çöllerinde at nalı şeklinde veya hilal biçimindeki kumullara verilen at.
Başkalaşım: Yüksek sıcaklık ve yüksek basınç altında kayaçların mineral, yap ve dokularından birinin veya her üçünün birden değişmiş olması.
Batolit: Yer kabuğuna sokulan asit magmanın oluşturduğu çoğunlukla kubbe biçiminde büyük kütle.
Bazalt: Yer yüzünde hemen her yerde rastlanan, ağır ve koyu renkli bir lav kayacı.
Bel: dağların alçalarak geçit verdiği yer.
Beşeri Coğrafya: İnsan eseri çevreyi inceleyen coğrafya ilmi ana bilim dalı. Nüfus,yerleşme ekonomik faaliyetler. başlıca bilim alanlarıdır.
Bilim: Geçerlilik ve kesinlik ifade eden uygulanabilirlik nitelikleri bulunan, sistemli ve yöntemli bilgiler topluluğudur.
Birikinti Konisi: Dağlardan gelen akarsu ve sellerin taşıdığı malzemelerin dağın eteğindeki düzlüklere yığılması ile oluşan koni.
Biyojenik Çökel: Ölmüş canlı kalıntıları (fosil) içeren tortul.
Biyom: En büyük tür topluluğu.
Biyomas Enerji (biyoenerji): Organik maddelerin ayrışmasıyla açığa çıkan alkol metan gazından oluşan enerji.
Biyosfer: Canlılar küresi. Dünya ekosistemi.
Boğaz: 1) Keskin ve dik yamaçlı vadi. 2) iki deniz yada iki gölü birbirine bağlayan, iki kara ünitesi arasındaki dar suyolu geçidi.
Boreal Orman: Kuzey Amerika ve Avrasyada iğne yapraklı ağaçlardan oluşmuş soğuk ortamlarda yetişen orman.
Botanik: Bitki bilimi. Bu bilim dalı bitkilerin hüçre yapılarından üretimine kadar her türü fizyolojik ve hayatsal faaliyetlerini içerir.
Boylam: Kutupları birbirlerine birleştiren ve başlangıç meridyenine göre derece,dakika ve saniye cinsinden ifade edilen çember.
Breş: Köşeleri yuvarlaklaşmış iri çakılların veya taşların doğal çimento ile bağlanması sonucu oluşmuş tortul kayaç.
Buharlaşma: Suyun sıvı durumdan gaz durumuna geçmesi.
Bulut: Yer kabuğu yüzeyi ile temas durumundan olmayan hava kürede asılı halde bulunan su damlacıkları buz kristalleri topluluğu.
Bulutlu: Gökyüzünün, 6 ile 0,9' u bulutlarla örtülü ise böyle bir havaya bulutlu hava denir.
Bulutluluk: Bir hava durumu niteliğidir. Bu nitelik nefoskop veya nefometre delinen aletle ölçülür.
Buzul: Kristalleşmiş buz kütlesi.
Buzul Taş: Moren.
Buzyalağı: sirk.
C-Ç HARFİ
Camsı Yapı: Volkanizma esnasında lavların çok süratli bir şekilde soğuması dolayısıyla kristalleşmeye olanak olmaması sonucunda oluşan mikroskopla bakıldığında akında izleri görülen yapı.
Cepli Kıyı: Kıyı aşınım düzlüğünün genişlemesi böylece dalga aşındırmasının, dolayısıyla falez gerilemesinin yavaşlaması nedeni ile falez dirençsiz kısımlar aşınarak hilal ve cep şeklinde girintileri kısımlar ise bunlar arasında çıkıntıları, burunları oluştururlar. Böyle kıyı tipine cepli kıyı adı verilir.
Cezir: Gel-git.
Cıvalı Barometre: Üstü açık bir kaba daldırılmı, yukarı ucu kapalı bir çam borudur. Hava basıncı, boruyu dolduran cıva sıvıyı dengede tutar. Hava basıncı azalıp çoğalınca cıva sutunuda alçalıp yükselir. Cıvalı barometre camdan yapıldığı ve hep duz durması gerektiği için her zaman kulanımı kolay değildir.
Coğrafi: Coğrafi ile ilgili.
Coğrafi Bölge: Taşıdığı belirli coğrafi özelikleri ile çevresinden ayrılan, kendi içinde benzerlik gösteren en geniş coğrafi birimidir. Coğrafi bölgelerin sınırları belirlenirken doğal koşular,sosyal ve ekeonomik üzelikler temel alınır.
Coğrafi Bölüm: Bir coğrafi bölge içinde doğal koşullar,sosyal ve ekonomik özellikler bakımından farklılık gösteren farklı gösteren küçük birimlerdir.
Coğrafi Konum: Yer yüzündeki herhangi bir alanın bulunduğu yere, o alanın coğrafi konumu denir. Coğrafi konum, matematik ve özel konum olmak üzere iki şekilde ifade edilir.
Coğrafi Yeryüzü: Taş küre, su küre ve hava küre sınırları içinde insanın faaliyet gösterdiği sahaya biyasferdir.
Coğrafya Eğtimi: 1) Coğrafya konularının ilk ve orta öğretimdeki öğrenciler öğretilmesi. 2)Coğrafya eğtimcisi olarak yetiştirilmek üzere üniversitelerde coğrafyacı yetiştirilmesi. 3) Üniversitelerde coğrafya ilmi araştırmacısı yetiştirilmesi.
Coğrafya Öğretmeni: Coğrafya ders konularını öğreten meslek elemanıdır.
Coğrafyacı: 1) Coğrafya ilmi uzmanı, coğrafya araştırması yapan kimse .2) coğrafya öğretmeni.3) Coğrafyacılığı kendine meslek seçen kimse.
Cosmos: kozmos, kainat, evren ,sistem,uzay...
Cüruf: Dışık.Kömürler veya metalik maddelerin işlenmesi soncu arda kalandır.
Çağlayan: Bir akarsu yatağında suyun yüksekten döküldüğü yer.
Çakıltaşı: Genelde yuvarlak akarsu çakılarının doğal bir çimento maddesi yardımıyla yapılması sonucu oluşur.
Çakmaktaşı: Kahve renkli ve siyah renkli bir kuarsit olup, tebeşirli ve marınlı kalkerler içinde sıkça rastlanır.
Çavlan: Akarsu yatağının farlı aşınma sonucunda yumuşak kayaçların aşınarak sert kayaların çıktığı yerlerde veya akarsu yatağının geriye aşındırması sonucu eğim kırıklılığının olduğu yerlerde meydana gelir.
Çay: Irmaktan küçük, dereden büyük akarsu.
Çekirdek: Dünyanın yoğunluk ve ağırlık bakımından en ağır elementlerin bulunduğu bölümdür.
Çevre: İnsan ve diğer canlıların hayat boyunca etkileşimini sürdüğü dış ortamdır.
Çevre Bilimi: Canlılar ve onları çevreleyen canlı ve cansız ortam arasındaki etkileşimi inceleyen bilim dalıdır.
Çığ: Yüksek dağların dik yamaçlarının bir yerinden koparak ve yuvarlanarak büyüyen kar yığınıdır.
Çisenti: Çise de denir. Çok ince damlacıklardan oluşan şiddeti az olan yağmur.
Çiy: Hava neminin, akşam veya gece serinliği ile çayır, yapraklar ve açıkta bırakılmış eşyalar üzerinde su damlacıkları biçiminde yoğuşması. Şebnem,oluşumu yönünden, kırağı ve kırç yağış şekillerine benzer. Ancak bunlar, ince buz kristalleri olduğu halde, şebnem veya çiy su damlacıkları biçiminde yoğunlaşır.
Çizgi(grafik) Ölçek: Harita üzerinde küçültme oranını çizgi grafiği üzerinde gösteren ölçek türüdür.
Çizgisel Hız: Dairesel hareket yapan dünya üzerindeki bir noktanın bir zamanda eksen üzerindeki yer değiştirme hızıdır.Çizgisel hız dünyanın küreselliği nedeniyle ekvatorda en fazladır.Kutuplara doğru azalır.
Çökme Dolini: Yer altında bulunan mağara sistemlerinin tavanlarının incelerek çökmesi ile oluşan karstik şekillerdir.
Çöl: Yılık ortalama yağışın çok az olduğu (100-200 mm den az) günlük sıcaklık genliğinin fazla olduğu bitki örtüsü yönünden son derece zayıf, kurak sahalar.
D HARFİ
Dalga: Su kütlesinin, ardışık yükselme ve alçalması biçiminde beliren salınım hareketi.
Dalyan: Deniz, göl ve ırmaklarda kıyılara yakın yerlerde ağ ve kazıklarla oluşturulan büyük balık avlanma kapanları.
Damtaşı: Kayağan taşı. Kilin başkalaşımı sonucu oluşmuş, yaprak yaprak,tabak tabak sökülebilen ve bu nedenlerle de çatı örtü gereci olarak kullanıla bilen kayaç.
Debi: Akım
Deflasyon: Rürgarın aşındırıp savurması.
Delta: Akarsuların deniz ve göllere ulaştıkları ağız çevresinde çökelttikleri , genellikle üçken biçimli alüvyal çökelti(alan)
Denizlerin Ortalama Derinliği: Denizlerin ortalama derinliği 4000 m dir. Dünyanın en derin yeri olan Mariana Çukuru deniz seviyesinden 11 035 m derinliktedir.
Denüdasyon: Doğal erezyon, kara kütlesinin ayrışma kütle hareketleri vb ile aşınarak düzleşmesi ve buradan oluşan malzemelerin çukur alanlarında birikmesi.
Deprem: yer sarsıntısı. Yerin bir bölümünün esnek olan yapısını geçici bir süre yitirme ve buradan yayılan dalga grupları.
Dere: Çay dan küçük, suyu az boyu kısa olan akarsular.
Derin Deniz Çukurları: Sima üzerinde hareket eden kıtaların, birbirleriyle çarptıkları yerlerde bulunur.
Derin Deniz Platformu: Kıta yamaçları ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür.
Detridik Maddeler: Sedimenter maddelerden olan kuvars tanecikleri, mika pulcukları ve kil parçacıkları.
Dışık: Ergitilmekte olan bir metal sıvının yüzeyinde toplanan kabarcıklı madde.
Dilatasyon: Genleşme. Bunun karşıtı büzülme olup gündüz- gece ve mevsimlik sıcaklık farklarından ileri gelir.
Diskordans: Bir tabaka sisteminin diğer tabaka üzerinde uyumsuz bir şekilde oturduğu yüzey. Tabaka uyumsuzluğu dağ oluşumu ve tabakaların kıvrılması ile oluşur.
Diverjans: Hava kütlesinin merkezden çevreye doğru yayılması.
Diyorit: Birbirinden gözle kolayca ayrıla bilen açık ve koyu renkli minerallerden oluşan iç püskürük bir taştır.
Doğma: Doğruluğu gerçek olup olmadığını denenmeden tartışılıp irdelenmeden benimsenen esas kabul edilen iddia.
Dokrit( öğreti) veya ideolojinin temeli yapılan görüş ve düşünce.
Doğmacılık: ileri sürülen düşünce ve görüşleri; eleştirmeden olduğu gibi kabul eden düşünce.
Doğal Bitki Örtüsü: İklim şartlarına göre, kendiliğinden yetişen bitkilerin oluşturduğu örtüye doğal bitki ortusu denir.
Dolin: Kalker platolar üzerinde görülen, oval şekili erime çukurluklarıdır.
Dolu: Küremsi şekillerde oluşmuş saydam buz parçaları.Bir yağış şekli olup genellikle yazları ve oraj yağışları ile birlikte görülür.
Donma: Suyun 0 derece ve daha düşük sıcaklık değerlerinde sıvı durumunda katı duruma geçmesi.
Doruk: Dağın en yüksek yerine doruk denir.
Drenaj: Suyun akıtılması, kurutulması.
Düden(su yutan) : Karstik alanlarda derin doğru inen suyun yutulduğu oluk.
Dünya Meteoroloji Örgütü: 1873 yılında kurulan Uluslararası Meteoroloji örgütünün BM tarafından geliştirilmesiyle 1949 yılında kurulmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü: BM uzmanlık alanlarından biri olup 1945'da kurulmuştur. Türkiye, 1945'de üyesi oluşmuştur.
Dünya: Yer,acun,Küre-i Arz. Bugünkü bilgilerimize göre canlı hayatı olan ve üzerinde insan yaşayan , Güneş sistemi gök adası gezegeni 2)Dünya diye tanımlanan gezegenin yüzeyi, yeryüzü,yerküre
E HARFİ
Ekinoks:Gün-tün(gündüz gece)eşitliği.
Ekliptik: Dünyanın güne etrafında dönerken gökküre üzerinde çizdiği yörünge. Epliktik düzleme ise bu yörüngeden geçen düzlem olup dünyanın yörünge düzlemine bilim alanı.
Ekoloji: İnsan ve diğer canlıların, birbiri ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim alanı.
Ekolojik Süksesyon: Yangın ve açmacılıkla bir sahadaki vejetasyon tamamen tahrip edilmekten sonra veya su yüzeyine çıkmış sahada belli bitki ve hayvanların bir araya gelerek zamanla oluşturduğu topluluk.
Ekosistem: Yaşama birliği. Birbiriyle ilişkili canlı ve cansız öğlerinden oluşan ve öğeler arasında madde ve enerji dolaşımı ile kendisini besleyebilen işlevsel mekan bilimi.
Ekstrüzif Kayaçlar: Magmanın yüzeyde soğuması ile oluşan kayalar.
Ekvator: Dünyanın ekseninden dik olarak geçtiği kabul edilen en büyük daire.
Endemik Bitki: Doğal olarak belli bir bölge veya yere özgü bitki.Ya da bir sahada yeni yeni ortaya çıkan bitki türleri.
Enlem: Yer kürenin herhangi bir noktasından ekvator dairesine paralel olarak geçen çember.
Epirojenez: Karaların toptan alçalması ve yükselmesi olayıdır.
Epirojenik Hareketi: Bir kütlenin bir bütün halinde yükselmesine yol açan yer hareketi.
Erg: Çöl topografyasında, kumullarla örtülü geniş kum örtüleri. Büyük sahrada erg, Lidya'da edeyen ve Batı Türkistan çöllerinde kum denir.
Erüpsiyon: Volkanik patlama, püskürme,indifa.
Etimoloji: Kelime kökö ilmi,köken ilmi
Etken: Etki yapan(Herşey). Tesir eden faktör.
Etkileşim: Karşılıklı etkileme süreci.
F HARFİ
FALEZ Fransızca falais. Kelimesinden dilimize girerek iml yazılmış bir terim. Falez kelimesinin Türkçe karşılığı yar’dır. Falaise kelimesi Fransızcaya daha eski bir kelime olan falisa dimdik, sarp yer sözünden girmiştir. Falaise kelimesi, Fransa’da Normandiya ve Picardiya kıyılarında- ki 70 - 80 yüksek kıyılar için kullanılmıştır. Eğimin fazla olduğu kıyılarda dalga aşındırması Yalıyar Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiye’de, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir. ile ortaya çıkan dik kıyı. Yerine şim di yar terimi kullanılmaktadır. Yar.
FARADAY 1 mol yani 6.1023tane
elektronun taşıdığı yük olup 965000 kulonludur.
FARM İngilizce bir kelime olup,
çiftlik karşılığı kullanılır. Başlangıçta, kiralanarak faydalanıları geniş
topraklar için bu ad kullanılır dı. Sonraları, ekilen, dikilen yerleri, yiyecek
maddeleri yapan yerleri, yol ları, evleri, başka yapıları, çarşısı ile geniş
bir işl.tm.,yerI olmuş bulunan yerlere Farm adı verilmiştir. Kuzey ve Güney
Amerika ülkelerinde bu türlü çiftlikler çoktur.
FASİYES Aynı jeoloji devrinde oluş muş bir
stratigrafik birliği meydana getiren taş ve tabakalarla bunların içindeki
fosillerin bu tabakalara ver diği özelliği belirten terim. Bu terim 1840’ta
Isviçreli jeolog Gressly ta rafından kullanılmıştır. Latince fa cies dış görünüş, yüz, çehre de mektir.
Tabakaların oluşma, birikme tortulanmasında çok çeşitlilik bulun duğu için
fasiyes yani görünüş bakı mından da bunlarda büyük çeşitlilik vardır. Bu
tabakalar, oluştukları yer de ve sırada, o yerdeki coğrafya olay larırıı ortaya
koyma bakımından ya rarlı olurlar. Ancak, fasiyes terimi, çok geniş anlamlı,
biraz da örtülü- dür mübhemdir. Bununla beraber, tabakaların oluştukları
sıradaki yerel coğrafya şartlarını, olaylarını göste rebilirler. Bununla ilgili
olarak kara fasiyesi, tatlı sulu göl fasiyesi, deniz fasiyesi vardır.
FATA MORGANA Batı dillerinde Par çağda yanardağ
püskürmeleri de geniş olmuştur. Kaledonya ve varistik kıvrımları bu çağda
olmuştur. (Jeoloji çağları).
FAUNA Belirli bir yaşama alanında bulunan hayvan türlerinin tümü.
Faz Faz, safha karşılığı kullanılmıştır.
Bunun Türkçe karşılığı evre dir. Bileşim ve özellikleri her yerinde aynı olan
belli sınırlar içerisindeki madde.
FAY Türkçe’de fayın karşılığı
kırık, kırılma dır. Dağ oluşum hareketleri sırasında yer kabuğunun kırılma
alanları.Yerkabuğu hareketleri sırasında şiddetli yan basınç ve gerilme
kuvvetleriyle blokların birbirine göre yer değiştirmesine fay denir.
FAY AÇISI Dikey düzlem ile fay
düzlemin yaptığı açıya fay açısı denir.
FAY ATIMI Yükselen ve alçalan blok
arasında beliren yükseklik farkına fay atımı denir.
FİUMARE Kurak mevsimde kuru
kalan sel yatağında sağnaklarla birdenbire coşan akarsu. Dilimizde bunun
karşılığı sel dir. Böyle bir akarsuyun
kuru kalmış yerine sel yatağı denir.
FİYORD Dar ve uzun,
budaklı, oluk biçimli, içerisini deniz suları örtmüş, koylar, körfezler. Böyle
yerlerde derin çanaklarla bunları birbirinden ayıran eşikler vardır. Fiyordlar
dördüncü çağın buzulları altında kalmış yerlerde oluşmuştur.
FİYORD KIYI Buzulların
oluşturduğu U şeklindeki vadilerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı
tipidir.
FİZİKİ COĞRAFYA (Doğal
coğrafya)
FİZİKSEL ÇÖZÜLME Taşların
fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme,
taşları oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi bir değişikliğe
neden olmaz.
FİZİKSEL DEĞİŞİM Maddenin
bileşiminde değişikliğe neden olmayan değişim.
FİZYOGRAFİ Huxley tarafından ileri
sürülmüş bir bilim adı olup, doğal coğrafyayı
karşılar.
FLORA Yeryüzünün belirli bölgelerin de,
ya da denizlerinde, bir kara parçasında, ya da bir ülkede yetişen bütün
bitkiler. Flora kelimesi Latince flos, floris = çiçek kelimesinden alınmış,
bitki topluluğu anlamıyla bütün dillere girmiştir. (Bitki topluluğu).
FLORA BÖLGELERİ Bitki
topluluğu bölgeleri (Bitki, Bitki
coğrafyası).
FLUVİATİL EROSİON Akarsu işlemesi.
FLUVİOGLÜSYAL ŞEKİLLER Akarsubuzul
şekilleri.
FLÜORESAN LAMBA Cıva buharlı
deşarj lambası.
FOLKLOR İngilizce folklore kelimesinden
alınarak birçok dillere girmiş olup, halk bilgisi anlamına gelir. Bilgide,
türlü ülkelerde yaşayan insan topluluklarının yaşayışları, gelenekleri,
görenekleri incelenir.
FORMASYON Bir jeoloji devri içinde oluşmuş
bulunan tabakalar dizisi, Trias formasyonu gibi. Bunların birbirine benzeyen
özellikleri kendinde toplamış olanlarına formasyon grubu adı verilir.
Sözgelişi, Trias, Jura, Kretase’nin üçü birden Mezozoik’i meydana getirir.
Formasyon serilere ayrılır. Kretasenin aşağı, yukarı serileri gibi. Bunlar da
katlara ayrı Sözgelişi, aşağı kretase Neocom ve Gault katlarına ayrılmıştır.
FORMÜL Sembol ve sayı kullanmak suretiyle bir maddenin bileşiminin ifadesi
FOSFAT Fosforik asit tuzu Gübre sanayinde kullanılır.
FOSİL Eski canlıların jeolojik
birikinti ve tortulanma yerleri içinde, özel olayların etkisiyle saklı kabilmiş
olanlarına verilen ad. Canlıların, jeolojik oluşuklar içinde olduğu biçimde, ya da bir bölümü
olarak çürümemiş olmasına yardım eden etkilerin bütününe fosilleşme (canlıların
taşlaşması) denir. (Fosilleşme, Taşlaşma).
FOSİL ADAM Yeryuvarlağının geçmiş
çağlarından kalma taşlaşmış insan biçimleri. Diluviyum un başta gelen belirtilerinden biri, o çağda
insanın da yaşamış olmasıdır. Bulunan insan fosillerinden anlaşıldığına göre,
ilk insanlar Diluviyum başlangıcında yaşamıştır. Ancak bunların daha önce
belirmiş olmaları üzerinde de durulmuştur. Çünkü, Diluviyumda yaşamış olan
insanların, uzun gelişmeden sonra bu durumu almış oldukları düşünülmüştür,
Bugüne dek bulunmuş olan taşlaşmış adamlar (fosil insanlar) içinde en eskileri
Pithecanthropus erectus ile Homo Heidelber gensis’tir. Deha sonraları yenileri
de bulunmuştur. Bunlardan birincisi 1891 de Cavada yanardağ taşları arasında
bulunmuştur. Bu, kısa boylu, basık başlı bir yaratıktı.
FÖN Bağıl nemi çok düşük bir
havanın dağ zirvelerinden aşağılara doğru alçalması ile ortalama her 100 m’de 1
C ısınması ile ortaya çıkan sıcak rüzgar. Föhn.
FRAKSİYONLU DESTİLASYON Ayrımsal
damıtma.
FREKANS Düzgün dairesel hareket
yapan cismin birim zamanda yaptığı devir sayısı.
FUAR Çeşitli sanayi ürünlerini geniş
çevrelere tanıtmak ve pazarla mak amacıyla yapılan sergi.
FÜZYON Hafif iki çekirdeğin
uygun koşullarda birleşik (kaynaşarak) daha ağır ve kararlı bir çekirdek
oluşturmasıG HARFİ
GARİG Akdeniz bölgesinde makilerin tahrip edilmesi ile ortaya çık mış kısa boylu çalı topluluğu
GAYZEr Volkanik yörelerde yeraltındaki sıcak suyun belirli aralıklarla
fışkırması ile oluşan kaynaklardır.
GEÇİME DAYALI TARIM Çiftçilerin
kendi temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptıkları tarım.
GEÇİT iki alçak alanı birbirinden
ayıran sıradağlar üzerinde ulaşımın en kolay yapıldığı vadi ya da boyunlar.
GEL-GİT GENLİĞİ Suların
kabarma ve alçalması arasındaki seviye farkına gel-git genliği denir. Gel git
genliği, okyanus ortalarında 60-80 cm, iç denizlerde 30 cm, kenar denizlerde
80-120 cm arasındadır.
GENEL ÇEKİM KANUNU Uzayda
cisimlerin birbirlerini kütleleri çarpımıyla doğru, aralarındaki uzaklığın
karesi ile ters orantılı olarak çektiğini belirleyen yasa.
GENEL HARİTALAR Toplumun geniş
kesimi tarafından kullanılabilen haritalardır.
GENİŞ YAPRAKLI ORMAN Kışın
yaprağını döken orman kayın, meşe. gürgen, kestane gibi.
GENLEŞME Sıcaklığı artan bir maddenin
boyutlarının değişmesi.
GENLEŞME MİKTARI Bir maddenin
hacmi, alan veya boyundaki büyüme miktarı.
GENLİK Salınım hareketi
yapan cismin denge konumundan itibaren gidebileceği en büyük uzanım.
GEOİT Ekvator’dan şişkin kutuplardan
basık olan Dünyanın kendine has şekli
GERİ ÇAĞRICI KUVVET Kararlı
denge durumlarında, sistemi denge konumuna iten kuvvet
GERİLME KUVVETİ Herhangi bir
cismin iple çekildiğinde, ipin cisme uyguladığı kuvvet.
GEVEN Tikezli yaprakıara
sahip yastık şekıindeki bitki. Daha çok kurak bölgelerde yaygın alarak görülür.
Astragalus.
GİDEGEN Bir gölün fazla sularını
boşalttığı akarsu ya da düder Göl ayağı.
GLASNOSt Rusça açıklık anlamında.
Sovyetler Birliği’nin dağılmadan önce uyguladığı ekonomik ve sosyal reformlar
verilen isim.
GÖÇEBE HAYVANCILIK Mera
hayvancılığın yaygın olduğu bölgelerce otlakların durumuna göre sürülerin yer
değiştirmesiyle yapılar hayvancılık. -
GÖL Karalar üzerindeki çukur
alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı olmayan durgun su kütlelerine göl
denir. Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı
olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Kara üzerlerindeki çanaklarda suların
birikmesi ile oluşmuş yeryüzü şekilleri.
GÖL AYAĞI Gölden beslenen akarsu Gölden beslenen akarsu Göl sularını başka
alanlara boşaltan akarsu
GÖLGELENDİRME Yöntemi Gölgelendirme
yönteminde, Güneş ışınlarının yer şekilleri üzerine 45 derece açı ile geldiği
kabul edilerek arazi yapısı gösterilir. Bu yöntemde gölgelerin açık veya koyu
oluşu arazinin eğimi hakkında bilgi verir. Gölgelerin koyulaştığı yerlerde eğim
azalır. Yer şekilleri ayrıntılı bir şekilde gösterilemediği için günümüzde
yardımcı bir yöntem olarak kullanılır.
GRABEN Kırık hatlar üzerinde
çökme ile oluşmuş oluk. Yer kabuğunun kırılarak çökmesi ile oluşan çöküntü
sahası
GRİZU Maden ocaklarında özellikle kömür
ocaklarında açığa çıkar ve galerilerde birikerek alev alan patlayıcı gaz,
GROSTON Gemilerin kapalı
mekanlarının kadem küp olarak hac minin 100 kadem küpe bölünmesiyle elde edilen
miktar. (1016 kg)
GÜBRE Tarım alanlarında
verimi artırmak maksadıyla toprağa karıştırılan tabü ya da kimyasal maddeler.
GÜÇ Birim zamanda yapılan iş.
GÜNDÖNÜMÜ Gece ve gündüzün, en
kısa ve en uzun yaşandığı tarihler (21 Haziran - 21 Ar alık).
GÜN BERİ (Perihel) Dünya'nın,
Güneş'e en çok yaklaşıp, yörüngede en
hızlı döndüğü gündür. Dünya Günberi konumuna 3 Ocak'ta gelir.
GÜNEŞ Samanyolu galaksisi
içerisinde yer alan yaklaşık, 200 milyar yıldızdan bırı.
GÜNEŞ TUTULMASI Dünya ile Güneş
arasına ayın girmesiyle Ay gölgesinin Dünya yüzeyine düşmesi olayı
GÜNÖTE (Aphel) Dünya'nın, Güneş'ten en çok uzaklaştığı, yörüngede en yavaş
döndüğü gündür. Dünya Günöte konumuna 4 Temmuz'da gelir.
H HARFİ
HALİÇ Gelgit olayının belirgin olduğu
yerlerde bu olaydan doğan akıntıların etki yaptığı kıyılarda ırmak ağızlarının
huni biçiminde genişlemiş durumu, Batı Avrupa ırmaklarının çoğunun ağızlar böyle geniştir. Bu türlü haliçere bat,
dillerinde estuar (b. hk. adı verilir.
Böyle haliçleri bizim İstanbul Halici ile karıştırmamalıdır. Burada söz konusu
olan haliçler gelgit olayı yüzünden genişlemiş ırmak ağızlarıdır. İstanbul
Halicinde ise böyle bir durum yoktur. Sadece onun kendi adı Haliç ‘tir. Böyle
huni biçiminde genişlemiş gemilerin içerlere kolayca girebileceği derin girintiler
halinde belirmiş ırmak ağızlarının sıralandığı deniz kıyılarına haliç kıyıları
veya haliçli kıyılar denir. Avrupa’nın Kuzey Denizi, Manş denizi kıyıları
bunlardandır Kıyılar .
HALİÇLİ KIYI Yükseltisi az
ve akarsularla hafifçe yarılmış bir platonun veya tepelik bir alanda bulunan
vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
Haliçli kıyıların özel bir türü limanlı kıyılardır.
HALOFİTLER Tuzcul bitki .
HAM MADDE Herhangi bir malın yapımı için
gerekli olan işlenmemiş temel madde.
HAMSİN Libya ve Mısırın kıyıya
yakın bölgelerinde esen çok sıcak, kuru, tozlu, dumanlı ve Sirokko, Samyeli (b.
bk. özelliğinde bir yel. Canlılar
üzerine hamsin yelinin kötü etkisi vardır İnsanın derisi kurur, nefes alması güçleşir,
bitkin bir hale gelir. Hamsin, kimi vakit kumları da çokça sürükler, bunları
kayalara sürterek onları da aşındırır, Mart, Nisan, Mayıs aylarında durup durup
eser. Bu rüzgar Büyük Sahra çölünün doğu bölümü ile doğu Akdeniz teknesi
arasındaki basınç ayrılığından doğar Yel, Rüzgar, Yerel rüzgar . Hamsin.
Eskiden “erbain” adı verilen Karakış’tan (b. bk. sonra gelen elli günlük kış’a verilmiş ad.
HAN Yol boylarında, yada köy de
kentte yabancıların hafif yükleri ve binek hayvanlarıyla konakladıkları konuk
evi. Şehirlerden şehre giden yolcular, gecelemek için böyle yerlerden eskiden
beri faydalanmışlardır. Bugün de Anadolu’da hanlar vardır. Türlü biçimde hanlar
yapılmışsa da bunların hepsinde görülen benzerlikler vardır Hanın büyük bir
kapısı bulunur. İçersinde, yatacak
yerler ile atların bağlanıp bakılabileceği ahır bulunur, Büyük hanların içinde
ayrıca dükkanlar çeşmeler, yıkanma yerleri, havuz vardır. Demiryollarının
çoğalması, karayollarının gelişmesiyle ilgili olarak, şehirler arasında han
ihtiyacı eskisi gibi kalmamışsa da bugün de dağlık, sapa, ana yollardan uzak
yerlerde hanlar kalmıştır Kervansaray, Motel
.
HANE Farsça hane kelimesi, dilimizde
uzun zaman ev karşılığı olarak kullanılmış olup, şimdi de ara sıra geçer.
Sözgelişi, köylerden söz edilirken ‘Kayadibi köyü, 50 haneliktir’ şeklinde
kullanıldığı olur Ev, Mesken .
HANENİŞİN Farsça hane ev, nişin (bit
Yerleşik .
HAR Farsça, har bitkiler üzerinde
tüyü andıran diken.
HARA Hayvan soylarının ıslah edilmesi
için kurulmuş geniş çiftlik. Hayvan soylarının daha iyileştirilmesi, hayvan
üretilmesi işleri için kurulmuş bir çeşit çiftlik Aygır depoları, inek
yetiştirme yerleri. merinos çiftlikleri de buna benzer yerlerdir. Haralar
ağaçlıklar ortasında geniş toprakların, güzel evlerin, yolların çayırların
bulunduğu yerlerdir. Karacabey harası gibi. ( bk, Çiftlik, Farm, Tarla .
HARABE Ören
HARARETİ ŞEMS Güneş ısısı
HAREKET Bir cismin herhangi bir
referans noktasına göre zamanla yer değiştirmesi olayı.
HARİCİ MERKEZ Deprem
ortası
HARİTA Dünya'nın bütününün
ya da bir bölümünün kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme
aktarılmış şekline harita denir.
HARİTA ÖLÇEĞİ Harita
üzerinde belli iki nokta arasındaki uzunluğun, yeryüzündeki aynı noktalar
arasındaki uzunluğa oranıdır.
HAŞHAŞ Kapsülünden
eczacılıkta kullanılan morfin elde edilen tohumlarından yağ çıkartılan tarım
ürünü.
HAVZA Bir akarsuyun bütün
kolları ile birlikte beslendiği alan. Akarsu havzası (Orneğin; Fırat Havzası).
Çevresine göre alçakta kalan saha (Orneğin; Ergene Havzası).
HEKTAR 10000 m eşit arazi
ölçü birimi.
HETEROJEN MADDE Özellikleri her
yerinde aynı olan madde
HEYELAN Toprağın, taşların ve
tabakaların bulundukları yerlerden aşağılara doğru kayması ya da düşmesine
toprak kayması ve göçmesi denir. Ülkemizde bu olayların tümüne birden heyelan
adı verilir. Yerçekimi, yamaç zemin yapısı, eğim ve yağış koşulları heyelana
neden olan etmenlerdir.
HEYELAN SET GÖLLERİ Akarsu
vadisinin önünün, toprak kayması sonucunda toprak kütlesi tarafından
kapatılmasıyla oluşan göllerdir.
HIZ Bir cismin birim zamandaki
yer değiştirme miktarı.
HIZLARIN KORUNUMU DENKLEMİ Esnek
çarpışmada birinci kütlenin, çarpışma öncesi ve sonrası hızların vektörel
toplamına eşit olduğunu belirleyen denklem.
HİDROELEKTİRİK ENERJİ Barajlardan
su gücüne dayalı elde edilen enerji
HİDROELEKTRİK SANTRAL Akarsuyun
potansiyel enerjisini kullanarak elektrik üreten santral
HİDROGRAFYA HARİTALARI Bir bölgenin su
potansiyeli (akarsular, göller, yeraltı suları, kaynaklar) hakkında bilgi veren
haritalardır. Bu haritalar yardımıyla akarsuların drenaj tipi, akım miktarı,
kanallar, göl sularının özellikleri, yeraltı sularının türü, kaynakların türü
sayısı ve verimlilik derecesi hakkında bilgi edinilir.
HİDROLİZ Bir tuzun su ile
reaksiyona girerek kendisini oluşturan asit ve baza ayrılması.
HİNTERLANT Art bölge.
HİPSOGRAFİK EĞRİ Yeryüzünün
yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir.
HOMOJEN Aynı cins
HOMOJEN MADDE Özellikleri her
yerinde aynı olan madde
HORA Belirli bir bölgede doğal olarak
yetişen bitki türlerinin tümü
HORST Yerkabuğunun
kırılarak yer değiştirmesi ile yüksekte kalmış kısmı.
HÖRGÜÇ KAYA Buzul
tarafından dirençli kayaların daha az aşındırması ile oluşan hörgüce benzer tepeciktir.
HÖYÜK Antik şehirlerin zamanla tepe görünümü
almış eski yerleşme yerleri.
I-İ HARFİ
İÇ DENİZ Okyanuslara boğazlar
aracılığıyla bağlanan kara içlerine
sokulmuş denizlere denir. Örnek
İÇ ENERJİ Bir maddedeki atom ya da
moleküllerin sahip oldukları potansiyel ve kinetik enerjilerinin toplamı.
İÇ TİCARET Bir ülkenin kendi sınırları
içinde yapılan mal ve hizmetlerin alışverişi.
İÇME İçerdiği minerallerden dolayı
şifalı olan kaynaklar.
İÇMECE Çeşitli mineralleri
bünyesinde eriyik halinde bulunduran ve içildiğinde çeşitli hastalıklara i
gelen kaynak suları.
İDARİ HARİTA Mülki idari
bölümleri gösteren harita
İĞNE YAPRAKLI ORMAN Yaprakları
iğne şeklinde olan çam, köknar, ladin, sarıçam gibi ağaçlardan oluşan orman
İHRACAT Dış satım Bir ülkenin ürettiği
malları dışarıya satması
İKİ BOYUTLU HAREKET Eğrisel
yol izleyen cisimlerin hareketi.
İL Türkiye’nin en büyük
idari birimi, Vali tarafından yönetilir.
İLÇE Mülki yönetim bakımından
ilden sonra gelen bölüm Kaza.
İLETKEN Elektrik yüklerinin geçişine izin
veren madde
İMALAT Çeşitli malların
üretilmesi işlemi
İMALAT ENDÜSTRİSİ Çeşitli
hammaddeleri işleyerek değişik alanlarda kullanılacak mallara çeviren endüstri
dalı.
İMARETHANE Osmanlı devrinde yoksullara 4yecek
dağıtmak üzere yapılmış bina.
İNCE TARIM Teknolojik imkanlar
kullanılarak dar tarım alanlarında yüksek verim almak için yapılan tarım
faaliyetleri. İntansif tarım.
İNDÜKSİYON AKIMI Manyetik atom değişimiyle
oluşan elektrik akımı
İPEK BÖCEKÇİLİĞİ pek ipliği
elde etmek için ipek böceği yetiştirme faaliyetleri.
İSTİHDAM İnsanlara çeşitli
sektörlerde iş verilmesi
İŞ kuvvet uygulayarak
gerçekleştirilen enerji alış-verişi.
İTHALAT Dış alım. Bir ülkenin dışardan mal
alması.
İVME Birim zamanda hızdaki değişme
miktarı.
İVMELİ HAREKET Hareket
halindeki bir cismin, eşit zaman aralıklarında farklı yer değiştirmelere sahip
olduğu durumdaki hareket.
İYONOSFER Mor ötesi (ultraviyole)
ışınlarının, molekülleri parçalayarak iyonlar haline getirdiği katmandır.
Yerçekimi azaldığı için iklim üzerinde belirgin bir etkisi yoktur. Radyo
dalgalarını yansıtır Üst sınırı yerden 250 – 300 km yüksekliktedir.
İZOHİPS Eş yükselti eğrisi.
İZOTERM HARİTALARI Bir
bölgede, eş sıcaklıktaki noktaları birleştiren eğriye izoterm denir. İzotermler
yardımıyla çizilen izoterm haritalarından, bir bölgedeki sıcaklık dağılışı
hakkında bilgi edinilir. Sıcaklık dağılışını daha iyi gösterebilmek için, bu
haritalar sıcaklık basamaklarına uygun olarak renklendirilir. Sıcak yerler için
kırmızının tonları soğuk yerler için mavinin tonları kullanılır.
İZOTOP Aynı atomun farklı
şekli Proton sayıları aynı, nötron sayıları farklı olan atomlar.
J HARFİ
JEOPOLİTİK Coğrafi konumun uluslararası etkilerini inceleyen ve bundan sonuçlar çıkartan bilim dalı,
JEOSENKLİNAL Derin
deniz ya da göl çanakları. Akarsular, rüzgarlar ve buzullar, aşındırıp,
taşıdıkları maddeleri deniz ya da
okyanus tabanlarında biriktirirler. Tortullanmanın görülüdüğü bu geniş
alanlara jeosenklinal denir.
JEOTERMAL ENERJİ Yerkabuğunun
derinliklerinden gelen sıcak suların değerlendirilmesi ile elde edilen elektrik
enerjisi.
JİPS Alçı taşı. Beyaz renkli
tortul taş. Su ile kolayca çözülür.
K HARFİ
KARSTİK GÖL Eriyebilen
kayaçların bulunduğu yerlerde oluşan göllerdir. Karstlaşma ile oluşan
çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş göl.
KARSTİK KAYNAK (Voklüz) Kalın
kalker tabakaları arasındaki boşlukları doldurmuş olan yer altı sularının yüzeye
çıktığı kaynaktır. Bol miktarda kireç içeren bu kaynakların suları genellikle
sürekli değildir. Yağışlarla beslendikleri için karstik kaynakların suları
soğuktur. Toroslar üzerindeki
Şekerpınarı en tanınmış karstik kaynak örneklerinden biridir.
KARSTİK ŞEKİL Özellikıe C0 suların etkisiyle kolay çözülebilen
kayatuzu, jips, dolamit, kalker gibi minerallerin fazla bulunduğu kayalar
üzerinde ve çevresinde oluşan şekil.
KASNAK İş iletiminin kayış yardımıyla yapıldığı basit makina.
KATOT Pilde ve ya elektroliz işlemi sırasında indirgenme olayının
gerçekleştiği elektrot.(-)
Kaynak Yeraltı sularının kendiliğinden yeryüzüne
çıktığı yere kaynak denir. Türkiye’de kaynaklara pınar, eşme, bulak ve göze
gibi adlar da verilir.
KAYNAMA NOKTASI Bir sıvının belirli
basınç altında, kaynayarak buhar laşmaya başladığı sıcaklık.
KENAR DENİZ Okyanus
kıyılarında, okyanuslardan adalarla ayrılan denizlere denir. Örnek
KENEVİR Bitki kabuğunu
oluşturan liflerin kuruduktan sonra tekstil sanayinde kullanıldığı tarım ürünü.
Tohumlarından yağ elde edilir ya da çerezlik olarak kullanılır.
KERPİÇ EV İklimin kurak ve yarı kurak
olduğu bölgelerde, bitki örtüsünün cılız olması nedeniyle, killi toprağın yapı
malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir. Türkiye’de İç ve Doğu Anadolu ile Orta
Asya, İran, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaygındır.
KESİR ÖLÇEK Haritalardaki
küçültme oranını basit kesirle ifade eden ölçek türüdür.
KESTANE VE KAHVERENKLİ STEP TOPRAKLARI Orta kuşak karaların iç kısımlarındaki step alanlarının
topraklarıdır. Organik maddeler ince bir tabaka oluşturmaktadır. Tahıl tarımına
elverişli topraklardır.
KIIMBET Mimari özellikler taşıyan türbe.
KIRGIBAYIR Yarı kurak iklim bölgelerinde
sel yarıntılarıyla dolu yamaçlara kırgıbayır (badlans) denir.
KIRMIZI TOPRAKLAR Akdeniz ikliminin
egemen olduğu bölgelerde kızılçam ve maki örtüsü altında gelişen topraklardır.
Demir oksitler bakımından zengin olduğu için, renkleri kırmızımsıdır. Kalkerler
üzerinde oluşanlara terra rossa adı verilir.
KITA PLATFORMU Derin deniz
platformundan sonra yüksek dağlar ile kıyı ovaları arasındaki en geniş
bölümdür.
KITA SAHANLIĞI Deniz
kıyısında 200 m derinliğe kadar olan sahalara verilen isim. Şelf. Deniz
gerisindeki karanın eğimine göre kıta sahanlığı alanı değişir. Eğimin fazla
olduğu kıyılarda kita sahanlığı dar iken, eğimin az olduğu kıyılarda kıta sah
geniştir. Deniz seviyesinin altında, kıyı çizgisinden -200 m derine kadar inen
bölüme kıta sahanlığı (şelf) denir. Şelf kıtaların su altında kalmış bölümleri
sayılır.
KITA YAMACI Şelf ile derin denizKITA YAMACI Şelf ile derin
deniz platformunu birbirine bağlayan bölümdür.
KIYI AŞINIM DÜZLÜĞÜ Dalgaların kıyıyı kara içine doğru aşındırması ve kıyıyı
geriletmesi ile oluşan falezler önünde az eğimli bir yüzey gelişir. Kıyı aşınım
düzlüğü ya da abrazyon platformu adı verilen bu düzlüklerin üzeri genellikle
kum ve çakıllarla kaplıdır.
KIYI KORDONU Kıyı Oku Dalga ve akıntıların kıyıdan taşıdıkları
maddeleri küçük koylarda biriktirmesi ile oluşan, bir ucu karaya bağlı ve deniz
doğru ok şeklinde uzanan yığıntılardır. Kıyı kordonu bir koyun önünü kapatacak
şekilde gelişirse kıyı kordonu gerisinde lagün oluşur.
KIYI SET GÖLLERİ Deniz akıntılarının oluşturduğu kıyı kordonlarının
koyların önünü kapatmasıyla oluşan sığ göllerdir. Bu göllere lagün adı da
verilir.
KİMYASAL ÇÖZÜLME Kimyasal
reaksiyonlar suya ihtiyaç duyduğunda ve sıcaklık reaksiyonu hızlandırdığından,
sıcak ve nemli bölgelerde yaygın olan çözülme şeklidir. Kaya tuzu, kalker gibi
taşlar suda kolayca erirler. Taşlar, kimyasal yolla parçalanıp ufalanırken
kimyasal bileşimleri de değişir.
L
HARFİ
LAPYA Kalkerli yamaçlarda yağmur ve kar
sularının yüzeyi eriterek açtıkları küçük oluklardır. Oluşan çukurluklar keskin
sırtlarda yan yana sıralandığından yüzey pürüzlüdür. Büyüklükleri birkaç cm ile
birkaç metre arasında değişir.
LATERİTLEr Sıcak ve nemli bölge
topraklarıdır. Yağış ve sıcaklığın fazla olması nedeniyle çözülme ileri
derecededir. Buna bağlı olarak toprak kalınlığı fazladır. Demiroksit ve
alüminyum bakımından zengin olduğundan renkleri kızıla yakındır. Topraktaki
organik maddeler, mikroorganizmalar tarafından parçalandığı için toprak
yüzeyinde humus yoktur.
LAV Volkanizma sırasında yanardağ zirvesinden çıkan çok sıcak ve akıcı eri
madde. Volkanlardan çıkarak yeryüzüne kadar ulaşan eriyik haldeki malzemeye lav
denir. Lavın içerisindeki SİO2 (Silisyum dioksit) oranı lavın tipini ve
volkanizmanın karakterini belirler.
LAV SETİ GÖLÜ Volkanizma sırasında çıkan lavların akışa geçerek vadi
önünü kapatması ile oluşan göl.
LİKEN Kutba yakın sahalarda, orman
sınırının ötesinde gelişen tundra formasyonuna ait bitki türü.
M HARFİ
MAĞARA Su ile kolay çözünebilen
kayaçların yeraltında yer altı sularının etkisi çözünmesi sonucu ortaya çıkan
boşluk. Kalkerli arazilerde çatlaklar boyunca yeraltına sızan suların
oluşturduğu büyük boşluklara mağara denir. Damlataş, Narlıkuyu, Düden, İnsuyu,
Kızılin mağaraları en ünlüleridir.
MAKARA Eksenlerinden bağlı olup
çevresinden geçen ip çekildiğinde sadece dönme hareketi yapabilen (sabit
makara) veya çevresinden geçen ip çekildiğinde hem dönen hem de yükselip alçalan
(hareketli makara) basit makinalardır.
MAKİ Akdeniz iklimine uymuş, dik ve serin
geçen kışlara sıcak ve kurak yazlara dayanıklı bitkilerin toptandığı bir bitki
örtüsü. Kışın sert olmayışı bu bölgede kış boyunca yaprakIarın dökmeden yeşil
kalan bitkilerin üremesini sağlamıştır. Fakat bu bitkilerin, yaz boyunca uzun
süren kurak dönemin çetin şartlarına da dayanıklı olarak yetişmesi gerekmiştir.
Bundan ötürü Akdeniz ikliminde yetişen bitkilerin yaprakları kalın, deri gibi
sert, keçe gibi tüylüdür. Bu bitkilerin çoğunun yaprakları, su harcanmasını
azaltmak için diken kılığına girmiş, ya da pek küçülmüştür. Akdeniz bitki
örtüsünün başlıca örneği defne, mersin, fıstık kocayemiş, süpürge çalısı, taş
meşesi, bodur ardıçtan meydana gelmiş bulunan makilerdir. Her zaman yeşil
kalan, kısa boylu çalı ve ot topluluklarından oluşan Akdeniz ikliminin
karakteristik bitki toplulukları.
MAKİNALI TARIM Tarımsal
faaliyetlerin motorlu araçlar ve teknik makinaların kullanılmasıyla yapılan
tarım.
MAKSİMUM NEM (Doyma
Miktarı) 1m3 havanın belli bir
sıcaklıkta taşıyabileceği nemin gram olarak ağırlığıdır. Hava kütleleri
ısındıkça genleşip hacimleri artar. Bu nedenle nem alma ve taşıma kapasiteleri
de artar. Eğer hava taşıyabileceği kadar nem alırsa doyma noktasına ulaşır ve
doymuş hava adını alır.
MANDIRA Çeşitli hayvan türlerinin
modern usullerle beslenerek hayvansal ürünlerin elde edildiği yer.
MANDIRACILIK Mandıralarda
hayvan yetiştirilme faaliyeti.
MANGANEZ Alaşımlar halinde kullanılan
daha çok demire benzeyen bir metal. Esnek ve dayanıklı çelikıerin elde
edilmesinde kullanılır.
MANTARKAYA Kurak ve yarı kurak
bölgelerde kayaların özellikle alt kısımlarının rüzgarlar tarafından
aşındırılması ile oluşan şekillerdir.
MANYETİK MADDE Mıknatıs
tarafından çekilebilen madde
MATEMATİK KONUM Herhangi
bir yerin, başlangıç meridyenine ve başlangıç paraleline olan uzaklığı. Dünya
üzerinde bir nokta veya alanın yerinin belirlenmesi için, o noktanın Ekvator'a
ve başlangıç meridyenine olan uzaklığının bilinmesi gerekir. Bunun için enlem
ve boylam kavramlarından yararlanılır.
MECRA Bir akarsuyun aktığı
yer
MEKANİK Fiziğin hareketini
inceleyen dal.
MEKANİK ÇÖZÜLME Taşların fiziksel
etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme, taşları
oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi bir değişikliğe neden olmaz.
MEKANİK ENERJİ Kinetik ve
potansiyel enerjinin toplamı
MENDERES Akarsuyun geni vadi tabanı
içinde, eğimin azalması nedeniyle yaptığı bükümlere denir. Akarsu yatağında
eğimin az olduğu yerlerde, akar su hidrolojik özelliğine bağlı olarak yaptığı
büklüm ya da kıvrım hareketleri.
MENZİL Eğik atış hareketi
yapan bir cismin düşeyde atıldığı ilk seviyesine düşene kadar ki zaman içinde
yatayda sahip olduğu yer değiştirmesi.
MERA Hayvanların otlatıldığı otlaklar.
MERKEZCİL ivme Anlık ivmenin
yönünün her an merkeze doğru olduğu ivme.
MERKEZİ ÇARPIŞMA Bir doğrultu
üzerinde gerçekleşen çarpışma.
MERKEZİ OLMAYAN ÇARPIŞMA İki
boyutlu gerçekleşen çarpışma.
MERKEZİ PÜSKÜRME Magma
yeryüzüne bir noktadan çıkıyorsa, buna merkezi püskürme denir.
MERKEZKAÇ KUVVETİ Düzgün
dairesel hareket yapan herhangi bir aracın ivmesi merkeze yönelmiş olduğundan,
gözlemcinin dışa doğru yönelmiş uygulandığı zannettiği kuvvet.
MERMER Yapısında % 50 den fazla
kalsiyumkarbonat (CaCO bulunan başkalaşmış sert kalker.
METAL Sadece elektron vererek (+) yüklü iyon
oluştura bilen, elektrik iletkenliği olan, periyodik cetvelin genellikle IA,
IIA, IIIA grubunda yer alan element – lerin genel adı.
METAL ÇİFTİ Farklı
metallerden yapılmış, birbirine perçinlenmiş iki metal çubuk.
METALURJİ Maden filizlerini saf hale
getiren ve bunların kullanılabilir hale getirilmesi için teknikler ortaya koyan
bilim dalı. .
METROPOL Büyük şehir Bazı şehirlerin
zamanla büyüyerek çevresindeki köy, ilçe ve şehirleri bünyesine alması ile oluşmuş
büyük şehir.
MEVSİMLİK İŞÇİ Turizm ve
tarım sektöründe iş süresince asa bir süre için çalıştıralan işçi.
MEYAN Köklerinden
boyacılıkta, eczacılıkta, meşrubat yapımında yararlanılan bitki
MEZRA Yaz döneminde tarım
ve hayvancılık yapılan alanlarda kurulan geçici yerleşim birimleri, Doğu ve
Güneydoğu’da mezralar köyün uzağında fakat köye bağlı büyük çoğunluğu daimi
yerleşim yeri durumundadır.
MİKROKLİMA Dar bir sahada görülen iklim tipi
MİLLİ PARK Milli ve miletlerarası,
tabive kültürel eserlere ve güzelliklere sahip, devlet tarafından koruma altına
alınmış yerler. ‘ Homojen bir bileşimi bulunan ve organik olmayan madde
MONO KÜLTÜR TARIM Herhangi
bir tarım ürünün iklim, toprak şartları veya ekonomik nedenlerle diğer ürünlere
göre baskın olarak yetiştirilmesiyle yapılan tarım.
MOREN SET GÖLLERİ Buzullardan
çıkan suların önünün moren setleri ile kapatılması sonucu oluşan göllerdir.
MOTEL Önemli yol
kavşaklarına kurulmuş dinlenme, konaklama ve belirli ihtiyaçları gidermek üzere
düzenlenmiş turistik tesis.
MUTLAK NEM (Varolan Nem)1m3
havanın içindeki su buharının gram olarak ağırlığına mutlak nem denir. Mutlak
nem, sıcaklığa bağlı olarak, Ekvator’dan kutuplara doğru, denizlerden karalara
doğru ve yükseklere çıkıldıkça azalır.
MÜNAKALE COĞRAFYASI Insan, mal ve
haberlerin bir yerden bir başka yere gitmesini, bu gidiş gelişin coğrafya
bakımından dağınık, yayılışını, her türlü yol ve taşıtların özelliklerini
inceleyen, bunlar, coğrafya usulleriyle belirten bilim
N HARFİ
NEMLİ İKLİM Yağışın
buharlaşmadan çok olduğu iklim Böyle
iklimlerde bol sulu, düzenli ırmaklar gelişmiştir.
NEMÖLÇER Havanın nemliliğini doğrudan
doğruya gösteren araçlar. Çeşitli nemölçer araçları vardır ki, bunlardan en
sade olanı bağıl nemliliği gösteren saçlı nemölçerdir.
NEOZOİK Yer yuvarlağının gelişme
tarihinde Üçüncü Çağı karşılayan ve “yeni yaşama çağı’ anlamına gelen oluşuk
grubu yani formasyon grubu.Bu çağda yer kabuğu oynamaları artmış,Alp kıvrımları olmuş,şimdiki yüksek dağların birçoğunun bulunduğu yerlerde türlü kıvrılmalar
belirmiştir. Bu çağda yer yer yanardağ püskürmeleri de olmuştur. Kimi kaynakta
Üçüncü Çağın iki devri bulunduğu kabul edilir ve bunlara Tersiyer Kuvarter adı
verilir,kimi kaynakta da daha önceki devirlere göre son derece kısaolduğu
halde,türlü sebeplerden bu sonucusunu Dördüncü Çağ olarak gözönüne almış
bulunurlar.
NEPTUNİZM Bütün taşların, bu arada
püskürük taşların da suların türlü etkileriyle doğduğu üzerinde düşünceler
ileri süren görüş.Bu ad Romalıların “sular tanrısı”sözünden faydalanılarak
yapılmıştır. Bu görüşe göre, sadece bu günkü lavlar ile yanardağ külleri bu
oluşlar dışında kalabilir. Bu görünüşün tersi plutonizmdir,
NEVE Dilimizde neve karşılığı olarak bugün
buzkar kullanılmaktadır.
NEWTON SI birimi sisteminde kuvvet birimi.
Nidus
değiştokuşu İki ülkenin
karşılıklı olarak kendi soydaşlarına yer verecek şekilde nüfus değistirmesi
olayı.Bunlar türlü anlaşmalarla olur.
NİFE Yer kürenin merkezi kısmında
yer alan ve manto ile çevrili olan jeosferdir. Nikel (Ni) ve demir (Fe) karışımından meydana gelmiştir. Bu yüzden Nife adı verilir. Çekirdek olarak
bilinir.
NİSBİ YÜKSELTİ Bir yerin çevresindeki yerlere göre yükseltisi.
NOKTAİ İNCİMAD Sıvı maddenin
ısı vererek katı hale geçmesi alayıdır.
NOOJEN Yer yuvarlağının oluşması tarihinde geçen Üçüncü Çağın ikinci bölümü.
Neogen, Yunancadan alınma bir terim olup,“yeni oluş” anlamına gelir. Neojen
terimi, Fransızca Neogene’in okunuş şekliyle dilimize girmiştir. Neojen devri
önemli değişikliklerin olduğu bir zamandır.Bu sırada Alp dağları,Pirene,Karpat,Apenin,Toros dağları belirmeye başlamıştır. Bu devrin
başında Anadolu’da yer kabarıklıkiarı çok yüksek ve belirgin değil iken, devrin
sonunda Anadolu bugünkü biçimini almış, yüksek dağlarla çevrilmiştir Neojende
birçok yanardağ püskürmeleri de olmuştur. Anadolu’da düz duruşlu, yayla biçimli
neojen bölgeleri çok yer tutar Neojen tabakaları arasında esmerkömür yatakları
da bulunur.
NORMAL İTİGAL Fransızcadan alınma normal= olağan ,Arapçadan alınma
itikal aşınma kelimelerinden yapılmış eski bir terimdir ki, akarsuların
aşındırmasını belirtir.Çok yaygın olduğu için de bu olaya bu ad
verilmiştir.Olağan aşınma demektir.Dilimizde bugün buna akarsu işlemesi denir.
NORMAL KUVVET Bir cisme yüzey
tarafından uygulanan kuvvet
NÖTR Elektriksizce yüksüz olan
NÖTR CİSİM İçinde eşit miktarda (+) yük ve
(-) yük bulunan cisim
NÖTRON Atomun çekirdeğinde bulunan yüksüz parçacık
NUFUS SIKLIĞI Belirli bir yüzölçüsü birimine düşen nüfus sayısı.Bu
sayı o bölgenin,ya da ülkenin nüfüs sayısını,oralarının yüzölçümüne bölmekle
elde edilir. Nüfus sıklığı yeryüzünün türlü bölgelerine göre değişir. Bir bölge
içinde de nüfus sıklığı ayrı ayrı değerler gösterebilir. Ancak,bir yerde nüfus
sıklığı değişebilir,Bu değişmelerde en çok o bölgedeki doğumun,ölümün azalması
veya çoğalması, orada oturanların başka yerlere göçetmeleri,başka yerlerden
oraya gelip yerleşmeler başlıca yerleri tutar.
NUNATAK Buzullar arasından yüze doğru uzanmış kaya çıkıntılarına Grönland’da
verilen bir ad.
NÜFUS Belirli bir nüfus
sayımı gününde bir ülkede, ya da bir bölgede bulunan insanların sayısı İnsanlar
yeryüzünün türlü karalarına, bunların da bölgelerine çok ayrı sayıda, ayrı
sıklıkta yerleşmişlerdir Bunda doğal olayların yeri bulunduğu gibi tarih
çağlanı boyunca birbiri ardından gelmiş olayların da çok etkisi vardır.
NÜFUS ARTMASI Dünya
nüfusunun, ya da bir ülke nüfusunun artması olayı.Yeryüzünde nüfus durmadan
artıyor.Çünkü her yıl olan doğum, ölümden çoktur. Kimi ülkelerde nüfus artması
çok çabuk olur Türkiye’De İtalya’da olduğu gibi. Kimi ülkede nüfus artması orta
derecededir İngiltere’deki gibi. Kimi ülkede de nüfus artması belirsiz derecede
olmuştur Fransa’da olduğu gibi
NÜFUS AZALMASI Dünya
nüfusunun, ya da bir ülke nüfusunun azalması olayı.Nüfus azalması, doğumun
yeter derecede olmaması yüzünden belirdiği gibi, ölümün çokluğundan,savaşlardan,başka
yerlere göç etme yüzünden de olabilir.
NÜFUS BİLGİSİ Türlü
yönlerden nüfus durumu, nüfusun yer değiştirmesi olaylarını sayılarla ortaya
koymaya çalışan bilgi. Bunun bir adı da demokrafi’dir Nüfus bilgisin de
nüfus,göçler,doğunılar, süt çocuğu ölümleri,bütün yaşlarda ölümler
incelenir.Nüfus bilgisi türlü ülkeler de yüksek okulların, üniversitelerin
ikili bölümlerinde okutulur,Nüfus bflgisinde, nüfusun dorgun durumu ele
alınarak incelendiği gibi,nüfusun oynak durumuda araştırılır.Bu arada savaşlardan
önceki ve sonraki durumlar da incelenir.
NÜFUS COĞRAFYASI Insanların
yeryüzündeki dağılışlarını inceliyen, bunu türlü yön!eriyle açıklamaya çalışan
coğrafya kolu. Nüfus coğrafyasında yaşama yeri,yerleşilir yerler,yerleşilemez
yerler araştırıldığı gibi,insan topluluklarının yeryüzündeki
dağılıışı,sayısı,kalabalık ve seyrek nüfuslu yerler,göçler,bir ülkedeki nüfusun
geçinme durumu ve bunun ölçüleri,bir ülkenin, bölgenin,bütün yeryüzünün nüfusu
beslemeye yetme gücü,nüfus çokluğu araştırılır.Elde edilen biigiler ve veriler
haritalara işlenir,şekillerle belirtilir.
NÜFUS ÇOKLUĞU Bir ülkede ya da bir börgede geçinme imkanlarına göre
orada yaşıyan kişilerin sayıca olağanüstü çokluğu. Bununla ilgili olarak, her
ülkenin, her bölgenin kendine göre az çok belirli bir nüfusa yetme gücü
vardır.İnsanların geçinme,barınma,yaşamalarında önemli yeri olan çeşitli doğal
şartlarla birlikte orada kurulu bulunan geçim yolları önemli yer tutar. Nüfus
çokluğu doğumun ölümden da ha çok yer tuttuğu bölgelerde, göçleri çeken yerlerde
görülür.Nüfus çokluğu olan yerler arasında Çin ve Hindistan vardır.Buralarda
ortalama nüfus sıklığı 80100 kişiden çoktur.Buralardaki insanlar ençok tarımla
geçinir.Nüfus çokluğu olan yerlerden ötekileri Batı ve Orta Avrupa,Amerika
Birleşik Devletleri’nin doğu bölgeleridir. Buralardaki geçimde ise endüstri
önemli yer tutmuştur.
NÜFUS HAREKETLERİ Nüfusun
doğal, toplumsal değişmeleri Nüfus, doğumlarla sürekli olarak yonileşir, ölümlerle
söner. Bu olaylarla ilgili olarak nüfusun yapısı çok değişken bir durum
gösterir.Bu yenileşmelere,sönmelere nüfusun doğal hareketi denir.Yerleşilmiş
yerlerdeki nüfus hareketleri ise çeşitli göçler olarak belirir.
NÜFUS HARİTALARI Dünya'nın bütününde ya da bir
bölümündeki nüfusun dağılışı ve özellikleri hakkında bilgi veren haritalardır.
Bu haritalarda nüfus dağılışı noktalama ile gösterilir. Nüfus yoğunluğu
haritaları ise renklendirilir.
NÜFUS İSTATİSTİĞİ Bir ülkedeki nüfus durumunu, nüfus
hareketlerini gösteren istatistikler. Bu istatistiklerde nüfus sayımından elde
edilen sayılar değerlendirilir. Yaşlara, iş güçlere,göç etmelere,okuma yazma ve
başka yönlere göre bölümlemeler yapılır.
NÜFUS SAYIMI Bir ülkede, bir devletin topraklarında kaç kişi
bulunduğunu bunların türlü yönlerden özelliklerini belli etmek üzere yapılan sayım.
Nüfus sayımları bütün ileri ülkelerde düzenli olarak her on yada beş yılda bir
yapılır. Sayım günü, sayımın sona erdiği açıklanmadan önce kimse
evinden,bulunduğu yerden dışarı çıkamaz.Sayımı yapan kimseler, ev ev
dolaşır,ellerindeki çizelgeyi doldurmak üzere,türlü sorular sorar,
karşılıklarını hemen yazarlar. Yurdumuzda ilk düzenli nüfus sayımı 1927 de
yapılmıştır.Bundan sonra 1935,1940,1945,1950,1955 ve 1960 da nüfus sayımları
yapılmıştır.Nüfus sayımlarına dayanarak şehirlerde bulunan nüfus,köylü nüfusu,türlü
işlerle geçinenlerin sayısı, türlü yaşlardaki kimselerin sayısı,çeşitli
bölgelerdeki nüfus sıklığı,nüfus artmasu nüfus azalması gibi önemli noktalar
öğrenilmiş olur.
NÜFUS SEYRELMESİ Bir ülkede
nüfusun azalması ile ilgili olarak beliren durum. Bir ülkeyi,bir bölgeyi,yıkıcı
etkileriyle oturulur olmaktan çıkaran çok korkunç depremler,savaşlar,kırıcı
salgın hastalıklar,yokluklar,kıtlıklar yüzünden başka yerlere olan göçlerle ve
doğunun azalmasıyla nüfus seyrelmesi belirir. Eğer doğum yeteri derecede ise,dış
ülkelere olan göçlerin açtığı boşluk bir süre sonra kapanabilir.
NÜFUS YOĞUNLUĞU Herhangi bir
bölgedeki toplam nüfusun, top lam yüzölçüme bölünmesi ile bulunan, km düşen
insan sayısı.
NÜFUSLANMA Bir ülkede ,bir bölgede yerleşmeler ile ilgili olarak nüfusun gittikçe
artması,az nüfuslu,boş,yarı boş yerlerin gün geçtikçe
kalabalıklaşması.Nüfuslanma için sözgelişi şöyle denir ‘Kuzey Amerika’nın batı,
bölgelerinde nüfuslanma çok çabuk olmuştur.’Şu ülkenin ormanlık bölgelerinde
nüfuslanma olmuştur.”
NÜKLEER ELEKTRİK SANTRALİ Fisyon
olayında açığa çıkan enerjiyi kontrollü olarak kullanıp elektrik enerjisi elde
edilen termik santraller.
NÜKLEER REAKTÖR Fisyon olayının
kontrollü olarak gerçekleştirildiği düzenek.
O-Ö HARFİ
OBA Doğu Anadolu Bölgesi’nde
yaygın olarak görülen geçici kır yerleşmesi. hayvancılık maksadıyla geçici
olarak kurulan çadırların tümü.
OBRUK Özellikle kireç
taşlarının çözülmesi ile meydana gelmiş doğal kuyu. Baca veya kuyu şeklinde,
keskin köşeli, derin çukurluklara obruk denir. Derinliği 250-300 m’yi bulabilen
obrukların bazılarının tabanında göl bulunur. Türkiye’de İç Anadolu’nun
güneyinde ve Toroslar’da yaygın olarak obruklar görülür. İçel’deki
Cennet-Cehennem mağaraları ve Konya’daki Kızören obruğu ülkemizdeki en güzel
örneklerdir.
OHM Direnç birimi.
OKYANUS Kıtaları birbirinden
ayıran geni su kütlelerine okyanus denir. Örnek
OLTU TAŞI Siyah, sert ve parlak
özelliklere sahip bir tür linyit. Süs eşyası yapımında kullanılır.
ORBİTAL Elektronların bulunduğu
yer.
ORMAN ÜST SINIRI Ormanların
yetişebildiği en yüksek sınır Bu sınır, yükselti, enlem, bakı ve hakim rüzgar
gibi faktörlere bağlı olarak her yerde farklılık gösterir. Genel olarak
ekvator’dan kutuplara doğru küçülür.
OROJENEZ Jeosenklinallerde biriken
tortul tabakaların kıvrılma ve kırılma hareketleriyle yükselmesi olayına dağ
oluşumu ya da orojenez denir. Kıvrım
hareketleri sırasında yükselen bölümlere antiklinal, çöken bölümlere ise
senklinal adı verilir. Antiklinaller kıvrım dağlarını, senklinaller ise çöküntü
alanlarını oluşturur.
ORTA TİP LAV SİO2
oranı % 33 - % 66 ise lav orta tiptir. Bu tip lavların çıktığı volkanlarda
volkanik kül miktarı azdır.
ORTAK PAZAR Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun diğer
adı
ORTALAMA HIZ Belli bir Dt zaman aralığındaki yer değiştirmesi Dx olan
bir hareketlinin bu zaman aralığındaki hız.
ORTALAMA SÜRAT Hareketli bir cismin, belli bir zaman aralığında, aldığı
yolun, geçen toplam zamana oranı.
OTLAK Mera. Hayvanların otlatıldığı yer.
OTLAK HAYVANCILIĞI Mera hayvancılığı
OTOMOBİL ENDÜSTRİSİ Motorlu kara taşıtlarını üreten endüstri kolu.
OTOYOL Birden fazla geliş ve gidişi olan modern paralı yol. Otoban.
ÖRTÜ BUZULU Çok geniş alanlara yayılan, kilometrelerce alan kaplayan
buzul türüdür.
ÖTELEME DENGESİ Cismin üzerine
uygulanan kuvvetlerin her doğrultuda dengelenmiş olması.
ÖTELEME HAREKETİ Dairesel hareket
yapan bir cismin bütün noktaları tarafından aynı şekilde ve aynı hızda
gerçekleştirilen hareket.
ÖZ DİRENÇ Bir iletkenin birim boyunun,
birim kesitteki direnci.
ÖZ ISI Bir maddenin 1 gramının
sıcaklığını 1oC yükseltmek için gerekli olan ısı miktarıdır.
ÖZ KÜTLE Bir maddenin birim
hacminin kütlesidir.
ÖZEL HARİTALAR Belirli bir
konu için hazırlanmış haritalardır.
ÖZEL KONUM Herhangi bir yerin
kıtalara, denizlere, boğazlara, önemli ulaşım yollarına, sanayi ve ticaret
merkezlerine, maden ocaklarına, komşu ülkelere vb, olan uzaklığı. Dünya
üzerindeki bir yerin çevresine, denizlere, yer şekillerine, anayollara,
geçitlere ve komşularına göre konumudur.
P HARFİ
PARATONER Yıldırımsavar
PARÇALANMA Taşların ısınma-soğuma, donma-çözülme gibi olaylar yüzünden
parçalanması, dağılması olayı. ( Ufalanma)
PARK YÖRESİ Şurasında
burasında öbek öbek ağaç topluluklarının bulunduğu geniş otluklar.
PASTIRMA YAZI Güz
ortalarında pastırma kurutma zamanına rastlayan sıcak günler.
PATLAK ÇUKUR Peneplen Maar kelimesinin dilimizde karşılığını tutan
terim.
PATLAMA Bir cismin, gürültü yıkma,
fırlatma, devirme şeklinde birdenbire beliren hacim genişlemesi olayı. Bu olay,
yanıcı gazların bulunduğu yerlerde çok olur. Türlü yerlerde ve cisimlerde görülen
patlama olayı, yanardağların belirmesi sırasında da ortaya çıkar. Yanardağlarda
patlamalarla püskürmeler birlikte gider. Öyle yanardağlar vardır ki,
püskürmeleri sırasında daha çok patlamalar yer tutar. Bir yanardağın belirti
döneminden sonra patlama dönemi gelir. Yerkabuğunun dayanma gücü artık sona
erince iç basıncın etkisiyle patlama başlar. Patlamalar birbiri ardınca sürer.
Havaya yanardağ bombaları, iri kaya parçaları, küller fırlar. Tozlar, kızgın
bulutlar çevreyi sarar. İşte bu patlama
döneminden sonra lav akmaya başlar, bundan sonra yanardağ sönmeye doğru gider.
(Yanardağ, Patlak çukur).
PAULİ PRENSİBİ Atomda
bir orbitale zıt sipinli (dönüş) olmak şartıyla ikiden fazla elektron
giremeyeceğini ifade eden kural.
PAZAR Belli bir şeyin, ya
da çeşitli malların satıldığı yer. Odun pazarı, balık pazarı, sebze pazarı,
meyva pazarı, at pazarı gibi. Pazarlar çoğunca haftanın belli bir gününde her
çeşit mal satıcıları ile alıcıların toplanıp alışveriş ettiği yerdir. Salı
Pazarı, Pazar Pazarı gibi. Pazar yerleri, çoğunca, sergiler durumunda olur
(Panayır).
PEDOLOJİ (Toprak bilimi).
PEKİŞME Yer kabuğunun
sertleşmiş, esnekliği azalıp, kırılgan
olmuş durumu. Pekişme olmuş tabakalar artık iyice kırılamaz, biraz
bükülünce kırılır. İyice pekişmeye uğramış tabakalar ise, esnekliği hemen hemen
kalmamış ve tümü kırılgan olmuşlardır.
Uzun süre kıvrılmalardan, yer kabuğunun içine doğru olan püskürmeler (İç
püskürme) den sonra pekişmeler artar. Böylece bu türlü yerlerde artık kıvrılmaya
elverişlilik azalır. Yer kabuğu oynamaları sırasında buralarda, kırılmalar olur.
PENCERE Aşmalarla doğmuş örtünün
(b. 1,1 yer yer aşınması, böylece derelerin burasını oyması yüzünden açılmış
öyle bir oyuntu yeri ki, örtünün dibi buradan görülür olmuştur. Bu oyuntu
yerinin iki yanına ‘pencerenin çerçevesi’ denir. (Örtü, Aşma örtüsü, Şaryaj,
Aşma adası)
PENEPLAİN Peneplen.
PENEPLEN Uzun süren aşınmalar,
yontul malar sonunda yer kabartılarının si inerek bel olan yarı düz, dalga uca
bir yeryüzü b verilen ad. Peneplen, Amerika’dan yayılarak Avrupa’ya geçmiş,
Fransızcaya peneplaine şeklinde yerleşmiş buradan da dilimize peneplen
biçiminde yazılacak şekilde girmiştir. Bu şekle, zaman zaman dalgalı düzlük,
yarı-ova gibi kelimeler de kullanılmış ise de bunlar tutunamamıştır. Alman
jeomorfologları peneplen terimini olayı yeter derecede açıklatamadığı
düşüncesiyle kullanmak istememiş, bunun yerine Rumpfflache kelimesini
yerleştirmişlerdir. Dilimizde peneplen yerine yontukdüz kullanılmaktadır.
(Yontukdüz). Geniş arazi bölümlerinin, akarsu aşınım faaliyetlerinin son
döneminde deniz seviyesine yakın hale indirilmesiyle oluşmuş, az engebeli şekle
peneplen (yontukdüz) denir.
PERESTROLKA Rusca
yeniden yapılanma anlamında. Sovyetler Birliği’nin parçalanma sürecine girdiği
dönemlerde ekonomik, siyasi, idari alanlarda yapılan köklü değişikliklerin
genel ismi.
PERİ BACASI Özellikle volkan
tüflerinin yaygın olarak bulunduğu vadi ve platoların yamaçlarında sel
sularının aşındırması ile oluşan özel yeryüzü şekillerine peribacası denir.
Bazı peribacalarının üzerinde şapkaya benzer, aşınmadan arta kalan sert
volkanik taşlar bulunur. Bunlar volkanik faaliyet sırasında bölgeye yayılmış
andezit ya da bazalt kütleridir. Peribacalarının en güzel örnekleri ülkemizde
Nevşehir, Ürgüp ve Göreme çevresinde görülür. Volkanizma sırasında çıkan
küllerin tortullaştığı arazi lerin, akarsular tarafından aşındırılması
sırasında, dirençli kayaçların alt kısımlarının aşınmadan kalması sonucu
oluşmuş sütunları andıran şekiller. Yüksekliği 35 metreyi bulabilen çoğunca
kule biçimli, kimi yerde tepelerinde bir de başlığı bulunan yer biçimleri. Peri
bacaları, bulundukları yerde birçokları yan yana sıralanmış efsanemsi şekiller
olarak görülür. Uzaktan böyle bir yere bakılırsa, kulelerle süslenmiş birkaç
kat evlerle dolu bir şehirmiş gibi görülür. Peri bacalarının irileri tarih
çağların de, insanlar için ev olmuştur. Buralardaki yumuşak, kolay işlenir
taşların (çoğunca yanardağ tüfü ) içerisi oyularak buralarda odalar, salonlar,
yeraltı yolları, şarap yapılan yerler, tapınak yerleri yapılmıştır. Ürgüp ve
yakınındaki Uc hisar ve Göreme’de olduğu gibi bunlar iki üç katlı olarak da
işlenmiş, duvarlar sıvanmış, yağlı boya resimlerle süslenmiştir. Bu peri
bacalarını görmek için her yıl birçok gezgin (turist) uzak ülkelerden buralara
gelir. Peri bacaları, yağmurlu ve kurak mevsimlerin birbiri ardından geldiği
bölgelerde, kumlu, taneli, yumuşakça taşların bulunduğu dikçe yamaçlarda doğar
Böyle yerler, en çok Akdeniz Çevresindeki ülkelerde bulunur. Peri bacaları bu
biçimlerini sağanak yağmurlarının yeri süpürürcesine yalamasıyla alır. Önce
birbirine koşut (paralel) yivler açılır, ardından da peri bacalarının temelleri
belirmeye başlar.
PERİGLASYAL “Buzul çevresi” ile
ilgili olayları belirtir. Buzul çevresi yer biçimleri, buzul çevresi iklimi,
buzul çevresi bitkileri gibi. (Buzul çevresi).
PERİHEL Dilimizde günberi olarak geçen terimin karşılığı. (Günberi).
PERİYOD Zaman bakımından dönemli bir akışı belirtir, bir zaman bölümünü
gösterir.
PERİYODİK CETVEL Elementlerin
atom numaralarına göre hazırlanan, elementlerin tümünü içine alan cetvel.
PERSPEKTİF Türlü cisimleri değişmeyen bir noktaya göre olan uzaklıklarını,
aralarındaki duruş ayrılığını canlandıracak şekilde çizme yolu. Bu yolla
çeşitli yeryüzü biçimleri çizilebilir. En eski harita izdüşümleri perspektif
temellerine göre yapılmış tır Yer yuvarlağının saydam bir cisim olduğu
düşünülürse, bunun üzerine çizilmiş olan meridyen ve paralel çemberleri ağı,
belli bir noktadan bu ağa yönelmiş bir gözden çıkan ışınlarla bir yüzey üzerine
düşürülmüş bulunsun. İşte böyle elde edildiği düşünülen haritalar perspektif
temeline göre yapılmış olur. (Harita).
PERTAVSIZ Büyüteç.
PETROGRAFİ Taş bilimi.
PETROKİMYA SANAYİ Petrolden
elde edilen yan ürünlerin değerlendirildiği sanayi.
PETROL Su ile karışmayan,
duru, ya da yoğun, açık, ya da koyu renkli, bileşimi karbonlu hidrojenlerden
olan bir sıvı. Petrol, türlü oluşuklarda (formasyonlarda) bulunur. Sünger
yapılı taşların boşluklarını, gözeneklerini, yarıklarını doldurur. Petrol,
çoğunca, denizde yaşayan canlıların yağlı yerlerinin, doğal bir damıtma
(destilasyon) olayına uğramalarıyla oluşmuştur. Bu duş, jeologlarca şöyle
tasarlanmıştır Denizlerdeki canlılar ölünce dibe çöker, burada madensel
çökeleklere karışır, çoğu canlı artıklarından olan bitümlü maddeler durumuna geçer. Bunlar belirli bir kalınlığa
vardıktan, daha sonraki yer kabuğu oynamalarıyla büyük basınçlara uğradıktan
Sonra petrol oluşur. Ancak bu oluşa büyük denizler değil, sığ olan iç-denizler,
körfezler elverişlidir. Oluşan petrol, delikli, gözenekli taşların boşluklarını
doldurur, bu defa oluştuğu yerden başka yere göç eder, çoğunca kıvrımlı
bölgelerin kemerlerinde (b bk.) toplanır. Petrol, büyük ekonomik değeri olan
bir maddedir.
PETROL BORUSU Petrolü limanlara, kolayca taşımak üzere yapılmış yere
döşenmiş büyük çaplı borular.
PEYK (Uydu).
PEYZAJ Bir yörenin doğal görünüşü ya da bu doğa (tabiat) üzerinde insanın
yaptığı (ev, köy, tarla, bahçe, fabrika...) ile birlikte görünüşü. (Görünüş).
PEYZAJCILIK Yöre
görünüşlerini çizme temeline dayanan resim tarzı. En çok yerinde, ve
görerek sulu boya, yağlı boya veya kuru
kalem yöre resimleri birçok ülkelerde gelişmiştir. (Yöre, Yöre görünüşü).
PINAR Bir şehir kent, köyde, herhangi
bir yerde kaynaktan getirilmiş suyun
arınması için yapılmış yer. Pınar denilen böyle yerlerde sular, sürekli olarak
akar, ya da bir musluk açılıp kapatılarak 1 sudan faydalanılır, (Kuyu, Su, içme
suyu, Kullanma suyu).
PİPELİNE Petrol boru hattı
PLAJ Denizin, gölün kumluk yerlerindeki
yüzme, güneşlenme böylece sağlık kazanma yerlerini belirtir. (Kum). Kumsal.
Denizin, gölün kumluk yerlerindeki yüzme, güneşlenme böylece sağlık kazanma
yerlerini belirtir. (Kum).
PLAN "Bir yerin kuşbakışı
görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmasıdır. Plan bir tür
büyük ölçekli haritadır.
Yeryüzünün
küçük bir bölümünün, büyük ölçekte çizilmiş haritası. Bir şehrin planı. köy planı
gibi Planların ölçeği 1 :2000 ne kadar olur. (Harita).
Bir yerin
kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmasıdır.
Plan bir tür büyük ölçekli haritadır."
PLANİMETRE Düzlemlerin yüzölçümünü bulmaya
yarayan bir araç.
PLANKTON Ya pek az olan kendi
kımıldayışıyla; ya da deniz akıntılarıyla şuraya buraya sürüklenen, suda
yaşıyan bütün bitki ve hayvanlara verilen ad. Bu ad 1887 de Hensen tarafından
kullanılmıştır. (Nekton, Benthos).
PLANLAMA Topraktan yer eşilmiş olan
yerden en iyi şekil de faydalanmak, en yüksek verimi elde etmek için yapılan
düzenli işler, çalışmalar. Çok çeşitli planlamalar vardır. Bunların, türlü
dillerde birbirine iyice uymayan karşılıkları vardır. Kimi dilde de bu
karşılıklar eksik kalmıştır (Yer planlaması, Ülke planlaması, Bölge
planlaması).
PLATO "Türlü dillere üstü düz bir
yeryüzü biçimi terimi olarak girmiş, bu arada 25 yıl kadar önce dilimize de
girerek bu imla ile yazılır olmuştur. Bundan önce okul kitaplarında da üç ana
yeryüzü biçimi olarak Türkçe, dağ, ova, yayla kelimeleri kullanılırken bu tarihten bu yana y kelimesi
yerine plato kelimesinin kullanılması, böylece ‘yazları davarların yayıldığı
yerler”, anlamında da kullanılan yayla kelimesinin anlamıyla karışmaması gereği
Savunulmuştur. Ancak, bir kelimenin iki, hatta daha da çok anlam,
bulunabileceğine göre, yine önceleri kullanılmış üzere yayla kelimesinin plato
karşılığı kullanılması, faydalı olur, Bugün de okul kitaplarında yayla
kelimesine bir yeryüzü biçimi gösteren anlamıyla çok rastlanır. (Yayla, Yazı,
Düzlük, Düzlek yapı, Yüksek yayla).
Akarsu
vadileriyle derince yarılmış düz ve geniş düzlüklerdir.
Akarsular
tarafından derin vadilerle parçalanmış çevresine göre yüksekte kalmış dalgalı
düzlükler."
PLAYA (Takır).
PLEİSTOSEN Dördüncü çağın birinci dönemi.
Diluviyum Buzul Çağı bu dönemi karşılar
Bir jeoloji terimi olan pleistosen dönemi, arkeologların Paleolitik yani Eski
Taş Çağı’nı karşılar.
PLUTONİTLER Taşlar biliminde
derinlik taşları demektir. (Derinlik taşları)
PLUTONİZM Yer kabuğunun çok derin
yerlerinde batolitlerin oluşmasıyla sonuçlanan iç püskürmeler. Çok derinlerdeki
erimiş, kızgın magmanın çok derinlerdeki taşların arasına büyük yığınlarla
sokulması olayı. {bk. Volkanizma). Bunlardan doğan taşlara plutonit {b. bk.)
denir ki, dilimizde buna derinlik taşları (b. Bk.)iç püskürük taşlar (T,. ) adı
verilir, 2 — Yer yuvarlağının türlü çağların da birçok olayların, yeryüzü
biçimlerinin oluşma ve gelişmesinin ve taşların, magmadan ileri geldiğini
savunan görüş. Bunun karşısına neptunizm
görüşü çıkmıştır.
PLUVİAL ÇAĞ Buzul Çağını (b. )
karşılayan sürelerde şimdiki kurak bölgelerdeki bol yağmurlar çağı (Yağmur çağı
)
PLUVİOMETRE (Yağmur-ölçer).
PODOMETRE (Adımsayar).
PODZOL TOPRAKLAR Tayga
adı verilen iğne yapraklı orman örtüsü altında oluşan, soğuk ve nemli bölge
topraklarıdır. Toprağın aşırı yıkanması nedeniyle organik maddelerin çoğu
taşınmıştır. Bu nedenle renkleri açıktır. Bu tip topraklar Sibirya, Kuzey
Avrupa ve Kanada’da yaygındır.
PODZOLLEŞMA Soğuk
nemli iklim bölgelerinde boz esmer renkte toprak oluşumu.
POLAR HAVA Kutbi hava, soğuk hava kitlesi.
POLİGON TOPRAK (Çokgenli
toprak).
POLJE (Göl ova).
POLYE "Karstik bölgelerde
kireçtaşlannın çözülmesiyle ortaya çıkan düzlük ova.
Yugoslavya’nın
Karst yaylalarındaki ilgili araştırmalarla türlü ülkelere yayılan polye
kelimesi, dilimize de girerek. Kendi imlamızla polye şeklinde yazılmaktadır.
Anlam bakımından polye, türlü yerlerinde geçici, ya da sürekli göllerin bulunduğu
bir çeşit ovadır. Bu bakımdan yurdumuzda çok bulunan bu türlü ovalara göl ova
da denilir, (Göl ova).
Karstik
yörelerdeki genişliği birkaç kilometre olan, uzunluğu 20-30 kilometreyi bulan,
hatta geçebilen ova görünümlü büyük karstik çukurlara polye denir. Türkiye’de
özellikle Toroslar’da polyeler yaygındır. Örneğin; Akdeniz Bölgesi’ndeki
Ketsel, Elmalı ve Akseki ovası birer polyedir."
PONOR ( Su-yutan).
PORTOLAN Ortaçağda germicilerin
kullandığı bir kılavuz kitaptır. Portolan haritaları da vardır. (Gemici
kılavuzu).
POSTGLASYAL çağ (Buzul sonrası çağ). (Buzul sonrası).
POTAMOLOJİ (Akarsu bilimi).
POTANSİYEL Depolanmış durumda hazır bekleyen
enerji, eşya ya da mekan.
POTANSİYEL ENERJİ Bir cismin çekim
kuvvetinin bulunduğu bir gezegende herhangi bir referans noktasına göre sahip
olduğu enerji.
POYRAZ Kuzey- doğudan esen
soğuk, sert yel. Yaz poyrazı, sıcak bölgeye doğru estiği için kurudur. Estiği
yerlere serinlik getirir. Kış poyrazı’nda türlü döngülerin önemli yer tutmasıyla ilgili olarak, yağmur,
kar yağabilir ya da poyraz açık havada, sert olarak eser. Poyraz, çoğunca
fırtına şeklinde eser Marmara’da, Karadeniz’de taşıtlarn gidiş - gelişini
zorlaştırır. (Gezici döngü ,Yerel rüzgar, Basınç, Gökyel).
PREGLASYAL ÇAĞ (bk Buzu1
öncesi çağ).
PREHİSTORYA (Tarih
Öncesi)
PRERİ Kuzey Amerika orta
bölgelerindeki otluk, hayvan yetiştirilen, ekincilik yapılan geniş düzlüklere
verilen ad. (Pampa, Bozkır, Step).
PROFİL Yer kabart
çukurlukların yükseklik değerleri bakımından uzanışlarını, birbirleriyle
ilgilerini göstermek için çizilen eğri. Profil kelimesi, pro= ön, Filum= iplik
kelimelerinden (dış biçim), “dış uzanış” anlamına gelir. Bu eğride iç yapıda
gösterilir ise buna kesit denir. Profil
ile kesit, çoğunca, bir anlamda kullanılırsa da, profil dış çizgiyi belirtir.
Kesit ise, yapıyı da içine alır. Böylece jeoloji kesitlerinden söz edilir.
PROJEKSİYON Dünya'nın
küreselliği nedeniyle, haritalarda ortaya çıkan hataları en aza indirmek için
çeşitli yöntemler kullanılır. Bunun için yerkürenin paralel ve meridyen ağının
belirli kurallara göre düz bir kağıda geçirilmesi gerekir. Bu sisteme
projeksiyon denir. (Izdüşüm, Harita
izdüşümü).
PROTEROZOİK Arkeen den sonra geçen ve Birinci Çağın Kambriyen devrine kadar süren jeoloji çağı.
Bu devir çok uzun sürmüştür. Canlılar bu sırada sular içinde belirmiştir.
PROTON Atom çekirdeğinde
bulunan 1,672.10-24 g. kütlesinde,pozitif yüklü tanecik.
PSAMOFİTLER (Kumcul
bitkiler).
PUS Hava içinde toz taneciklerinin verdiği durum.Bu parçacıklar çok küçük oldukları için
düşmezler. Gözle de ayırt edilemezler. Fakat bu parçacıklar, yatay görünürlüğü
azaltır. İşte bu görünüşe puslu hava, pusluluk denir. Puslu hava mavimsi, ya da
sarımsı olur. Böyle bir örtü yeryüzünün kendi rengini azaltır, soluklaştırır.
(Pusluluk).
PUSLULUK Havanın bir çeşit
bulanıklığını belirten kelime (Pus).
PUSTA Macar ovalarının bozkırlarına
verilen ad. (Bozkır).
PUSULA Yön bulmaya yarıyan
bir araç.
PÜSKÜRME Bir yanardağın püskürmesi
olayı (Yanardağ). Geniş anlamı ile magma’dan (b.bk.) olan her türlü püskürülmüş
maddelerin, yeryüzüne ulaşmış olmalarına, ya da ulaşamamış ta içte kalmış
bulunmalarına göre, püskürmeler ayırt edicidir. Yer kabuğundan geçerek yerin
yüzüne ulaşmış olanlarına dış püskürmeler (extrusion) denir. (Dış-püskürük
taşlar). İçte kalmış, yerin yüzüne çıkamamış olan püskürmelere de iç
püskürmeler (intrusion) adı verilir (İç püskürük taşlar, Yayışık püskürme,
Volkanizma).
PÜSKÜRTÜ MADDELERİ Bir yanardağın püskürdüğü lav lapilli kum, bomba, kül gibi maddeler.
Püskürük
taşlar Yerin derinliklerinden püskürerek (Püskürme),
yer kabuğunun içinden yukarılara doğru uzanmış taşlar. Bunlar delip geçen yapı biçimindedir.
Püskürük taşlar, püskürmeler sırasında yeryüzüne çıkamayıp, derinlerde gömülü
kalmışsa, bunlara iç püskürük taşlar (b. bk.), ya da derinlik taşları denir.
Püskürük taşlar, püskürme sırasında yer kabuğunu geçip yerin üstüne kadar
çıkabilmişlerse bunlara dış püskürük taslar denir.. Yerin derinliklerinden
erimiş kızgın bir çamur gibi çıkan lavlar (b. bk), az bir süre sonra soğur,
katılaşır, bundan çeşitli dış Püskürük taşlar oluşur. (Taşlar).
R HARFİ
RAKIM Yükselti. Bir
noktanın deniz seviyesine göre yükseltisi.
RAMPA (Yokuş).
RATIP İKLİM (Nemli)
RATIP MINTIKA (Yağmurlu
bölge).
REAKSİYON Karşı hareket, tepki. Tepkime,
tesir.
REFERANS Başlama noktası.
REGELATİON (Yeniden donma)
REGRASYON (Deniz gerilemesi ). Epirojenik
hareketlere bağlı olarak her devirde kara ve deniz seviyeleri değişmiştir.
İklim değişiklikleri ya da tektonik
hareketler nedeniyle denizin çekilmesine regresyon (deniz gerilemesi)
denir.
REKONSTRUKSİYON Tümleme
RELATİF NEM Bağıl nem.
RELİEF italyanca rilievo Yükseklik, başka
dillere de geçmiş terim. (Yerşekli).
RELİEF HARİTASI Yeryüzü
biçimlerinin kabartılarını, çukurluklarını ilk bakışta gösterecek şekildeçizilmesi.
(Harita).
RELİEFENERGİE Alman
coğrafyacılarının ortaya koydukları bu terim, bir bölgede belirli uzaklıklar
içinde ortalama yükseklik değerlerinin yardımıyla elde edilen o arazideki
yükseklikfarklarından çıkarılan değerlerdir. Bu değerlerle yapılan haritalara Reliefenergie
haritası denilmiştirki, dilimizde bu terimi bağıl yükseklik haritası (nisbi
irtifa haritası) karşılar. (Bağıl yükseklik).
RELYEF (Yerşekilleri).
REML (Kum).
RENDZİNA Humuslu, karbonatlı toprak.
RENKLENDİRME YÖNTEMİ Eşyükselti
eğrileriyle birlikte kullanılan bu yöntemde yükselti ve derinlik basamakları
renklerle gösterilir. Fiziki haritalarda yükseltiler genellikle, yeşil, sarı ve
kahverenginin çeşitli tonları, derinlikler ise açıktan koyuya mavi rengin
tonları ile gösterilir.
REOSTA Elektrik devresinden
geçen akım şiddetini değiştirmek için kullanılan ayarlı direnç.
RESİF (Mercanlar, Mercan yapıları).
RESİFLİ KIYI Mercan
resiflerinin kıyılarda oluşturdukları özel bir kıyı tipidir. Sıcak kuşağaözgüdürler
Resifin oluşum şekline göre kenar resifi, set resifi ve atoller olarak alt
tiplere ayrılır. Atoller çember şeklinde kıyılar oluşturur.
REVOLUTİON Kısa bir zaman içinde beliren
temelli ve önemli değişmeler. O zamana kadar sürüp giden türlü olaylarda
meydana gelen devrimler, değişmeler. Bu terim, jeoloji çağlarında zaman zaman
beliren büyük değişiklikler için kullanılır. (Değişme).
REZERV Yedek. Bir maden bölgesinde çeşitli
materyallerle karışık halde bulunduğu hesaplanan maden Depolanmış mal ve
kaynaklar.
RİALI KIYI Nispeten yüksek ve
akarsularla derin bir şekilde yarılmış olan bir alanda, vadilerin aşağı
kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
RİAS Buzul Çağında buzlar altında
kalmamış, sadece akarsularla açılmış derin, vadilerin, deniz sularıaltında
kalmasından doğmuş bir çeşit kıyı. İspanyolca ria = akarsu ağzı demektir. Bu
türlü kıyılar İspanya’nın Kuzeybatı bölümün de görüldüğü için bu ad verilmiş
Ria’nın çoğulu rias’dır ki, çoğunca bu kullanılır. Rias kıyı girintilerinin
dibinde sürekli bir iniş vardır.
RİCİ İTİKAL ( Geriye aşınma)
RİJİD (, Kırılgan).
RİJİDLİk (Kırılganlık).
RİPPELMARK (Kum dalgacığı ).
RİYAH (Yel, Rüzgar, Eoliyen, Yel
etkisi).
RİYAHİ Arapça riyah yeller kelimesinden
alınma bir terimdir ki, tesiratı riyahiye yani yelsel etki, yel etkisi
ROOSS ENLEMLERİ Rüzgar dalgaları karşılığı olarak kullanılmıştır. Şimdi
bunun yerini yelsel etki (b. ) ve yel etkisi (b. .) tutmuştur. Rooss enlemleri
Almancada nereden geldiği kesin olarak bilinememekle beraber, daha çok denizci
kullanmış olduğu, sonradan da coğrafya ve meteorolojide iyice yer tutmuş ajan
bir terim, Her iki yarımkürede, 25-35 enlemleri boyunda uzanan ve en çokokyanuslar
üstünde belli olar’ iki yüksek basınç kuşağı. Bunlar, yer yuvarlağı üzerindeki
hava akıntıları sır hava yığınlarının sıkışması ve sık sonucu olarak birer dinamik
yüksek basınç kuşağı olarakbelirmiştir. (Yer yuvarlağının rüzgar sistemleri,
Hava dolaşımı Hava basıncı).
ROSSBREİTEN (Ross
enlemleri ).
ROTORBir elektrik jeneratörünün bir eksen etrafında dönerek hareket eden
parçasıdır.
RÖJE (Düşme).
RÖLYEFYeryüzünün kabarıklık, çukurluk biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki
biçimleri.
RUMPFFLACHE(Yontukdüz).
RUTUBETİ HAVAİYE (Havanın
nemliliği)
RUZ(Gün).
RÜRAL BÖLGE (Kır
yerleşmesi).
RÜTUBET (Nemlilik, Havanın
nemliliği )
RÜYET MESAFESİ Görme
uzaklığı Rüzgar Yer değiştiren hava. başka bir sözle rüzgar, havanın yer yüzüne
yakın olan herhangi bir yön de, herhangi bir hızdaki doğal akıntısıdır, Bir
rüzgar eserken bu hava akıntısı bir yönde olur ve yataya yakın bulunur. Kimi zaman, havanın dik, Ya da dikçe
estiğj olur ki, bun lar öze! durumlardır. Rüzgar hep bir gidişte tanı düzenli
olarak esmez, son derece kısa aralıklarla durup durup vururcasına bir esiş
gösterir. Bu karışık esiş, yeryüzünün inişli çıkışlı olmasına bağlıdır. Bu
esiş, bir de, hava katlarına bağlıdır Yer yüzündeki buruşukluklara sürtünme
yüzünden rüzgarın hızı ağırlaşır, kuzey yarımküresinde sağa doğru döner. (Dağ
yeli,Vadi yeli, Kara yeli, Deniz yeli). Hava yığınlarının bir dağı aşması
halinde buz eriten yel (b. .) eser. Yerel rüzgarların her birinin her yer de
ayrı adı vardır Yıldız, poyraz, doğu yeli, keşişişleme güney yeli, lodos,
karayel, akyel, gök yel, Yarık kaya yeli gibi. (Bofor ıskalası, Yel).
RÜZGAR AŞINDIRMASI Çöl
yörelerine özel bir görünüş veren, kayalar da küçük biçimler meydana getiren
yel işlemesi. Rüzgar biriktirmesi (b. .) ile meydana gelen biçimler ise çok
daha büyük şekillerdir. Rüzgar aşındırmasının en belirgin izleri kum
cilalamasında, köşeli çakılların (b. .) doğuşunda belli olur. Yel kazıması
oyuklarıyla mantar - kayalar, uzun oluklar, yarıntılar yel aşındır ması
biçimlerindendir. Rüzgar, kayaların sert olmayan yerlerini çabuk aşındırır,
sert yerleri çıkıntılar ya par. (Yel süpürmesi, Yel kazıması).
RÜZGAR BAYRAĞI (Yel
bayrağı).
RÜZGAR CİLALAMASI Rüzgarın
‘taşıdığı parçaları sürterek taşları cilalaması olayı. (Rüzgar çakılı, Rüzgar
etkileri, Rüzgar aşındırması ).
RÜZGAR ÇAKILI Rüzgarın
cilaladığı köşeli, kenarlı bir çeşit çakıl. Bunlara köşeli çakıl (b. .) adı, da
verilir.
RÜZGAR DALGALARI Suyun yüzüne
sürtünürcesine esen yellerin doğurduğu dalgalar. (, Dalga) Bu türlü dalgaların
boyu yüksekliği, bunlarla ilgili olarak
biçimi rüzgar etkisi ile yüzü kımıltıya uğrayan denizin biçimine, derinliğine
bağlı olarak çeşitlilik gösterir.
Rüzgarın estiği bölgenin dışında yayılan Salınımlı, serbest dalgalar da vardır.
(Soluğan). Kıyıya doğru derinliği gittikçe azalan yerlerde ise, dalgalar
çatlarcasına köpüklenerek i!eri doğru atılır. (Çatlama). Denizde dalga
belirdikten sonra rüzgarın esiş yeğinliği (şiddeti) arttıkça, dalganın yüksekliği
artar, boyu büyür. Ancak, bu artış sonsuz değildir: Bir dalganın sırtı, öteki
dalgaların sırtlarından geçen yatay düzlemin hizasını geçince, o sırtın su
bölümcükleri, yel tarafından yakalanır, ileri doğru toz gibi savrulur. Buna
dalga serpintisi, dalga savruntusu denir, Bundan başka, rüzgar itmesinin etkisi
ile dalganın doruğu ileri doğru eğilerek devrilir. Bu devrilme sırasın da
içeride hava kalır. Bu havanın kurtulmasıyla ilgili olarak köpükle. meler olur.
Denizin köpüklü oluşu fırtınalı zamanlara uyar.
RÜZGAR EROZYONU Rüzgar
aşındırması. Bitki örtüsünün olmadığı ya da cılız olduğu yerlerde toprağın
rüzgarlarla yerinden kopartılarak taşınmasına rüzgar erozyonu denir.
RÜZGAR GÜLÜ Yelin
esiş yönlerini belirtmek üzere bu yönlerin 4 anayön (b. .) batıdan temel
tutularak 8, 16, 32, 64’e bölünmüş şekilde gösterilmiş durumu. Türlü yönlerden
esen yellere ad vermek için yelin çevren (b. ) üzerinden gelir gibi göründüğü
noktalardan faydalanılır. Böylece sözgelişi, kuzey yeli, batı yeli, doğu yeli
gibi adlar verilir. (Yel).
RÜZGAR ISKALASI Beaufort
ıskalası
RÜZGAR ÖLÇMESİ Rüzgar
yönünün ve hızının ölçülmesi gösterilmesi işi.. Rüzgarın yönünün ölçülmesinde
kullanılan en sade araç, eski çağdan beri temeli bilinen yel bayrağı (b. .)
dır. Rüzgarın hızı enemometre denilen araçla ölçülür. Bunların birçok çeşitleri
vardır. En sadesinde şu parçalar bulunur: 4 tane içi boş yarım yuvar çanak
birbirine dikine çapraz iki çubuğun uçlarındadır, Bu çanakların açık yerleri
aynı dönüş yönüne bakacak şekilde konulmuştur. Yelin estiği yön ne olursa
olsun, bu yarım yuvar çanaklardan birine çarpar. Bu araç herhangi bir yönden
esen yelle durmadan döner. Dönüş hızı, dönme sayısını yazan bir sayıcı araçla
bulunur.
RÜZGAR SİSTEMLERİ Yerin dönüşü,
basınç kuşakları, basınç bölgelerinin doğuşu ile ilgili hava akıntılarını ana
çizgileri olarak beliren hava akışları.
RÜZGAR YEĞİNLİĞİ En çok çöllerde
kumları, çakılları savurması, toz ve kum fırtınaları doğurması şek inde kendini
gösteren rüzgarın esiş hızı.
S HARFİ
SAMYELİ Türkiye’ye güneyden ve
buna çok yakın yönlerden esen sıcak, kuru, toz!u. sıkıcı, bitkileri kavuran bir
yel. (Siroko, Gezici döngü, Hava basıncı, Yerel rüzgarlar).
SANAVBERİYE (İğne
yapraklı ağaçlar).
SANAYİ hammadde veya yarı hammaddelerin işlenerek mamül madde haline dönüştürülmesi.
SANDER İç buzulların ya da dağ buzullarının dışında, kumlarla, çakıllarla
örtülü geniş düzlüklere verilen ad. Sanderler buzul sularının geliştirdiği bir
çeşit yayvan birikin ti yelpaze!eridir. Kuzey Avrupa da Sanderler yani buzul
kumlukları çoktur. (Kum, Kumla, Kumsal,).
SANTİGRAT DERECESİ Sıcaklık ölçü birimi Celcius isimli İsveçli astronom
tarafından düşünülmüştür.
SAPA İşlek ulaşım yollarına uzakta
kalmış yer
SAPKINTAŞLAR Buzul Çağında
kuzey kut bundan güneye doğru çok sokulmuş bulunan Buzların söküp
getirdiği çok iri kaya parçaları kalıntıları.Böylece Finlandiya
dan,İskandinavya dan binlerce granit kayaları yad ülkelere sürüklenmiştir.
Bugün bu kayalar o yerlerin yapılarinı hiç tutmamakta dır. Oranın yabancısıdır.
Bunun için bunlara, sapkıntaş denir.
SAPROPEL Çirkef-çamur.
SARIM Akım makarasındaki her bir halka.
SARKAN Çöllerde rüzgarların taşıması ile
kumulların hilal şeklini almış hali.
SARKIT Mağaralar içinde, tavandan aşağı doğru
büyüyerek sarkan damlataşları. (Dikit ).
SARKIT DİKİT Kalsiyum
karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda
birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur.
Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri
Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
SARKIT-DİKİT Kalsiyum
karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda
birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur.
Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri
Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
SARMAŞIK Bir, ya da birkaç yıllık
olan, başka bitkilere, başka yerlere sarılarak, tırmanarak duran bitkiler.
(Bitki, Bitki coğrafyası, Liyan,).
SARNIÇ İçerisinde yağmur
suları biriktirilen üstü kapalı kuyu. Bu kuyuların içi duvar biçiminde örülmüş,
sıvanmış. tır. Kurak bölgelerde ve suyu az olan yerlerde sarnıçlardan
faydalanılır. Bunlar birer dolma kuyu (Kuyu).
SARP Çıkılması zor dik yamaç.
Çıkılması güç, dimdik kayalıkların bulunduğu yerler için kullanılan bir kelime.
Doğu Anadolu da sarp yerler çoktur. Bu sarp kayalara tırmanmak çok güçtür.
Toroslar’ın birçok yerleri sarp bölgelerimiz arasında sayılır. (Dik).
SARSINTI BÖLGELERİ Yeryüzünün
yer sarsıntılarına en çok, en yıkıcı olarak uğradığı yerler, Bu bölgeler, Amerikaların
batı bölümleri ile Akdeniz çevresi ülkeleri Güney doğu Asya Adalarıdır, Japonya
ve Çinin bazı yerleridir. Buraları yer kabuğunun yerleridir(Deprem).
SATHI ARZ Yeryüzü
SATHI BAHİR Deniz yüzü
SATHI MAİL Aklan.
SAVAK Akarsuların akışını
düzenlemek, gerektiği kadar su salmak, ya da suyu geride alıkoymak içinyapılmış
bir çeşit kapak yeri. Değirmen savağı, su savağı, bent kapağı birer savak’ tır
SAVAN Kızılderili
dillerinden ispanyolcaya geçen, oradan da terim durumuna giren Savanakelimesinden
yapılmış bitki coğrafyası terimi. Savan, ağaçlı bozkır demektir (Ağaçlı
bozkır).
SAYD Av.
SAYDAM Işığı geçiren madde
SAYF Arapça sayf kelimesi Türkçe
yaz anlamına gelir ki, uzun bir süre türlü yerlerde kullanılmıştır. Sözgelişi,
yaz gündönümü yerine inkılabı sayfi denilmiş, yazları çıkılan serin, güzel
havalı dinlenme yerlerine yazlık yerine sayfiye adı verilmiştir. Şimdi artık
Türkçe yaz kelimesi çok yaygın olarak
kullanılmaktadır.
SAYFİYE Yazlık.
SAYMACA İZDÜŞÜMLER İstenilen
belirli özellikleri elde etmek üzere önceden tertip edilen formüllere göre,
paralel-meridyen ağının doğrudan doğruya çizilmesiyle yapılmış harita
temelleri. Çeşitli saymaca harita izdüşümleri vardır. (Harita).
SELCİK YARINTISI Dik
yamaçlarda birbirine koşut (paralel) olarak yamaç aşağı uzanan yarıntılar Bunlara selcik yarıntısı denildiği gibi,
selinti yarıntısı, saçak-sel yarıntısı da denir. Böyle yarıntıların bulunduğu
yamaçlarda dilik dilik bir görünüş vardır. Yamacın yüksekliğine göre, çeşitli
boydan selcik yarıntıları olur. Bu yarıntılar belirdikçe yamaçtaki topraklar
süpürülür. (Suyun süpürmesi).
SELİNTİ Yamaçlara düşen
yağmur damlalarının birleşmesinden doğmuş saçak saçak, yaygın akan sular.
Selintiler henüz akarsu durumuna gelmemiş akan Su dur. Çünkü, henüz yatakları yoktur. Selinti suları,
yamaçta yayılmış olarak, ya da tel tel akar, sık sık yer değiştirebilirler. (
Suyun süpürmesi).
SER Fransızca serre kelimesinden
alınarak dilimizde kendi imlamızla yazılmış bir kelimedir ki,limonluk anlamına
gelir. (Limonluk).
SERA Turfanda sebzelerin özellikle
kiş döneminde üretimine devam edebilmek için naylon ya da camdan yapılmış oda
şeklin deki kapalı yerler.
SERACILIK Seralarda mevsiminin
dışında sebze ve me üretme faaliyeti.
SERAK Dik yerlerden inen buzullarda
derin yarılmalar yüzünden buz par çalarının koparak aşağılara düşmesi olayı.
S6rac kelimesi Fransızca dır. (Buz doğumu).
SERAMİK Killi toprakların
şekillendirilerek yüksek sıcaklıkta pişir ilmesi ile yapılan eşyalar.
SERAP (Ilgım).
SERBEST AKINTI ltilmeden doğan (rüzgar itmesinden) akıntılarla (Fransız
coğrafyacıları buna itme akıntıları, zorlama akıntıları gibi adlar
vermişlerdir), boşalma akıntılarının etki alanlarının ilerisin de, bunlar
devamı gtbi sayılan deniz akıntısı. Serbest akıntıların en güzel örnekleri Körfez
Akıntısı, yani Gulf stream ile Kuroşivo deniz akıntılarıdır. Bu akıntıların
kimisinin kökü dönenceler kuşağındadır. Fakat bunların yayılış yerleri yüksek
enlemlerde olduğu için bunlara bu enlemlerin akıntıları olarak bakılır. (Deniz
akıntıları ).
SERBEST BÖLGE Bir
devletin sınırları içinde fakat gümrük sınırları dışında bırakilan alan. Buraya
giren ve çıkan mallardan vergi alınmaz Daha çok dış sermaye girişini kola
maksadı ile kurulur.
SERBEST DÜŞME Dış
etkenlerden korunmuş havasız bir ortamda(boşlukta) yerçekimi etkisiyle olan
hareket.
SERBEST LİMAN Bir
bölümü, ya da bütünü ‘e gümrük serbestliği oran liman, Buna açık liman da
denir.
SERBEST MENDERES Düzen kıvrıntılar,
büklümler çizerek akan ırmağın, içinden geçtiği Su basan tabana gömülmemiş olması durumundaki menderesler.
Bulundukları alüvyonlar ara sın da bunlar kolay gelişir Bunlara vadi tabanı
menderesleri de denir. (Vadi tabanı). Bunlarda vadinin yamaçlarıyla ırmağın
büklümleri çoğunca birbirini tutmaz. Böyle vadi tabanlarında ırmak, kendi
başına büklümler yaparak akan Bundan ötürü buna “ırmağın serbest menderesler
çizmesi” denir. Böyle geniş bir vadi tabanında çoğunca birbiri ardınca
sıralanmış bulunan menderes büklümler belirli genişlikte bir menderes kuşağı
meydana getirirler. (Menderes, Gömük menderes, Irmak menderes, Vadi menderesi).
SERC-İ MÜNHAT (Tekne, Senklinal).
SERGİ Ekonomik,
teknik, ya da sanat eserlerini herkese göstermek için bir yerde açılan yer.
Sergilerin yardımı ile yeni buluşları, yeni işleri, eşya yapma yollarını, elde
edilen ürünleri, kısa zamanda çok kimseye göstermek mümkün olur. Bir bölge ile
ilgili sergiler bulunduğu gibi, bir ülkeyi ilgilendiren sergiler, uluslar arası
sergiler de açılır. (Ticaret).
SERHAT ŞEHRİ Komşu
ülke ile sınırı olan il.
SERTGEN Çevresindeki yumuşak
taşlar ortasındaki sert bir taşın aşınmalara karşı dayanarak. tepe biçimi almış
durumu. Uzun süren aşınmalara uğramış bölgelerde sertgenler, bir çeşit kalık
tepedir. Böyle yerlerde sertgenler, çevresin deki dalgalıca düzlükler ortasında
tepe olarak yükselir. İstanbul yakınındaki Çamlıca tepeleri birer sert gen’dir.
Sertgen, monadnock karşılığı olarak kullanılmaktadır.
SERTLİK Katı bir cismin bir başka katı cisme
girmesindeki dayanıklılık Minerallerde
sertlik, mineralin üzerine sürtülen bir maddeye karşı bu mineralin gösterdiği
dayanmadır. Bir çelik çakı ile çok sert olan çakmaktaşını çizmek istersek, ne
kadar bastırırsak bastıralım, çakıya karşı, bu taşın dayandığını, çizilmediğini
görürüz. Bunun gibi, bir mineralin sivrice bir köşesi, bir başka minerale
sürtülerek, çakı ile yapılan deney yapılmış olur. Buna göre, çizen mineral,
çizilenden çok sertlik gösteriyor demektir. Bu temelden faydalanarak XIX. cu
yüz yıl başlarında F. Mohs tarafından 10 mineral çeşidinden bir sertlik ıskala
sı düzenlenmiştir: Bunların en az sertlik göstereni 1 ile belirtilen talk’ dır.
Bundan sonra, alçıtaşı (jips) gelir. Talk ve alçıtaşı tırnakla çizilebilir .
Daha sonra kalsit, fluorit, apatit gelir. Bu üçü çak ile çizilebilir. Bun dan
sonra sırasıyla feldispat, kuvars, topaz, korindon, elmas gelir. Taşların da
sertlik derecesi çok olan], 8Z olanı vardır. Bunun da aşınmalara, yeryüzü
şekillerinin biçimlerine önemli etkileri olur: Kil, killi taşlar yumuşaktır.
Granit, billurlu kireçtaşı, iyi yapışmış kumtaşı serttir. (Taşlar).
SEŞ Bir gölün yüzünün dönemli,
düzenli olarak alçalması, yükselmesi. Bu olay göl yüzüne olan ayrı hava
basıncından doğar. Seş kelimesi Fransızca seiche den alınarak birçok dillere
girmiştir. Bu olayda gölün bir ucunda sular kabarırken, öte ucun da aynı
değerde alçalır. Göl yüzünün bu oynayışı uzunca bir süre birbiri ardınca
belirir. En sade durumu ile bu olay, bir tahtaravalliyi andırır. Oynamalar bir
orta nokta çevresin de olursa buna tek boğumlu (uni nodale) seş denir. Eğer,
gölün her iki ucunda göl yüzü alçalır da, ortası kabarırsa buna da çift boğumlu
(bi nodale) seş adı verilir. Bugüne dek Cenevre gölünde en büyük genli seşin 2 metreye yakın olduğu anlaşılmıştır.
Dilimizdeki karşılığı duran dalga dır. (Göl).
SET "Su taşkın!arını
önlemek için akarsu boyunun, ya da göl kıyısının, deniz kıyısının gerekli
yerlerine yapılan uzun tümsekler. Taşkınların
oluşlarına göre bu setler yapılır. Ki mi yerde taşkın az olur, kimi
yerde korkunç olur. "
SET GÖLLERİ Çöküntü
çukurlarının, vadilerin ya da koyların önünün bir setle kapatılması sonucu
oluşan göllerdir.
SET GÖLÜ Onu herhangi bir yığıntı
ile kapanmış bir çanak biçimi almış bulunan çukurluklarda suların birikmesiyle
meydana gelmiş olan göl. Bu yığıntı, türlü yollardan belirebilir 1-Bir akarsu
taşıdığı alüvyonlarla bir çukurluğun önünü kapar, geride su birikir, göl olur.
Ankara’nın Emir gölü böyle bir göldür. 2-Bir yanar dağ püskürür, çıkan parçalar
bir çukurluğun önünü kapar, geride sular
birikir, göl olur. Van gölü böyle bir göldür. 3 -Bir dağ göçer, bir vadi yi
kapar, geride göl belirir. Tortum gölü böyle bir göldür. (Çanak).
SETLİ IRMAK Ovadaki bir
ırmağın sürüklediği kil, kum gibi parçacıkları yolu boyunca yatağının dibine,
yan arına yığması, böylece aktığı yeri geçtiği ovadan daha yükseğe çıkar ması
olayı. Böyle ırmaklarda, akar suyun yüzü, yanı başındaki ovadan birkaç metre
kadar yüksekte olur. Bu durum ova için korkunç su taş kınlarının belirmesine
yol açar. Ova- da akan ırmaklarda bu olay görülür.
SEYELAN (Selinti). Yağışlarda ya
da kar erimelerinden sonra suların yer yüzeyinin tamamını
SICAK ALIN Sıcak, nemliliği çok olan
hava, nemliliği daha az olan soğuk havanın üzerinde yükselir. Bu sıcak havanın
çok yağış bırakması için tırmanan havanın akışının yükseklikle artması gerekir.
Alının eğimi aşağı yukarı 1/200 kadardır. İlk sıcak alın bulu tu, alının 1200
Km kadar ilerisinde görülür. Bu tür bulut (cirrus) dur. Bu bulutun akışı,
alçalması kalınlaş ması, sıcak alının gelmekte olduğunu bildirir. Alından 1000
Km uzaklıkta tür bulutlar (cirro-stratus) görülür. 800 Km uzaklıkta üst katman
bulutlar (alto-stratus) belirir ki, bunlar yağışların başlamak üzere olduğunu
anlatır. Yağışlar da, alının 500 Km kadar ilerisinde başlar. İşte bu özelliği
ile bu alan, bir sıcak alındır. (Alın, Soğuk alın, Cepheler, Front).
SICAK CEPHE (Sıcak alın).
SICAK HAVA DALGASI Bir
bölgede ara sıra beliren, bulunduğu süre içinde olağanüstü bir olay olarak ta
görülen birkaç günlük ısın malar. (Sıcak al,n, Gezici döngü, Gezici döngü yolları).
SICAK KAT Ekvatoral bölgede çukur yerlerde, ya
da dağların eteğine yakın yerlerde görülen bir sıcaklık kuşağı. (Ilık kat,
Soğuk kat).
SICAK KAYNAK (Kaplıca).
Her türlü sıcak kaynağa verilen ad.
SICAK KUŞAK Güneş ikliminde
ekvatorun her iki yanında 23 27’daki kuzey ve güney dönenceleri arasında kalan
geniş ve çok sıcak k 11m kuşağı. (İklim, Sıcaklık, Yer yuvarlağı).
SICAK SULA r Yerin derinliklerinden sıcak, ılık, ,sıcak,
kaynar olarak yüze çıkan sular. Bu türlü suların çıktığı yerlere kaplıca, ılıca
kaynarca gibi adlar verilir. Sıcak sular şifalı kaynaklar () dır. (Kaplıca).
SICAKLIK Bir maddenin moleküllerinin ortalama
kinetik enerjilerinin ölçüsü olan nicelik. Bir cismin, sıcak, soğuk, serin,
ılık ya da bunlar arasındaki sıfatlarından biri ile nitelemesini gerektiren
durum. Bir yerin sıcaklığı o yerdeki yıllık, aylık orta lamalara, günlük en
yüksek, en düşük sıcaklık derecelerinin ortalama sına, ara sıra uc değerler
olarak beliren en yüksek sıcaklık, en düşük sıcaklık ortalamasına göre belli
olur. Sıcaklığın kaynağı güneştir. Güneş ten gelen ısı ışınları, havaya
girince, yer yer yansımalara uğrar, geçtiği yerde alıkonur, bir bölümü de emi
ir. Geriye kalan, % 60 kadarı, burayı geçip yeryüzüne ulaşır. Bu ısınlar,
karayı ve denizi ısıtır. Yeryüzünü ıs tan bu ışınlar, buradan hava içine doğru
yansır. Böylece hava katı, bununla birlikte yeryüzü ısınmış olur. Havanın yere
değeri alt katı çok ısınır, yukarılara doğru serinleme olur. İşte bununla
ilgili olarak havada yukarıya doğru yükseldikçe her 100 metrede bir 0,5 derece
sıcaklık düşer. Deniz yüzünde sıcaklık 10 derece ise, 1000 metre yükseklikteki
bir yerde 5 dereceye iner. Buna, “yükseldikçe sıcaklığın azalması” denir. Bu
değerden faydalanılarak, eşsıcaklık haritaları çizilirken, türlü gözlem
yerlerinin sıcaklığını deniz yüzüne indirmek mümkün olur (Indirme, Indirgeme).
Sıcaklığın yeryüzünde dağılışına türlü olaylar etki yapar: Enlemler, kara ve
denizlerin dağılışı, yükseklik gibi.
SICAKLIK TERSELMESİ Bir
yerde, belirli bir süre içinde, sıcaklığın en yüksek ve en düşük değerleri
arasındaki fark. Sıcaklık farkı, kara içindeki bölgelerde çok, deniz
kıyılarında azdır. Yeryüzünün en büyük sıcaklık farkı olan yeri Sibirya’daki
Verkoyansk’ta olup, 66 C derecedir. Günlük, aylık, mevsimlik, yıllık sıcaklık
farkı kavramları vardır. Bu terimler, sıcaklığın günlük, aylık, mevsimlik,
yıllık oynamasını, değişmesini belirtir. Yıllık sıcaklık farkı 15°C a kadar
olan yerler deniz iklimi ile sıcak kuşak iklimleridir. Yıllık sıcaklık farkı
20- 40°C olan yerler kara iklimidir. (Sıcaklık). Yerin yüzünden yukarılara
doğru havanın soğuması yerine (Sıcaklık), sıcak yerlerinin belirmesi olayı, bu
olay, kışın durgun, ayaz günlerin de,
çoğunca sabaha karşı, çukurlar içinde, dağlarla çevrili ovaların tabanında
belirir. Hava, yukarılara doğru her 180 metrede bir derece azalır. Bu, ortalama
bir kura!d;r. Sıcaklık terselmesinde ise, aşağılarda arasıra bunun tersi olur:
Hava vadinin içinde ve ovanın tabanında soğuktur, fakat hemen yanındaki yamaca
çıkılınca burasının 0 derece soğuk olmadığı görülür. İşte bilinen kurala
uymadığı için buna sıcaklık terselmesi denilmiştir. Böyle durumlar her yerde,
her zaman olmaz. Çoğunca göz sonunda, kışın, baharın olur. Bu olay şundan ileri
gelir Dağ yamaçlarına dokunarak soğuyan hava ağırlaşır, daha alçaktaki çukur
yerlerde yığılır. Bu yığılma yerinde soğuma belirir. Buna karşılık, sıcak hava
yukarı doğru yükselir. Burada ısınma olur. (Terselme).
SICAKÖLÇER Havanın sıcaklığını ö meye yarı
yan bir araç. Buna termometre de denir. Bölünüşüne göre üç türlü sıcak-ölçer
vardır : Santigrad, Reomur, Fahrenheit. Santigrad olarak derecelenmiş
sıcak-ölçerler, erimekte olan buz içinde, sıfır derece, kaynamakta olan su
içinde 100 dereceyi gösterirler. Bu sıfır derece ile 100 derece arası, yüz eşit
bölüme ayrılmıştır. Bu “yüz derece’ demektir. Bizde en çok kullanılanı budur.
SIĞ DENİZ Kıyı boyundan -200 metre
derinliğe kadar uzanan, bu uzanışı ile karaların çevresini türlü genişlikte
çeviren az derin denizler. (Deniz).
SIĞ DENİZ ADALARI Sığ denizde serpili bulunan, hemen yanındaki
karadan sayılan adalar. Bu adalar, ya
aşınmalarla, ya da burada belirmiş bulunan çöküntülerle kara gövdesinden
ayrılmış parçalardır. Arazi yapıları ve taşları bakımından yanlarındaki
karaların benzeridirler. (Adalar).
SIĞ DENİZ TORTULLARI yer
tutmuştur. (Taşlar, Tabakalar).
SIĞ DENİZ YIĞINTISI Karalardan
koparılarak sürüklenen, yakındaki deniz dibinde tortulanan, yığılan taş
parçacıkları.
SIĞDENİZ oluşuğu Deniz dibinde yığılan sürüklenmiş taş
parçacıkları ve canlı maddeler halin deki deniz tortulları (Fr.
Sedimentsmarins) biriktikleri yerin karadan uzaklığı ve oradaki derinlik
durumuna göre türlü bölümlere ayırt edilmiştir ki, bunlardan kıyı yakını
tortullar ötesinde, kara etkisinin belli olduğu
SIĞLA YAĞI Parfüm ve ilaç sanayinde
kullanılan bir tür reçine Sığla ağacının gövdesinden çıkartılır.
SIĞLIK Denizin son derece az derin, yer
yer kayaları yüze çıkmış ya da deniz yüzü ile bir hizada olan yerleri. Sığlık
yerler, deniz taşıtları İçin tehlikelidir. Deniz haritalarında sığlıklar belli
edilir. Böyle yerlere sığ yer, sığ ve kayalık gibi adlar da veri lir. Böyle
yerlerde deniz dibi yığıntıları da olur.
SIKIŞIK KIVRIM İyice
yatık, eğik, sıkışık kıvrımlar. (Kıvrım. Kıvrılma). Bu türlü kıvrılma yer
kabuğunun derinlerinde kalın tortul tabakalar altında yan basınçlarının bir
yönden daha güçlü olduğu yerler de çok yer tutar. Sıkışık kıvrımlı bir
çok.dağlar vardır. Sıkışık kıvrımlara
karşılık, gevşek kıvrımlar bulunur.
SINIR Türlü coğrafya varlıklarının birbirin
den ayrıldığı yer. Böyle bir yer kim! yerde kesin bir çizgi, kimi y bir şerit
4urumunda bulunur. Bu şeridin öyle genişliye bildiği yer de vardır ki, buraları
bir geçiş yeri özelliği alır. Sınırların çeşitleri vardır Doğal sınırlar (tabii
hudutlar), siyasi sınırlar gibi. Doğal sınırlar kolay değişemeyen belirgin
sınırlardır: Dağlar denizler, orman, bozkır, çöl gibi.
SIRA Yer kabuğunun oluşması sırasında
belirli bir dönem (b. bk.> de oluş muş, aynı ve benzer fosilli tabakalar
sırası. Sıra, seri karşılığı olarak kullanılmıştır. (Oluşuk, Formasyon, Oluşuk
grubu.
SIRA KÖY Bir yolun yanında bir sıra olarak yan
yana yapılmış evlerle genlerinde tarlaları olan köy. Bir dere, çay, ırmak boyun
dan geçen yol yanında böyle köyler bulunur. (, Köy).
SIRADAĞ Araların da uzunlama
vadilerin sıralandığı boylu boyunca uzanan doruklu dağlar. Sıradağlar, birbiri
ardında yüzlerce Km. uzanır. Ara yerlerde üstü düzce, dalgalıca, yaylamsı
dağlar da bulunabilir. Bun!ar da yine sıradağlardan sayılır. Sıradağların çoğu,
kıvrım dağları dır. Ancak bunların
kimisi uzun uzun kırılmalar yüzünden
keseklere ayrılmış bulunur ki, bunlarda
hem kıvrımlar, hem de kırıklar değin biçiminde ve uzanış!n da önemli yer tutar.
Bunlar da sıra dağlardandır. Bu türlü dağlara kıvrımlı-kırıklı dağlar denir.
Sıradağlar uzanışlarına göre ya düz uzanışlı dağlar, ya da yay biçimli dağlar
olur. Sıradağlar, kıvrım şekilleri’ ne göre ya gevşek kıvrımlı dağlar, ya sıkışık kıvrımlı dağlar, ya da örtülü dağlar. (Aşma örtüsü) olarak ayırt edilir
SIRT İki akarsu vadisini
birbirinden ayıran ve birbirine ters yönde eğimli yüzeyleri birleştiren yeryüzü
şeklidir. Sırtların üzeri düz olabileceği gibi keskin de olabilir. Dağların en
yüce yerleri, taşların çeşidine, tabakaların buradaki duruşlarına, bunları
işleyen türlü güçlere göre çeşitli sırt biçimleri vardır.
SITMA Çimil (Anofel) adı verilen
sivrisineğin sokmasından ileri gelen ve titreme, ateş, ter dökme ile belli olan
bir çeşit hastalık. Sıtma bataklık
yerlerde yaygındır. Bu yüzden verimli ovalardan kaçıp dağ yamaçlarında barınma
çareleri aranmıştır. Bu bakımdan sıtma ile yerleşme arasında ilgi vardır.
Bataklıklar kurutulduktan sonra böyle
yerlere dönmek, buralarda barınmak mümkün olmuştur.
SIZINTI Bir sıvının bir
yerden başka bir yere sızması. Sızıntı kelimesi sular bilgisinde kaynak
özelliği göstermeyen, fakat çıktığı yeri ıslatmış olan su sızmaları için
kullanılır. Sızıntı sularını birleştirerek küçük pınarlar el de etmek
mümkündür. Dağ yamaçlarının şurasında burasında sızıntı yerleri vardır. Sızıntı
yerleri çayırlık olur. (Sızma).
SIZMA Yağmur sularının, eriyen kar
sularının, geçirimli taşların
deliklerinden, ya da türlü büyüklük teki çatlakların dan aşağı doğru
ağır ağır sızması, süzülmesi. Yeraltına sızan, süzülen sular, orada yeraltı
sularını doğurur. Geçirimli taşlardan
yapılı yerlerde bu yeraltı suyu, orada yer kabartı!arını, çukurlarını
güdercesine uzanır. Fakat vadilerin uzandığı yerlerde yeraltı suyu yüze çıkar,
kaynak olarak akar. Akarsuların ve
göllerin suları da geçirimli yerlerde dibe süzülür, sızma olur ve aşağılara
iner.
SİAL Yer kabuğunun dış örtüsüne
verilen ad. Burada silisyum (Si) ve alüminyum (Al) çok yer tuttuğu için bu
kelimelerin ilk harfleri alarak sial kelimesini yapmışlardır.
SİDERAL YIL (Yıldızıl yıl).
SİKLON (Döngü).
SİLİSLEŞME Türlü taşların silisli suları
emmesinden doğmuş, böylece çok sertleşmiş çeşitleri. Bu arada bu türlü suların
sızmış bulunduğu taşlaşmış ağaç kütükleri, ağaç dalları da bu silisleşme
örneklerinden sayılır. (Yapışma, Yapıştırıcı madde).
SİLL Bir çeşit taş damarı
(Damar).
SİLO Buğday, arpa gibi tahıl
çeşitlerini bozulmadan saklamağa yarı yan yüksek anbar. Silo kelimesi birçok
dillerde vardır. Silolar ağaçtan, demirden, betondan ya pılır.
SİLSİLEİ CİBAL Eski
bir terim dir ki, 30 yıl öncesine kadar kullanılırdı. Sözgelişi, “kürei arzın
başlıca silsilei cibali’ şeklinde başlıklar vardı. Bugün bu başlık şöyle
yazılmak tadır ‘Yeryüzünün başlıca sıradağları.’ Asya ile ilgili bir örnek
‘‘Yeni silsileler, kıtanın merkezinde ve cenubunda, Babr-i muhit-i, Bahr-i
muhit-i kebir ve tabileri denizlerin kıyılarında bulunur.” Bugün bu cümle şöyle
yazılmaktadır “Genç sıradağlar, karanın ortasında, güneyinde, Hint Okyanusu,
Büyük Okyanus ve kolları denizlerin kıyılarınd5 bulunur.’ Bugün silsileli cibal
kelimesinin yerini sıradağlar iyice tutmuştur. (Sıradağlar)..
SİMA Yer kabuğunun üst örtüsü olan
sial’in altındaki kat. Burası yer kabuğunun alt katıdır. Bu katta silisyum (Si)
ve magnezyum (Mg) çok yer tuttuğu için bu kelimelerin ilk harfleri
birleştirilerek Sima kelimesi yapılmıştır.
SİMETRİSİZ VADİ (Bakışımsız
vadi).
SİNNİ NİSBİ Daha 30 yıl
öncesinin kaynaklarında şöyle cümleler görülür “Tabakaların sureti tevezzuunu,
vaziyeti mütekabilesini ve muhtevi oldukları müstehaseleri tetkik ederek sinni
nis bulmak kaabil olabilir.” “Sinni nisbiden maksat bir sahre tabaka ve ya
kütlesinin diğerine nisbetle eski veya yeni olduğunu tayin etmektir.’ Şimdi bu
cümleler şöyle belirtilebilmektedir “Tabakaların dağılışını, karşılıklı
durumlarını, içlerindeki fosilleri inceleyerek bunların bağıl yaşları
bulunabilir. Bağıl yaş sözünden anlaşılan, bir taş tabaka, ya da kütlesinin
ötekine göre eski veya yeni olduğunu ortaya koymaktır. (bağıl yaş).
SİNOPTİK HARİTA Birçok gözlem
yerinden alınan bir andaki, ya da kısa bir süre içindeki hava durumunu gösteren
belirli bir bölgenin haritası. Bu kısa süre için elde bulunması gereken ha va
biiğileri, telgraf, radyo, telsiz gibi ulaştırma yolları ile toplanır. Sinop
tik kelimesi, Yunanca synopsis - kısa zamanda birlikte görünme anlamına gelir.
Bu temelden alınarak bütün dillerde, farklıca yazılışla sinop tik terimi
kullanılmaktadır. Dilimiz de geçici hava haritası sözü bunun karşılığı
olabilir.
SİPERİ SAİKA (Yıldırım-savar).
SİRK Buz Yalağı Buzulun ilk
oluşmaya başladığı yerde oluşan küçük aşınım çukurluğudur.
SİRK (Buz-yalağı).
SİRK BUZULU Dağların tepesindeki
ve yüksek yamaçlardaki küçük çanaklarda yeni oluşmaya başlayan buz türüdür.
SİRK GÖLÜ Buzul aşındırması ile
oluşmuş çanaklarda suların birikmesi ile oluşan göl.
SİRKÜLASYON (Dolaşım).
SİROKO Akdeniz ülkelerinde güney den esen
sıcak, çoğunca kuru bir yel. Bu yel, Kuzey Afrika üzerinde, bir
karsı-döngünün , Akdeniz üzerinde de bir
döngünün ya da bir gezici döngünün
bulunduğu sırada eser. Çıktığı yer büyük Sahra çölü olduğu için bu yel
sıcak ve kurudur. Bu yel Akdeniz e ulaşmak için Atlas Dağlarını aşar bir ara
Fön yeli özeliği alır. (Kıble-yeli,
Sam-yeli, Hamsin).
SİRÜS BULUTLARI (Tüy-bulut).
SİS Yere değmiş bulunan bir
çeşit bulut. Sis ile bulut arasındaki
ayrılık şudur Sis yerin yüzüne değer, bulut yukarılarda yüzer. Sis, büyücek
damlalı ise doğrudan doğruya ıslatır. Suna ıslatan sis denir. Sisin
denizcilikte, yolculuklarda önemli yeri vardır, Sis, bir milimetrenin yüz de
biri kadar çapı bulunan son derece ince su damlacıklarından başka bir şey
değildir. Bu damlacıklar çok ince, çok yeğni (hafif) olduğu için, düşüşleri de
ağır ağır olur. Sisin bu damlacıkları bir parça büyük ise ıslatıcı olur. Eğer damlalar biraz daha büyük
ise, bu türlü sisler, çiseleme biçimindeki yağmur yağışına bir geç olur. Koyu sislerde
birkaç adım ilersini görmek bile zorlaşır. Sis, sıcaklık ve nemlilik
olaylarıyla ilgili olarak ışıma, hava karışması gibi olaylardan doğar. Oluşları
bakımından türlü sisler vardır Şehir sisleri çayır sisleri, vadi sisleri, karma
sisler, göl sisleri, dağ sisleri. Sis, böyle yerleri sanki bir kabı dol duran
su gibi doldurur. Sisler, saba ha karşı, çoğunca baharda olur. Ha- - ya
sıcakça, toprak soğuk olursa ora da sis belirir. Yazın ise, çayırların
bulunduğu yerde sisler olur. Dağ sisleri ise, buluttan başka bir şey değildir.
(Yağış).
SİSLİ Sisle örtülü yerlerin durumu(Sis).
SİSMOGRAF Depremin şiddetini ölçen aletDeprem
dalgalarını çizdirmeye yarayan araç. Bu aracın çizdiği çizgilerde sarsıntının
bütün incelikleri görül Sismograflar, çok uzaklardaki depremleri de
gösterebilir. (Deprem). Sismogram
Depremi çizerek gösteren sismograf
aracının çizgisi. (Deprem).
SİSMOLOJI Derem bilimi.
SİT ALANI Tarihi eserleri ya da tarihi olayların
geçtiği mekan ile doğal güzellilderinden dolayı koruma altına alınan yerler.
SİTE Konut ya da çeşitli sanayi
kuruluşlarının bir araya toplandığı yer.
SİYASİ COĞRAFYA Beşeri
coğrafyanın bir kolu Siyasi coğrafya
içinde devlet ile onun kurulu olduğu ülke arasındaki ilgi incelenir. Bu bilim
kolu içinde ülkenin yeri, biçimi, sınırları, büyüklüğü, doğal ve işlenmiş yöre yönünden durumu, böyle bir ülkedeki devletin
fertlerinin ana düşünceleri göz önüne alınır. (Coğrafya).
SİYASİ HARİTA Ülke
sınırlarını gösteren harita
SKALER BÜYÜKLÜK Sadece sayısal bir değer ve birimle
bilinebilen bir büyüklük. Örnek:20 saniye yüzme, 50 gram kayısı, 70 joule
enerji.....vb.gibi
SKYER Buzul aşındırmasi ve biriktirmesi
ile oluşmuş yerlerin sular altinda kalması ile ortaya çikan kıyı
SKYER KIYI Örtü buzullarının
oluşturduğu hörgüç kayalar ile moren depoların oluşturduğu tepelerin sular
altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
SOĞRUMSAMA Gaz buhar, ya da
eriyiklerin, katı d simlerin yüzü boyunca, soğurulması olayı. Sözgelişi,
amonyakın kömür tarafından emilmesinde (soğurul masında) gaz molekülleri kömür
içindeki oyukların yüzüne yapışır. bir katı cisim, bir tuz eriyikine
(mahlulüne) batırılırsa, eriyikteki tuzun bir bölümünü yüzüne çeker. Eğer cisim
çok delikli, gözenekli ise, bu soğurma yüzeyi de o derece artar. Üzerine
yapışan gaz molekülleri sıkı şık olarak ta dizileceklerinden, katı cisim kendi
hacminin birkaç kat, bazen daha da çok gaz emebilir. (Soğurma).
SOĞUK ALIN Bu alın, hareket halinde bulunan
soğuk bir hava olup, kendisinden daha hafif olan sıcak havanın altına girer,
onu yukarı kaldırır. Böylece yükseğe çıkan sıcak hava adiyabatik olarak her 330 metrede ü derece soğur.
Genel-olarak sıcak hava nemlidir. Bu yüzden kısa bir süre sonra yoğunlaşır.
Sıcak hava alına koşut (paralel) olarak akar. Sıcak hava iki sebepten yukarı
yükselir: Alın boyunca yaklaşmanın belirmesi, soğuk havanın hızla itelenmesi.
Bu hava, önündeki sıcak havanın hızla itelenmesini doğurur. Sıcak havanın
yükselmelme hızı, alının eğimine bağlıdır. Soğuk alının sıcak havaya doğru
böylece sokulmasıyla yağmur bulutları doğar, Su buharı yoğunlaşır, yağış olur.
(Alın, Sıcak alın, Cepheler, Front),
SOĞUK CEPHE (Soğuk
alın).
SOĞUK HAVA DALGASI Bir böl gede, bir ülkede ara sıra beliren
bulunduğu sırada olağanüstü bir olay olarak ta görülen birkaç günlük, ya da
uzunca - soğumalar. (Soğuk alın, Gezici döngü, Gezici döngü yolları).
SOĞUK KAT Güney Amerikanın Ekvator
kuşağın da yüksek dağlardaki serin ve soğuk kat.
SOĞUK KUŞAK Kuzey
Yarım Kürede 68,5 – 90 enlerııleri arasi Güney Yarını Kürede 48 - 9O Güney
enlemleri arasında kalan saha
SOĞUK KUŞAKLAR Her iki
yarımkürede 66 33 ile kutup noktaları arasında ki soğuk bölgeler. Başka bir
sözle Kuzey Kutup çemberi ile Kuzey Kutbu arasında kalan ve Güney Kutup çemberi
ile Güney Kutbu arasında uzanan iki kuşağa soğuk kuşaklar denir. (Sıcak kuşak,
Ilıman kuşak, Orta kuşak).
SOĞUK KUTBU Yeryüzünün en soğuk yeri Böyle bir yerdeki soğukluk
değeri en düşük sıcaklıkların ortalaması, ya da kışın en fazla soğuğudur. Böyle
bir yer kuzey yarımküresinde Sibiryada Verkoyansk’dır ki, sıcaklık derecesi
burada -67,8° dir. Yine Sibiryada Çerskhi dağlarında bunu da geçen soğuklar
gözlenmiştir. -70 derece. (Sıcaklı).
SOĞUK YEL Soğuk esen rüzgarlara verilen
ad. Poyraz gibi. (Kaba yel).
SOĞUKÇUL BİTKİLER Soğuk iklimlerde
yetişebilen oraya alışkın bitkiler. Böyle bitkiler soğuğa dayanabilecek bir dış
ve iç yapıdadır. Sıcak kuşağın bitkileri 0derecenin biraz üstündeki sıcaklıklarda bile soğuk
alırlar. Kutuplara yakın yerlerdeki bitkiler ise, en düşük sıcaklıklara, fazla
soğuklara dayanırlar. Bitkilerin soğuk alma zamanları İlkbahar ’a rastlar.
(Bitki, Bitki coğrafyası).
SOĞUKLUK Duyumuzla sezdiğimiz bir
sıcaklık azlığı ve sıcaklığın düşük durumu. Alışılmış olarak sıcaklığın sıfır
derecenin altına düşme si durumuna soğuk dereceler, bunun üstünde olmasına da
sıcak dereceler denir. Düşünülebilen soğukluk -273 derecedir.
SOĞUMA Yer yuvarlağının soğuması
olayı Laplace’a göre yer yuvarlağı başlangıçta şimdiki güneşi andıran kızgın
bulutsu bir cisim ( nebüloz) durumunda idi. Bu durumu ile uzay- da hareket
ederken çıkan ısı daha çok ve güçlü oldu, böyle bir cisim soğumaya başladı. Bu
erimiş kızgın yığın soğudukça, silikatlardan mey dana gelmiş olan ve
başlangıçta köpük durumunda ve görünüşünde ol ması gereken parça parça bir
kabuk, zamanla kalınlaşmış ve katılaşmıştır. Yer yuvarlağının dışını örten
böyle bir kabuk (‘Yer kabuğu) belli-dik- ten sonra da soğuma sürmüştür. İçte ki
bu soğumalarla da ilgili olarak yer kabuğunda buruşmalar belirmiş, bundan da
geniş tekneler, dağlar doğmuştur.
SOĞUTMA Yiyecek maddelerini kokmak
tan, bozulmaktan korumak için bunların soğutulması, dondurulması işi.
SOİL CONSERVATİON (Toprak
Koruması).
SOİL EROSİON (Toprak
aşınması).
SOKULMA Magmanın, taşların
çatlaklarına, tabakaların aralarına sokulması olayı. Bu yüzden bu taşların ve
tabakaların türlü yerlerinde başkalaşma olur. Buna sokulma başkalaşması denir.
(Volkanizma ).
SOKÜLME yeri Dağ göçmesi olan
yerlerde aşağıya kayan yığının söküldüğü yer (Dağ göçmesi- Göçüntü). Burası bir
oyuk biçiminde olur.
SOLFATAR Yanar dağ!arın
püskürmesindeki başlangıcı gösteren gaz tütmeleri (Tütme) dönemi için kullanılır.
Birçok kaynaklarda yer tutmuş bulunan solfatar kelimesi, bu yönden ilk
araştırmalar yapılan İtalya’da Napoli şehri batısındaki Solfatara dan
alınmadır. Bizde buna karşılık kükürt-atar gibi benzetme yapıln’ıışsa da, böyle
bir dönemde yalnız k değil, başka gazlar da çıkmaktadır. Bundan ötürü bu döneme
tütme demek daha yerin de olur. (Tütme).
SOLİFLUKSİYON (Toprak
akması).
SOLSTİS Kış ve yaz dönemlerinde Güneşin
Ekvator’a en uzak olduğu tarihler (21 Haziran - 21 Aralık).
SOLSTİS (Latince sol - güneş,
süre - duraklamak kelimelerinden yapılmış solstitium’dan alınma bir terimdir
ki, ‘güneş duruyor’ anlamına getir. Bu terim batı ülkelerinde gündönümü
karşılığı olarak kullanılır. Dilimize de solstis imlası ile yazılarak bir ara
girmiş ise de, gündönümü terimi çok daha yaygın olarak kullanılır olmuştur.
(Gündönümü).
SOLUĞAN Kendisini doğuran rüzgar
etkisi bölgenin dışında yayılan salınımlı
kımıltılar gösteren bir serbest dalga. Denizin yüzünde bu sıra da geniş,
yassı sırtlı, yayvan çukurlu dalgalanmalar olur. Bu kımıltıları gözetleyen bir
kimse, bunun ilerlediğini sanır. Fakat orada yer değiştiren sadece onun dış
biçimidir. Buradaki olay, bu deniz yüzü kımıltıları arasında, dalga sırtının ve
dalga çukurunun birbiri ardından uzanmasıdır. (Dalga). Burada yer değiştiren su
değil, sadece harekettir. Bunun böyle olduğu, denizin üstüne atılmış bir
mantar, ya da tahta parçasının yer değiştirmeyip sadece bulunduğu yerde inip
çıkmasıyla belli olur. (Dalga, Rüzgar dalgaları, Deniz dalgaları, Çemberleme
kımıltı).
SOMMA İtalyanca amma,
yükseklik demektir. Vesuv yanardağındaki bir addan alınmadır. Once yanardağ
püskürmeleriyle yığılmış ortası çukur bir dağ biçiminde beliren yer
kabartısının, yeni bir takım patlamalardan sonra artakalan bölümü. Ortadaki
krater alanından yeni p bir tepe daha yığılmış bulunur. Bu yani tepe ile eski
tepe (somma) arasında bir çukurluk uzanır ki, buna atrio adı verilmiştir. Somma ve atrio terimleri
İtalya’daki vesuv yanardağından alınarak terim durumuna getirilmiştir.
(Yanardağ).
SON YONTUK Dış güçlerin sürekli
aşındırmalarıyla gittikçe alçalan, dalgalıca düzlükler durumuna gelen yeryüzü
biçimi. W. Penck’in ortaya koyduğu Endrumpf yani son yontuk terimi W. M.
Davis’in pene plain yani yontukdüz
terimini karşılar. Son-yontukta yer yer kalık tepelerin bulunduğu
çukurca yayvan düzlükler çok yer tutar. (Aşınma dönemi,
SONDAJ Yer altında maden yada
su aramak maksadıyla kuyu açma işlemi.
SONYONTUKDÜZ Bir yerin
sürekli olarak aşınması sonun da artık daha çok aşınamıyacak duruma gelmiş,
düzleşmiş, yüksekliğin den iyice kaybetmiş yeryüzü biçimi.
SOYU SÖNME Hayvanlarda,
bitkilerde çok görülen soysuzlaşma, (dejenerasyon) ve yavaş yavaş soyu sönme
olayı. Bu olayın sebepleri şunlara bağlanır: Canlılar arasındaki yaşama
yarışması yüzünden kimi canlının soyunun sönmesi. Canlının yaşadığı yerde
yıpratıcı çevre değişme erinin doğuşu yüzünden soyun sönmesi. Bu olaylarla eski
canlılar bili mi (paleobiyoloji) uğraşır. Tarih çağlarında da avcılık yüzünden
türlü hayvanlar azalmış, soyları ortadan kaikmağa, sönmeye doğru gitmiştir.
(Tabiatı koruma bölgesi).
SOYULMA Çöllerde gece ile gündüz
sıcaklığı arasındaki büyük ayrılık yüzün den taşların pul pul ayrılması,
yüzlerinin soyulması olayı. Taşların yüzü gündüzün çok ısınınca genişler.
Geceleyin çok soğuyunca büzülür. Çöller de bu değişik olay her gün sürer,
gider. Bu yüzden de en sert taşlar bile tane tane, kabuk kabuk, pul pul
soyulur, parçalanır.
SPELEOLOJİ (Mağara bilimi).
SPİN Elektronun kendi halinde
dönmesi.
STANDART Kullanım için öngörülen en
uygun ölçüler.
STANDART şartlar 1 atm basınç, 25 oC sıcaklık.
STATİK Kuvvetin etkisi altında bulunan
cisimlerin denge şartlarını inceleyen mekanik bölümü
STATİK DENGE Durgun
cisimlerin dengesi
STATİK SÜRTÜNME KUVVETİ Temas halinde olan iki cisim,
birbirlerine göre durgun haldeyken, oluşacak bağlı harekete karşı koyan kuvvet.
STEP Bozkır kelimesinin batı
dillerindeki karşılığı (Bozkır).
STRATEJİ Bir ülkenin ekonomik,
siyasal, sosyal ve askeri alanlarda uyguladığı plan
STRATİGRAFİ (Tabaka bilimi).
STRATOSFER Alt hava-kürenin üstündeki hava
katı. Troposferin üstündeki katmandır. Yatay hava hareketleri görülür. Su
buharı hemen hemen hiç bulunmadığı için dikey hava hareketleri oluşamaz. Bu
nedenle sıcaklık dağılışı oldukça düzgündür. Sıcaklık her yerde yaklaşık
-50°C’dir. Üst sınırı yerden 25 – 30 km yüksekliktedir.
STRÜKTÜR (Yapı).
SU İki hacim hidrojen ile
bir hacim oksijenden oluşmuş bulunan madde. Başka bir sözle, kimya sal arı su,
hidrojenin oksididir. Yani, molekülü 2 atom hidrojen ile bir atom oksijeni
kendinde toplamıştır. Su, bütün yaratıkların çok gerekli bir ilksel maddesidir.
İnsan yemeksizin uzunca bir süre
yaşıyabilir. Fakat susuzluğa dayanamaz. Hayvanların, bitkilerin de suya olan
ihtiyacı çok büyüktür. içme, kullanma, sanayide harcama suları başta gelen
ihtiyaçlar dandır. Yeryüzünün hemen dörtte üçünü sular örtmüştür. Suyun çoğu
denizler dedir. Karalarda ise göl, akarsu, kaynak, yeraltı suyu olarak sular
vardır. Su, katı durumda olarak iki kutup bölgesinde ve yüksek dağlarda geniş
yer tutar.
SU ARITMASI İçme suyu kullanma
suyu yıkanma suyu gibi suları türlü yabancı bölümlerden kurtarma, arıtma
işleri. (Çirkef).
SU AŞINDIRMASI Akarsu yun,
taşları yontması, kemirmesi, eritmesi yoluyla yaptığı aşındırma.
SU BASAN taban Akarsuların yanlama aşındırması, yatak eğiminin çok azalması ile
ırmağın menderes büklümleri yapmasıyla gittikçe geniş a örtülen vadi tabanı.
Akarsu yatağının iki yanında uzanan böyle bir taban sadece 20-40 metre
genişlikte olabileceği gibi, bir ovayı andıracak kadar geniş bulunabilir. Bu
yüzden bunlara vadi tabanı ovası, bile denildiği olur. rmak boyunca akma hızı
ve bunun sonucu olarak çarpma gücü yer yer değiştiğinden, yanlama aşınma ile bir yandan da akarsu yatağının yanları
kemirilirken,bir yandan da yer yer aluvyon yığılmaları olur. (Birikinti ovası).
Irmağın, yanlama aşındırması sürdükçe her iki yan dan genişlemeler olur.
(Birikinti ovası). Irmağın, yanlama aşındır ması sürdükçe her ki yandan geniş
emeler olur. İşte suların kabarık zamanlarında, taşkına uğrayan bu biri kinti düzlükleri
birer Su basan tabadır. (Ova).
SU BİLGİSİ Yeryüzünün sularının incelendiği bilim kolu
SU BİTİMİ Yeryüzünün ve yerin içinin sularının incelendiği bilim.
SU BÖLÜMÜ Akarsu havzalarını birbirinden ayıran sınır
SU BÖLÜMÜ ÇİZGİSİ Akarsu havzasını bir
birinden ayıran doğal sınır Birbirine komşu iki akarsu havzasını birbirinden
ayıran sınıra su bölümü çizgisi denir. Bir akarsuyun su top lama alanını komşu
akarsuyunkinden ayıran doğal sınır Bu sınırdan başlayan sular, her iki akarsuda
ayrı yönlere doğru akar, iki akarsu arasında bir ara çizgisi durumunda bulunan
Su bölümü yer kabartılarının her zaman en yüce yerlerinden geçmez. Çukur
düzlüklerden de geçtiği çok olur. Su bölümü, kolay eriyebilen taşların geniş
yer tuttuğu bölgelerde, kurak bölgelerde, bataklık yerlerde çoğunca
belirsizleşir. Su bölümü çizgisi, uzunca bir süre bu yerde kalmaz. Yer
değiştirir. Bunun sebebi akarsuların geri geri aşındırmasıdır.
SU BUHARI Suyun buğulaşmasından doğmuş bir gaz. (Buharlaşma).
Buna buğu adı da ver
SU BULMA (Su sağlama).
SU ÇARKI Su gücünden faydalanmayı sağlayan en
es ki araç.
SU ÇIKAN (Kaynak).
SU DEĞİRMENİ Su gücünden faydalanılarak döndürülen çarka bağlı bir
değirmen (Yel değirmeni Değirmen).
SU DERLEME Bir kaynağın çıkardığı suyu çoğaltmak için taban suyunu bir noktaya
doğru derleme, toplama işleri
SU DOLAŞIMI Denizlerden,
karalardan bu harlaşarak atmosfere çıkan suların yağışlarla aşağı inmesi,
burada karaların üzerine düşen yağışın toprağa sızarak, akarak, buharlaşarak
yeni den denize, atmosfere dönmesi olayı. Bu durum bir dolaşmayı gösterdiğin
den bu olayların hepsine birden su dolaşımı denilmiştir. Denizden buharlaşarak
yine denize yağış halinde inme şekline küçük su dolaşımı denir. Denizlerdeki
buharlaşmadan sonra bu nemli havanın karalara sürüklenmesiyle orada yağış
durumuna geçmesine, bu yağışın yer altında, yer üstünde dolanmasından sonra
yeniden denize ulaşmasına büyük su dolaşımı adı verilir.
SU DÜŞEN Akarsular boyundaki bir
eğim kesikliğinde suların düşerek
aktığı yerlere verilen ad. Böyle bir düşme yeri küçük, az yüksek olursa, bunlara
çağlayan denir. Bu düşüş yeri büyük
olursa ve sular yüksek yerlerden düşerse, bun lira da büyük çağlayan ,çavlan şarlak gibi adlar verilir.
SU EROZYONU Bitki
örtüsünün cılız ya da hiç olmadığı yerlerde toprağın ve ana kayanın sularla
yerinden kopartılarak taşınmasına su erozyonu denir. Kırgıbayır ve peribacası
su erozyonu ile oluşan özel şekillerdir.
SU FABRİKASI Düşen, ya da
düşürülen sulardan şu-gücü elde edilen
yer.
SU GÜCÜ Fransızca houille -
taş-kömürü, blanche-ak, beyaz kelimelerinden 290 Su gücü fabrikası -Suh ganemiye yapılmış olan
ve Su gücünü anlatan terimin dilimizde kullanılmış eski karşılığı. Su gücü
terimi bugün çok yaygındır.
SU HORTUMU Denizlerde ara sıra
beliren hortum. (Yel hortumu, Hortum, Döngü).
SU KÜRE Yer yuvarlağının üzerini
geniş ölçüde örten sular (Denizler).
SU ÖLÇMESİ Bir suyun akım değerini bulmak için, belirli bir yerde, bir
zaman birimi içinde yapılan ölçmeler.
SU SAĞLAMA Evlere gerekli olan içme suyu
kullanma suyu ile endüstriye gereken
suyu bulma, getirme, dağıtma işleri. Bu sular, yağışlardan (Sarnıçlar, kar
kuyuları) , yeryüzündeki sulardan (akarsular göller), ,yeraltı sularından
(Kuyular, artezyen kuyuları) ve kaynaklardan sağlanır. (Su)
SU SÜPÜRTMESİ Denüdasyon
teriminin dar anlamı ile karşılığıdır ki, taşların ufalanmasına bağlı olarak
yeryüzünü yalıyan suların geçtiği yerleri soyması, süpürmesi olayını belirtir. Bir ya tak içinde henüz
toplanamamış, bir yamaç boyunca aşağı inerken geçtikleri yerin yüzünü
kaplarcasına akarlar. Bu anda yamaçtaki toprak süpürülür, sürüklenir. İşte
yamacın zamanla çıplaklaşmasına yol açan
bu olay Su süpürmesidir. Suyun böyle yamacı süpürmesinden türlü türlü ufak
yeryüzü biçimleri doğmuştur. Yarıntılar,lapyalar, kırgıbayır, peri-bacaları
SU TASFİYESİ (Su arıtması).
SU TÜRBİNİ Su gücünden faydalanmayı
sağlayan önemli bir makine Su türbini ile akan suyun akış gücünden elektrik
elde edilir.
SU YATAĞI Akarsuyun yolu boyunca
aktığı yatak (Yatak).
SU YUTAN Eriyen taşların bulunduğu
bölgelerde suların dibe daldığı yer. (Su çıkan, Düden, Obruk, Mağara, Gölova Karst
olayları).
SUBASAN TABAN OVASI Yan
aşındırmasını iyice yapmış bir ırmak boyunda uzanan, kum, çakıl, kil gibi taş
parçacıklarıyla dolmuş: çok geniş vadi tabanı. Söyle yerlerde geçici göl- erin,
gölcüklerin, bataklıkların bulunduğu yerlerdeki tortulanmalarla ova genişlemiş
bir görünüş gösterir. (Su basan taban, Vadi tabanı, Ova).
SUBATAN (Suyutan).
SUBTROPIKAL Yarı
tropikal.
SUDAN ÇIKMA Deniz
dibinin yüze çıkması olayı. (Yer kabuğu). Bunun tersi batma dır.
SUDAN ÇIKMIŞ KIYI Yer kabuğu
oynamaları, yaylanmaları yüzünden, deniz
dibi iken yüze çıkmış bulunan yerlerin ki sı. (Kıyı).
SUHUNET (Sıcaklık).
SUHURİ GANEMİYE (Hörgüç- kaya)
SULAMA Bitkinin daha iyi
gelişmesini sağlamak, toprak s yükseltmek üzere toprağa su verilmesi işi. Bunun
için su bulma, Su sağlama işleri başta
gelir. Kurak iklimlerdeki topraklar, başka şartlar aynı ise, nemli iklimlerdeki
topraklardan daha verimlidir. Çünkü, nemli iklimlerdeki toprakların besleyici
bir kısım maddelerini yağmur suları eritir, götürür. Kurak iklimlerde ise
bunlar kalır. Böyle topraklardan en yüksek verimi almak için o toprakları,
sulamak gerekir. Sulama eski çağlardan beri bilinir. Bugünkü sulama işleri,
eski sulama şekillerinin ilerlemiş durumunu gösterir. Sulama, şu iki temele
dayanır:<br>1 -Suyu bulmak, biriktirmek. Bunun için akarsular boyunda yer
yer büğet’ ler (barajlar, bentler)
yapılır. Suların kabarık zamanında buralarda göletler belirir. Kurak mevsimde sulamayı gerektiren
zamanlarda bu sularla tarlalar, bahçeler suvarılır. Eğer bölgede akarsular,
göller yoksa, sulama için kuyular dan faydalanılır, Sulama yapılan yer ler,
bozkır, çöl olsalar bile oralardan çok ürün alınır.<br>2 -Suyu dağıtmak.
Bu iş, elde edilen suyu türlü arklarla, su yolları ile tarlalara bahçelere
ulaştırmak, oralara dağıtmaktır. Çok eskiden beri türlü yerlerdeki çiftçiler
bunu yapmış topraklarını suvarmışlardır. Öyle yerler de vardır ki, bostan
dolaplarıyla kuyudan çekilen sular, ağaçlıkları, tarlaları, sular.<br>Bu
dağıtma işinde bir yenilik yapılarak, yağmur yağdırırcasına suyu fışkırtma
yoluyla da, toprağın sulan mas, sağlanmıştır ki, buna yağdırma denir. (Akaçlama).
SULAR BİLGİSİ Geniş
anlamı ile bütün suları konu olarak ele alan bilim. Bu durumu ile hidroloji ye
uyan bir anlar bulunur. Sular bilgi si içinde deniz bilimi, göl bilimi, akarsu
bilimi, su kaynakları, yeraltı suları, karst hidrografyası. buzul bilimi
(bunlara bakınız) yer tutar. Dar anlamı ile coğrafyanın bir kolu olarak
karalardaki sular konu olarak ele alınır. Sular bilgisinin toprakları su lama , kurutma işlerinde, Su gücünden
faydalanmada, içme ve kullanma suyu sağlanmasında önemli yeri vardır.
SULAR YARIMKÜRESİ Ortası,
Yeni Zelanda adalarından Güney Adasının doğusunda bir yer olarak düşünülen yer
yuvarlağının yarısı. (Karalar yarımküresi).
SULU SEPKEN Kar tanelerinin
hemen eriyecekmiş gibi sulu olarak yağması olayı. Böyle yağ çoğunca kar
taneleri ince olur. Kar, yere değince erimeye başlar. Kimi zaman da kar
tanelerinin deha yere değmeden yarı erimiş durumda bulunduğu olur. Böyle kar
yağışları, yağmurla karışık kar özelliği gösterir. Bundan ötürü karın böyle
yağışına, sulusepken denilir. Yağan kar için de sulu kar denir. Böyle
yağışlarda kar örtüsü kolayca meydana gelmez.
SUNİ SULAMA (Sulama).
SUNİ TARAÇA Yapma
seki.
SUSAM Tohumlarından yağ çıkartılan,
gıda üretiminde kullanılan tarım ürünü.
SUYA DALMA (Batma).
SÜBLİMLEŞME Bir
katını erimeden buharlaşmasıdır.
SÜBSEKAN AKARSU (Yan akarsu).
SÜBTROPİKAL İKLİM (Dönence-altı
iklim).
SÜBVANSİYON Bir
malın maliyet ya da satın alınan fiatinın altında tüketiciye satılması.
SÜNGERTAŞI Sünger görünüşlü çok yeğni
(hafif), açık renkli köpüklü, cam durumunda bir yanardağ püskürmesi taşı
(Taşlar).
SÜPER ESNEK ÇARPIŞMA Çarpışma
sırasında parçacıklarda saklı enerjinin açığa çıktığı ve sistemin kinetik
enerjisinin arttığı çarpışma.
SÜPÜRÜLME Dar anlamı ile suyun süpürmesi
(Su süpürmesi), yelin süpürmesi
(Yel süpürmesi) karşılığı kullanılan ve
bir yüzey boyunca olan aşınmayı, yontul mavi belirten terim. Geniş anlamıyla
türlü etkilerin taşların ufalanması, dağılması, parçalanmış bir örtü halinde
belirmesiyle ilgili şekilde giderek türlü dış güçlerle yeryüzünün soyulup
süpürülerek git tikçe çıplaklaşması olayı. ( Denü dation).
SÜRATİ CEREYAN (Akış hızı).
SÜREKLİ İNİŞ Bir akarsuyun
kaynak yerinden ağzına kadar süren iniş Bu iniş, akarsu i yatağının başlıca
özelliklerindendir. (Akarsu).
SÜRTÜNME Yer değiştiren bir cismin
geçtiği yere sür tünmesi (buna dış sürtünme denir), bu cismin parçacıklarının
birbirine sürtünmesi (iç sürtünme). Akarsuların hızı bu sürtünmelerle ilgili
olarak kesilir. Bir ırmağın hızının en az olduğu yerler, ırmak yatağına yakın
bulunan yerlerdir. Çünkü burada akış sırasında dibe sürtünmeler olur. ir mağın
tam kıyısında da sürtünmeler çoktur. Bunun için sürtünmenin az olduğu yer
ırmağın derin yerlerinin üstündeki su katıdır. Ayrıca, suyun moleküllerinin de
birbirlerine sür tünmeleri vardır (İç sürtünme). (Eş hız eğrisi, Akarsu).
SÜRTÜNME BREŞİ Bir kırılma
yeri boyunda sür tünmeler, ezilmeler yüzünden meyda na gelmiş breşler. (Kırılma
yüzeyi, Kırılma, Breş),
SÜRTÜNME KATSAYISI Cisim
ile zemin yüzeylerinin özelliklerine göre değişen, sürtünme kuvvetiyle ilgili
birim.
SÜRTÜNME KUVVETİ Yatay
bir zemin üzerinde ilk hızla atılan bir cisim için; bu cisme hareketi
doğrultusunda ve hareketine zıt yönde etki eden kuvvet.
SÜRÜNME Yağmurlu bölgelerde, bitki
örtüsü bulunan az eğimli yamaçlarda bile beliren, çok ağır giden yamaç
kaymaları. Bu kaynamalar sonunda ya macın önünde yumuşak uzanışlı tüm sekler
belirir.
SÜRÜNTÜ Akarsuların sürükleyip
getirdiği, işlediği taş parçaları. Kil, kum, çakıl, yarı köşeli, iri çakıl,
kaya parçası büyüklüğünde yuvarlanmış taşlar bunlardandır. Akar suyun
sürüklemesiyle de sürüntü toplanır. Dağlık yerlerdeki hızlı akışlı dere boyunda
sürüntüler iri olur: Çoğunca çakıl, kaya parçası durumunda bulunur. Irmaklar
boyunda ise sürüntüler incelmiş bulunur. :Kil, ince kum, kum çok yer tutar.
Öyle ırmaklar vardır içi, bir yılda sürükleyip getirdikleri sürüntüler 150 bin
metreküpü bulur. Akarsular gibi buzullar da sürüntü maddeleri getirir. Sürüntü
mili denilen yığıntılar buzulların
çekilmesi sırasında kalmış killi, diş, buzul-taşları Akarsuların sürüntüleri,
zamanla su yollarını kapar, baraj göletlerini doldurur. Bu doldurmaları
,lığlanmarı önlemek için türlü çarelere başvurulur. Bu arada, sürüntü
maddelerini toplama yerleri yapıldığı gibi sürüntülerle dolmuş ajan su yolları
tarama yoluyla da bunlardan temizlenir. (b Aluviyon).
SÜRÜNTÜ MİLİ Buzul
Çağındaki taş erimeleri sırasında oluşmuş, ince taneli bir çeşit sürüntü.
(Sürüntü).
SÜTREİ NEB (Bitki örtüsü).
SÜZEKLİ GÖL Ayak olarak sadece
dipten sızıntısı bulunan göl Böyle göllere çoğunca karst yörelerinde rastlanır.
Gölün fazla suları, gölün dibinden ağır ağır sızar. İç Anadolu’da Ereğli
yakınındaki Düden Gölünde olduğu gibi. Dilimizde buna d göl denildiği de olur.
Ş HARFİ
ŞEBEKE Bir akarsuyun
kolları ile birlikte uzanışı.
ŞEBEKEİ MİYAHİYE (Arapça
şebeke ağ, miyah akarsu). (Akarsu ağı).
ŞEBNEM (Farsça şebnem çiy). (Çiy).
ŞECER (Ağaç).
ŞEHİR DİE göre nüfusu 10.000 üzerinde
olan yerleşim merkezi. Çalışan nüfusun çoğunun ticaret, sanayi ve hizmet
sektöründe olduğu çok nüfuslu yerleşim merkez Kent Köyden ayrı olarak bir
bölgede çeşitli sanat, endüstri ile ticaret, yollar, ulaştırma bakımından böyle
bir bölgenin ortasında bulunan büyücek yerleşme yeri Bu bulunuşta şehrin
gördüğü birinci dereceden işler olur Ticaret şehri, endüstri şehri, kültür
şehri, dini şehir, askeri şehir, yönetim merkezi gibi.Bir şehirde bunlar bir,
yada birkaç önemli yer tutar. Bir şehir de evler oldukça sık bir durum
gösterir, türlü çalışma alanlarında bir iş bölümü bulunur aydınlatma,
temizleme, su, ulaştırma işleri önemli yer tutar. Şehirlerin kin pek küçük
(20005000 nüfuslu), kimisi küçük (500020000 kişilik), kimisi orta derecede
(20.000 100.000 nüfuslu), kimisi büyük (100.000
1 mil yan nüfuslu), kimisi ise çok büyük’ tür (milyonluk şehir). (bit
Büyük şehir, Küçük şehir, Dev şehir, Şehir çekirdeği).
ŞEHİR HARİTALARI Şehirlerin
düzgün olarak gelişmesini sağlamak üzere yapılmış büyük ölçekli ha ritalar.
Bunlar çoğunca 1/500, 1/1000, 1/2000 ölçekli olur. Genel bir görünüşü vermek
üzere 1/5000 ölçeklileri yapılır. Şehir planı, Şehircilik için çok önemlidir.
Böyle bir pF ev yerleri, yollar, yeşil alan er, bahçeler, alışveriş yerleri ve
spor alanları belirtilmiş bulunur, Şehirler buna göre ileriki yıllarda
gelişmeye, serp doğru gider. (Şehir coğrafyası, Şehircilik, Şehir).
ŞEHİR PLANI Şehirlerin düzgün
olarak gelişmesini sağlamak üzere yapılmış büyük ölçekli haritalar, Bunlar
çoğunca 1/500, 1/1000, 1/2000 ölçekli olur. Genel bir görünüşü vermek üzere
1/5000 ölçek yap Şehir planı, Şehircilik için çok önemlidir. Böyle bir planla
ev yerleri, yollar yeşil alanlar, bahçeler, alışveriş yerleri ve spor alanları
belirtilmiş bulunur. Şehirler bu plan göre ileriki yıllarda geliş meye: serpilmeye
doğru gider. (Şehir coğrafyası, Şehircilik, Şehir).
ŞEHİR SİSLERİ Fabrikaların
bulunduğu büyük şehirlerde, limanlarda olur. Buralarda pek ince su
damlacıklarıyla kömür tozu, is, gaz bileşimleri birlikte sis yaparlar. Su
damlacıkları bu tozlara yapışmıştır. Vadilerin içinde de sisler çok olur.
ŞEHİR TEMİZLİĞİ Şehrin
sağlığını korumak için yapılan işlerin bütünü.İ nsan pisliği ve çirkef in ortadan kaldırılması, ve l döşe mi, çöp,
kar yığıntısı, buzların temizlenmesi, şehir temizliğinde başta gelir, Ayrıca şehrin
hayatım bozacak olan gazlara, tozlara, evlerle fabrikaların bacalarından çıkan
dumanlara karşı tedbir almak gibi işler de bulu nur. (Şehir).
ŞEHİRCİLLİK Şehirlerin
kurulması, düzenlenmesi, bakımı, güzelleştirilmesi, genişletilmesi, ekonomik,
toplumsal, kültürel kurallari ile ilgili konuları içine alan bir bilim.
Şehircilikte bu çeşit yerleşme yerlerinin gelişmesine, serpilme sine bir yön
verilir. Eskiden düzensiz olarak yapılmış şehir yerlerinde bu gün şehir
çekirdeği durumunda kalmış olan bölümlerde, türlü güçlüklerle
karşılaşılmaktadır. Bu yüzden şehirlerin düzenli olarak gelişmesi, ar tık temel
tutulmuştur. Bu işlerin yürütülmesinde şehircilik biliminin yeri büyüktür.
Güneşin karşısında şehir çevresindeki kırlara göre daha çok ısın Ara sıra esen yeller,
insanın yüzüne sıcak hava dalgaları olarak vurur. Böyle şehirlerde kar, yerde,
çevresine göre daha az bir süre kalabilir. (Şehir)
ŞEHİRE AKIN (Köyden göçme).
ŞEHİRE AKIN Köyden göçme
ŞEHİRİÇİ DEMİRYOLU Büyük
şehirlerde şehri bir baştan öbür başa geçen, yada çember biçiminde ki uzanışı
ile şehrin tiirlü yerlerini birbirine bağlıyan demiryolu. Burada işleyen
taşıtlara arabeni denir.
ŞELALE Çağlayan Akarsuların yüksek bir yerden dökülüp aktıkları yer. Büyük
çağlayan anlamına gelir. Dilimizde şelale karşılığı olarak çavlan, çağlak,
gürlevik, gürleyik, sudüsen, suuçtu, şarlak ve daha bir çok kelimeler vardır.
Bunlardan kimisi çağlayan (6. bk.) terimi ile bir anlamda, kimisi ise, büyük
çağlayan yani şelale anlamındadır. (Çavlan).
ŞELF Kıta sahanlığıKaraları çevreli yen ve karalardan saylan 200 m.
Derinliğe kadar olan sığdeniz dipleri; (Kara platformu). sığlık, denizdeki sığ
yerler). <araları çevreli yen ve karalardan sayılan 200 mt derinliğe kadar
olan sığdeniz dipleri. (Kara platformu).
ŞEMOSFER Stratosfer ile İyonosfer
arasındaki katmandır. Stratosfer ile Şemosfer arasındaki 19-45 km’ler arasında
oksijen azot haline gelerek ultraviyole ışınlarını tutar. Üst sınırı yerden 80
– 90 km yüksekliktedir.
ŞEMS Güneş lekesi(Arapça şems güneş). (Güneş).
ŞİBİH CEZİRE Uzun bir süre
‘yarımada karşılığı kullanılmış eski bir terim. Sözgelişi Anadolu yarım adası
yerine Anadolu şibih ceziresi, Kapıdağı yarımadası yerine, Kapıdağ şibih
ceziresi denirdi. bir süre ‘yanmada karşılığı kullanılmış eski bir terim.
Sözgelişi Anadolu yar adası yerine Anadolu şibih ceziresi, Kapıdağı yarımadası
yerine, Kapıdağı şibih ceziresi denirdi. (Yarım ada).
ŞİF KAYNAKLAR içeride
erimiş olan türlü madenlerin, başka maddelerin, radyun ve radyum
emaflasyorılarının bulunduğu ılık, sıcak, hastalıkları iyileştirmeye yarayan
kaynak suları. Bunlardan kimisi içilir ki, böyle kaynaklara içme, içmece.
denir. Kimisi yıkanmak yoluyla faydalı olur kir böylelerine de kaplıca ılıca
adı verilir.
Şifalı
kaynaklar içinde erimiş olan türlü
madenlerin, başka maddelerin, radyum ve radyum emanasyonlarının bulunduğu ılık,
sıcak, hastalıkları iyi iyileştirmeye yarayan kaynak suları. Bunlardan kimisi
içilir ki, böyle kaynaklara içme, içmece denir. Kimisi yıkanarak yoluyla
faydalı olur ki, böylelerine de kaplıca. içlerindeki maddeler ve sıcaklık
dereceleri bakımından şifalı kaynakla in çeşitleri vardır. Tuzlu sular, acı
sular, kükürtlü sular, demirli sular, iyotlu sular, kireçli sular, radyoaktif
sular gibi.
ŞİHABI SAKIP (Akanyıldız).
ŞİMAL (Kuzey).
ŞİMAL ŞİMALİ GARBİ (KuzeyKuzey’
batı).
ŞİMALİ GARBİ (Kuzeybatı).
ŞİMALİ ŞARKİ (Kuzeydoğu).
ŞİMİL (Kuzey).
ŞİMİL ŞİMİIİ GARBİ (kuzeyKuzey
batı).
ŞİMİL ŞİMİLİ ŞARK (KuzeyKuzeydo
ğu).
ŞİMİLİ GARP (Kuzeybatı).
ŞİMİLİ ŞARK (Kuzeydoğu).
ŞİMŞEK (Çakım).
ŞİST Yüksek sıcaklık ve basıncın etkisi ile yapraklaşmış kiltaşı.
ŞİST Kil soyundan olan birçok taş verilmiş ad. Dilimi Fransızcadan ve bu
asıldan geçerek şut şeklindeyazılmış olan bu taşların Türkçe karşılığı
kiltaşidır, Almancada bunlara karşılık tür ü adlar kuflanıhr Schiefer, Ton schiefer,
Schieferton gibi.
ŞİSTİLİK incecik taneleri bir
yöne doğru ardarda sıralanmış kat kat taş’arın yapısı. (Kiltaşı, Şist).
ŞOT Örnekleri Cezayir ve Tunusta
bulunan tuzlu sığ bataklıklara verilen ad. Şot adı dilimize son 30 yıl içinde
girmiş ve Fransızca chott kelimesinin yazılmış şekli olarak kullanılmıştır.
Türkçe karşılığı tuzla bataklıkdır. (Takır).
T HARFİ
TABAN SEVİYESİ Akarsuyun
döküldüğü göl veya deniz seviyesi
TABAN SEVİYESİ OVASI Akarsuların
taban seviyesine ulaştığı yerlerde, eğimin azalması nedeniyle taşıdığı
maddeleri biriktirmesi ile oluşturduğu ovalardır. Bu tür ovalarda akarsular
menderesler yaparak akar. Gediz ve Menderes akarsularının aşağı bölümlerindeki
ovalar butürdendir.
TABAN SUYU Altta geçirimsiz bir tabaka ile
sınırlandırılan, geçirimli tabaka içindeki sulardır. Bu sular genellikle yüzeye
yakındır. Marmara Bölgesi’ndeki ovalar, Ege Bölgesi’ndeki çöküntü ovaları, Muş,
Erzurum ve Pasinler ovalarındaki yer altı suları bu gruba girer.
TABANLI VADİ Akarsu,
yatağını taban seviyesine yaklaştırınca derine aşınım yavaşlar. Yatak eğiminin
azalması akarsuyun menderesler çizerek yanal aşındırma yapmasına neden olur.
Yanal aşındırmanın artması ile tabanlı vadiler oluşur.
TABLA BİÇİMİNDEKİ VOLKAN Akıcı
lavların geniş alanlara yayılmaları sonucunda oluşur. Örneğin Hindistan’daki
Dekkan Platosu
TAKKE BUZULU Dağların
bütün yamaçlarını kuşatan buzul türüdür.
TALVEG Akarsu yatağının en
derin yerlerini birleştiren çizgi.
TARACA Seki.
TARAMA YÖNTEMİ Tarama yöntemi
ile yapılan haritalarda, yer şekilleri kısa, kalın, sık ya da ince, uzun,
seyrek çizgilerle taranmış olarak gösterilir. Eğim arttıkça taramaların boyları
kısalır, sıklaşır ve kalınlığı artar. Eğimin az olduğu yerlerde ise taramalar
uzar, seyrekleşir ve incelir. Taramanın yapılmadığı yerler ise düzlükleri
göstermektedir. Tarama yöntemi ile harita yapımının zor olması, yükselti, eğim
bulma gibi hesaplamaların yapılamaması gibi nedenlerden dolayı bu yöntem
günümüzde kullanılmamaktadır.
TARIM Toprağa ekip biçme ve dikme
etkinlikleri.
TARİŞ İzmir Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
TAŞ EV Arazinin dağınık
olduğu yerlerde taşın, yapı malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir.
TAŞKIN OVASI Akarsuların taşidıği malzemelerin
birikmesi ile meydana gelen ova.
TATİL KÖYÜ İç ve dış turizme hizmet
vermek amacıyla turistik bölgelerde köy şeklinde kurulmuş konaklama tesisleri.
TAYGA Sibiryada iğne
yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar
TEKTONİK Yerkabuğunun türlü
yapıları ile buna neden olan olayları açıklayan bilim kolu.
TEKTONİK GÖL Yerkabuğunun
tektonik hareketleri sırasında oluşan çanaklardaki göllerdir. Dağ oluşum
haraketleri sırasında kırılarak çökme sonucu meydana gelmiş çanaklarda suların
birikmesi ile oluşmuş göl.
TEKTONİK HAREKET Yer hareketi,
Dünya’nin kabuğunda kırilma, kıvrilma. takım halinde yükselme ve çökme
olaylarinı kapsar.
TELEFERİK Özellikle dağ zirvelerine
ya da derin vadilerin her iki yanı na ulaşmak için çelik halatlara asılı olarak
hareket eden araç.
TEN Güneşin doğuşundan ve batışından sonra
ufukta görülen aydınlık
TENÖR Maden cevheri
içindeki saf maden oranı. Bir maden kütlesindeki cevher (filiz) miktarına tenör
denir. Bu miktar genel olarak % ile ifade edilir.
TEORİ Görülmeyen bir şeyi mantık ve
maddelerle açıklamak
TEPE Bir doruk noktası ve onu
çevreleyen yamaçlardan oluşmaktadır. Çevresine göre yükseltisi 500 m nin
altında olan küçük kabartılar.
TERAKÜM OVASI Akersuların
sürükleyip getirdiği kil, kum, çakıl gibi taş parçacıklarının yığılmasından
doğmuş ova. Bu verimli ve çoğunlukla geniş düzlüklerdir.
TERMALİZM Şifalı sulardan faydalanma faaliyetleri.
TERMİK ENERJİ Çeşidi
enerji kaynaklarının yakılarak ya da yeraltı dan çıkan sıcak suyun
değerlendirilmesiyle elde edilen enerji.
TERMİK SANTRAL Çeşitli
yakıtlardan açığa çıkan ısı enerjisini elektrik enerjisine çeviren tesis Katı,
sıvı ya da gaz yakıt kullanarak elektrik üreten santral
TERMOMETRE Sıcaklık ölçümü için
kullanılan alet.
TERMOSTAT Sıcaklığı otomatik olarak
ayarlayan araç
TERRA ROSSA Akdeniz
iklim bölgesinde kalkerli arazilerde oluşan kırmızı topraklar.
TERSİYER Yer yuvarlağının gelişme
tarihinde, Üçüncü Çağı karşılayan Neozoik oluşuk grubu.
TEZEK Yakmak için saman karıştırılarak
kurutulmuş sığır dışkısı.
U-Ü HARFİ
UFALAMA Suların eritmesi ve
çatlamalar yüzünden yeryüzündeki taşların dağıtması, erimesi, parçalanma sı
olayı. Bunun için taş ufalanması, ya da sadece ufalanma terimi kullanılır.
Almanca’da bu olay bir kelime ile belirtilir. Bundan sonra bunun kimyasal
olanı, fiziksel olanı ayırt edilir. Fransızca’da ise, taşları ufalama olaya
göre, ufalanma iki şekilde belirtilir. Bunlardan biri erime çürüme yoluyla olan
ufalanma için öteki parçalanma yoluyla ufalanmalar için kullanılır. Dilimizde
taşların ufalanması bir kelime ile belirtilmektedir Ufalanma. Bundan sonra
kimyasal ufalanma, fiziksel ufalanma diye taşların başlıca iki dağılma şeklini
betirtilir. Yüzü, yeryüzüne çıkmış her taş ufalanır Yani erir ya çürür, ya
dağılır, ya da parçalara ayrılır. Bu olay taşın ufalanmasıdır. Böylece
yeryüzünde bir “ufalanmış taşlar örtüsü ve bun dan doğmuş olan toprak’ vardır. Bu örtünün ve toprağın di binde henüz
ufalanmamış ana-kaya bulunur. Taşların ufalanması, ya aralıklarla beliren doğal
şartların değişmesi yüzünden olur Gece ile gündüz arasındaki büyük sıcaklık
ayrılığı, birbiri ardınca gelen yağışlı ve kuraklık, güneşlenme gibi. Ya da
sularin eritmesi, çürütmesi şeklinde belirir. (Taşlar)
ULAŞTIRMA Her türlü yolcu, yük, haber
taşıma işleri. (Ulaştırma coğrafyası )
ULU DENİZ Uluslararası ırmaklar Birkaç
devletin toprağından geçen, ya da bunlar arasında sınır olan, taş işlemesine
elverişli bulunarak denize kadar olan bölümlerinde ayrı topraklardan geçen
ırmak. Tuna gibi. (Irmak).
ULUSLARARASI BİRİM SİSTEMİ (SI) Fiziksel
büyüklüklerin ölçümünde kullanılan birimleri tanımlayan ve bütün ülkeler
tarafından kabul edilen ölçü birimleri sistemi.
UMKİ MORENLER buzul-taşları.
UMMAN Okyanus.
UMÜMİ COĞRAFYA Genel coğrafya.
UVALA Dolinden daha geniş karstik
çukurGenişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha
büyük çukurluklardır. Uvaların düzensiz
şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye kalan kalker çıkıntıları
dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar. Karstik arazilerde daha geniş olan
çukurluklarına verilmiş bir addır. Dilimiz de kayak, kimi yerde de tava ) kelimesi bu terimi çoğunca karşılamaktadır.
(Koyak). Karstik arazilerde görülen dolınlerin birleşmesi ile oluşan tekne
şeklindeki oyuk. Genişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan,
dolinlerden daha büyük çukurluklardır.
Uvaların düzensiz şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye
kalan kalker çıkıntıları dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar.
UYARCA Kurak ve nemli
mevsimlerin birbiri ardından geldiği, kış ve yaz mevsimlerinin belirgin olduğu
bölgelerin bu şartlarına uyar şekilde değişikliğe uğrar bitkiler. Sözgelişi,
soğuk mevsim yaprakların dökülmesi, kimi yaprakların iğne biçimine girmesi gibi
Uyarca kelimesi, tropofit karşılığıdır.
UYDU Gezegenlerin çevresindeki dönen
gök cisimleri, Örneğin; Dünya’nın uydusu Ay. Gezegenler etrafında bulunan,
onlarla birlikte güneş çevresinde dönen gök cisimleri. Sözgelişi Ay, Yer
yuvarlağ bir uydusudur. Uydu uymuş bulundukları gezegenlerden daha küçük
olurlar. Türlü yıldızla bir çoğunun
uydusu o derece sönüktür ki, görülmeleri çok güçtür. (Ay).
UYGUN DURUŞ Uygun
tabakalanma. Daha eski tabakaların uzanışının, dalış uygun olarak uzanan daha
yeni tabakalar. Tabaka bu türlü sıralanışı, buradaki tortulanan arasız
sürdüğünü artırır. bunlar, birbirine koşut (paralel) giden kat kat taşlar, yani
tabakalardır. Bu tabakalar yatay, dik duruşlu, eğri duruşlu olabilir. (Uzan
Dalış Ta baka duruşu).
UYMA Korunma için canlıların
yaşadıkları çevreye uyması. Bu uyma ile ilgili değişmede bütün canlının biçimi,
rengi, büyüklüğü bakımından değişmeler belirttiği gibi, bu değişiklikler sadece
baz, organlarda da ola bilir: Deniz dibinde yaşayan birçok balıkların rengi
oradaki çakıl, kaya ve yosunların
rengine, biçimleri de onların biçimlerine uyar. Karla örtü kutupların hayvanları ak postlu olur. Çölde
yaşayan hayvanlar, çölün renklerine uygunluk gösterir. Kelebekler çekirgeler,
tırtıllar bulundukları dalların ve çalı çırpıların, yaprakların rengine
biçimine uyarlar. Bunlar hep, korunma için yerine uyma, ya da sadece
uymalardır. Böylece bu hayvanlar, düşman gözüne kolay çarpmayacaklar bir
durumda bölünürler. Yerine uyma şekli, içinde bulundukları yaşama şartlarına
göre de belirir: Bataklık kuşları - uzun bacaklı, uzun gaga olur. Devekuşu gibi
koşucu kuşların bacak kasları çok kuvvetli bulunur. Kartal doğan gibi ‘yırtıcı
kuşların ayakları, çok güçlü pençe biçimi almıştır. Benzeri uymalar bit kilerde
de vardır Yaprakların kurak bölgelerde diken biçimine girmesi gibi.
UYMAZ DURUŞ Bir
tabakanın bir başka tabakaya uzanışına
uymaz bir şekilde bir başka eğimle uzanması, ya da tabaka başlarını
kesercesine yer alması durumu. Söyle bir tabakalanmada daha yeni tabakalanma
üzerin de herhangi bir açı ile başka tabakalar uzanabilir. Uymaz tabakalanma,
tortulanma sırasındaki bir kesintiyi anlatır Uymaz tabakalarda eğri, yamuk,
çapraz şekilde uzananlarına çok rastlanır. Birbiri üzerinde uymaz şekilde yer
tutmuş bulunan tabakaların altındakiler kıvrılmış,ikilenmiş, aşınmalarla türlü
yeryüzü biçimleri durumu almış bulunabilir, Uymaz tabakalarla alttakiler
arasında kesintiyi anlatan bir yüzey vardır ki, buna uymazlık yüzeyi denir.
(Uygun tabakalanma, Uygunluk).
UYMAZLIK Birbiri üzerine sıralanmış
tabakaların uzanış açılan birbirine uymazsa bu tabakalanmada, uymazlık vardır,
denir. Birbirine uymaz şekilde uzanan bu tabakalar arasında böylece bir
uymazlık yüzeyi bulunduğu göz önüne getirilir. Uymazlık yüzeyi, tabakaların
tortu sırasındaki bir kesintiyi, bir aşırıma dönemini anlatır. (Uygun
tabakalanma. Uygunluk).
UYUMLU akarsu gütme
kelimesinden alınarak yapılmış bir terim olan consequent teriminin Türkçe
karşılığı. Uyumlu akarsu sözü, ilk zamanlarda sadece dar anlamı ile kullanılmış
yani bir yana az eğimli, sert-yumuşak tabakaların bulunduğu yerler için bir
terim olan da, zamanla anlamı genişlemiş bugün bir yamaç eğimini güden sular
için de kullanılır olmuştur Uyumlu akarsuların uyumlu ü dileri vardır
UYUMLU KIYI Kıyı boyunca
uzanan kıvrım sıradağlarının her türlü eğilip bu uzanış ama uyan kıyı çizgisi.
Böyle yerlerde kıyı çizgisi, dağ uzanışını güder. Böyle kıyılara Pasifik kıyı
örneği de denir. (Boyuna kıyı, Enine kıyı).
UYUMLU OLAY Bir
bölgedeki yeryüzü biçim- eri Ne bunları işleyen ve bugün de işlemekte olan
olayların bulunması. Yeri ile uyumu o bölgelerde e ye- t re uyan yani uyumlu
şekiller var, demektir.
UYUMSUZ KIYI Kıyı
boyundaki dağları dar bir açı ile kesen kıyı çizgisi. Böylece deniz birbiri ardına
uzanan sıradağ uzantılarını, uzunlama vadileri yalar. Ara yerlerde de büyücek
ovalar bulunur. Böyle kıyılara Atlantik kıyı örneği denir. Sınırı tersi uyumlu
kıyıdır (bk, Enine kıyı, Boyuna kıyı),Bir bölgede bugün iş bulunan dış güçlerle
açıklanamayan, bu yüz den geçmiş jeoloji çağlarında orada işlemiş güçlerle açık
mümkün olan olay Sözgelişi, bugün bir yeryüzü biçimi olarak ve artık alınmaktan
kalmış gördüğümüz yerlerde bir zamanlar, kum yığılmalarının olmuş bulundu.
çıkarmak mümkün olur. Yine bugün buz yağı görülen yerlerde, orada şimdi buz
bulunma sayesinde, böyle yerlerde geçmişte bu işlevi için gücün bulunduğunu
çıkarmak mümkün olur
UZAMA KATSAYISI Bir maddenin
birim uzunluğunun sıcaklığının 1C( 0 ) artması sonucu boyundaki uzama
miktarıdır.
UZANIŞ Yerinden oynamış, yatay duruşları
bozulmuş tabakaların yönü. Ta bakanın bu yönüne o tabakanın uza niş, ya da
sadece uzanış denir, Türkiye kaynaklarımızda buna tabaka doğrultusu, ya da
sadece doğrultu denildiği de olur. Tabakanın yönünü belli etmek için jeolog
pusulası denilen araç kullanılır. Bu araç büyücek bir cep saatin andırır. yatay
düzlemin, tabaka yüze yüze gösterdiği yöndür. Bir yana eğimi bir tabakanın
uzanışı yada sadece denir. Bir çizginin bu tabaka düzlemi boyunca uzandığı
yöndür. Böyle bir tabaka dizisi, bir durgun su içerisine batmış gibi
düşünülürse, bu tabakanın durgun su yüzeyi ile kesiştiği çizilen tabakanın
uzanışı olur.
UZANTI Türlü coğrafya
olayları için gövde dışında uzanan bölümleri belirtmek üzere kullanılan bir
terim. Bu uzanan bölümler ya geçici olur (hava basıncı alanlarında olduğu
gibi), ya da devamlı bulunur (yeryüzü şekilde olduğu gibi). Su kavramla ilgili
olarak meteoroloji ve klimatoloji basınç merkezlerinde (ana basınç alanının)
zaman zaman uzantılar yapması, sıcaklık kuşakianndan olan uzantılar (bk Hava
kestirmesi) belirir. Ayrıca, ana kara gövdesinden türlü yönlere doğru uzanmış
yarım-
ÜÇÜNCÜ ÇAĞ Memeli hayvanların üretildiği bu
günkü bitki topluluğunun belirdiği çağ. Bu çağın 55-65 milyon yıl sürdüğü
sanılmaktadır. Bu çağın, ilk bölümüne Alt Tersiyer denir. Bu sıralarda gelişmiş
olarak memeli hayvanlar belirmiştir Üçüncü Cağın ikinci bölümüne Üst Tersiyer,
ya da Genç Tersiyer denir. Bu sıra insan özelliğini taşıyan ve Hominidae (Fosil
adam) denilen familya asıl maymunlardan ayrılmaya başlamıştır. Üst Tersiyerin
hemen ardından Üçüncü Çağın devamı olarak kimi kaynaklarca, pleistosen
gelmektediR (Jeoloji çağları).
ÜÇÜNCÜ ZAMAN Üçüncü çağ.
İçinde bulunduğumuz jeolojik zamandan bir önceki zaman 55 - 65 milyon yıl
sürdüğü sanılmaktadır, Memeli hayvanların ve bu günkü bitki topluluklarının
belirdiği çağ.
ÜLKE Bir devletin idaresi altındaki
toprakların tamamı Bir başka şekli Memleket devletin hükmü altında bulunan
yerlerin topu Böyle bir yerde kara, su, hava hep birden ülkeyi meydana getirir.
ÜLKE BAKIMI ülkenin türlü
yerlerinin doğal varlıklarını, gücünü korumak, ya da arttırmak için yapılan
düzenli işlerin bütünü. Bu işte başlıca amaç, bölgenin verimini sürekli olarak
sağlayarak bu verimi arttırmaktır. Bunun için de faydalanılan bütün doğal
varlıklara özenle bakılır, bunlar yıpratıcı işletmelerden sakınılır. yıkıcılıktan
korunur. Sözgelişi, yamaçlardaki toprakların, selli yağmur suları ile
süpürülmesi önlenir Toprak korunması), toprağın, suyunu kaybetmemesine
çalışılır, ormanlar gelişigüzel kesilmekten korunarak bilgiye dayanacak şekilde
bunlardan faydalamna yollar aranır ve gösterilir, suları n arı tutulmalarına
çalışılır. Bü bunlarla birlikte 0 bölgeden daha çok faydalanılmış olur. Böylece
bölge bakımı ile bir bölgeden sürekli olarak verim elde etmek mümkün olur. Ülke
bakımı toprak bakımı ile ilgili işlerin
düzenlenmesi için nüfusu çoğalmış, sanayii genişlemiş bir çok ülkelerde, bölge
plancılığı na büyük önem verilmiştir, Bu
planlamalar, türlü konulara da bağlanmağa
çalışılmıştır.
ÜLKE BİLGİSİ Üzerinde yaşanan
bir yörenin, bir bölgenin, bir ülkenin her çeşit varlığını,özelliklerini
tanıtan bir coğrafya bilgi topluluğu
içinde asıl coğrafya konularından başka daha birçok konular yer almıştır
ÜLKE COĞRAFYASI Yerel coğrafya Yeryüzündeki türlü
yerlerin olayları ile coğrafya bakımından özelliğini araştıran coğrafyanın
geniş bir bölümü. Ülke coğrafyası içinde, böyle bir bölgenin yeryüzündeki
yeri,burada birbirleri üzerine karşılıklı etki yapan olaylar incelenir
Yeryüzünün böyle bir parçasında yeryüzü biçimleri iklim,su,toprak,
bitkiler,hayvanlar,insan ve onun işleri
gibi bütün coğrafya olaylarının birleşme şekli araştırılır. Bir gelenek olarak
ta önce buradaki yeryüzü şekileri öne alınır, bundan sonra sırasıyla öteki
olaylar belirtilir. Böylece çözümleme ile başlanan araştırmaların verileriyle,
birleştirmeye doğru gidilir. Coğrafyanın özü burada toplanır.
ÜLKE PLANCILIĞI Bir ülkede
düzensizlikten doğabilecek türlü zararları önceden gidermek için bütün bir
ülkede birbiriyle bağdaşabilen işlerin yapılmasını ve yerin gerekli işler için
en uygun şekilde kullanılmasını sağlayacak işlerin tümü.Ülke plancılığı ile
insan topluluklarının ihtiyaçlarından doğarak kendisi için en faydalı yaşama
şekli sağlanmış olur. Bugün her türlü plancılık, bu arada ülke plancılığı
gittikçe genişlemektedir.
ÜMİD TİKİL Akarsuyun, yatağını derine
kazma sınırını belirtir. Şimdi bunun yerine Türkçe derine aşınma terimi kullanılmaktadır.
ÜRETEÇ Mekanik, kimyasal enerjileri elektrik
enerjisine dönüştüren düzenekler.
ÜRÜN Bir kimyasal reaksiyon sonunda
meydana gelen madde veya maddeler.
ÜRÜN ALMA Geniş anlamı ile hem ekinlerin
toplanması hem bağ bozumu, bostan ve bahçe toplaması işleri.
ÜST BİTKEN Tropikal bölgelerde, başka
bitkilerin üstünde yerleşen, fakat o bitkilerle beslenmeyen bitkiler. Eğrelti
otları, salepgillerden orkideler, ananas bitkileri bunlardandır. Balta girmemiş
orman.
V HARFİ
VADİ "Akarsu aşındırması ile oluşan ve
tabanında akarsu yatağının ve akarsuyun yerleştiği. sürekli iniş gösteren oluk.
VADİ BRİZİ Vadi yeli
VADİ BUZULU Sürekli beslenerek
sirkten taşan ve vadi boyunca aşağı hareket eden buzul türüdür. Vadi çukurluğu
içinde bulunan yerine göre, bir ağ dizilişi gösteren buzullar Buzul).
VADİ DİZSİ Gittikçe alçalan
su-bölümleri arasında birbirine açılan vadilerin bulunması durumu
VADİ KAYNAĞI Yeraltına
sızan suların bulunduğu tabakanın bir vadi tarafından kesilmesi ile oluşan
kaynaktır. Genellikle vadi yamaçlarında görülür.
VADİ MENDERES Menderes
çizen akarsuyun, geçtiği yeri aşındırırken yanlara doğru bu büklümleri güden
vadi yamacı uzanışına uygun olarak uzanan menderesler. Gömük menderes, Serbest
menderes).
VADİ TABANI Akarsuyrın içine
yerleştiği vadinin en alçak kesimin deki düzlükler. Genişliği, vadiden geçen
akarsuyun büyüklüğü ile ilgili olarak değişen geniş uzun düzlük. Vadi tabanı,
kimi yerde bir iki sıra tarlaya yer verecek kadar dardır, kimi yerde ise bir
ovayı andıracak kadar geniştir. Vadi tabanı, akarsuyun yanlama aşındırması,
aşına aşına yamaçların gerilemesi yüzünden genişler Hele menderesler çizerek
akan ırmaklarda bu taban belli bir şekilde genişleyerek gelişir. Vadi tabanı,
kimi yerde ara sıra su altında kalır. (bk, Su-basan taban)
VADİ YELİ Sıcak ve durgun havalarda
beliren günlük dönemli yel. Vadi yeli, yaz günlerinde öğleye doğru vadilerden
dağlara, sırtlara eser. Şu yüzden eser: <br>Sabahleyin ve biraz daha
sonra yamaçlar, çukurdaki ovalardan ve vadi tabanlarından daha çok ısınır.
Buralarda az fark ile de olsa alçak
basınç alanları belirir. İşte bu yüzden öğle ye doğru çukur yerlerden (ovalardan
ve vadilerden) dağ yamaçlarına doğru yel esmeye başlar. Bu yel, ırmak
boylarından yukarılara doğru sokulduğundan vadi yeli adı ile anılır. (bk Dağ
yeli, Yerel rüzgar, Hava basıncı).
VADOS SU Yeraltına sızmış sular
vados sulardır Bunlarla beslenen kaynaklar vados kaynakları adını alır.
VAHA Çöllerde suların yeryüzüne
çıktığı kaynak ve çevresi Çöllerde suyun çıktığı, bitkilerin bulunduğu çoğunlukla
yerleşim alanı olan bölge
VÂHA Çölün su çıkan yerlerinde bitkilerin
yetişebildiği insanların yerleşip barındığı yer. Buraları, çöl ortasında birer
yeşillik alanıdır. Vahalarda, bitkiler oldukça gürdür. Büyümüş burma ağaçları,
meyvelikler, tarlalar vardır. vahalar, büyük su kaynakları yanında, akarsu
boylarında, ya da taban suyunun yüze çıkarıldığı, kuyuların açıl dığı yerlerde
gelişmiştir. Buralarda sulama işlerine
önem verilmiştir. Vahaların büyükleri birer kent, ya da şehir durumundadır,
Buraları birer işlek yol uğrağı ve alış-veriş yeridir.
VAHŞİ HAYVAN Yaban hayvanı, Yırtıcı hayvan
VAKIA Vuku’ bulmuş, olmuş bir iş,
gerçek. Olgu.
VALKANİZMA Yerin içinde kızgın
bir durumdaki sıvı, gaz ve ya katı maddelerin, yerlerinden ayrılarak
püskürtüldüğü her türlü olay
VARAKI ŞECER bk,
Ağaç yaprağı).
VARSAYILMA Doldurma. Erterpalasyon.
VASATİ Ortalama
VAZİYETİ COĞRAFİYE
Durum, Coğrafi durum
VEJETASYON Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü
Orman, bozkır, çayırlık birer bitki örtüsüdür
VEJETASYON DEVRESİ Bitkilerin
büyüme, gelişme dönemi.
VEKTÖR Yönlendirilmiş doğru
parçası.
VEKTÖREL BÜYÜKLÜK Şiddeti
yanında yönü,doğrultusu ve başlangıç noktasıyla belirlenebilen büyüklük.
kuvvet,hız,ivme..... vb.gibi.
VENÜS Çoban yıldızı,
Çulpan.
VERGLA Fransızca vergias
kelimesinin dilimize girmiş şekli. Bir yağış çeşididir Dilimizde bunun
karşılığı buzcuktur.
VERİ Bir sonuca varabilmek için gerekli
olan ilk bilgiler Gözlem, deney ve araştırma sırasında toplanan bilgiler.
VERİMLİ İyi ürün alınan bitek
toprak için kullanılan kelime, Verim tersi verimsizdir.
VERİMLİ HİLAL YAYI Mümbit hilal yayı
İsrail, Lübnan, Suriye, Türkiye, Irak, İran sınırları içinde kalan Güney Doğu
Torosların güneyinde Zağros Dağlarının batısında Basra Körfezinin kuzeyinde
kalan verimli topraklara sahip hilal şeklindeki bölge.
VERİMLİLİK Geniş anlamı ile bir canlı
varlıktan doğan yeni varlıklar ve eşler. Bununla ilgili olarak, bir tarlanın
verimliliğinden söz edilir, Tarlanın toprağı canlı bir varlıktır. Bu toprak
verimli olur ya da verimsiz olur. Toprakla ilgisi göz önüne alınarak, tarlanın
bitek olduğu da söylenir. Böylece bir tarlanın bitekliğinden de söz edilir ki,
bu da tarlanın verimliliği demektir.
VERİMSİZ Verimi az, ya da
verimsiz, bitek olmayan toprak. Verimsizin tersi verimlidir.
VERİMSİZLİK Verimi az atma.
Bitekliği az atan yer. Verimsizliğin tersi, verdir.
VERSAN bir bölgenin, her
hangi bir yana doğru eğikliğini, o yana doğru olan akma yerini anlatır
VERTİSOL Kilce çok zengin yağışlı
dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması
ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak
VİRAL Dönemeç.
VOKLÜZ Karstik arazide görülen kaynak.
VOLFRAM Tungsten. Makina ve uzay
araçları ile ampüllerde kullanılan akkor tellerin yapımındakullanılan beyaz
renkli ağır bir metal.
VOLKAN Büyük Yanardağ Yanardağ
Mağmanın yeryüzüne çıkması ile oluşmuş koni şeklindeki yanardağ.
VOLKAN BACASI Mağmanın
yeryüzüne ulaşıncaya kadar geçtiği yola volkan bacası denir.
VOLKAN BOMBASI Volkan
bacasından atılan lav parçalarının havada dönerek soğuması ile oluşur.
VOLKAN KONİSİ Lav, kül,
volkan bombası gibi volkanik maddelerin üst üste yığılması ile oluşan koni
biçimli yükseltiye volkan konisi, koni üzerinde oluşan çukurluğa krater denir.
VOLKAN KÜLÜ Gaz
püskürmeleri sırasında oluşan, basınçlı volkan bacasından çıkan küçük taneli
malzemeye kül denir. Volkanik küllerin bir alanda birikmesiyle volkanik tüfler
oluşur.
VOLKANİK GAZLAR Volkanizma sırasında subuharı, karbon
dioksit, kükürt gibi gazlar magmadan hızla ayrışarak yeryüzüne çıkar. Büyük
volkanik bulutların oluşmasını sağlar.
VOLKANİK GÖL Volkanik
patlamalar ile oluşan çanaklardaki göllerdir. Krater gölü, kaldera gölü ya da
maar gölü gibi çeşitleri vardır.
VOLKANİK KIYI Oluşumları
volkanizmaya bağlı adaların kıyı tipidir. Her taraftan dalga aşındırmasına
uğrayan volkanik kıyılarda gelişkin falezler ve dar kıyı aşınım düzlüğü vardır.
En güzel örnekleri Hawai ve Endonezya adaları kıyılarında görülmektedir.
VOLKANİK SET GÖLLERİ Volkanik
olaylar sırasında çıkan lavların bir çukurluğun önünü kapatmasıyla oluşan
göllerdir.
VOLKANİK SET GÖLÜ Vorkanizma
ile oluşan volkan konisinin akarsu vadisini kapatması ile oluşmuş göl.
VOLKANİZMA Mağmanın yeryüzüne
eriyik, katı, sıvı ve gaz halinde çıkması olayma denir, Yerin derinliklerinde
bulunan magmanın patlama ve püskürme biçiminde yeryüzüne çıkmasına volkanizma
denir. Volkanik hareketler sırasında çıkan
maddeler bir baca etrafında yığılarak yükselir ve volkanlar
(yanardağlar) oluşur. Sıcak ve plastik kıvamda olan mağmanın gaz, sıvı ve katı
maddeler halinde yer yüzüne çıkması veya yer kabuğuna doğru sokulması.
VOLT Potansiyel birim farkı.
VOLTMETRE Potansiyel farkı ölçen alet
Y HARFİ
YAĞIŞ Havadaki su buharının
yoğunlaşmadan sonra, gerek sıvı, gerek katı olarak yeryüzüne düşmesi olayı.
Havadaki su buharı sis, bulut olarak yoğunlaşınca, pek küçük su damlacıkları,
havanın dayanması sürdükçe yüzer şekilde kalırlar. Fakat birbirleriyle
birleşerek daha büyük damlalar belirince düşmeye başlarlar. Bu, yağmur
dediğimiz yağıştır. Eğer, havada su buharı doğrudan doğruya katı ve billûrlu
bir biçim alacak şekilde yoğunlaşırsa, böylece kar olarak düşmeye başlar. Su
damlaları buz durumuna gelmişse dolu olarak düşer. Bunlar gibi, kırcı, kırç,
buzculc, ciy, kırağı (bunlara bakınız) da birer yağış çeşidi'dir. (Nemlilik,
Bağıl nemlilik. Salt nemlilik).
YAĞIŞ ALANI (Toplanma
bölgesi).
YAĞIŞ REJİMİ Bir bölgeye düşen
yağış miktarının yıl içindeki dağılımı.
YAĞIŞ YÜKSEKLİĞİ Yere düsen
gerçek yağış tutarı. Bu tutar metre kareye düşen yağış ile Ölçülür
YAĞLI BİTKİLER Yağ
elde edilen, bunun için yetiştirilen bitkiler. Ilıman belgelerde olduğu gibi,
sıcak bölgelerde de türlü yağlı bitkiler yetişir.
YAĞMUR "Yeryüzünde en çok görülen bir yağış
çeşidi Bulutların su damlacıkları
birbirine bilişerek havanın dayanmasını yenecek kadar büyüyünce düşmeye başlar,
böylece yağmur belirmiş olur. Yağmur damlaları, 0,55 mm. İriliğinde olur. Bir
damlanın ağırlığı bir gramın üçte biri, dörtte biri kadar olur. Arasıra yağmur
tanelerinin 78 mm. çapında irileştiği de olur. Yağmur damlaları, bundan da iri
olursa o durumu ile kalmaz düşerken dağılır. Yağmurlar, havadaki tozlan da
içerilerine aldıkları için, havayı temizlerler. Bu yüzden ara sıra renkli
yağ"" murlar da yağdığı işitilir Kırmızı yağmur, sarı yağmur, çamurlu
yağmur gibi. Eskiçağda, Akdeniz kıyılarındaki ülkelerde kan yağmurları olarak
belirtilen yağmurlar, insanları korkutmuştur. Halbuki bunlar, çöllerden esen
yellerin içerilerine aldıkları kırmızımsı çöl tozlarının yoğunlaşma sırasında,
bulutlara karışması, sonra da yağmur olarak yere bu renkte düşmesi şeklinde
açıklanmıştır. En çok kıra bulutlar yağmur getirir. Yağmurun, çok çeşitli yağış
şekli vardır Kimi yerde yağmur, çiseleme şeklinde, sine sine yağar. Bunlara
çisenti denir. Böyle yağmurlar toprağa iyice işler. Kimi yerde yağmurlar
birdenbire yağar, bardaktan boşa n irca sına yere düşer. Bunlara sağanak, setli
yağmur, boran gibi adlar verilir. Bu türlü yağmurlar toprağa iyice işleyemeden
akıp giderler. Yeryüzünde öyle bölgeler vardır ki, yılın hemen her gününde
yağmur yağar, öyle yerler vardır ki, en çok kışın yağar, ya da yazın yağar.
Öyle yerler de vardır ki, buralarda yağmur çok belirsiz zamanlarda yağar."
YAĞMUR BULUTU Yağmur
getiren karabulutlar (Bulut).
YAĞMUR ÇAĞI "Dördüncü
Çağdaki buzul çağlarında, şimdiki çok kurak bölgelerdeki çok yağmurlu süre.
Daha sonraki kurakça çağlardan ayrı olduğu İçin bu süreye, yağmur çağı
(Pluviyal çağ) denilmiştir. Başka dillerde, bu dönem için pluvial
""çağ"" denir. Yüksek enlemlerdeki buzullaşmalara ve Buzul
Çağı'na karşılık, alçak enlemlerde bol yağmurların yağd1ğı yağmur çağı
belirmiştir. Bu çağ'da şimdiki bozkır ve çöl bölgelerinde yağmurlar daha çok
yağmış, akarsular daha gür akmış, göllerin yüzü daha kabarık bulunmuştur,
(Buzul Çağı)."
YAĞMUR DULDASI Denizden esen yağmur getirici yellere
dönük olmayan yamaç Böyle yerler, dağların az yağış alan yamacıdır, (Bakıcak,
Dulda).
YAĞMUR HARİTASI Yıl İçinde düşen
yağmur tutarını gösteren harita, (Yağmur).
YAĞMUR KUŞAĞI (Gökkuşağı).
YAĞMUR ORMANI (Balta
girmemiş orman).
YAĞMURÖLÇER Yağmur
tutarını belli etmek için kullanılan araç. Yağmurölçerlerin çok çeşitler?
Vardır Yağmurölçer kelimesi pluviyometre karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu
araçlardan en çok kullanılan bir çeşidin başlıca bölümleri şunlardır
Yağmurölçer, üzerinde hunisi bulunan bir çinko kovadır. Bu araç, topraktan bir
metre kadar yükseklik teki bir yere, yapılardan uzakça bir noktaya konur.
YAĞMURLU BÖLGELER Yılda 1000 mm. den çok yağmur alan bölge. Bu türlü bol
yağmurlu bölgeler arasında sıcak kuşağın balta girmemiş ormanlar bölgesi, muson
rüzgarları bölgesi, ıhman kuşağın deniz iktim özelliği gösteren yerleri vardır.
Bu arada Kuzey Anadolu'nun Karadeniz'e dönük aklanında bol yağmur yağar.
Yeryüzünün en çok yağmur alan yeri muson bölgesinde Assam'daki Cherrapunji'dir.
Burası yılda 12 metre yağmur alır.
YAKACAK MADDELER Yakıt.
YAKINSAK Türlü olayların, türlü şeylerin birbirine yaklaşırcasına uzanmaları Yakınsak kelimesi türlü yerlerde kullanılır
Deniz akıntılarının özel bir durumu için kullanılır.
YAKIT Isı elde etmek için evlerde ya
da çalışma yerlerinde, fabrikalarda yakılan maddeler, (Yakacak maddeleri).
Böyle bir maddenin sağlayacağı ısı, fiyatına değmelidir Yakıtlar katı, sıvı,
gaz utarak ayırt edilir. Katı yakıtlar arasında kamış, saz, çalı çırp gibi
olanlarından tezek, odun, odun kömürü, yertezeği (turba), esmerkömür,
taşkömürü, briket gibi yakıtlara kadar çok çeşitleri vardır. Sıvı yakıtlara
ekaryakıt denir. Bunlar arasında gaz yağı, benzin, mazut başta gelir.
YALAMA Yeryüzü kabarıklıklarını,
çukurluklarını belirtmek için kullanılan, temeli gölgelemeye dayanan bir Harita
çizme yolu. Yer biçimlerini, bu arada dik yamaçları, yatık yamaçları göstermek
için eğim ile orantılı bir gölgelemeye baş vurulmuştur,Bunda temel şudur Eğim
ne kadar çok ise gölge o derece arttırılır. Buna göre, eğimi az olan yerle,
açık renk ' te ya da açıkça renkte olur. (Taramalar, İşıklama, Aydınlatma).
YALINKAYA Yağmur . sularının süpürmesinin,
yel üfürmesi ; nin taş ufalanmasından daha güçlü ve çok olduğu yerlerde
gittikçe çıp ; jaklaşmıs, ana kayaları yüze çıkmış yerler. Yeryüzünün % 10'u
böyle yalınkaya yerlerdir. Böyle yerlerde bitkilerin kökünü salabileceği toprak
gittikçe silinmiş, kayalar yüze çıkmıştır. Yalınkayalar artık sadece kaya
kayalık olmağa doğru gitmiştir.
YALINOVA Çöllerde görülen,
aşınmaların İleri gittiği düzce, fakat çok yeri kaya olan düzlükler, (Hammada,
Ova, Yontukdüz, Yarıova, Yalınkaya, Kaya, Kayalık).
YALITKAN Ses, ısı ve elektriği
iletmeyen Elektriği iletmeyen
YALIYAR Falez. Dalga
aşındırması sonucu oluşan sarp kıyılar.
YAMAÇ Yeryüzündeki eğimli yüzeylerdir. Bir
akarsuyun yatağının her iki yakasında türlü eğimlerle uzanan yükseklikler. Buna
vadi yamacı denir. Dağların, tepelerin, bayırların da yamaçları vardır. Bunlara
Dağ yamacı Tepe yamacı denir. Yamaç biçimleri aşınmaya ve taşların Özelliğine
bağlıdır.
YAMAÇ BUZULU İkinci
dereceden ve İyi gelişmemiş buzul. (Buzul).
YAMAÇ DÖKÜNTÜSÜ Dik
yamaçtı kayaların önünde yelpazemsi bir biçimde aşağı doğru genişleyerek uzanan
köseli ta; kırıntıları yığını. Bu yığıntılar çok kurak bölgelerde yamaçları da
sarar, bundan ötürü bunlara etek döküntüsü denildiği gibi yamaç döküntüsü de
denir. (Etek döküntüsü, Kayşat).
YAMUK TABAKALANMA olarak
uzanan tabakalar arasında, bunlara yamuk (diagonal) olarak, uzanır şekilde
tabaka sıralanışı. Yamuk tabakalanma, en çok kumlu taşlarda görülür. Deltaların
yapısında yamuk tabakalarıma bulunur,
YARIK Kayalarda, tabakalarda
yarılmalardan ileri gelmiş olan boşluk. Kayalardaki yarıklar çeşitli
sebeplerden doğmuştur Kimi kayaların dokusunda yarılmalara karşı bir eğilim
vardır. Bununla ilgili olarak soğumalar, kurumalar halinde kayada yarılma olur.
Taşların genişlemesiyle de, yarıklar arlar. Kayalardaki yarıklar, dıştan gelen
etkilerle de belirir. Bir mağaranın tavan» çökerse o çevrede yarıklar belirir.
Tabakaların kıvrılmaları sırasında da yarıklar doğar. Kıvrılmaya elverişli
olmayan sertleşmiş, kırılgan olmuş taşlarda da yerinden oynamalar sırasında
yarıklar belirir, (Çatlak, Diyaklaz).
YARIKURAK BÖLGE Çöllerden daha
fazla yağış alan, ancak nemli bölgelere göre daha az yağiş alan genellikle
bozkirların yaygin olarak görüldüğü alanlar.
YARIMADA Üç tarafı sularla çevrili
denize doğru sokulmuş kara parçası. Kara gövdesinden denize doğru türlü
biçimlerde uzanan kara uzantısı, (Uzantı, Kara uzantıları). Yarımadaların
karaya bitişme yerlerine kıstak denir. Bu bitişme, çeşitli şekillerde olur.
Anadolu, büyük bir yarımadadır. Avrupa'nın yarımadaları çoktur.
YARIMKÜRE Yer yuvarlağının yarısı. Kuzey
yarımküresi, güney yarımküresi <ıdı ile iki yarımküre bulunduğu gibi, batı
yarımküresi, doğu yarımküresi şeklinde de bir ayırma olur. Kuzey yarımküresinde
karalar, güney yarımküreye göre çok geniş yer tutar. Güney yarımküresi,
denizler yarımküresidir. Doğu yarımküresi, eski dünya karalarının bulunduğu
yerdir. Burada Afrika. Asya, Avrupa bulunur. Batı' yarımküresi, yeni dünya
karaları adı ile anılır. Burada Amerikalar vardır.
YARINTI Dikçe yamaçlara dilik
dilik bir görünüş veren yivler'den her biri. Yarıntılar, türlü büyüklükte ,
olur Birkaç metre boyunda olanlar, dan yüzlerce metre uzunluğa kadar ' çeşitli
boydan olanları vardır. Yarıntılar uzun birer çukurluktur. Bu çu ' kurluk
kertik biçimindedir. Yarıntı ; nın yamaçları dik, eğimi çoktur. Se linti
sularının yamaçlarda açtığı, selcik yarıntıları bir yarıntı çeşididir.
YARIOVA Türlü yapıdaki yerlerin dış güçlerle
uzun zaman aşınmasından ve yontulmasından doğmuş dalgalıca, yumuşak uzanışlı,
yarı düz yerlere Önceleri verilen ad.
YARLI KIYI Önde kumsal düzlüğünün
bulunduğu yarlt dik kıyılar. Bunlar, dalga aşındırmasıyla oldukları için dalga
«sındırman kıyıları olarak görülürler, (Yar).
YARMA Yeryüzünde üzer
toprak, bitki örtüsü ile örtülü olmayan ve yüzde görülen tasların, tabakaların
bulunduğu yer. Böyle yerler ya dere boylarında, vadi yamaçlarında, dik
kayalıklarda yüze çıkmış tabaka başlarında görülür, bunlar doğal yarmalardır;
ya da demiryolu, karayolu yarmalarında, tünellerde, taş ocaklarında, maden
ocaklarında görülür. Bunlar da açılmış yarmalardır. Jeomorfolojide ve jeoloji
araştırmalarında yarmaların önemli yeri vardır. Yarmalardan faydalanılarak
kesit çizilir. Yarmalar, iç yapının yüze çıkmış örnekleridir, (Çıkma).
YARMA VADİ Akarsuyun, iki düzlük arasında
bulunan sert kütleyi derinlemesine aşındırması sonucunda oluşur. Vadi yamaçları
dik, tabanı dardır. Akarsuyun yukarı bölümlerinde görülür. Türkiye’de çok
sayıda yarma vadi (boğaz) bulunur. Karadeniz Bölgesi’nde, Yeşilırmak üzerinde,
Şahinkaya
yarma vadisi, Marmara Bölgesi’nde, Sakarya üzerinde Geyve Boğazı, Akdeniz
Bölgesi’nde Atabey deresi üzerinde Atabey Boğazı başlıca örnekleridir.
YARMA YATAK Akarsuların çok büklümlü uzanışını Önleyici olarak
yapılmış İş. Akarsuyun bu uzun uzun dolaşması gereken yol yerine, kestirmeden
bir yatak açılır. Böylece akarsu yatağının buradaki eğimi arttırılır Akış hızı
çoğalır, sürüklediği sürüntüleri taşıma gücü artar. (Akarsu).
YARMAVADİ Bir dağ sırasını enine geçen
vadi. Böyle vadiler, yayvanca mr çukurluktan sonra sanki toslarcasına dağa
girer, bu dağı geçtikten sonra yine çukur bir genişliğe ulaşır. Böyle vadiler
bir boğaz görünüşündedir. Bunun için dilimizde yarma vadi yerine boğaz da
kullanılır
YASAK BÖLGE Taşıtların,
yayaların girmelerinin, ya da geçmelerinin yasak olduğu belirli köy veya
kasabalar, yerler, su alanları. Yasak bölge, ya da yasak yerler şu gibi
durumlarda belirtilir 1— Savaş, ayaklanma halinde bir ülkenin kimi yerleşme
yerleri, ya da bir bölümü yasak bölge sayılabilir.<br>2— Deniz
savaşlarında girilmemesi gereken yerler yasak bölge sayılır.<br>3— Hava
ulaştırmasında geçilmemesi gereken yerler yasak bölge İçine girer. <br>4—
Hastalık beliren yerlerde yasak bölge sayılır.<br>5— Hayvan
hastalıklarının görüldüğü yerler de yasak bölge arasına girer.
YASSI ŞEKİLLER Daha
çok düzlükleri andıran yeryüzü biçimleri. Yayvan şekil, çukurlumu ifade ettiği
halde, yassı sekil, kabarık yerlerin düzlüklerini belirtir. Batı Anadolu
dağlarının Üstünde türlü yassı biçimler vardır, (Yayvan şekiller).
YASTIK LAV Denizaltı ve göliçi yanardağ
püskürmelerinde oluşan Özel dokulu bir püskürük taş.
YAŞ PİRAMİDİ Bir
ülkede yaşıyanlardan türlü yaşlarda bulunanların belirtilmesine yariyan bir
kıyaslama yolu. Yaş piramidi, nüfus sayımlarından elde edilen sayılardan
faydalanılarak çizilir. Bu türlü piramidleri çizmek için yatay çizgide sağda
erkek nüfusunu, solda kadın nüfusunu göstermek üzere yas basamakları dikine bir
çizgi boyunda gösterilir. Böyle bir şekil çizilince üç ana durum belirir
Piramid biçimi o ülkede gittikçe artan nüfusu anlatır, doğumun çok olduğunu
gösterir. Çan biçiminde olan sekil, doğumun orta derecede olduğuğunu belirtir.
Kavanoz, ya da soğan başı biçiminde olanı ise doğumun azalmış bulunduğunu
belirtir. Yaş piramidi, bir ülkede nüfusun artış, azalış durumunu,bu yönde
gelişme derecelerini gösterir, Nüfus).
YAŞAMA SAVAŞI Canlıların,
yaşadıkları çevrelerin türlü güçlükleri karsısında yaşıyabilmek için durmadan
didinmeleri olayı.
YAT Özel gezi veya sportif
maksatlarla yapılmış yelkenli ya da motorlu gemi.
YATAK Akansulann meydana getirdiği, yıl
içinde ya sürekli, ya da geçici olarak suların aktığı yor. Buna yerine göre
dere yatağı, ırmak yatağı, sel yatağı, akarsu yatağı da denir. Böylece yatak,
bölgenin yağışlarına göre, kimi zaman kuru kalabilir. Yatak dümdüz değildir.
Kimi yerinde oyuklar ,kimi yerinde de kum, çakıl yığıntıları bulunur, (Akarsu.
Vadi, Kesim).
YATAK DEĞİŞMESİ Akarsuyun,
yatağında akmasını Önleyen bir olay yüzünden bu yatağını değiştirmesi ve başka
yer. den akması. Akarsuyun akmasını önleyen olaylar arasında şunlar vardır Yer
göçüntüleri, akarsu yatağının lığlanması.
YATAY ATIŞ İlk hızları sadece yatay
doğrultuda olan ve yerçekimi ivmesiyle düşen cisimlere uygulanmış olan atış.
YATAY KAYMALAR Karaların kayma' sı teorisi.
YAY Değirmi biçimindeki bir
şeyin, bir eğrinin, bir çemberin bölümü. Yay biçimli kumullar (Barkan),
karaların önünde yay biçiminde uzanan ada dizileri, yaylar durumunda uzanan
sıradağlar vardır.
YAY SABİTİ Yayın sertlik derecesi.
YAY SARKACI Esnek bir yaya
bağlanmış olan kütleden oluşan düzenek.
YAYA GİDİŞ Bir taşıta binmeksizin
insanın yürüyerek bir yerden bir başka yere gitmesi. Yaya gidişte bir saatte 4
km. kadar yol alınır, (Yaya yolu. Kapan).
YAYA YOLU Ancak yaya gidenlerin
geçebildikleri, ya da hayvan sırtında geçilebilen yol. Buna patika da denir.
(Yol, Kapan).
YAYGIN DEPREM Bütün
yeryüzünde yıkıcılığı görülen, etkileri duyulan ya da sezilen geniş ölçülü yer
sarsıntıları, (Deprem).
YAYINIK IŞIK Işığın belirgin
bir sınır göstermeksizin her yana doğru dağılması, yayılması olayı. Yayınık bir
ışıkta belirgin bir ışık doğrultusu görülmez. Bununla ilgili olarak ta gölge
belirgin olmaz. Kapalı havada, oda içinde, doğrudan doğruya olmayan bir
aydınlık olur. Havada güneş ışınlarının yayınık bir duruma gelmesi, önemli bir
olaydır. Güneşten gelen ısınlar, havanın bölümcüklerine, su damlacıklarına,
tozlara vurunca her yana dağılır, yayılır. Bunun sonucu olarak havakürede
gündüzün her yandan gelen yayınık ışık ile dolu bulunur. Eğer, ışığın bu
yayınık duruma gelmesi olmamış bulunsaydı, gölge dediğimiz yer iyice karanlık
olurdu, gölgede ısı bulunmazdı. Böylece, dışarıda olsun, içeri de olsun,
yayınık ışınlar her yanımız dan geçer, çevremiz aydınlanır. Göğün mavi renge
bürünmesi de yiyin ma'dan ileri gelir. Hava ne kadar bu tanık ise, ışınların
yayınık olması da o derece artar, gök akça bir renge bürünür,
YAYINMA Güneş ışınlarının yayınık
duruma gelmesi olayı.
YAYIŞIK PÜSKÜRME Magmanın yerin
içinden geniş ölçüde, çok püskürmesi olayı. Yayısık püskürmeler, yer
yuvarlağının eski çağlarında olmuştur. Lav taşkını durumunda olan lav
yayışmaları olayı.
YAYLA HAVASI Yüksek
yerlerin havası. Burada aşağıdaki yerlere göre hava daha arı, havanın nemliliği
daha azdır. Burada serin yeller eser, burcu burcu kokular getirir. Güneş burada
yakıcı olarak vurur. Çiçekler daha çok parlak renklidir. Bu özellikleriyle
yayla havası türlü hastalıkların iyileştirilmesine yarar, insana sağlık verir,
fakat 35004000 metreden sonra artık dağ tutması başlar, (Yükseklik kuşakları).
YAYLACI En çok kullanılan
anlamı ile yazlan sürüleriyle beraber yaylaya çıkan, orada yazın sıcak aylarını
geçirip davarlarını yaydıktan sonra yine aşağılara inen (Yaylacılık), Çiftçi ve
davara olarak geçinenler. Yaylacıların yayla işleriyle ilgisi çeşitli olur
Bazen sürü sahibi davarlarını çobanlarına verir, yaylaya gönderir, kendisi de
arada bir yaylaya uğrar, durumu görür. Bazen sürü sahibinin ev halkı
çadırlarıyla yaylaya Çıkar, yazı orada geçirir, davarları sağar, yayıkla yağ
yaparlar. Kimi yerde de bir köy halkının sürüleriyle birlikte yaylaya
çıktıkları olur. Bunlar hep yaylacı adı altında toplanır. Yaylacılar aşağılarda
çiftçilik de yaparlar.
YAYLACILIK Yayla adı verilen yerlere
sıcak aylarda geçici olarak göçme olayı. Bu göçmelerden, yaylacılık gidiş
gelişleri doğmuştur. Yaylacılık terimi ile Batıda kullanılan, transhumans sözü
birbirini her zaman tam olarak tutmamakta, aşağı yukarı yak(aştırma bir
karşılığını vermektedir. Çünkü, transhumans, daha çok, sürülerin otlaktan
otlağa dönemli olarak yer değiştirmesidir. Yaylacılık içinde İse, yaylada ve
aşağıda geçen zamanlar, bir bütün olarak bu türlü ekonomik yaşayış ta
anlaşılır. Yerine göre, yaylada iki, ya da birkaç ay kaldıktan, böylece
davarlar gevrek otları yiyip serin, soğuk suları içtikten, arı havada gezdikten
sonra, kısın barınacakları yerlere Kışlak) gelinen yoldan dönülür. Bu dönüş
sırasında davar sürüleri daha aşağılarda, ovada bir iki hafta ekinleri biçilen
tarlalarda sap kalıntılarını, başak döküntülerini yer, tarlalara bu sırada
gübresini bırakarak, gelecek yıl toprağın verimli olmasına yardım eder ki, böyle
yerlere de güzlek, güzle denir. Baharda yeniden yaylaya çıkılmak üzere kış
aylan, kışlaklarda geçirilir. Bu sırada davarlar, ağıllarda inlerde
barındırılır, (Yayla, Yaylacı, Dağ göçebeliği).
YAYLAK Yazın hayvanların
otladığı yüksek dağlık yerler, ya da ovalarda böyle bir işe yarayan yerler.
Yaylaklar, ya yüksek dağların ormansız yamaçlarında, ya da bu dağların
eteklerinde olur. Yaylacıların, yazın göçüp kondukları bu otluk yerlere yaylak
denir. Bunun gibi güzün barınılan yer (Güzlek), kışın kış aylarının geçirildiği
yer (Kışlak) vardır. Bunlardan yıl içinde en çok bulunulan yer, kışlak ile
yaylak'tır. Anadolu'da yayla İle yaylak birbirine çok yakın anlamda kullanılır,
(Yaylacılık).
YAYLAKİYE Davarları yaylaya çıkaran
sürü sahiplerinin yaklak sahiplerine Ödedikleri kira..
YAYLAMAK Yaz aylarını yaylada
geçirmek, yaylada bulunmak, yaylada davar otlatmak. Akpınar köyünden birkaç ev
buzlu yaylada yaylar. Sürüler kıyıda kışlar, dağlarda yaylarlar (Yayla,
Yaylacılık, Yaylak).
YAYLAN YER Irmakların akış hızının çok
azaldığı yerlerde suyun dibinde biriken kum, çakıl gibi taş parçacıklarının
birikmesinden doğmuş, az derin, sığ yer. Buna sadece yaylan, ya da yaylan da
denir. Kumluk olan böyle yerler ırmağın çekik zamanında yüze çıkar, kabarık
zamanında su içinde kalır. Yaylan, ırmağın geçit veren yeridir. Yaylandan at
sırtında, ya da yürüyerek geçmek mümkün olur. Ancak, böyle kum yığıntı yerleri
ırmağın aşındırması yüzünden her zaman bulunduğu yerde durmaz, ırmağın ağzına
doğru ağır ağır yer değiştirir. Ortalama olarak yaylan yeri 10 15 sene içinde
yer değiştirebilir. (Irmak adası. Akarsu, Irmak, Akış hızı).
YAYLANMA Bir şeyin bükülmesi halinde
kırılmayıp esnercesine edilebilmesi özelliği. Yayfanabilen cisimler, eğrilir,
bükülür, hemen kırılmazlar. Yer kabuğunun da yaylanflbilen bölümleri vardır.
Yaylanamıyan yerleri eğer kırılgan olmuşsa orada kırılmalar belirir.
YAYMAK Hayvanları otlatmak Anadolu'da yaymak, çok kullanılan bir
kelimedir Davarları yaymağa götürüyorum. Çoban İnekleri Akbayırda yayıyor,
denir. Yaymak sözü, otlatmaktan daha çok kullanılır, (Yayla, Yaylak,
Yaylacılık).
YAYVAN BİÇİMLER Derinliği az, fakat genişliği çok
çukur biçimler. Ortasında Sultan Sazlığı ve Yay Gölü bulunan Develi Ovası, çok
yayvan bir çanaktır. Ortasına doğru çok az eğimli, yanlan dağlarla, yaylalarla
çevrili olan ovaların çoğu yayvan biçimde olur. (Yassı biçimler).
YAYVAN VADİ Aşınmalarla
iyice genişlemiş vadi. (Vadi.)
YAYVANLAŞMAK Aşınmalarla
yer biçimlerinin düzleşmeye doğru gitmesi.
YAZ "Yıl İçindeki sıcak
mevsim . Astronomi bakımından yaz, güneşin en yüce yer tuttuğu günden başlar
(Kuzey yarımkürede 22 Haziran), güz mevsiminin güngece eşitliği gününde biter
(Kuzey yarımkürede 23 Eylül). Bu sınırlar dışında yaz yılın sıcak bölümü
anlamını taşır. Kuzey yarımkürenin orta kuşağında Mayıstan Eylüle kadar 5 ay
sıcak veya sıcakça geçer. Mayıs başında sıcaklar başlayınca ""artık
yaz geldi"" sözü kullanılır. Halbuki henüz bahardır. Bunun gibi Eylül
ayının sonunda, hatta Ekim ayı başında sıcaklar sürüyorsa ""bu yıl
yaz uzun sürdü"" denir, Halbuki bu sırada güz mevsimi girmiştir.
Önceleri Orta Asya Türkleri arasında yaz karşılığı olarak yay kelimesi
kullanılırdı (Yayla). Sözgelişi şöyle denilirdi ""Şöyle kim yay
yağmurları dereler içinde tükenir gider, ne deniz suyuna iğrişebilir, ne ırmaklara
ulaşabilir. Yay içinde gayet gün uzunluğu olur"" gibi. Zamanla yay
kelimesinin yerini yaz tutmuştur. Yayla, yaylak, yaylamak bu yay kelimesiyle
ilgilidir. ""Yaz mevsiminde"" karşılığı olarak yazın
kelimesi kullanılır ""yazın, dağlarda geziye çıkılır.""
""Yazın dayar sürüleri yaylada yayılır"" gibi. Öteki
mevsimler için de benzer kelimeler kullanılır Güzün, kışın, baharın, Mevsimler,
Bahar, Güz, Kış)."
YAZ GÜNÜ Günlük en yüksek sıcaklığın
25' C yi bulduğu, ya da geçtiği gün. Sözgelişi, Haziran ayının 12 inci günü, en
yüksek sıcaklık 25 yi bulursa o gün, o yer için yaz günüdür. Başka bir gün
için, en yüksek sıcaklık 26,8 yi bulursa o gün de yaz günüdür, (Yaz, Sıcaklık,
Tropik gün).
YAZ UYKUSU Yaz uyuşukluğu.
YAZ UYUŞUKLUĞU Kavurucu sıcakların canlılara
dokunduğu sıcak ve kurak kuşak bölgelerinde bazı hayvanların geçirdiği
uyuşukluk süresi. Yoz uyuşukluğu, burada sıcaktan ileri gelmektedir. Böyle
zamanlarda kimi hayvanlar toprağın içine derince girer, kimisi serince inlere
sokularak kavurucu sıcakları geçirirler. Yaz uyuşukluğu türlü omurgasız
hayvanlarda da görülür. (Kış uykusu).
YAZ YAĞMURU Bütün
yıl boyunca yağan, ya da kışın yağan yağmurlara karşılık, yaz aylarında yağan
yağmurlar.
YAZI Akarsularla, az çok yarılmış,
fakat bu yarıntılar arasında geniş düzlüklerin uzandığı düz yerler. Yazı
kelimesi kimi yerde ova, kimi yerde kır karşılığı kullanılmıştır. Yazı
kelimesini bir jeomorfoloji terimi olarak kullanmak gerekirse, baştaki tanımın
yeri olur. Yazının, ovadan Önemli bir ayrılığı da şudur Yazıda, daha çok, düz duruştu
tabakalar uzanır. Bu tabakalar oldukça berkleşmiştir. Burada aluviyon ya yok,
ya da azdır. Yazıda toprak ta, birikinti ovalarındaki kadar kalın değildir,
(Ova, Dölek, Çukurova, Yüksek ova. Yayla, Çukurel, Yüksekel, Düzlek yapı).
YAZIN Yaz mevsiminde olan şey.
YAZIN YEŞİL AĞAÇLAR Sadece
yazları yeşil duran, kısın yapraklarını döken ağaçlar. Bunlar, geniş yapraklı
ağaçlardır. Bunun tersi, yeşil duran bitkiler ; (b, ), yeşil duran ağaçlar'dır.
(j Yapraklı ağaçlar).
YAZLIK Yazın bunaltıcı
sıcaklarını geçirmek İçin birkaç haftadan bir kaç aya kadar çıkılan yaylalar,
bağlar, bahçeler. Yazlıklarda evler vardır. Bu evlerin kimisi bir iki göz
damdır, kimisi konaktır. Adana'lılar Bürücek yaylalarına çıkar. Burası
Adana'nın yazlığıdır.
YEKNESAK Coğrafyada sık sık
değişiklik göstermeyen yerler, olaylar İçin kullanılır. Bu kelimenin yanına
sonradan Fransızca yoluyla monoton kelimesi katılmıştır. Yeknesak ve monoton
kelimelerinin yerine, Türkçe tekdüzen kelimesi vardır.
YEL Havanın, bir yerden bir
başka yere akması, (Rüzgar), Yel ve rüzgar dilimizde, kullanılan iki ;
kelimedir. Ancak yel, daha çok, ol ; dukça küçük ölçülü, çoğunca biraz hafif
sayılabilecek hava akıntıları için kullanılmaktadır. Bu arada samyeli karayel
kabayel , akyel gökyel gibi adlar rüzgardan çok kullanılır. Sözgelişi, kaba
rüzgar, kara rüzgar, sam rüzgarı denilmez. Bunun gibi, yel değirmeni denir,
fakat rüzgar değirmeni denilmez. Yine bu kelime ile İlgili yelken, yelkenli,
yelpaze (eski şekli yelpeğüç), yeldirme, yelkovan, yelek, yele, yeleç (havadar
yer), yelli (rüzgarlı) gibi kelimeler de vardır Bir dış güçtür. Böyle bir dış
güç, kurak bir bölgede, bir çölde eserse kumları, tozları süpürür, götiirür.
Bu, yelin doğrudan doğruya yaptığı aşındırmadır.
YEL BAYRAĞI Yellerin esiş
yönlerini bulmıya yarayan araç. En sade şekliyle, dikili bir direğin ucuna
bağlanmış uzunca, dar bir kumaş şeridi bu işi yapar, yelin nereden estiğini
gösterir. Böyle bir temele dayanarak yine sade araçlar yapılmıştır. Yel
bayrağının sade biçimi şudur Ok biçiminde bir ucu olan araç, yelin vuruşu ile
dik bir eksen çevresinde döner. Aracın konulacağı yerde bir pusula yardımı ile
dört yön bulunduktan sonra, okun dönük bulunduğu yön, yelin çevreni (ufuk)
üzerinde geldiği yöndür. Yani yelin esiş yönüdür. Bu araç, yüksek bir yere, sözgelişi
bir evin damına yerleştirilir, (Anemoskop).
YEL ETKİLİ Yel etkisi İle beliren her
türlü olay ve oluşmalar. Sözgelişi yel etkisinden doğmuş tortulanmalar, yel
aşındırmasından ileri gelmiş masa duruşlu taşlar, dibi oyulmuş yerler, yel
oymasından doğmuş çukurluklar gibi. (Aşınma, Aşındırma).
YEL GÜCÜ ), yel hızı üe İlgilidir.
Yel vurması esiş yönüne dik olarak konmuş bir metre karelik bir düz yüzey
üzerine kilogram olarak, yelin vuruş etkisiyle ölçülür. Rüzgar hızı ile yelin
bir yere vuruşu arasında ilgi vardır. Bu vuruş, hız karesiyle orantılıdır
YEL HIZI "Yelin taşıdığı
havanın ortalama hızı. Bu hız, hava yığınlarının saniyede gittiği metre
soyundan uzaklıktır. ""Yelin hızı iki metredir"" denince,
rüzgarın çok hafif bir cismi saniyede 2 metrelik uzaklığa götürdüğü anlaşılır.
Kimi zaman yel hızı, saatle de söylenebilir. Yel hızı, gradyan a bağlıdır,
Çöllerde yelin kayaları kazıması, tırmanırcasına oyması seklinde beliren
aşındırma. Yelin, sürükleyip götürdüğü taş parçacıklarının yaptığı oyma,
çarpma, çizme, cilalama işleri birer yel kazımasıdır."
YEL KUŞAĞI Yer yuvarlağını geniş Ölçüde
bir kuşak gibi kuşatırcasına uzanan bölgelerde esen yeller alanı. Yel kuşağı
sözü, yel bölgesi sözüne yakındır. Sadece kuşak sözü daha çok bir sürekliliği
belirtir, (Rüzgar, Rüzgar sistemleri. Basınç bölgeleri).
YEL SÜPÜRMESİ Eski
terim Rüzgar ta'riyesi, başka terim Deflasyon). Kurak bölgelerde, hele çöllerde
yelin üfleyip süpürmesi şeklinde beliren aşındırması. Çöllerde yeller,
taşıyabildikleri kadar toz, kum, çakıl alır, bunları sürükler, havaya
kaldırırlar. Böylece yerdeki taş parçacıklarını, siler süpürürler. Bu süpürme
İle kayaların oyuk yerleri boşalır, kayalar göz göz olur. (Yel üfürmesi, birbirini bütünler şekilde işler. Yelin
üfleyip süpürmesiyle havalanan parçacıklar, yelin kayaları kazıması için
malzeme olur. Yel kazıması ile kayalardan parçacıklar koparılıp, bu defa da yel
süpürmesi için malzeme verilmiş bulunur. Kurak bir bölgede ufalanmış taş
parçacıkları ne kadar çok İse, yelsüpürmesi, yelkazıması (korrazyon) o derecede
artar. (Yelsüpürmesi).Yelkazıması, Rüzgar aşındırması, Yel etkisi).
YEL VURMASI Yelin taşlara
vurması, taşın, kolay kopabilecek yerlerini koparması halinde beliren gücü. Yel
vurması, aşağı yukarı, rüzgar yeğinliği demektir.
YEL VURUŞU Aralıklı olarak yelin vuruşu. Bu
olay, esen yel gücünün birdenbire artmasıdır. Bu vuruşun hemen ardından yel
esmesi hir an İçin hafifler ya da durur.
YEL YARINTILARI Bu
yarıntılar arasında çoğunca sivri durumları ile sırtlar sıralanır. Orta Asya
çöllerinde bunun türlü biçimleri görülür. Yardang kelimesi de oradan
alınmıştır, (Rüzgar aşındırması).
YEL YIĞMASI Kurak, çıplak
bölgelerde, yel üfürmesi ve yel savurmasından İleri gelen kum, toz yığılması.
Kumul lös yığınları böylece doğmuştur. Bunun gibi yel savurmasıyla çukur yerler
ve tekneler, bu savruntularla dolmuştur ki, bunlara yal yığması teknesi denir.
YELDEĞER Bir yerde esen yelin
çarptığı yer. Köyümüzün yanındaki Akbayıra çok yel değer. Yel değen yamacın
ters yönündeki yamaç, dulda olur. Geminin de yel değen yanı, dulda yanı vardır.
YELDEĞİRMENİ Yel
gücünden faydalanılarak döndürülen çarka bağlı değirmen, (Sudeğirnıeni.
Değirmen).
YELGÜLÜ Bir yerdeki rüzgar yönlerinin 8, 16,
32 ya da 64 çizgi ile belirtilmiş durumu. Böylece yelin esiş yönü belirtilmiş
olur. Bunun için de en çok dört anayön dört arayön den esen yellere, bu yönlere
göre ad verilmiş bulunur Kuzey yeli, güney yeli gibi. Ancak, bu türlü yellerin
her yerde ayrıca adları olur. Yurdumuzda en çok kullanılan ve Marmara
bölgesinden alınmış olan adlar, yıldız, poyraz, doğu, güneydoğu, kıble, lodos,
balı, karayel'dir. Kuzey rüzgarı demek, kuzeyden güneye doğru esen yel
demektir. Yelin herhangi bir zamandaki esiş yönü olduğu gibi kalmaz. Bu esiş
yünü, ortalama bir durum çevresinde oynar. Haritalarda, çoğunca. Uluslararası
işaretlerle bu esiş yönleri belirtilir N = Kuzey, E = Doğu, S = Güney, W =
Batı, NE = Kuzeydoğu, NW = Güneybatı gibi. (Yel).
YELKENLE GİTMEK Bir kayığın,
bir geminin yelkenden faydalanarak rüzgarla gitmesi. Böyle deniz taşıtlarına
yelkenli denir. Önceleri, yelkenlilerden faydalanılarak, uzun deniz
yolculukları yapılmıştır. Bugün yelkenliler sadece süs olarak kalmıştır.
YELKESEN Türlü bitkileri hızlı esen
yellerin zararlarından korumak İçin yapılan işler. Bunun için, çoğunca bu
bitkilerin bulunduğu yer çit ile çevrilir, ya da yelin estiği yönü kapıyacak
şekilde yanyana hasırlar gerilir. Yelkesen işlerin yapılması, ormansız ve
ağaçsız yerlerde gereklidir. Ormanların, korulukların, ya da ağaç sıralarının
bulunduğu yerlerde yelin kırıcı etkileri azalır. Yelkesen çiften (Örülü çit.
Çit), yalnız yellerin zararlarını azaltmak için değil, kar tipilerinden
bahçeleri, yolları korumak bakımından da faydalanılır. Toprağın yerinden
oynamaması, sularla supu r ütmemesi için de yamaçlara yer yer çitler yapılır.
YELPAZE KIVRIM Kıvrım
yanlarının, kıvrım çekirdeğine doğru az çok büküldüğü bir kıvrım biçimi.
Yelpaze kıvrım bu biçimi ile bir yelpazeyi andırdığı için buna bu ad
verilmiştir, Kıvrım, Kıvrılma),
YELSEL Yelin aşındırma, biriktirme İşleri ile
ilgili. Çölde taşların gündüzün çok ısınarak genişlemesi, geceleri ise birden
bastıran doğunun etkisi yüzünden put pul parçalara ayrılması, tozların
savrulması, kumların savrulup birikmesi bunlardandır, (Aşınma, Yel etkisi).
YEM Hayvanları beslemek için
bitkilerden, hayvanlardan elde edilen besi maddeleri. Hayvanlar doğdukları,
yaşadıkları yerlerde bulundukları yerin kendilerine verdiği yemleri yiyerek
büyümüş, gelişmişlerdir. Bu bakımdan doğal yem bitkilerinin başka yemler
arasında önemli yeri vardır. Bunun için de hayvanların beslendiği yerler
olarak, çayır, otlak ve yaylaların (bunlara bakınız) hayvan beslenmesindeki
yerleri önemlidir. Hayvanların yediği çeşitli bitkilerle, burçak, fiğ,
karabuğday, korunga, tirfil çeşitleri, yonca gibi yeşil yemler durumundaki
çiftlik yemleri yanında, koparılmış, kuru bitkiler de aynı değerde yer tutar
Kuru ot, kuru yonca, saman bunlardandır. Çeşitli tahıl samanları önemli birer
yemdir. Yemler arasında tane yemler'in de önemli yerleri vardır. Arpa, mısır,
yulaf bunlardandır. Ayrıca yapma yemler, kimi fabrikalardan çıkan artık
maddeler de yem olarak kutlanılır, Hayvan yetiştirme).
YENGEÇ DÖNENCESİ Kuzey Yarim Kürede
Ekvatorun 23 kuzeyinden geçen enlem dairesi. Kuzey yarımküresinin 23' 27' lık
paralelinde, güneşin 22 Haziran da, öğle üzeri dik vurduğu çember, Bu gün.
Kuzey yarımküresinin gün ' dönümü'dür. (Dönence, Oğlak dönencesi).
YENİ TAŞ ÇAĞI İnsan
tarihinde Eski ve Orta Taş Çağlarından sonra gelen. Tunç Çağından önce süren
çağ. Bu çağda, hayvan yetiştirme ve tarım gelişmiştir. Keçi, koyun, sığırdan
başka domur, at gibi hayvanlar da İnsana alıştırılmıştır. Yeni Taşçağında
hayvanları alıştırma İşi Önasya'da geniş yer tutmuş, Orta, .ya'da da at
evcilleştirilmiştir. Bu çağda insan, daha çok düşünür olmuş, sert taşları
cilalıyabilmistir. Yine bu çağda buğday, arpa, keten ekilmiş, ketenden kumaş
dokunmağa başlanmıştır. Eski t aşc. ağındaki insanlar ölülerini gömmedikleri
halde. Yeni taşçağındaki insanlar ölülerini gömmesini, bunlar için dolmen
denilen mezarlar yapmasını bilmişlerdir. Cilalı taşçağı da denilen Yeni
taşçağında insanlar artık barınma yeri olarak, mağaralarda inlerde kalmayıp
göller üzerinde yapılmış evlerde oturmuşlardır. Bu evlerden çevredeki karaya
köprüler yapılmış, geceleri yırtıcı hayvanlardan korunmak için bu köprüler
kaldırılmıştır. Bu çağda insanlar köylerde oturmuştur. Bu köylerin her yanı bir
hendek, ya da bir duvarla çevrilmiştir. Yeni Taş çağı Avrupa'da 1000 yıl ka dar
sürmüştür. Milattan önce 3000 ile 1800 arasında, Taşçağı, Eski Tasçağı, Orta
Taşçağı).
YENİ YIL Her yılın ilk günü.
Gregoryen takviminde bu Ocak'tır, (Takvim, Yıl, Ay, Gün).
Yeniden donma Katı olan, bir yere bağlı bulunan
kalın buz yığınlarının bulunduğu buzulların hareket edişini açıklamak üzere
ortaya atılmış düşüncelerden biri. Yeniden donma düşüncesine göre, buz, basınç
yüzünden küçük parçacıkların bulunduğu bir yığın durumuna gelir. Baskının
artmasıyla, buzun erime noktası alçalır. İşte bu parçacıklar, birbirlerine
değen yüzleri boyunca yer değiştirir. Bu sırada herhangi bir biçime, bir kalıba
giren bir özellik alırlar. Baskı azaldığında yeniden donma olur, bu yığın yine
birbirine bağlı, som bir kütle durumuna geçer. Karın, buzkar buzkarın, buzul
özelliği almasında yeniden donma olayının büyük önemi vardır. Yeniden donma
oljyı ile buzul, basınç olunda esnek bir durum almakta, bu da buzulun
hareketine yol açmaktadır.
YENİDEN DONMA TEORİSİ Buzulların hareket edişini açıklamaya
çalışan düşüncelerden biri.
YENİDÜNYA İçerisine kuzey, orta, güney
Amerika'yı atan karalar topluluğu (Eski dünya).
YENİŞEHİR Şehirlerin eski çekirdek
bölümünün (Şehir çekirdeği) çevresinde, endüstri çağının gelişmesiyle birlikte,
yer yer fabrikalar yanında, yeni şehir çekirdekleri doğmuş, ya da yeni şehir
yerleşmesi alanları belirmiştir. Bu gibi yerler köylerden şehirlere çalınmaya
gelenlerle kısa zamandadolmuş, yeni şehir bölümleri hızla büyüyerek birbiriyle
kaynaşmıştır. 'Yeni şehir bölümlerinde sokaka ve caddeler, eskilerine göre daha
geniş) (İr. Parklar, yeşil alanlar, meydanlar çoktur, (Şehir çekirdeği. Şehir,
City).
YER Yeryüzünde bir alan.
YER ADLARI Yerleşme yerleri (b. bk). ile
tarla, bağ, bahçe, dağ, vadi, dere. ırmak, deniz, ada, bölge, ülke gibi
yerlerin adları. Yer adları araştırmalarına toponimi ve toponomastik denir.
Toponomasiik, dil biliminin bir dalı olup, yer adlarının Önemini, doğuşunu,
yayılışını araştırır ve inceler. Bu araştırmalarla coğrafyanın, yerleşme
tarİhİ'nin, etnolojinin bir yardımcısı durumun f da bulunur.
YER ADLARI BİLGİSİ Coğrafyanın bir yardımcısı olup,
yerleşme yeri adlarından bölge, yöre adlarından ve başka yer adlarından
faydalanarak yerleşmelerin doğduğu, geliştiği cağların bulunmasına, o zamanki
yörenin durumunu belirtmeye, burada yerleşenlerin nerelerden gelmiş olduğunu
göstermeye çalışır, (Yer adlan).
YER BİÇİMİ Yerşekli, Avarız.
YER DEĞİŞTİRME Bir cismin
son konumuyla, ilk konumu arasındaki yönlü uzaklık.
YER DEPREMİ Deprem.
YER DÜZENLEMESİ Yer plancılığı.
YER EKSENİ Gök ekseni içinde bulunan ve
yer yuvarlağının döndüğü eksen. Gök ekseni tutulma düzlemiyle 66,5 lik bir açı
yaptığından, yer ekseni de tutulma düzlemi ile 66,5 kadar olan açıyı gösterir.
Yerin ekseninin bu eğimli duruşu, yer yuvarlağı güneşin etrafında dönerken
etkisini belli eder. Bu durumdan türlü iklim olayları, mevsimler doğmuştur.
YER GÖÇMESİ Göçüntü.
YER GÖÇÜNTÜSÜ Göçme.
YER ISISI YERİN
İÇİNDEKİ ISI. Bu
ısının neden ileri geldiği üzerinde durulmuştur. Bir düşünceye göre yerin
içindeki bu ısı, yer yuvarlağının İlk durumu olan ve güneşten ayrılmış kızgın
bir bulutsu cisimden (nebüloz) arta kalmıştır.
YER SARSINTISI Deprem
YER YÖRÜNGESİ Yeryuvadağının güneşin etrafında
dolaşırken geçtiği yol. Yeryuvarlağı, güneş çevresinde 365 gün kadar bir
zamanda büyük bir elips çizer. Yeryuvarlağı, odaklarından birinde güneşin
bulunduğu bir elips yörüngesi üzerinde yürür. Bu, yerin yörüngesidir. Bu dolaşma
zamanına bir yıl denir. (Günöte, Günberi).
YERALTI Toprağın altındaki
yer.
YERELTMEK Bir coğrafya olayını bir yer
de belirtmek. Böylece bir olayın coğrafi dağılışını belirtmeye çalışmak. Bir
olayı, bir yere bağlamak.
YERİN İÇİ Yer yuvarlağının dıştan İçe çeşitli
kat kat kabuklardan yapılı olduğu temeline dayanan bölünüşü. Yerin İçi Üzerine
ileri sürülmüş çeşitli görüşler varsa da bunlar orasında en çok görüleni
aşağıda söylenendirYerin en dış katı yer kabuğudur . Bunun altında sima denilen
daha ağır bir kat vardır. Daha altta ağırlığı gittikçe artan türlü katlar
vardır ki, çekirdek bölümünde ağır küre bulunmaktadır.
YERİN KUTUPLARI Yer
yuvarlağının ekseninin, yerin yüzündeki yerleri. Bunlardan biri ku . zty kulüp
noktası, ötekisi güney kutup noktası'dır, (Enlem, Boylam, Yer ekseni).
YERİN YOĞUNLUĞU Yer yuvarlağının
bütünü gözönüne alınarak elde edilen 5,5 değerindeki yoğunluk Bu değerden şu
anlaşılır Yer yuvarlağı kütlesi, aynı büyüklükteki bir su yuvarının 5 kat
fazlasıdır. Yer yuvarlağının bu yoğunluğu, dibe doğru türlü yer katlarının
yoğunluğunun artması ile ilgilidir. Gerçekten yer yuvarlağının en üst katı olan
ası yer kabuğunun yoğunluğu 2,7, bunun altındaki katın yoğunluğu 34, daha
derinlerdeki yoğunluklar 56, çekirdek bölümünde 8 den çoktur. Bunların ortalama
değeri 5,5 tutmaktadır ki, bunt yerin yoğunluğu denilmiştir, (Yer yuvarlağı).
YERİNDEN KOPMA "Yer
kabuğunun tabakalarının türlü kımıldanışlarla yerimden oynamış, duruşları
bozulmuş olması. Yerinden oynamalarda kopmaların, ayrılmaların belirdiği yüzeye
'yerinden oynama yüzeyi"" (dislokayon sathı) denir. Bunun
yeryüzündeki kesilme yerine yerinden oynama çizgisi (dislokasyon hattı) adı
verilir. Yer kabuğunun tabakalarının, kayalarının, daha geniş durumu ile bir
bölümünün verinden oynaması, ya yeryüzüne teğet şeklinde olur, ya doa yer
yuvarlağının yan çapının uzanış yönünde olarak dikine olur. Birinci durumda,
yatay olarak buruşturucu sıkıştırıcı şekilde yandan olan basınçlar çok artar.
Böylece de kıvrılma , aşma yatay kayma belirir. Dikine olan yerinden
oynamalarda ise çekilmeler, yırtılmalar, yarılmalar olarak bükülme kırılma
doğar. Araştırıcıların kimisi bu İki türlü yerinden oynama olayını birbirinden
iyice ayırmak istemiş, kimisi de bunların birbirinden kesin sınırlarla ayırt
edilmesinin güçlüğünü ileri sürmüşlerdir, (Deprem, Dislokasyon)."
YERİNDEN OYNAMA DEPREMİ Tabakaların
kırılması, kıvrılması gibi yerinden oynama olaylarının etkisiyle beliren yer
sarsıntıları. Böyle depremlerde sarsıntı yerleri bu oynama yerlerine bağlıdır.
Çöküntü yerleri, genç kıvrılma bölgeleri böyle sarsıntı yerleridir, (Deprem).
YERİNDEN OYNAMIŞ DURUŞ "Yerinden
oynamış bulunan tabakalar için kullanılan kelime. Sözgelişi, ""Kuzey
Anadolu'da birçok tabakalar yerinden oynamıştır"" denildiğinde, bu
tabakaların diılolce olmuş bulunduğu düşünülür, (Yerinden oynama)."
YERKABUĞU Yer yuvarlağını çepçevre
kuşatan taştan bir küre. Geniş okyanuslar yer kabuğunun çukurluklarıdır.
Karalar bu kabuğun deniz üstünde bulunan bölümleridir. Yerkabuğunun çok
derinlikleri, deprem dalgaları ve başka yollarla incelenmeye çalışılmıştır.
Derinlere inildikçe yoğunluk, sıcaklık artmaktadır. Yerkabuğu 60 120 km. kadar
derinliklere uzanan kattır. Bu katla silisyum ile alüminyum çok yer tuttuğu
için sial denir. Burası yer katlarının en yeğnisi (hafif olanı) dir.
YERKABUĞU OYNAMALARI Yer kabuğunun
türlü olaylarla yer yer oynaması, (Yerinden oynama. Deprem, Yerkabuğu
yaylanması. Dağ oluşu).
YERKABUĞU YAYLANMASI Yerkabuğunun yaylanırcasına
olan oynayışları Yerkabuğu yaylanmaları, son derece ağır olur. Bu yaylanmalarla
geniş Ölçülü yassı yükselmeler, yayvan çökmeler belirir. Yaylanmaların, çoğunca
İyice belli bir ekseni bulunmaz. Yaylanmalar sırasında tabakaların duruşunun
bozulmasından çok, bu kımıldanışlar birbirinden pek uzak yerlerdeki yükselme vealçalmalarla
belli olur. Bu Özelliklerinden ötürü, yerkabuğunun böyle kımıldanışlarını bir
yayın kırılmaksızın eğilebilmesine benzetmek mümkündür, (Esneklik). Nasıl ki
yay belirli bir yere kadarkırılmadan esneklik gösterebiliyorsa, yerkabuğunun bu
geniş ölçü lü kımıldanışları da belirli bir yere kadar esneklik gösteriyor,
yaylanıyor. Bundan Ötürü buna yerkabuğu yaylanması denilebilmektedir. Nasıl ki,
dağ oluşu sırasında kemerler ,tekneler oluşmuş ise, yerkabuğu yaylanmaları
sırasında da, geniş eşikler (jeoantiklinal), geniş tekneler (jeosenklinal)
doğmuştur.
YERLEME Yerelime.
YERLEMEK Yereltmek.
YERLEŞİK Köyde, kentte, şehirde,
çiftlikte, vahada yer leşmiş insanlar. Bunun tersi göçebe dir. Yerleşik
insanlar, bulundukları yerlerde ekin ekerek, meyvecilik yaparak, pamuk ve başka
bitkiler yetiştirerek, hayvan besleyerek, el sanatlar yaparak, fabrika
işleterek geçinirler. Bunlar, sürülerine otlak ariyan göçe ' beler gibi yer
değiştirmezler. Yerleşik insanlar evlerde otururlar, (Yerleştirmek, Yerleşme
coğrafyası. Yerleşme bilgisi. Yerleşme yeri adları. Ev).
YERLEŞİK YERLER Yerkabuğunun
çok eski çağlarından beri iyice pekleşerek yerine oturmuş, oynaklığı kalmamış,
yerleşmiş bölümleri. Yerleşik yerler, yeryüzünün en eski arazi parçalarıdır.
Buraları yerkabuğunun kırılgan yerleridir. Böyle yerler çok uzun zaman aşın
maya uğramıştır. Sibirya, Kanada, Saltık Kalkanı bunlardandır, (Oynak yerler.
Kalkan).
YERLEŞİKLİK Yerkabuğunun
pekişerek yerine oturmuş, yerleşmiş, artık oynamaz olmuş yerleri. Bunun tersi,
oynaklıktır.
YERLEŞİLMEMİŞ BÖLGE Yeryüzünün
yerleşilmemiş yerleri. Kulüp bölgeleri, çöl bölgeleri gibi. Bunun tersi
yerleşilmiş bölgedir. Yerleşilmemiş yerler, sade bu iki alan değildir. Üzerinde
İnsan bulunmayan adalar, yüksek dağlar, bataklıklar, insanın sokulamadığı balta
girmemiş ormanlar da birer yerleşilmemiş yerdir. Böylece yerleşilmiş yerler
ortasında da yerleşilmemiş yerler vardır.
YERLEŞİLMİŞ BÖLGE Yeryüzünün
yaşanabilir, yerleşilmiş bölgeleri. Bunun tersi yerleşilmemiş bölgedir.
İnsanların yerleştiği yerler, ekonomi bakımından faydalandıkları yerlerden daha
dardır. Çünkü avcılık, balıkçılık, toplayıcılık şeklindeki faydalanmalarda
insan, bir yerden alacağım alıp, oradan uzaklaşmıştır. Bundan başka yüksek
dağlarda hayvan otlatmaları için faydalanılmak üzere geçici olarak ve kısa bir
zaman için oturulan yerler (Yaylacılık) olmuştur. Böylece yerleşilmiş yerler,
artsız arasız uzanan bölgeler değildir. Ara yerlerde yerleşilmemiş, yerleşmeye
engel olmuş alanlar bulunmuştur Yüksek dağlar, ıssız adalar, bataklıklar, balta
girmemiş ormanlar gibi. Dar anlamıyla yerleşilmiş bölgeler, 149 milyon Km.
tutan karaların 102 milyon Km.; sini tutar. 47 milyon Kmlik yer yerleşilmemiş
olan kutuplara, çöllere düşer. Yerleşilmiş bölgeler ortasındaki yerleşilmiş
yerler de bu 102 milyon Km. den çıkarılırsa, yerleşilmiş yer tutarı 90 milyon
Km. ye düşer.
YERLEŞİM COĞRAFYASI Yerleşik,
Yerleştirmek, Yerleşme bilgisi.
YERLEŞME BİLGİSİ İnsan
yerleşmesinin bilgisi, (Yerleşme). Bu bilgi içinde yerleşmenin .. ki görünüşü,
dağılış tarzı, yeri, biçimi, büyüklüğü, işleyişi üzerinde duran yerleşme
coğrafyasıyla ilgilenen yerleşme tarihi, tarihten Önceki ve tarih
başlangıçlarındaki kuruluş ve gelişmeleri araştıran yerleşme arkeolojisi,
yerleşme yerlerinin harap ve yok olması araştırmaları, geçinme ve toplu yaşama
yönlerinden araştırmalar vardır, (Yerleşik, Yerleştirme, Yerleşme yeri adları,
Toponimi).
YERLEŞME COĞRAFYASI İnsanın
oturduğu, barındığı yerlerle bunların kurulduğu yer arasındaki ilgiyi araştıran
bir coğrafya kolu . Bu ilgi sayı ve yapı tarzı, yanyana bulunuş şekli, eskiliği
gibi yönler olabilir, (Yerleşme, Yerleşme bilgisi. Yerleşme yeri adları).
YERLEŞME YERİ ADLARI "Köy,
çiftlik, kom, kent, şehir gibi insanların yerleşmiş bulunduğu yerlerin adları.
Bunlar bir kılavuzda gösterilmiştir. Yurdumuzun yerleşme yerler? için iki büyük
ciltlik ""yerleşme yerleri kılavuzu (meskûn yerler klavuzu) vardır,
(Yer adları, Toponimi. Yerleşme coğrafyası)."
YERLEŞTİRMEK Bir
bölgede, bir yörede ev, çatışma yeri sağlıyarak yerleşmek, (Yerleşme
coğrafyası, Yerleşme bilgisi)
YERLİ Bir yerde doğmuş, büyümüş
ürenıiş, sözgelişi yeril halk, bir ülkede doğmuş, orada yaşamış kimselerdir,
Otokton, Yabancı).
YERLİ KAYA Anakaya.
YERLİ KAYA GÖLLERİ Göl çanağının
çeşitli nedenlerle ana kaya üzerinde
oluşturduğu göllerdir. Göl çanağını oluşturan etkene göre 4 gruba
ayrılır.
YERÖTE "Dar anlamıyla,
şehir ve kent arasında yeni bir denkleşme yapan yerleşme şekli üzerindeki
düzenlemeler. Türlü yönlerden, bu arada endüstri bakımından gelişmiş kalabalık
ülkelerde şehirlerle kentler arasındaki sınır belirsizleşmeye doğru gitmiştir.
Şehirle kent (kasaba) birbirine yaklaşmıştır. İşte bununla İlgili olarak
şehirciligi, bölge plancılığını ilgilendiren işler kendini göstermiştir. ,
Geniş anlamıyla alınırsa, yer plancılığı terimi Almanca Raumplanung kelimesinin
dilimizdeki karşılığıdır. Bu Almanca kelime, teknik kaynaklarda çok geçen geniş
anlamlı bir kavramdır. Bu kavram, bir ev yeri kadar olan ufak bir yerden,
bölgeye, ülkelere kadar olan düzenlemeleri içine alır. Bu kelimenin başka
dillere tam Çevrilmesi güçtür. Sözgelişi İngilizcede bunun karşılığı
""country regional town village planning"" şeklinde uzun
olarak kullanıldığı olur ki anlamı, ülkebölgeşehirköy planlaması demektir.
Dilimizdeki yer plancılığı bu Almanca kelimenin karşılığını güzel vermektedir."
YERŞEKLİ Yeryüzünün kabarıklık, çukurluk
biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki biçimleri. Dağ, bir yerşeklidir. Tepe,
çanak .ova, doruk, boyun, birer yerşeklidir. Denizden yüksekliğine, bulunduğu
yerdeki başka kabartı ve çukur yerle ilgisine göre türlü yerşekilleri vardır.
Yerşekillerinin her birinin yapısı ayrı olduğu gibi, bunları oluşturan güçler
ve olaylar da ayrı ayrıdır. Dış görünüşleri bakımından biribirine çok benziyen
yerşekilleri, gerçekte biriblrinden ayrı olaylarla doğmuştur. Sözgelişi düden,
obruk, buzyalağı, devkazanı, yamkcukur birer çukur şekildir. Fakat bunların
herbiri ayrı ayrı olaylardan doğmuştur. Yerşekilferinin kimisi büyük
şekillerdir Ova, dağ, yayla gibi. Kimisi ise, küçük şekillerdir Yarıntı, oyuk,
çanak, tepe, basamak gibi. Ana çizgileriyle yeryüzündeki, bütün şekilleri yani
yerşekillerini iki bölümde toplamak mümkündür Çukur şekiller, yarıntı, vadi,
oyuk, çanak. İn, ova, teknedir. Kabarık şekiller, basamak, tepe, dağdır.
YERŞEKLİ ÇÖZÜMLEMESİ Dış olaylar
ve morfolojik olaylar topluluğunun yardımı ile yerkabuğu oynamalarını
göstermeye yarayan bir araştırma yolu. Karalardaki çok çeşitli yerşekillerinin
doğuşu, iç ve dış güçlerin karşılıklı durumlarının ve birbirlerine olan
etkilerinin İncelenmesine dayanarak açıklanır. Dıştan gelen güçler,
yerşekillerinİ yıpratır, içten gelen güçler, yerşekillerinin ana yapılarını
doğurur. Böylece, yeryüzünde birbirinin tersi yönünde İşleyen İki gücün
karşıladığı bir alan vardır ki, bu da yeryüzünün biçimleridir. Bütün bu
karşılıklı etkilerle İlgili olarak bir yanda kabarık yerlerdeki aşınmalardan
doğmuş yontulmuş yeryüzü biçimleri, öle yanda aynı zamanda oluşmuş birikme
alanları (korrelat birikme alanları) belirmiştir. İşte dış olaylar, iç olaylar
ve morfolojik olaylar topluluğu olarak görülen üç değer, çözülmesi gereken, bir
denklemdir ki, bunun bilinmeyeni ve doğrudan doğruya görülemeyen iç olaylardır.
Öteki İkisinin yardım ile (dış olaylar, morfolojik şekiller topluluğu) iç
olaylar da tesbit edilir, İşte yerşekli çözümlemesi yani morfolojik analiz
budur.
YERŞEKLİ TERSELMESİ Aşınmalar
yüzünden jeolojik bir oluşma sırasında doğmuş bulunan çukur bir yerin kabartı
durumuna gelmesi, ya da kabartı biçimindeki yerin çukur bir yer biçimine yer
vermesi olayı. Sözgelişi kıvrılma ile belirmiş bulunan bir kemerin bir yer
kabartısını karşılaması beklenir. İlkin bu böyledir. Fakat sürekli aşınmalar
yüzünden burası yontularak alçalır, bunun yanındaki tekne önce çukurda iken
buraya göre daha yüksekte kalır. İşte bu ters durumdan Ötürü böyle şekillerin
belirmesine yol açan olaylara terselme ya da yerşekli terselmesi denir.
YERYUVARLAĞI Güneş
dizgesinin 9 yıldızından biri ve güneşe üçüncü uzaklıkta olanı. Yer yuvarlağı
da bu 9 yıldız gibi bir gezegendir. Yeryuvarlağını havaküre kuşatır.
Yeryuvarlağı, 34 milyar yıl Önce güneşten ayrılan bir bulutsu cisimden
(nebülöz) oluşmuştur. Yeryuvarlağı ile başka gök cisimleri arasında sıkı bir
ilgi vardır. Hele güneş ve ay İle yeryuvarlağı arasındaki ilgi çok sıkıdır. Bu
ilgi bunların çekimlerinde belli olur (Gelgit). Güneş ışınlarının yeryüzü
üzerine etkisi pek büyüktür, (İklim, Hava, Sıcaklık).
YERYÜZÜ 1 — En dar anlamıyla,
kıraların yüzü. Karalan çeviren sığdeniz dipleri karadan sayılmak üzere, engin
denizler dışında kalan, çok çeşitli kabartı ve çukur yerleri, akarsulan, golleri,
bitki örtüsü. İnsan ve onun işlerinin toplandığı yüzey. Burası katı
yeryüzü'dür.<br>2 —Daha geniş anlamıyla havakürenin yeryuvarlağına
değdiği her yerdeki sınır yüzeyi.<br>3 — En geniş anlamı İle insanın
yasadığı, çalıştığı alan olan ve bir çok doğal, beşeri olayları kendinde
toplamış bulunan havaküre, suküre, taşküre ve canlılar küresinin biribirine en
çok yanaştığı yer. Burası bunun için coğrafi yeryüzü diye anılır. Böyle bir
yüzey, üç boyutlu bir yerdir. Hem eni, hem boyu, hem de yükseklik ve derinlik
değeri vardır, (Yeryuvarlağı).
YERYÜZÜ BİÇİMLERİ Yerşekilleri.
YERYÜZÜ SULARI Yeryüzünün
karalar bölümünde yüze çıkmış ya da yüzde birikmiş sular. Bunlar akarsular,
göller, bataklıklardır.
YEŞİL KALAN AĞAÇLAR Yapraklarını
dökmeden bütün yıl boyunca yeşil duran ağaçlar. Bu türlü ağaçlar, özellikle
sıcak kuşağın yağmur ormanlarında ve Akdeniz bölgesinde görülür,
YETME GÜCÜ Belirli bir bölgede, türlü
varlıkların, orada yaşayan kimselerin geçinmelerine yelme değeri. Yelme gücü,
optimum değere göre, en yüksek geçim değerine göre hesaplanır. Bu
hesaplamalarla küçük bölgeler, ülkeler için olduğu kadar, dünyanın da ne kadar
nüfusu beslemeye gücü yetebileceği kestirilmeye çalışılır. Nüfusu beslemeye
yetme gücü, önceleri coğrafyanın bir konusu olarak göz önüne alınmıştı. Daha,
1754 te. dünyanın besleyebileceği nüfus sayısının 3 milyar kişi olduğu İleri
sürülmüş, sonraları bu değerin 1015 milyar kişi olabileceği üzerinde de
durulmuştur. Bir bölgenin nüfusa yetme gücünün bilinmesi, türlü ülkelerde başta
gelen işlerden biri olmuştur. Öyle endüstri ülkeleri vardır ki, buralarda nüfus
çokluğu .pek ileriye gitmiştir.Yetme gücü, şu olaylarla ilgilidir Doğal
olaylar, türlü varlıkların bulunması ve işletilme derecesi, yaşama seviyesi ve
toplum ahlakı, başka bölgelerle olan ekonomik bağlantılar, (Nüfus, Göç, Dışa
göç).
YIĞINAK Menderes büklümleri
yaparak akan bir ırmağın, su yatağına doğru az eğimli uzanan aluviyon
yığılmalarına yer veren '. yakası. Yığınak kıyı biçimi bakımından dışbükey bir
uzanış gösterir. Burası ırmak yatağına doğru gittikçe alçalan yassı bir burun
biçimindedir, (Carpak).
YIĞINTI DAĞLARI Yeryüzünde
yığılmalardan doğmuş bütün kabartı ; lar. Yanardağlar birer yığıntı dağıdır.
YIĞINTI KIYILAN Birikinti
kıyısı
YIL Güneşin görünen yıllık
hareketinde seçilen herhangi bir noktaya göre ard arda iki geçişi arasındaki
zaman. Yeryuvarlağının güneş çevresinde dolanması için geçen zaman. Bu dolanma
sırasında mevsimler doğar. Bir yıl 12 ' ay sürer. Bir yıl 365 gün, 6 saatte
bütünlenir. Bu süreye adi yıl denir. Buna göre, yıl tam sayıda günlerden
meydana gelemiyor, demektir. Bu durum türlü güçlüklere yol açacağı için, bu gün
artığı gözönüne alınarak 3 yıl süresince Şubat ayı 28 gün sayılmıştır. Dördüncü
yılda ise Şubat 29 gün alınmışttr. Şubatın 29 gün çektiği yıllara arlık yıl
denir. 4 ile bölünebilen yıllar, artık yıl sayılır. Yeryuvarlağının uydusu olan
ayın Hareketleri de gözönüne alınarak yıl hesaplanmasında faydalanılmışım Bugün
de bu hesapla İlgili durumlar vardır. Bizde ay yılı (senei kameriye) temel
tutularak Ramazan, dini bayramlar, her yıl değişik olarak yılın türlü
günlerinde gelir, Ay yılı 29 gün 12 saat çeker.
YILDIRIM Elektrikle dolu bir
bulutun toprağa yaklaşması, sürtünmesi halinde bu bulut ile toprak, eşyalar,
evler, ağaçlar, hayvanlar, insanlar arasında elektrik boşalması olayı. Yerin
özelliği, eşyanın biçimi ve duruşu ile yıldırım düşmesi arasında ilgi vardır.
Sözgelişi, maden ocaklarının bulunduğu yerler, yüksek yapılar, büyük ağaçlar
düz ve her yanı çıplak yerden geçen İnsanlar, hayvanlar yıldırımı kendi üzerine
çeker. Yıldırım düşmesi, yıldırımla çarpılma olaylarının sık sık İşitilmesi
bundandır. Kimi yerde, yaylalarda yıldırım düşmesi yüzünden otlamakta olan
davar sürüleri yok olur. Şehirleri, yerleşme yerlerini, yıldırım düşmesinden
korumak için yıldırımsavarlardan faydalanılır. Ancak her yere adım başında
yıldırımsavar koymak güçtür. Böyle yerlerde yıldırımdan korunmak için iri
ağaçların, madenle ilgili yerlerin yanına yaklaşmamaya çalışmalıdır.
YILDIRIMSAVAR Evleri,
yerleş, me yerlerini, insanları, yıldırım düşmesinden koruyan araç. Yıldırımın
doğurabileceği yıkımları önlemek için onu zararsız bir duruma getirmek, onu
savmak gerekmiştir. Bundan ötürü dilimizde bu araca yıldırımsavar denilmiştir.
Nasıl ki, uçaksavarlar da, başka tehlikeyi savarlar. Yıldırımsavar 1752 de
Benjamin Franklin tarafından bulunmuştur. Bu buluşun temeli, yıldırım
düşmesinin bir elektrik olayı olduğuna dayanır, (Çakım, Şimşek, Gök gürlemesi,
Yıldırım).
YILDIZ Geceleri gökte görülen ışıklı
cisimlerden her biri Bu yıldızlardan kimisi durağan, kimisi gezegendir. Güneş
bir yıldızdır. Bir durağan yıldızdır. Gezegenler, durağanlar gibi ışıklı
değildir. Bunların da parlak görünmeleri, kendilerine vuran güneş ışığı ile
aydınlanarak çevrelerine ışık vermelerindendir.
YILDIZ BİLİMİ Astronomi
YILDIZ GÜNÜ Bir yıldızın
mecidiyenden İki üst geçişi arasında geçen zaman.Yıldız günü, gökte güneşin
görünen yörüngesi olan, tutulma çemberinin gök ekvatorunu kestiği iki noktadan
birincisinin, yani ilkbahar noktasının meridyen üzerinden geçmesi ile başlar.
Bir yıldız günü, 23 saat 56 dakika sürer. Yıldız günü, güneş gününden 4 dakika
kısadır. Bu değer bir yıl içinde bir gün kadar fark ettirir, (Güneş günü. Yerel
saat. Saat dilimleri).
YILDIZ HARİTALARI Gök'ün çizilmiş haritaları. Bu
haritalarda çok sönük yıldızlar da görülebilir.
YILDIZ UZANIŞI Akarsuların
dağlık bir yerden çevreye doğru türlü yönlere uzanışı, bir şehrin türlü
bölümlerinin, her yana doğru uzanışı gibi olaylar İçin, yıldıza benzetilerek
belirtilmesine yarayan kelime.
YILDIZ YORUMCULUĞU Yıldızların
hükümleri bilgisi Başka bir sözle yeryüzündeki bütün olayların, bu arada en çok
İnsan kaderinin, gök cisimlerinin özel karakterlerine, karşılıklı durumlarına,
hareketlerine bağlı olduğu inancına dayanarak, yer. de olacak olayları önceden
kestirme İşi yıldız yorumculuğu (astroloji) dur. Bu düşünceye göre felsefede
bir küçük alem (mikrokosmos) sayılan İnsan, büyük alem (makrokosmos) ile olan
ilgisi sebebiyle yıldızların etkisi altındadır. Yıldızların etkileri İse, özel
durumlarına ve başka yıldızların durumlarına göre değişir. Bu arada 12 burcun
ayrı ayrı ve dört tane üçgen içinde üçlü topluluklar olarak kendilerine göre
özellikleri vardır. Bunun gibi ay tutulması güneş tutulması çemberleri de
erkekler, dişiler, aydınlıklar, karanlıklar, renkliler, dumanlılar, boşlar,
saadet artıranlar gibi bir takım bölümlere ayrılmıştır. Burç bölgeleri'nin
belli yerlerinin güneş, ay ve beş gezegenle olan İlgileri de Önemli
görülmüştür, (Yıldız, Astronomi).
YILDIZ YÖRÜNGE Bir
yıldızın yörüngesi, (Yer yörüngesi).
YILLIK Belirli konular için yıldan yıla çıkan
kitap. İstatistik yıllığı gibi
YILLIK EŞSICAKHK EĞRİLERİ Yıllık
sıcaklık ortalamalarının geçtiği eşsıcakhk eğrileri, (Eşsıcakhk eğrisi)
YILLIK ORTALAMA Aylık
ortalamaların 12 ye bölünme; sinden çıkan ortalama.
YILLIK OYNAMA Sıcaklık
farkı, Sıcaklık).
YIPRAK DÖKEN ORMAN Yılın
elverişsiz aylarında yapraklarım döken ağaçların çokça yer tuttuğu ormanlar,
(Yaprak, Yapraklı ağaçlar. Yaprak dökümü).
YIPRANMA ŞEKİLLERİ Sıcaklık,
hava, su ve canlılar gibi güçlerin sürekli olarak yeryüzünde işlemeleriyle
yerin biçimlerini aşındırmaları, taşımaları olayı. (Aşınma).
YIPRANNIŞ BİÇİMLERİ İç
güçlerin ortaya koyduğu ilk biçimlerin, türlü dış güçlerle aşınmasından doğmuş
şekiller, (Yapı biçimleri. Yıpranma şekilleri. Aşınma).
Z HARFİ
ZAHİRE : Depolanmış tahıl.
ZAMAI SANİ : İkinci çağ
ZAMANI RABİ : dördüncü çağ
ZAMANI EVVEL: Birinci
cağ
ZAMANI SALİS : üçüncü
çağ
ZAN : Kuşak.
ZEHİRLİ NEBAT: ağılı bitkiler.
ZELZELE :Yerkabuğunun içten gelen etkilerle sarsılması titremesi olayına verilen
deprem adının eskiden kullanılmış şekli.bu kelime,arapçadan günümüze geçmedir
ve sarsıntı anlamına gelir.
ZELZELE MINTAKASI : Deprem bölgesi.:
ZEMHERİ : Karakış.
ZER’İYAT SAHASI : Ekim alanı.
ZEVAL Öğle.
ZIMPARA TAŞI : Çok
sert alüminyum kristallerden oluşan ve parlatıcı ya da aşındırıcı olarak
kullanılan kayaç.
ZİBİL : Gübre.
ZİNCİRLEME REAKSİYON: Çekirdek
parçalanması sırasında kontrol altında gerçekleşen tepkimelerin tümü.
ZİRAAT Tarım.
ZİRAAT AMELESİ Tarım
işçisi ırgat)
ZİRVE Doruk.
ZİRVE EŞKALİ Doruk biçimleri.
ZİRVEİ CİBAL Dağ doruğu.
ZİRVELER SEVİYESİ Doruk katı.
ZİYA Işık.
ZİYAİ MÜNTESİR Yayınık
şık
ZİYAİ ŞEMS Güneş ışığı, Gün ışığı.
ZON Yer, alan, saha, bölge.
ZOOCOĞRAFYA Hayvan coğrafyası.
ZOOLOJİ Hayvanlari bütün yönleriyle inceleyen bilim dali
ZORLANMIŞ YÖRE Bakıma yer verilmeden sadece varlıklarından faydalanılan
yöre. Sözgelişi, bir tarlaya her yıl ekin ekilir de arada sıra da olsun toprak
gübrelenmezse, o tarla zorlanmış olur. Henüz iyice büyümemiş ağaçlar, ölçüsüz
kesilirse, veya bu kesilen ağaçcıkların yerine yenileri dikilmezse, o orman
zorlanmış demektir. Bir maden işletmsin de sadece en çok ve kısa yoldan gelir
getiren bol madenli parçalar seçilip alınır da, geri yanı bir yana atılırsa,
böyle bir yerde yeraltı zenginliği zorlanmış olur. Yollar, bir defa yapıldıktan
sonra uzun yıllar bakılmadan bırakılırsa, böyle bir yerde yol zorlanmış olur,
yine böyle bir yerde insan gücünden ve yapıcılığından her insanın yeteneğinden
yeni kabiliyetinden en iyi şekilde faydalanılmaz da, gelişigüzel bir çalışma
güdülürse, i san gücü zorlanmış olur.
ZORLANMIŞ YÖRELER gittikçe yoksullaşmış, doğal varlıkları gittikçe
verimsizleşmiş yerlerdir. Işlenmiş yöre, Doğal yöre, Yöre, işleme coğrafyası,
Yerleşme coğrafyası
ZÜHRE Çobanyıldızı, Çulpan
ZÜRRA Arapça bir kelime
olup ziraatle uğraşan kimseyi anlatır ki, dilimizde uzun zaman kullanılmış olan
bu kelimenin karşılığı, çiftçi’dir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder