13 Mayıs 2014 Salı

SÖZLÜK

                                                          
                                               A HARFİ

Abisal alan : Derin deniz ovası(-3000 ile -6000 m )
Ablasyon : Buzların eridiği ve buharlaştığı saha.
Ada : Deniz veye göl sularıyla çevrili küçük kara parçası.
Adacık : Çok küçük ada , üzerinde devamlı yerleşim bulunmayan.
Ada tepe (inselberg) : Düzlükler içinde yükselen tepeler.Aşınmadan arta kalan yükseltiler.
Ada yayı : Kara gövdesinin önünde sıralanan adalar. Ana kara ile aralarında bir kenar deniz yer alır.
Adyabatik : Hava kütlesi ile çevrilen sıcaklık alışverişi olmadan hava kütlesinin ısınması veya soğuması. Alçalıcı ve yükselici hava hareketlerinde bulunur.
Afel : Günöte . Güneş etrafında dönen bir uzay nesnesinin güneşe en uzak olduğu noktaya verilen ad.
Afotik Bölge : Işığın nüfuz etmediği göl ve denizlerdeki bölge.
Aglomera : Yanardağ püskürme maddeleri veya tortul parçalarından bileşik çimentolu konglomeralara verilen ad.
Akan yıldız: Meteorik.
Akarsu Sekisi : Bir akarsu yatağının her iki yakasında ve bugünkü yatağa göre daha yüksekte bulunan basamak biçimindeki eski vadi taban dolguları.
Akım (Debi) : Bir akar suyun , belli bir kesimde geçirdiği su miktarı. Akarsuyun, yıl içinde taşıdığı su miktarı.
Akife : Sutaşır.
Aklan (versant) : Bir ülke veya bölgedenin, denize doğru genel eğimi. Bir dağın eteğine doğru eğimi.
Akmaz : at nalı biçiminde ve menderesli bir akarsu yatağında ayrılarak artık su geçirmeyen gölcük.
Alçı taşı : jips.
Algı: Dikkatini bir şeye yöneltme.
Algılamak : Anlamak, idrak etmek.
Alize: Düzenli ve devamlı.
Alize Rüzgarları: Yıl boyunca esen devamlı rüzgarlardır.
Alkali: Kurak ve yarı kurak bölgelerde, yüzeyde bulunan sodyum karbonat, potasyum karbonat veya tuzdur. güçlü bir bazdır.
Alokton: Yer hareketleri ile oluştuğu yerden başka yerlere taşımış çeşitli kayaçlar.
Alp Dağlarının Oluşumu: Alp orojenezi. Mezozoik sonlarında başlayıp yakın bir geçmişte (yaklaşık 2,5 milyon yıl önce) sona eren en şiddetli dağ oluşumu.
Alp Triyası: Alp jeosenklinalinde çökelip yığılmış ve alp dağ oluşumu ile yüzeye çıkmış denizel fasiyes, kalın Triyas dönemine ait katmanlar.
Alpin Bitki: Ağaç yetişme sınırının üstündeki nemli ortamlarda yetişen otsu bitkiler.
Alivyal: Akarsuylar tarafından aşınan kil, kum, çakıl, meteryallerin suyun akış hızını yavaşlatması sonucu elverişli yerlere birikmesiyle meydana gelen tortular. Alüvyon ovalar oluşturur.
Amfibol: Kayaç yapısı mineral grubu.Kalsiyum , sodyum, magnezyum gibi minerallerden oluşur.
Amplitüd: Genlik.
Ana Kaya: Ayrışma olayından etkilenmemiş yüzeyde yada toprak altında bulunan kesim.
Andezit: Ankara taşı. and dağında çok bulunduğu için buna Andezit denmiştir.
Ankara Taşı: yüzey püskürük kayacıdır .Bazik de değildir. Orta tipte bir lavdır. asidik de değildir. Genelikle cam maddeli olup, bileşimi plajiyoklaz, amfibol, mika ve avgit minerallerinden oluşur.
Antisiklon: Hava basıncının 760 mm civa sütunundaki  veya 1033 mb üzerindeki basınç durumu.
Aphelin : Dünyanın güneşe en uzak olduğu (4 temmuz) tarihi içinde kullanılan kavram.Gün öte.
Arkeen: Prekampriyen 'in devirlerinden biri.
Asidik: Kimyasal birleşenlerden %60 ve daha fazla si02 bulunan magmatik kayaçlar .
Asit kayaçlar: %66 ve daha fazla silis içeren magmatik kayaç. silisli minerallerden kuvars, feldpat ve muskovit minerallerden oluşmuş magmatik kayaçlar.
Atık: İnsan faliyeti sonucu oluşan ve çevreye atılan, organik ve inorganik maddeler.
Atmosfer: Hava küre.Dünya yüzeyini saran gaz kütlesi.
Atol: Okyanus ve deniz sularının temiz ve sıcak olduğu ekvatoral bölgede mercanların iskeletlerinin yığılması ile oluşan ve çoğunlukla dairemsi şekildeki lagün.
Avgit: Kayaç yapısı mineraller grubu.
Ayrışma: Kimyasal reaksiyonların sonucu olarak  yeni minerallerin ve ürünlerin ortaya çıkmasına neden olan olay.
                                                                  B HARFİ



Bağıl Nem: Belli bir sıcaklıkta bir hava kütlesinde bulunan nem miktarının yüzde olarak ifadesi.
Bank: 1) Gel-git yataklarıyla kara arasındaki gel git etkileme alanıdır. 2)Üstündeki su derinliği 200 m den az denizaltı yükseltisi.
Barisfer: Ağır küre taşkürenin en iç kısmı.
Barkan: Batı Türkistan çöllerinde at nalı şeklinde veya hilal biçimindeki kumullara verilen at.
Başkalaşım: Yüksek sıcaklık ve yüksek basınç altında kayaçların mineral, yap ve dokularından birinin veya her üçünün birden değişmiş olması.
Batolit: Yer kabuğuna  sokulan asit magmanın  oluşturduğu çoğunlukla kubbe biçiminde büyük kütle.
Bazalt: Yer yüzünde hemen her yerde rastlanan, ağır ve koyu renkli bir lav kayacı.
Bel: dağların alçalarak geçit verdiği yer.
Beşeri Coğrafya: İnsan eseri çevreyi inceleyen coğrafya  ilmi ana bilim dalı. Nüfus,yerleşme ekonomik faaliyetler. başlıca bilim alanlarıdır.
Bilim: Geçerlilik ve kesinlik ifade eden uygulanabilirlik nitelikleri bulunan, sistemli ve yöntemli bilgiler topluluğudur.
Birikinti Konisi:  Dağlardan gelen akarsu ve sellerin taşıdığı malzemelerin dağın eteğindeki düzlüklere yığılması ile oluşan koni.
Biyojenik Çökel: Ölmüş canlı kalıntıları (fosil) içeren tortul.
Biyom: En büyük tür topluluğu.
Biyomas Enerji (biyoenerji): Organik maddelerin ayrışmasıyla açığa çıkan alkol metan gazından oluşan enerji.
Biyosfer: Canlılar küresi. Dünya ekosistemi.
Boğaz: 1) Keskin ve dik yamaçlı vadi. 2) iki deniz yada iki gölü birbirine bağlayan, iki kara ünitesi arasındaki dar suyolu geçidi.
Boreal Orman: Kuzey Amerika ve Avrasyada iğne yapraklı ağaçlardan oluşmuş soğuk ortamlarda yetişen orman.
Botanik: Bitki bilimi. Bu bilim dalı bitkilerin hüçre yapılarından üretimine kadar her türü fizyolojik ve hayatsal faaliyetlerini içerir.
Boylam: Kutupları birbirlerine birleştiren  ve başlangıç meridyenine göre derece,dakika ve saniye cinsinden ifade edilen çember.
Breş: Köşeleri yuvarlaklaşmış iri çakılların veya taşların doğal çimento ile bağlanması sonucu oluşmuş tortul kayaç.
Buharlaşma: Suyun sıvı durumdan gaz durumuna geçmesi.
Bulut: Yer kabuğu yüzeyi ile temas durumundan olmayan hava kürede asılı halde bulunan su damlacıkları buz kristalleri  topluluğu.
Bulutlu: Gökyüzünün, 6 ile 0,9' u bulutlarla örtülü ise böyle bir havaya bulutlu hava denir.
Bulutluluk: Bir hava durumu niteliğidir. Bu nitelik nefoskop veya nefometre delinen aletle ölçülür.
Buzul: Kristalleşmiş buz kütlesi.
Buzul Taş: Moren.
Buzyalağı: sirk.

                                                               C-Ç HARFİ



Camsı Yapı: Volkanizma esnasında lavların çok süratli bir şekilde soğuması dolayısıyla kristalleşmeye olanak olmaması sonucunda oluşan mikroskopla bakıldığında akında izleri görülen yapı.
Cepli Kıyı: Kıyı aşınım düzlüğünün genişlemesi böylece dalga  aşındırmasının, dolayısıyla falez gerilemesinin yavaşlaması nedeni ile falez dirençsiz kısımlar aşınarak hilal ve cep şeklinde girintileri kısımlar  ise bunlar arasında çıkıntıları, burunları oluştururlar. Böyle kıyı tipine cepli kıyı adı verilir.
Cezir: Gel-git.
Cıvalı Barometre: Üstü açık bir kaba daldırılmı, yukarı ucu kapalı bir çam borudur. Hava basıncı,  boruyu dolduran cıva sıvıyı dengede tutar. Hava basıncı azalıp çoğalınca cıva sutunuda alçalıp yükselir. Cıvalı barometre camdan yapıldığı ve hep duz durması gerektiği için her zaman kulanımı kolay değildir.
Coğrafi: Coğrafi ile ilgili.
Coğrafi Bölge: Taşıdığı belirli coğrafi özelikleri ile çevresinden ayrılan, kendi içinde benzerlik gösteren en geniş coğrafi birimidir. Coğrafi bölgelerin sınırları belirlenirken doğal koşular,sosyal ve ekeonomik üzelikler temel alınır.
Coğrafi Bölüm: Bir coğrafi bölge içinde doğal koşullar,sosyal ve ekonomik özellikler bakımından farklılık gösteren farklı gösteren küçük birimlerdir.
Coğrafi Konum: Yer yüzündeki herhangi bir alanın bulunduğu yere, o alanın coğrafi konumu denir. Coğrafi konum, matematik ve özel konum olmak üzere iki şekilde ifade edilir.
Coğrafi Yeryüzü: Taş küre, su küre ve hava küre sınırları içinde  insanın faaliyet gösterdiği sahaya biyasferdir.
Coğrafya Eğtimi: 1) Coğrafya konularının  ilk ve orta öğretimdeki öğrenciler öğretilmesi. 2)Coğrafya eğtimcisi olarak yetiştirilmek üzere üniversitelerde coğrafyacı yetiştirilmesi. 3) Üniversitelerde coğrafya ilmi araştırmacısı yetiştirilmesi.
Coğrafya Öğretmeni: Coğrafya ders konularını öğreten meslek elemanıdır.
Coğrafyacı: 1) Coğrafya ilmi uzmanı, coğrafya araştırması yapan kimse .2) coğrafya öğretmeni.3) Coğrafyacılığı kendine meslek seçen kimse.
Cosmos: kozmos, kainat, evren ,sistem,uzay...
Cüruf: Dışık.Kömürler veya metalik maddelerin işlenmesi soncu arda kalandır.
Çağlayan: Bir akarsu yatağında suyun yüksekten döküldüğü yer.
Çakıltaşı: Genelde yuvarlak akarsu çakılarının doğal bir çimento maddesi yardımıyla yapılması sonucu oluşur.
Çakmaktaşı: Kahve renkli ve siyah renkli bir kuarsit olup, tebeşirli ve marınlı kalkerler içinde sıkça rastlanır.
Çavlan: Akarsu yatağının farlı aşınma sonucunda yumuşak kayaçların aşınarak sert kayaların çıktığı yerlerde veya akarsu yatağının geriye aşındırması sonucu eğim kırıklılığının olduğu yerlerde meydana gelir.
Çay: Irmaktan küçük, dereden büyük akarsu.
Çekirdek: Dünyanın yoğunluk ve ağırlık bakımından en ağır elementlerin bulunduğu bölümdür.
Çevre: İnsan ve diğer  canlıların  hayat boyunca etkileşimini sürdüğü dış ortamdır.
Çevre Bilimi:  Canlılar ve onları çevreleyen canlı ve cansız ortam arasındaki etkileşimi inceleyen bilim dalıdır.
Çığ:  Yüksek dağların dik yamaçlarının bir yerinden koparak ve yuvarlanarak büyüyen kar yığınıdır.
Çisenti:  Çise de denir. Çok ince damlacıklardan oluşan şiddeti az olan yağmur.
Çiy: Hava neminin, akşam veya gece serinliği ile çayır, yapraklar ve açıkta bırakılmış eşyalar üzerinde su damlacıkları biçiminde yoğuşması. Şebnem,oluşumu yönünden, kırağı ve kırç yağış şekillerine benzer. Ancak bunlar, ince buz kristalleri olduğu halde, şebnem veya çiy su damlacıkları biçiminde yoğunlaşır.
Çizgi(grafik) Ölçek: Harita üzerinde küçültme oranını çizgi grafiği üzerinde gösteren ölçek türüdür.
Çizgisel Hız:  Dairesel hareket yapan dünya üzerindeki bir noktanın bir zamanda eksen üzerindeki yer değiştirme hızıdır.Çizgisel hız dünyanın küreselliği nedeniyle ekvatorda en fazladır.Kutuplara doğru azalır.
Çökme Dolini: Yer altında bulunan mağara sistemlerinin tavanlarının incelerek çökmesi ile oluşan karstik şekillerdir.
Çöl: Yılık ortalama yağışın çok az olduğu (100-200 mm den az) günlük sıcaklık genliğinin fazla olduğu bitki örtüsü yönünden son derece zayıf, kurak sahalar.



                                                              D HARFİ



Dalga: Su kütlesinin, ardışık yükselme ve alçalması biçiminde beliren salınım hareketi.
Dalyan: Deniz, göl ve ırmaklarda kıyılara yakın yerlerde ağ ve kazıklarla oluşturulan büyük balık avlanma kapanları.
Damtaşı: Kayağan taşı. Kilin başkalaşımı sonucu oluşmuş, yaprak yaprak,tabak tabak sökülebilen ve bu nedenlerle de çatı örtü gereci olarak kullanıla bilen kayaç.
Debi: Akım
Deflasyon: Rürgarın aşındırıp savurması.
Delta:  Akarsuların deniz ve göllere ulaştıkları ağız çevresinde çökelttikleri , genellikle üçken biçimli alüvyal çökelti(alan)
Denizlerin Ortalama Derinliği: Denizlerin ortalama derinliği 4000 m dir. Dünyanın en derin yeri olan Mariana  Çukuru deniz seviyesinden 11 035 m derinliktedir.
Denüdasyon: Doğal erezyon, kara kütlesinin ayrışma kütle hareketleri vb ile aşınarak düzleşmesi ve buradan oluşan malzemelerin çukur alanlarında birikmesi.
Deprem: yer sarsıntısı. Yerin bir bölümünün esnek olan yapısını geçici bir süre yitirme ve buradan yayılan dalga grupları.
Dere: Çay dan küçük, suyu az boyu kısa olan akarsular.
Derin Deniz Çukurları: Sima üzerinde hareket eden kıtaların, birbirleriyle çarptıkları yerlerde  bulunur.
Derin Deniz Platformu: Kıta yamaçları ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür.
Detridik Maddeler: Sedimenter maddelerden olan kuvars tanecikleri, mika pulcukları ve kil parçacıkları.
Dışık: Ergitilmekte olan bir metal sıvının yüzeyinde toplanan kabarcıklı madde.
Dilatasyon: Genleşme. Bunun karşıtı büzülme olup gündüz- gece ve mevsimlik sıcaklık farklarından ileri gelir.
Diskordans: Bir tabaka sisteminin  diğer tabaka üzerinde uyumsuz bir şekilde oturduğu yüzey. Tabaka uyumsuzluğu dağ oluşumu ve tabakaların kıvrılması ile oluşur.
Diverjans: Hava kütlesinin merkezden çevreye doğru yayılması.
Diyorit: Birbirinden gözle kolayca ayrıla bilen açık ve koyu renkli minerallerden oluşan iç püskürük bir taştır.
Doğma: Doğruluğu gerçek olup olmadığını denenmeden tartışılıp irdelenmeden benimsenen esas kabul edilen iddia.
 Dokrit( öğreti) veya ideolojinin temeli yapılan görüş ve düşünce.
Doğmacılık: ileri sürülen düşünce ve görüşleri; eleştirmeden olduğu gibi kabul eden düşünce.
Doğal Bitki Örtüsü: İklim şartlarına göre, kendiliğinden yetişen bitkilerin oluşturduğu örtüye doğal bitki ortusu denir.
Dolin: Kalker platolar üzerinde görülen, oval şekili erime çukurluklarıdır.
Dolu: Küremsi şekillerde oluşmuş saydam buz parçaları.Bir yağış şekli olup genellikle yazları ve oraj yağışları ile birlikte görülür.
Donma: Suyun 0 derece ve daha düşük sıcaklık değerlerinde sıvı durumunda katı duruma geçmesi.
Doruk: Dağın en yüksek yerine doruk denir.
Drenaj: Suyun akıtılması, kurutulması.
Düden(su yutan) : Karstik alanlarda derin doğru inen suyun yutulduğu oluk.
Dünya Meteoroloji Örgütü: 1873 yılında kurulan Uluslararası Meteoroloji örgütünün BM tarafından geliştirilmesiyle 1949 yılında kurulmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü: BM uzmanlık alanlarından biri olup 1945'da kurulmuştur. Türkiye, 1945'de üyesi oluşmuştur.
Dünya: Yer,acun,Küre-i Arz. Bugünkü bilgilerimize göre canlı hayatı olan ve üzerinde insan yaşayan , Güneş sistemi gök adası gezegeni 2)Dünya diye tanımlanan gezegenin yüzeyi, yeryüzü,yerküre



                                                             E HARFİ


Ekinoks:Gün-tün(gündüz gece)eşitliği.
Ekliptik: Dünyanın güne etrafında dönerken gökküre üzerinde çizdiği yörünge. Epliktik düzleme ise bu yörüngeden geçen düzlem olup dünyanın yörünge düzlemine bilim alanı.
Ekoloji: İnsan ve diğer canlıların, birbiri ve çevreleriyle olan  ilişkilerini inceleyen bilim alanı.
Ekolojik Süksesyon: Yangın ve açmacılıkla bir sahadaki  vejetasyon tamamen tahrip edilmekten sonra veya su yüzeyine çıkmış sahada belli bitki ve hayvanların bir araya gelerek zamanla oluşturduğu topluluk.
Ekosistem: Yaşama birliği. Birbiriyle ilişkili canlı ve cansız öğlerinden oluşan ve öğeler arasında madde ve enerji dolaşımı ile kendisini besleyebilen işlevsel mekan bilimi.
Ekstrüzif Kayaçlar: Magmanın yüzeyde soğuması ile oluşan kayalar.
Ekvator: Dünyanın ekseninden dik olarak geçtiği kabul edilen en büyük daire.
Endemik Bitki: Doğal olarak belli bir bölge veya yere özgü bitki.Ya da bir sahada yeni yeni ortaya çıkan bitki türleri.
Enlem: Yer kürenin herhangi bir noktasından ekvator dairesine paralel olarak geçen çember.
Epirojenez: Karaların toptan alçalması ve yükselmesi olayıdır.
Epirojenik Hareketi:  Bir kütlenin bir bütün halinde yükselmesine yol açan yer hareketi.
Erg: Çöl topografyasında, kumullarla örtülü geniş kum örtüleri. Büyük sahrada erg, Lidya'da edeyen ve Batı Türkistan çöllerinde kum denir.
Erüpsiyon: Volkanik patlama, püskürme,indifa.
Etimoloji: Kelime kökö ilmi,köken ilmi
Etken: Etki yapan(Herşey). Tesir eden faktör.
Etkileşim: Karşılıklı etkileme süreci.
                                                         

                                                           F HARFİ


  FALEZ  Fransızca falais. Kelimesinden dilimize girerek iml yazılmış bir terim. Falez kelimesinin Türkçe karşılığı yar’dır. Falaise kelimesi Fransızcaya daha eski bir kelime olan falisa dimdik, sarp yer sözünden girmiştir. Falaise kelimesi, Fransa’da Normandiya ve Picardiya kıyılarında- ki 70 - 80 yüksek kıyılar için kullanılmıştır. Eğimin fazla olduğu kıyılarda dalga aşındırması Yalıyar Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiye’de, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir. ile ortaya çıkan dik kıyı. Yerine şim di yar terimi kullanılmaktadır.  Yar.
FARADAY          1 mol yani 6.1023tane elektronun taşıdığı yük olup 965000 kulonludur.
FARM  İngilizce bir kelime olup, çiftlik karşılığı kullanılır. Başlangıçta, kiralanarak faydalanıları geniş topraklar için bu ad kullanılır dı. Sonraları, ekilen, dikilen yerleri, yiyecek maddeleri yapan yerleri, yol ları, evleri, başka yapıları, çarşısı ile geniş bir işl.tm.,yerI olmuş bulunan yerlere Farm adı verilmiştir. Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinde bu türlü çiftlikler çoktur.
FASİYES          Aynı jeoloji devrinde oluş muş bir stratigrafik birliği meydana getiren taş ve tabakalarla bunların içindeki fosillerin bu tabakalara ver diği özelliği belirten terim. Bu terim 1840’ta Isviçreli jeolog Gressly ta rafından kullanılmıştır. Latince fa cies   dış görünüş, yüz, çehre de mektir. Tabakaların oluşma, birikme tortulanmasında çok çeşitlilik bulun duğu için fasiyes yani görünüş bakı mından da bunlarda büyük çeşitlilik vardır. Bu tabakalar, oluştukları yer de ve sırada, o yerdeki coğrafya olay larırıı ortaya koyma bakımından ya rarlı olurlar. Ancak, fasiyes terimi, çok geniş anlamlı, biraz da örtülü- dür mübhemdir. Bununla beraber, tabakaların oluştukları sıradaki yerel coğrafya şartlarını, olaylarını göste rebilirler. Bununla ilgili olarak kara fasiyesi, tatlı sulu göl fasiyesi, deniz fasiyesi vardır.
FATA MORGANA       Batı dillerinde Par çağda yanardağ püskürmeleri de geniş olmuştur. Kaledonya ve varistik kıvrımları bu çağda olmuştur. (Jeoloji çağları).
FAUNA Belirli bir yaşama alanında bulunan hayvan türlerinin tümü.
Faz         Faz, safha karşılığı kullanılmıştır. Bunun Türkçe karşılığı evre dir. Bileşim ve özellikleri her yerinde aynı olan belli sınırlar içerisindeki madde.
FAY       Türkçe’de fayın karşılığı kırık, kırılma dır. Dağ oluşum hareketleri sırasında yer kabuğunun kırılma alanları.Yerkabuğu hareketleri sırasında şiddetli yan basınç ve gerilme kuvvetleriyle blokların birbirine göre yer değiştirmesine fay denir.
FAY AÇISI          Dikey düzlem ile fay düzlemin yaptığı açıya fay açısı denir.
FAY ATIMI        Yükselen ve alçalan blok arasında beliren yükseklik farkına fay atımı denir.
FİUMARE           Kurak mevsimde kuru kalan sel yatağında sağnaklarla birdenbire coşan akarsu. Dilimizde bunun karşılığı sel  dir. Böyle bir akarsuyun kuru kalmış yerine sel yatağı denir.
FİYORD               Dar ve uzun, budaklı, oluk biçimli, içerisini deniz suları örtmüş, koylar, körfezler. Böyle yerlerde derin çanaklarla bunları birbirinden ayıran eşikler vardır. Fiyordlar dördüncü çağın buzulları altında kalmış yerlerde oluşmuştur.
FİYORD KIYI     Buzulların oluşturduğu U şeklindeki vadilerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
FİZİKİ COĞRAFYA         (Doğal coğrafya)
FİZİKSEL ÇÖZÜLME     Taşların fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme, taşları oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi bir değişikliğe neden olmaz.
FİZİKSEL DEĞİŞİM        Maddenin bileşiminde değişikliğe neden olmayan değişim.
FİZYOGRAFİ     Huxley tarafından ileri sürülmüş bir bilim adı olup, doğal coğrafyayı  karşılar.
FLORA Yeryüzünün belirli bölgelerin de, ya da denizlerinde, bir kara parçasında, ya da bir ülkede yetişen bütün bitkiler. Flora kelimesi Latince flos, floris = çiçek kelimesinden alınmış, bitki topluluğu anlamıyla bütün dillere girmiştir. (Bitki topluluğu).
FLORA BÖLGELERİ       Bitki topluluğu bölgeleri  (Bitki, Bitki coğrafyası).
FLUVİATİL EROSİON   Akarsu işlemesi.
FLUVİOGLÜSYAL ŞEKİLLER     Akarsubuzul şekilleri.
FLÜORESAN LAMBA  Cıva buharlı deşarj lambası.
FOLKLOR        İngilizce folklore kelimesinden alınarak birçok dillere girmiş olup, halk bilgisi anlamına gelir. Bilgide, türlü ülkelerde yaşayan insan topluluklarının yaşayışları, gelenekleri, görenekleri incelenir.
FORMASYON  Bir jeoloji devri içinde oluşmuş bulunan tabakalar dizisi, Trias formasyonu gibi. Bunların birbirine benzeyen özellikleri kendinde toplamış olanlarına formasyon grubu adı verilir. Sözgelişi, Trias, Jura, Kretase’nin üçü birden Mezozoik’i meydana getirir. Formasyon serilere ayrılır. Kretasenin aşağı, yukarı serileri gibi. Bunlar da katlara ayrı Sözgelişi, aşağı kretase Neocom ve Gault katlarına ayrılmıştır.
FORMÜL Sembol ve sayı kullanmak suretiyle bir maddenin bileşiminin ifadesi
FOSFAT Fosforik asit tuzu Gübre sanayinde kullanılır.
FOSİL   Eski canlıların jeolojik birikinti ve tortulanma yerleri içinde, özel olayların etkisiyle saklı kabilmiş olanlarına verilen ad. Canlıların, jeolojik oluşuklar  içinde olduğu biçimde, ya da bir bölümü olarak çürümemiş olmasına yardım eden etkilerin bütününe fosilleşme (canlıların taşlaşması) denir. (Fosilleşme, Taşlaşma).
FOSİL ADAM   Yeryuvarlağının geçmiş çağlarından kalma taşlaşmış insan biçimleri. Diluviyum  un başta gelen belirtilerinden biri, o çağda insanın da yaşamış olmasıdır. Bulunan insan fosillerinden anlaşıldığına göre, ilk insanlar Diluviyum başlangıcında yaşamıştır. Ancak bunların daha önce belirmiş olmaları üzerinde de durulmuştur. Çünkü, Diluviyumda yaşamış olan insanların, uzun gelişmeden sonra bu durumu almış oldukları düşünülmüştür, Bugüne dek bulunmuş olan taşlaşmış adamlar (fosil insanlar) içinde en eskileri Pithecanthropus erectus ile Homo Heidelber gensis’tir. Deha sonraları yenileri de bulunmuştur. Bunlardan birincisi 1891 de Cavada yanardağ taşları arasında bulunmuştur. Bu, kısa boylu, basık başlı bir yaratıktı.
FÖN      Bağıl nemi çok düşük bir havanın dağ zirvelerinden aşağılara doğru alçalması ile ortalama her 100 m’de 1 C ısınması ile ortaya çıkan sıcak rüzgar. Föhn.
FRAKSİYONLU DESTİLASYON               Ayrımsal damıtma.
FREKANS           Düzgün dairesel hareket yapan cismin birim zamanda yaptığı devir sayısı.
FUAR    Çeşitli sanayi ürünlerini geniş çevrelere tanıtmak ve pazarla mak amacıyla yapılan sergi.
FÜZYON Hafif iki çekirdeğin uygun koşullarda birleşik (kaynaşarak) daha ağır ve kararlı bir çekirdek oluşturması


                                                               G HARFİ


 GARİG Akdeniz bölgesinde makilerin tahrip edilmesi ile ortaya çık mış kısa boylu çalı topluluğu
GAYZEr Volkanik yörelerde yeraltındaki sıcak suyun belirli aralıklarla fışkırması ile oluşan kaynaklardır.
GEÇİME DAYALI TARIM           Çiftçilerin kendi temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptıkları tarım.
GEÇİT   iki alçak alanı birbirinden ayıran sıradağlar üzerinde ulaşımın en kolay yapıldığı vadi ya da boyunlar.
GEL-GİT GENLİĞİ          Suların kabarma ve alçalması arasındaki seviye farkına gel-git genliği denir. Gel git genliği, okyanus ortalarında 60-80 cm, iç denizlerde 30 cm, kenar denizlerde 80-120 cm arasındadır.
GENEL ÇEKİM KANUNU          Uzayda cisimlerin birbirlerini kütleleri çarpımıyla doğru, aralarındaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olarak çektiğini belirleyen yasa.
GENEL HARİTALAR     Toplumun geniş kesimi tarafından kullanılabilen haritalardır.
GENİŞ YAPRAKLI ORMAN      Kışın yaprağını döken orman kayın, meşe. gürgen, kestane gibi.
GENLEŞME       Sıcaklığı artan bir maddenin boyutlarının değişmesi.
GENLEŞME MİKTARI  Bir maddenin hacmi, alan veya boyundaki büyüme miktarı.
GENLİK               Salınım hareketi yapan cismin denge konumundan itibaren gidebileceği en büyük uzanım.
GEOİT  Ekvator’dan şişkin kutuplardan basık olan Dünyanın kendine has şekli
GERİ ÇAĞRICI KUVVET             Kararlı denge durumlarında, sistemi denge konumuna iten kuvvet
GERİLME KUVVETİ      Herhangi bir cismin iple çekildiğinde, ipin cisme uyguladığı kuvvet.
GEVEN                Tikezli yaprakıara sahip yastık şekıindeki bitki. Daha çok kurak bölgelerde yaygın alarak görülür. Astragalus.
GİDEGEN           Bir gölün fazla sularını boşalttığı akarsu ya da düder Göl ayağı.
GLASNOSt        Rusça açıklık anlamında. Sovyetler Birliği’nin dağılmadan önce uyguladığı ekonomik ve sosyal reformlar verilen isim.
GÖÇEBE HAYVANCILIK            Mera hayvancılığın yaygın olduğu bölgelerce otlakların durumuna göre sürülerin yer değiştirmesiyle yapılar hayvancılık. -
GÖL      Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Kara üzerlerindeki çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş yeryüzü şekilleri.
GÖL AYAĞI       Gölden beslenen akarsu  Gölden beslenen akarsu Göl sularını başka alanlara boşaltan akarsu
GÖLGELENDİRME Yöntemi      Gölgelendirme yönteminde, Güneş ışınlarının yer şekilleri üzerine 45 derece açı ile geldiği kabul edilerek arazi yapısı gösterilir. Bu yöntemde gölgelerin açık veya koyu oluşu arazinin eğimi hakkında bilgi verir. Gölgelerin koyulaştığı yerlerde eğim azalır. Yer şekilleri ayrıntılı bir şekilde gösterilemediği için günümüzde yardımcı bir yöntem olarak kullanılır.
GRABEN            Kırık hatlar üzerinde çökme ile oluşmuş oluk. Yer kabuğunun kırılarak çökmesi ile oluşan çöküntü sahası
GRİZU  Maden ocaklarında özellikle kömür ocaklarında açığa çıkar ve galerilerde birikerek alev alan patlayıcı gaz,
GROSTON         Gemilerin kapalı mekanlarının kadem küp olarak hac minin 100 kadem küpe bölünmesiyle elde edilen miktar. (1016 kg)
GÜBRE                Tarım alanlarında verimi artırmak maksadıyla toprağa karıştırılan tabü ya da kimyasal maddeler.
GÜÇ      Birim zamanda yapılan iş.
GÜNDÖNÜMÜ               Gece ve gündüzün, en kısa ve en uzun yaşandığı tarihler (21 Haziran - 21 Ar alık).
GÜN BERİ          (Perihel) Dünya'nın, Güneş'e en çok yaklaşıp,  yörüngede en hızlı döndüğü gündür. Dünya Günberi konumuna 3 Ocak'ta gelir.
GÜNEŞ                Samanyolu galaksisi içerisinde yer alan yaklaşık, 200 milyar yıldızdan bırı.
GÜNEŞ TUTULMASI    Dünya ile Güneş arasına ayın girmesiyle Ay gölgesinin Dünya yüzeyine düşmesi olayı
GÜNÖTE (Aphel) Dünya'nın, Güneş'ten en çok uzaklaştığı, yörüngede en yavaş döndüğü gündür. Dünya Günöte konumuna 4 Temmuz'da gelir.

 H HARFİ

HALİÇ  Gelgit olayının belirgin olduğu yerlerde bu olaydan doğan akıntıların etki yaptığı kıyılarda ırmak ağızlarının huni biçiminde genişlemiş durumu, Batı Avrupa ırmaklarının çoğunun ağızlar  böyle geniştir. Bu türlü haliçere bat, dillerinde estuar (b. hk.  adı verilir. Böyle haliçleri bizim İstanbul Halici ile karıştırmamalıdır. Burada söz konusu olan haliçler gelgit olayı yüzünden genişlemiş ırmak ağızlarıdır. İstanbul Halicinde ise böyle bir durum yoktur. Sadece onun kendi adı Haliç ‘tir. Böyle huni biçiminde genişlemiş gemilerin içerlere kolayca girebileceği derin girintiler halinde belirmiş ırmak ağızlarının sıralandığı deniz kıyılarına haliç kıyıları veya haliçli kıyılar denir. Avrupa’nın Kuzey Denizi, Manş denizi kıyıları bunlardandır Kıyılar .
HALİÇLİ KIYI     Yükseltisi az ve akarsularla hafifçe yarılmış bir platonun veya tepelik bir alanda bulunan vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Haliçli kıyıların özel bir türü limanlı kıyılardır.
HALOFİTLER    Tuzcul bitki .
HAM MADDE Herhangi bir malın yapımı için gerekli olan işlenmemiş temel madde.
HAMSİN            Libya ve Mısırın kıyıya yakın bölgelerinde esen çok sıcak, kuru, tozlu, dumanlı ve Sirokko, Samyeli (b. bk.  özelliğinde bir yel. Canlılar üzerine hamsin yelinin kötü etkisi vardır İnsanın derisi kurur, nefes alması güçleşir, bitkin bir hale gelir. Hamsin, kimi vakit kumları da çokça sürükler, bunları kayalara sürterek onları da aşındırır, Mart, Nisan, Mayıs aylarında durup durup eser. Bu rüzgar Büyük Sahra çölünün doğu bölümü ile doğu Akdeniz teknesi arasındaki basınç ayrılığından doğar Yel, Rüzgar, Yerel rüzgar . Hamsin. Eskiden “erbain” adı verilen Karakış’tan (b. bk.  sonra gelen elli günlük kış’a verilmiş ad.
HAN     Yol boylarında, yada köy de kentte yabancıların hafif yükleri ve binek hayvanlarıyla konakladıkları konuk evi. Şehirlerden şehre giden yolcular, gecelemek için böyle yerlerden eskiden beri faydalanmışlardır. Bugün de Anadolu’da hanlar vardır. Türlü biçimde hanlar yapılmışsa da bunların hepsinde görülen benzerlikler vardır Hanın büyük bir kapısı bulunur. İçersinde,  yatacak yerler ile atların bağlanıp bakılabileceği ahır bulunur, Büyük hanların içinde ayrıca dükkanlar çeşmeler, yıkanma yerleri, havuz vardır. Demiryollarının çoğalması, karayollarının gelişmesiyle ilgili olarak, şehirler arasında han ihtiyacı eskisi gibi kalmamışsa da bugün de dağlık, sapa, ana yollardan uzak yerlerde hanlar kalmıştır Kervansaray, Motel  .
HANE   Farsça hane kelimesi, dilimizde uzun zaman ev karşılığı olarak kullanılmış olup, şimdi de ara sıra geçer. Sözgelişi, köylerden söz edilirken ‘Kayadibi köyü, 50 haneliktir’ şeklinde kullanıldığı olur Ev, Mesken .
HANENİŞİN      Farsça hane ev, nişin (bit Yerleşik .
HAR      Farsça, har bitkiler üzerinde tüyü andıran diken.
HARA   Hayvan soylarının ıslah edilmesi için kurulmuş geniş çiftlik. Hayvan soylarının daha iyileştirilmesi, hayvan üretilmesi işleri için kurulmuş bir çeşit çiftlik Aygır depoları, inek yetiştirme yerleri. merinos çiftlikleri de buna benzer yerlerdir. Haralar ağaçlıklar ortasında geniş toprakların, güzel evlerin, yolların çayırların bulunduğu yerlerdir. Karacabey harası gibi. ( bk, Çiftlik, Farm, Tarla .
HARABE Ören
HARARETİ ŞEMS Güneş ısısı
HAREKET           Bir cismin herhangi bir referans noktasına göre zamanla yer değiştirmesi olayı.
HARİCİ MERKEZ            Deprem ortası
HARİTA              Dünya'nın bütününün ya da bir bölümünün kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmış şekline harita denir.
HARİTA ÖLÇEĞİ            Harita üzerinde belli iki nokta arasındaki uzunluğun, yeryüzündeki aynı noktalar arasındaki uzunluğa oranıdır.
HAŞHAŞ             Kapsülünden eczacılıkta kullanılan morfin elde edilen tohumlarından yağ çıkartılan tarım ürünü.
HAVZA               Bir akarsuyun bütün kolları ile birlikte beslendiği alan. Akarsu havzası (Orneğin; Fırat Havzası). Çevresine göre alçakta kalan saha (Orneğin; Ergene Havzası).
HEKTAR             10000 m eşit arazi ölçü birimi.
HETEROJEN MADDE  Özellikleri her yerinde aynı olan madde
HEYELAN           Toprağın, taşların ve tabakaların bulundukları yerlerden aşağılara doğru kayması ya da düşmesine toprak kayması ve göçmesi denir. Ülkemizde bu olayların tümüne birden heyelan adı verilir. Yerçekimi, yamaç zemin yapısı, eğim ve yağış koşulları heyelana neden olan etmenlerdir.
HEYELAN SET GÖLLERİ             Akarsu vadisinin önünün, toprak kayması sonucunda toprak kütlesi tarafından kapatılmasıyla oluşan göllerdir.
HIZ        Bir cismin birim zamandaki yer değiştirme miktarı.
HIZLARIN KORUNUMU DENKLEMİ   Esnek çarpışmada birinci kütlenin, çarpışma öncesi ve sonrası hızların vektörel toplamına eşit olduğunu belirleyen denklem.
HİDROELEKTİRİK ENERJİ          Barajlardan su gücüne dayalı elde edilen enerji
HİDROELEKTRİK SANTRAL     Akarsuyun potansiyel enerjisini kullanarak elektrik üreten santral
HİDROGRAFYA HARİTALARI  Bir bölgenin su potansiyeli (akarsular, göller, yeraltı suları, kaynaklar) hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla akarsuların drenaj tipi, akım miktarı, kanallar, göl sularının özellikleri, yeraltı sularının türü, kaynakların türü sayısı ve verimlilik derecesi hakkında bilgi edinilir.
HİDROLİZ          Bir tuzun su ile reaksiyona girerek kendisini oluşturan asit ve baza ayrılması.
HİNTERLANT   Art bölge.
HİPSOGRAFİK EĞRİ     Yeryüzünün yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir.
HOMOJEN        Aynı cins
HOMOJEN MADDE     Özellikleri her yerinde aynı olan madde
HORA  Belirli bir bölgede doğal olarak yetişen bitki türlerinin tümü
HORST                Yerkabuğunun kırılarak yer değiştirmesi ile yüksekte kalmış kısmı.
HÖRGÜÇ KAYA              Buzul tarafından dirençli kayaların daha az aşındırması  ile oluşan hörgüce benzer tepeciktir.
HÖYÜK            Antik şehirlerin zamanla tepe görünümü almış eski yerleşme yerleri.

  I-İ  HARFİ

İÇ DENİZ            Okyanuslara boğazlar aracılığıyla  bağlanan kara içlerine sokulmuş denizlere denir. Örnek
İÇ ENERJİ           Bir maddedeki atom ya da moleküllerin sahip oldukları potansiyel ve kinetik enerjilerinin toplamı.
İÇ TİCARET       Bir ülkenin kendi sınırları içinde yapılan mal ve hizmetlerin alışverişi.
İÇME    İçerdiği minerallerden dolayı şifalı olan kaynaklar.
İÇMECE              Çeşitli mineralleri bünyesinde eriyik halinde bulunduran ve içildiğinde çeşitli hastalıklara i gelen kaynak suları.
İDARİ HARİTA Mülki idari bölümleri gösteren harita
İĞNE YAPRAKLI ORMAN         Yaprakları iğne şeklinde olan çam, köknar, ladin, sarıçam gibi ağaçlardan oluşan orman
İHRACAT           Dış satım Bir ülkenin ürettiği malları dışarıya satması
İKİ BOYUTLU HAREKET             Eğrisel yol izleyen cisimlerin hareketi.
İL            Türkiye’nin en büyük idari birimi, Vali tarafından yönetilir.
İLÇE      Mülki yönetim bakımından ilden sonra gelen bölüm Kaza.
İLETKEN          Elektrik yüklerinin geçişine izin veren madde
İMALAT              Çeşitli malların üretilmesi işlemi
İMALAT ENDÜSTRİSİ Çeşitli hammaddeleri işleyerek değişik alanlarda kullanılacak mallara çeviren endüstri dalı.
İMARETHANE Osmanlı devrinde yoksullara 4yecek dağıtmak üzere yapılmış bina.
İNCE TARIM    Teknolojik imkanlar kullanılarak dar tarım alanlarında yüksek verim almak için yapılan tarım faaliyetleri. İntansif tarım.
İNDÜKSİYON AKIMI   Manyetik atom değişimiyle oluşan elektrik akımı
İPEK BÖCEKÇİLİĞİ        pek ipliği elde etmek için ipek böceği yetiştirme faaliyetleri.
İSTİHDAM         İnsanlara çeşitli sektörlerde iş verilmesi
İŞ            kuvvet uygulayarak gerçekleştirilen enerji alış-verişi.
İTHALAT         Dış alım. Bir ülkenin dışardan mal alması.
İVME    Birim zamanda hızdaki değişme miktarı.
İVMELİ HAREKET         Hareket halindeki bir cismin, eşit zaman aralıklarında farklı yer değiştirmelere sahip olduğu durumdaki hareket.
İYONOSFER      Mor ötesi (ultraviyole) ışınlarının, molekülleri parçalayarak iyonlar haline getirdiği katmandır. Yerçekimi azaldığı için iklim üzerinde belirgin bir etkisi yoktur. Radyo dalgalarını yansıtır Üst sınırı yerden 250 – 300 km yüksekliktedir.
İZOHİPS          Eş yükselti eğrisi.
İZOTERM HARİTALARI              Bir bölgede, eş sıcaklıktaki noktaları birleştiren eğriye izoterm denir. İzotermler yardımıyla çizilen izoterm haritalarından, bir bölgedeki sıcaklık dağılışı hakkında bilgi edinilir. Sıcaklık dağılışını daha iyi gösterebilmek için, bu haritalar sıcaklık basamaklarına uygun olarak renklendirilir. Sıcak yerler için kırmızının tonları soğuk yerler için mavinin tonları kullanılır.
İZOTOP              Aynı atomun farklı şekli Proton sayıları aynı, nötron sayıları farklı olan atomlar.

 J HARFİ

JEOPOLİTİK      Coğrafi konumun  uluslararası  etkilerini  inceleyen  ve    bundan  sonuçlar çıkartan bilim dalı,
JEOSENKLİNAL              Derin deniz ya da göl çanakları. Akarsular, rüzgarlar ve buzullar, aşındırıp, taşıdıkları maddeleri deniz ya da  okyanus tabanlarında biriktirirler.  Tortullanmanın  görülüdüğü bu  geniş alanlara jeosenklinal denir.
JEOTERMAL ENERJİ    Yerkabuğunun derinliklerinden gelen sıcak suların değerlendirilmesi ile elde edilen elektrik enerjisi.
JİPS       Alçı taşı. Beyaz renkli tortul taş. Su ile kolayca çözülür.

 K HARFİ

KARSTİK GÖL  Eriyebilen kayaçların bulunduğu yerlerde oluşan göllerdir. Karstlaşma ile oluşan çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş göl.
KARSTİK KAYNAK (Voklüz)     Kalın kalker tabakaları arasındaki boşlukları doldurmuş olan yer altı sularının yüzeye çıktığı kaynaktır. Bol miktarda kireç içeren bu kaynakların suları genellikle sürekli değildir. Yağışlarla beslendikleri için karstik kaynakların suları soğuktur.  Toroslar üzerindeki Şekerpınarı en tanınmış karstik kaynak örneklerinden biridir.
KARSTİK ŞEKİL Özellikıe C0 suların etkisiyle kolay çözülebilen kayatuzu, jips, dolamit, kalker gibi minerallerin fazla bulunduğu kayalar üzerinde ve çevresinde oluşan şekil.
KASNAK İş iletiminin kayış yardımıyla yapıldığı basit makina.
KATOT Pilde ve ya elektroliz işlemi sırasında indirgenme olayının gerçekleştiği elektrot.(-)
Kaynak Yeraltı sularının kendiliğinden yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir. Türkiye’de kaynaklara pınar, eşme, bulak ve göze gibi adlar da verilir.
KAYNAMA NOKTASI Bir sıvının belirli basınç altında, kaynayarak buhar laşmaya başladığı sıcaklık.
KENAR DENİZ Okyanus kıyılarında, okyanuslardan adalarla ayrılan denizlere denir. Örnek
KENEVİR            Bitki kabuğunu oluşturan liflerin kuruduktan sonra tekstil sanayinde kullanıldığı tarım ürünü. Tohumlarından yağ elde edilir ya da çerezlik olarak kullanılır.
KERPİÇ EV        İklimin kurak ve yarı kurak olduğu bölgelerde, bitki örtüsünün cılız olması nedeniyle, killi toprağın yapı malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir. Türkiye’de İç ve Doğu Anadolu ile Orta Asya, İran, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaygındır.
KESİR ÖLÇEK   Haritalardaki küçültme oranını basit kesirle ifade eden ölçek türüdür.
KESTANE VE KAHVERENKLİ STEP TOPRAKLARI     Orta kuşak karaların iç kısımlarındaki step alanlarının topraklarıdır. Organik maddeler ince bir tabaka oluşturmaktadır. Tahıl tarımına elverişli topraklardır.
KIIMBET          Mimari özellikler taşıyan türbe.
KIRGIBAYIR      Yarı kurak iklim bölgelerinde sel yarıntılarıyla dolu yamaçlara kırgıbayır (badlans) denir.
KIRMIZI TOPRAKLAR Akdeniz ikliminin egemen olduğu bölgelerde kızılçam ve maki örtüsü altında gelişen topraklardır. Demir oksitler bakımından zengin olduğu için, renkleri kırmızımsıdır. Kalkerler üzerinde oluşanlara terra rossa adı verilir.
KITA PLATFORMU       Derin deniz platformundan sonra yüksek dağlar ile kıyı ovaları arasındaki en geniş bölümdür.
KITA SAHANLIĞI           Deniz kıyısında 200 m derinliğe kadar olan sahalara verilen isim. Şelf. Deniz gerisindeki karanın eğimine göre kıta sahanlığı alanı değişir. Eğimin fazla olduğu kıyılarda kita sahanlığı dar iken, eğimin az olduğu kıyılarda kıta sah geniştir. Deniz seviyesinin altında, kıyı çizgisinden -200 m derine kadar inen bölüme kıta sahanlığı (şelf) denir. Şelf kıtaların su altında kalmış bölümleri sayılır.
KITA YAMACI Şelf ile derin denizKITA YAMACI Şelf ile derin deniz platformunu birbirine bağlayan bölümdür.
KIYI AŞINIM DÜZLÜĞÜ Dalgaların kıyıyı kara içine doğru aşındırması ve kıyıyı geriletmesi ile oluşan falezler önünde az eğimli bir yüzey gelişir. Kıyı aşınım düzlüğü ya da abrazyon platformu adı verilen bu düzlüklerin üzeri genellikle kum ve çakıllarla kaplıdır.
KIYI KORDONU Kıyı Oku Dalga ve akıntıların kıyıdan taşıdıkları maddeleri küçük koylarda biriktirmesi ile oluşan, bir ucu karaya bağlı ve deniz doğru ok şeklinde uzanan yığıntılardır. Kıyı kordonu bir koyun önünü kapatacak şekilde gelişirse kıyı kordonu gerisinde lagün oluşur.
KIYI SET GÖLLERİ Deniz akıntılarının oluşturduğu kıyı kordonlarının koyların önünü kapatmasıyla oluşan sığ göllerdir. Bu göllere lagün adı da verilir.
KİMYASAL ÇÖZÜLME                Kimyasal reaksiyonlar suya ihtiyaç duyduğunda ve sıcaklık reaksiyonu hızlandırdığından, sıcak ve nemli bölgelerde yaygın olan çözülme şeklidir. Kaya tuzu, kalker gibi taşlar suda kolayca erirler. Taşlar, kimyasal yolla parçalanıp ufalanırken kimyasal bileşimleri de değişir.

  L HARFİ

LAPYA Kalkerli yamaçlarda yağmur ve kar sularının yüzeyi eriterek açtıkları küçük oluklardır. Oluşan çukurluklar keskin sırtlarda yan yana sıralandığından yüzey pürüzlüdür. Büyüklükleri birkaç cm ile birkaç metre arasında değişir.
LATERİTLEr       Sıcak ve nemli bölge topraklarıdır. Yağış ve sıcaklığın fazla olması nedeniyle çözülme ileri derecededir. Buna bağlı olarak toprak kalınlığı fazladır. Demiroksit ve alüminyum bakımından zengin olduğundan renkleri kızıla yakındır. Topraktaki organik maddeler, mikroorganizmalar tarafından parçalandığı için toprak yüzeyinde humus yoktur.
LAV Volkanizma sırasında yanardağ zirvesinden çıkan çok sıcak ve akıcı eri madde. Volkanlardan çıkarak yeryüzüne kadar ulaşan eriyik haldeki malzemeye lav denir. Lavın içerisindeki SİO2 (Silisyum dioksit) oranı lavın tipini ve volkanizmanın karakterini belirler.
LAV SETİ GÖLÜ Volkanizma sırasında çıkan lavların akışa geçerek vadi önünü kapatması ile oluşan göl.
LİKEN   Kutba yakın sahalarda, orman sınırının ötesinde gelişen tundra formasyonuna ait bitki türü.
                
M HARFİ

MAĞARA          Su ile kolay çözünebilen kayaçların yeraltında yer altı sularının etkisi çözünmesi sonucu ortaya çıkan boşluk. Kalkerli arazilerde çatlaklar boyunca yeraltına sızan suların oluşturduğu büyük boşluklara mağara denir. Damlataş, Narlıkuyu, Düden, İnsuyu, Kızılin mağaraları en ünlüleridir.
MAKARA           Eksenlerinden bağlı olup çevresinden geçen ip çekildiğinde sadece dönme hareketi yapabilen (sabit makara) veya çevresinden geçen ip çekildiğinde hem dönen hem de yükselip alçalan (hareketli makara) basit makinalardır.
MAKİ   Akdeniz iklimine uymuş, dik ve serin geçen kışlara sıcak ve kurak yazlara dayanıklı bitkilerin toptandığı bir bitki örtüsü. Kışın sert olmayışı bu bölgede kış boyunca yaprakIarın dökmeden yeşil kalan bitkilerin üremesini sağlamıştır. Fakat bu bitkilerin, yaz boyunca uzun süren kurak dönemin çetin şartlarına da dayanıklı olarak yetişmesi gerekmiştir. Bundan ötürü Akdeniz ikliminde yetişen bitkilerin yaprakları kalın, deri gibi sert, keçe gibi tüylüdür. Bu bitkilerin çoğunun yaprakları, su harcanmasını azaltmak için diken kılığına girmiş, ya da pek küçülmüştür. Akdeniz bitki örtüsünün başlıca örneği defne, mersin, fıstık kocayemiş, süpürge çalısı, taş meşesi, bodur ardıçtan meydana gelmiş bulunan makilerdir. Her zaman yeşil kalan, kısa boylu çalı ve ot topluluklarından oluşan Akdeniz ikliminin karakteristik bitki toplulukları.
MAKİNALI TARIM        Tarımsal faaliyetlerin motorlu araçlar ve teknik makinaların kullanılmasıyla yapılan tarım.
MAKSİMUM NEM       (Doyma Miktarı) 1m3 havanın  belli bir sıcaklıkta taşıyabileceği nemin gram olarak ağırlığıdır. Hava kütleleri ısındıkça genleşip hacimleri artar. Bu nedenle nem alma ve taşıma kapasiteleri de artar. Eğer hava taşıyabileceği kadar nem alırsa doyma noktasına ulaşır ve doymuş hava adını alır.
MANDIRA         Çeşitli hayvan türlerinin modern usullerle beslenerek hayvansal ürünlerin elde edildiği yer.
MANDIRACILIK             Mandıralarda hayvan yetiştirilme faaliyeti.
MANGANEZ    Alaşımlar halinde kullanılan daha çok demire benzeyen bir metal. Esnek ve dayanıklı çelikıerin elde edilmesinde kullanılır.
MANTARKAYA              Kurak ve yarı kurak bölgelerde kayaların özellikle alt kısımlarının rüzgarlar tarafından aşındırılması ile oluşan şekillerdir.
MANYETİK MADDE    Mıknatıs tarafından çekilebilen madde
MATEMATİK KONUM               Herhangi bir yerin, başlangıç meridyenine ve başlangıç paraleline olan uzaklığı. Dünya üzerinde bir nokta veya alanın yerinin belirlenmesi için, o noktanın Ekvator'a ve başlangıç meridyenine olan uzaklığının bilinmesi gerekir. Bunun için enlem ve boylam kavramlarından yararlanılır.
MECRA               Bir akarsuyun aktığı yer
MEKANİK          Fiziğin hareketini inceleyen dal.
MEKANİK ÇÖZÜLME  Taşların fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme, taşları oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi bir değişikliğe neden olmaz.
MEKANİK ENERJİ         Kinetik ve potansiyel enerjinin toplamı
MENDERES      Akarsuyun geni vadi tabanı içinde, eğimin azalması nedeniyle yaptığı bükümlere denir. Akarsu yatağında eğimin az olduğu yerlerde, akar su hidrolojik özelliğine bağlı olarak yaptığı büklüm ya da kıvrım hareketleri.
MENZİL              Eğik atış hareketi yapan bir cismin düşeyde atıldığı ilk seviyesine düşene kadar ki zaman içinde yatayda sahip olduğu yer değiştirmesi.
MERA  Hayvanların otlatıldığı otlaklar.
MERKEZCİL ivme           Anlık ivmenin yönünün her an merkeze doğru olduğu ivme.
MERKEZİ ÇARPIŞMA Bir doğrultu üzerinde gerçekleşen çarpışma.
MERKEZİ OLMAYAN ÇARPIŞMA        İki boyutlu gerçekleşen çarpışma.
MERKEZİ PÜSKÜRME                Magma yeryüzüne bir noktadan çıkıyorsa, buna merkezi püskürme denir.
MERKEZKAÇ KUVVETİ              Düzgün dairesel hareket yapan herhangi bir aracın ivmesi merkeze yönelmiş olduğundan, gözlemcinin dışa doğru yönelmiş uygulandığı zannettiği kuvvet.
MERMER           Yapısında % 50 den fazla kalsiyumkarbonat (CaCO bulunan başkalaşmış sert kalker.
METAL            Sadece elektron vererek (+) yüklü iyon oluştura bilen, elektrik iletkenliği olan, periyodik cetvelin genellikle IA, IIA, IIIA grubunda yer alan element – lerin genel adı.
METAL ÇİFTİ    Farklı metallerden yapılmış, birbirine perçinlenmiş iki metal çubuk.
METALURJİ      Maden filizlerini saf hale getiren ve bunların kullanılabilir hale getirilmesi için teknikler ortaya koyan bilim dalı. .
METROPOL      Büyük şehir Bazı şehirlerin zamanla büyüyerek çevresindeki köy, ilçe ve şehirleri bünyesine alması ile oluşmuş büyük şehir.
MEVSİMLİK İŞÇİ           Turizm ve tarım sektöründe iş süresince asa bir süre için çalıştıralan işçi.
MEYAN              Köklerinden boyacılıkta, eczacılıkta, meşrubat yapımında yararlanılan bitki
MEZRA               Yaz döneminde tarım ve hayvancılık yapılan alanlarda kurulan geçici yerleşim birimleri, Doğu ve Güneydoğu’da mezralar köyün uzağında fakat köye bağlı büyük çoğunluğu daimi yerleşim yeri durumundadır.
MİKROKLİMA Dar bir sahada görülen iklim tipi
MİLLİ PARK      Milli ve miletlerarası, tabive kültürel eserlere ve güzelliklere sahip, devlet tarafından koruma altına alınmış yerler. ‘ Homojen bir bileşimi bulunan ve organik olmayan madde
MONO KÜLTÜR TARIM            Herhangi bir tarım ürünün iklim, toprak şartları veya ekonomik nedenlerle diğer ürünlere göre baskın olarak yetiştirilmesiyle yapılan tarım.
MOREN SET GÖLLERİ                Buzullardan çıkan suların önünün moren setleri ile kapatılması sonucu oluşan göllerdir.
MOTEL               Önemli yol kavşaklarına kurulmuş dinlenme, konaklama ve belirli ihtiyaçları gidermek üzere düzenlenmiş turistik tesis.
MUTLAK NEM               (Varolan Nem)1m3 havanın içindeki su buharının gram olarak ağırlığına mutlak nem denir. Mutlak nem, sıcaklığa bağlı olarak, Ekvator’dan kutuplara doğru, denizlerden karalara doğru ve yükseklere çıkıldıkça azalır.
MÜNAKALE COĞRAFYASI      Insan, mal ve haberlerin bir yerden bir başka yere gitmesini, bu gidiş gelişin coğrafya bakımından dağınık, yayılışını, her türlü yol ve taşıtların özelliklerini inceleyen, bunlar, coğrafya usulleriyle belirten bilim

  N HARFİ

NEMLİ İKLİM   Yağışın buharlaşmadan çok olduğu iklim  Böyle iklimlerde bol sulu, düzenli ırmaklar gelişmiştir.
NEMÖLÇER      Havanın nemliliğini doğrudan doğruya gösteren araçlar. Çeşitli nemölçer araçları vardır ki, bunlardan en sade olanı bağıl nemliliği gösteren saçlı nemölçerdir.
NEOZOİK           Yer yuvarlağının gelişme tarihinde Üçüncü Çağı karşılayan ve “yeni yaşama çağı’ anlamına gelen oluşuk grubu yani formasyon grubu.Bu çağda yer kabuğu oynamaları artmış,Alp kıvrımları  olmuş,şimdiki yüksek dağların birçoğunun bulunduğu yerlerde türlü kıvrılmalar belirmiştir. Bu çağda yer yer  yanardağ püskürmeleri de olmuştur. Kimi kaynakta Üçüncü Çağın iki devri bulunduğu kabul edilir ve bunlara Tersiyer Kuvarter adı verilir,kimi kaynakta da daha önceki devirlere göre son derece kısaolduğu halde,türlü sebeplerden bu sonucusunu Dördüncü Çağ olarak gözönüne almış bulunurlar.
 NEPTUNİZM    Bütün taşların, bu arada püskürük taşların da suların türlü etkileriyle doğduğu üzerinde düşünceler ileri süren görüş.Bu ad Romalıların “sular tanrısı”sözünden faydalanılarak yapılmıştır. Bu görüşe göre, sadece bu günkü lavlar ile yanardağ külleri bu oluşlar dışında kalabilir. Bu görünüşün tersi plutonizmdir,
NEVE   Dilimizde neve karşılığı olarak bugün buzkar kullanılmaktadır.
NEWTON SI birimi sisteminde kuvvet birimi.
Nidus değiştokuşu          İki ülkenin karşılıklı olarak kendi soydaşlarına yer verecek şekilde nüfus değistirmesi olayı.Bunlar türlü anlaşmalarla olur.
NİFE      Yer kürenin merkezi kısmında yer alan ve manto ile çevrili olan jeosferdir. Nikel (Ni) ve demir (Fe)  karışımından meydana gelmiştir. Bu yüzden Nife adı verilir. Çekirdek olarak bilinir.
NİSBİ YÜKSELTİ Bir yerin çevresindeki yerlere göre yükseltisi.
 NOKTAİ İNCİMAD       Sıvı maddenin ısı vererek katı hale geçmesi alayıdır.
  NOOJEN Yer yuvarlağının oluşması tarihinde geçen Üçüncü Çağın ikinci bölümü. Neogen, Yunancadan alınma bir terim olup,“yeni oluş” anlamına gelir. Neojen terimi, Fransızca Neogene’in okunuş şekliyle dilimize girmiştir. Neojen devri önemli değişikliklerin olduğu bir zamandır.Bu sırada Alp  dağları,Pirene,Karpat,Apenin,Toros dağları belirmeye başlamıştır. Bu devrin başında Anadolu’da yer  kabarıklıkiarı çok yüksek ve belirgin değil iken, devrin sonunda Anadolu bugünkü biçimini almış, yüksek dağlarla çevrilmiştir Neojende birçok yanardağ püskürmeleri de olmuştur. Anadolu’da düz duruşlu, yayla biçimli neojen bölgeleri çok yer tutar Neojen tabakaları arasında esmerkömür yatakları da bulunur.
NORMAL İTİGAL Fransızcadan alınma normal= olağan ,Arapçadan alınma itikal aşınma kelimelerinden yapılmış eski bir terimdir ki, akarsuların aşındırmasını belirtir.Çok yaygın olduğu için de bu olaya bu ad verilmiştir.Olağan aşınma demektir.Dilimizde bugün buna akarsu işlemesi denir.
NORMAL KUVVET       Bir cisme yüzey tarafından uygulanan kuvvet
NÖTR   Elektriksizce yüksüz olan
NÖTR CİSİM    İçinde eşit miktarda (+) yük ve (-) yük bulunan cisim
NÖTRON Atomun çekirdeğinde bulunan yüksüz parçacık
NUFUS SIKLIĞI Belirli bir yüzölçüsü birimine düşen nüfus sayısı.Bu sayı o bölgenin,ya da ülkenin nüfüs sayısını,oralarının yüzölçümüne bölmekle elde edilir. Nüfus sıklığı yeryüzünün türlü bölgelerine göre değişir. Bir bölge içinde de nüfus sıklığı ayrı ayrı değerler gösterebilir. Ancak,bir yerde nüfus sıklığı değişebilir,Bu değişmelerde en çok o bölgedeki doğumun,ölümün azalması veya çoğalması, orada oturanların başka yerlere göçetmeleri,başka yerlerden oraya gelip yerleşmeler başlıca yerleri tutar.
NUNATAK Buzullar arasından yüze doğru uzanmış kaya çıkıntılarına Grönland’da verilen bir ad.
NÜFUS                Belirli bir nüfus sayımı gününde bir ülkede, ya da bir bölgede bulunan insanların sayısı İnsanlar yeryüzünün türlü karalarına, bunların da bölgelerine çok ayrı sayıda, ayrı sıklıkta yerleşmişlerdir Bunda doğal olayların yeri bulunduğu gibi tarih çağlanı boyunca birbiri ardından gelmiş olayların da çok etkisi vardır.
NÜFUS ARTMASI         Dünya nüfusunun, ya da bir ülke nüfusunun artması olayı.Yeryüzünde nüfus durmadan artıyor.Çünkü her yıl olan doğum, ölümden çoktur. Kimi ülkelerde nüfus artması çok çabuk olur Türkiye’De İtalya’da olduğu gibi. Kimi ülkede nüfus artması orta derecededir İngiltere’deki gibi. Kimi ülkede de nüfus artması belirsiz derecede olmuştur Fransa’da olduğu gibi
NÜFUS AZALMASI       Dünya nüfusunun, ya da bir ülke nüfusunun azalması olayı.Nüfus azalması, doğumun yeter derecede olmaması yüzünden belirdiği gibi, ölümün çokluğundan,savaşlardan,başka yerlere göç etme yüzünden de olabilir.
NÜFUS BİLGİSİ               Türlü yönlerden nüfus durumu, nüfusun yer değiştirmesi olaylarını sayılarla ortaya koymaya çalışan bilgi. Bunun bir adı da demokrafi’dir Nüfus bilgisin de nüfus,göçler,doğunılar, süt çocuğu ölümleri,bütün yaşlarda ölümler incelenir.Nüfus bilgisi türlü ülkeler de yüksek okulların, üniversitelerin ikili bölümlerinde okutulur,Nüfus bflgisinde, nüfusun dorgun durumu ele alınarak incelendiği gibi,nüfusun oynak durumuda araştırılır.Bu arada savaşlardan önceki ve sonraki durumlar da incelenir.
NÜFUS COĞRAFYASI  Insanların yeryüzündeki dağılışlarını inceliyen, bunu türlü yön!eriyle açıklamaya çalışan coğrafya kolu. Nüfus coğrafyasında yaşama yeri,yerleşilir yerler,yerleşilemez yerler araştırıldığı gibi,insan topluluklarının yeryüzündeki dağılıışı,sayısı,kalabalık ve seyrek nüfuslu yerler,göçler,bir ülkedeki nüfusun geçinme durumu ve bunun ölçüleri,bir ülkenin, bölgenin,bütün yeryüzünün nüfusu beslemeye yetme gücü,nüfus çokluğu araştırılır.Elde edilen biigiler ve veriler haritalara işlenir,şekillerle belirtilir.
NÜFUS ÇOKLUĞU Bir ülkede ya da bir börgede geçinme imkanlarına göre orada yaşıyan kişilerin sayıca olağanüstü çokluğu. Bununla ilgili olarak, her ülkenin, her bölgenin kendine göre az çok belirli bir nüfusa yetme gücü vardır.İnsanların geçinme,barınma,yaşamalarında önemli yeri olan çeşitli doğal şartlarla birlikte orada kurulu bulunan geçim yolları önemli yer tutar. Nüfus çokluğu doğumun ölümden da ha çok yer tuttuğu bölgelerde, göçleri çeken yerlerde görülür.Nüfus çokluğu olan yerler arasında Çin ve Hindistan vardır.Buralarda ortalama nüfus sıklığı 80100 kişiden çoktur.Buralardaki insanlar ençok tarımla geçinir.Nüfus çokluğu olan yerlerden ötekileri Batı ve Orta Avrupa,Amerika Birleşik Devletleri’nin doğu bölgeleridir. Buralardaki geçimde ise endüstri önemli yer tutmuştur.
NÜFUS HAREKETLERİ                Nüfusun doğal, toplumsal değişmeleri Nüfus, doğumlarla sürekli olarak yonileşir, ölümlerle söner. Bu olaylarla ilgili olarak nüfusun yapısı çok değişken bir durum gösterir.Bu yenileşmelere,sönmelere nüfusun doğal hareketi denir.Yerleşilmiş yerlerdeki nüfus hareketleri ise çeşitli göçler olarak belirir.
NÜFUS HARİTALARI   Dünya'nın bütününde ya da bir bölümündeki nüfusun dağılışı ve özellikleri hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalarda nüfus dağılışı noktalama ile gösterilir. Nüfus yoğunluğu haritaları ise renklendirilir.
NÜFUS İSTATİSTİĞİ    Bir ülkedeki nüfus durumunu, nüfus hareketlerini gösteren istatistikler. Bu istatistiklerde nüfus sayımından elde edilen sayılar değerlendirilir. Yaşlara, iş güçlere,göç etmelere,okuma yazma ve başka yönlere göre bölümlemeler yapılır.
NÜFUS SAYIMI Bir ülkede, bir devletin topraklarında kaç kişi bulunduğunu bunların türlü yönlerden özelliklerini belli etmek üzere yapılan sayım. Nüfus sayımları bütün ileri ülkelerde düzenli olarak her on yada beş yılda bir yapılır. Sayım günü, sayımın sona erdiği açıklanmadan önce kimse evinden,bulunduğu yerden dışarı çıkamaz.Sayımı yapan kimseler, ev ev dolaşır,ellerindeki çizelgeyi doldurmak üzere,türlü sorular sorar, karşılıklarını hemen yazarlar. Yurdumuzda ilk düzenli nüfus sayımı 1927 de yapılmıştır.Bundan sonra 1935,1940,1945,1950,1955 ve 1960 da nüfus sayımları yapılmıştır.Nüfus sayımlarına dayanarak şehirlerde bulunan nüfus,köylü nüfusu,türlü işlerle geçinenlerin sayısı, türlü yaşlardaki kimselerin sayısı,çeşitli bölgelerdeki nüfus sıklığı,nüfus artmasu nüfus azalması gibi önemli noktalar öğrenilmiş olur.
NÜFUS SEYRELMESİ   Bir ülkede nüfusun azalması ile ilgili olarak beliren durum. Bir ülkeyi,bir bölgeyi,yıkıcı etkileriyle oturulur olmaktan çıkaran çok korkunç depremler,savaşlar,kırıcı salgın hastalıklar,yokluklar,kıtlıklar yüzünden başka yerlere olan göçlerle ve doğunun azalmasıyla nüfus seyrelmesi belirir. Eğer doğum yeteri derecede ise,dış ülkelere olan göçlerin açtığı boşluk bir süre sonra kapanabilir.
NÜFUS YOĞUNLUĞU Herhangi bir bölgedeki toplam nüfusun, top lam yüzölçüme bölünmesi ile bulunan, km düşen insan sayısı.
NÜFUSLANMA Bir ülkede ,bir bölgede yerleşmeler ile ilgili olarak nüfusun gittikçe artması,az nüfuslu,boş,yarı boş yerlerin gün geçtikçe kalabalıklaşması.Nüfuslanma için sözgelişi şöyle denir ‘Kuzey Amerika’nın batı, bölgelerinde nüfuslanma çok çabuk olmuştur.’Şu ülkenin ormanlık bölgelerinde nüfuslanma olmuştur.”
NÜKLEER ELEKTRİK SANTRALİ            Fisyon olayında açığa çıkan enerjiyi kontrollü olarak kullanıp elektrik enerjisi elde edilen termik santraller.
NÜKLEER REAKTÖR    Fisyon olayının kontrollü olarak gerçekleştirildiği düzenek.

 O-Ö HARFİ

OBA      Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaygın olarak görülen geçici kır yerleşmesi. hayvancılık maksadıyla geçici olarak kurulan çadırların tümü.
OBRUK               Özellikle kireç taşlarının çözülmesi ile meydana gelmiş doğal kuyu. Baca veya kuyu şeklinde, keskin köşeli, derin çukurluklara obruk denir. Derinliği 250-300 m’yi bulabilen obrukların bazılarının tabanında göl bulunur. Türkiye’de İç Anadolu’nun güneyinde ve Toroslar’da yaygın olarak obruklar görülür. İçel’deki Cennet-Cehennem mağaraları ve Konya’daki Kızören obruğu ülkemizdeki en güzel örneklerdir.
OHM    Direnç birimi.
OKYANUS         Kıtaları birbirinden ayıran geni su kütlelerine okyanus denir. Örnek
OLTU TAŞI        Siyah, sert ve parlak özelliklere sahip bir tür linyit. Süs eşyası yapımında kullanılır.
ORBİTAL            Elektronların bulunduğu yer.
ORMAN ÜST SINIRI    Ormanların yetişebildiği en yüksek sınır Bu sınır, yükselti, enlem, bakı ve hakim rüzgar gibi faktörlere bağlı olarak her yerde farklılık gösterir. Genel olarak ekvator’dan kutuplara doğru küçülür.
OROJENEZ        Jeosenklinallerde biriken tortul tabakaların kıvrılma ve kırılma hareketleriyle yükselmesi olayına dağ oluşumu  ya da orojenez denir. Kıvrım hareketleri sırasında yükselen bölümlere antiklinal, çöken bölümlere ise senklinal adı verilir. Antiklinaller kıvrım dağlarını, senklinaller ise çöküntü alanlarını oluşturur.
ORTA TİP LAV                SİO2 oranı % 33 - % 66 ise lav orta tiptir. Bu tip lavların çıktığı volkanlarda volkanik kül miktarı azdır.
ORTAK PAZAR           Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun diğer adı
ORTALAMA HIZ Belli bir Dt zaman aralığındaki yer değiştirmesi Dx olan bir hareketlinin bu zaman aralığındaki hız.
ORTALAMA SÜRAT Hareketli bir cismin, belli bir zaman aralığında, aldığı yolun, geçen toplam zamana oranı.
OTLAK Mera. Hayvanların otlatıldığı yer.
OTLAK HAYVANCILIĞI Mera hayvancılığı
OTOMOBİL ENDÜSTRİSİ Motorlu kara taşıtlarını üreten endüstri kolu.
OTOYOL Birden fazla geliş ve gidişi olan modern paralı yol. Otoban.
ÖRTÜ BUZULU Çok geniş alanlara yayılan, kilometrelerce alan kaplayan buzul türüdür.
ÖTELEME DENGESİ     Cismin üzerine uygulanan kuvvetlerin her doğrultuda dengelenmiş olması.
ÖTELEME HAREKETİ  Dairesel hareket yapan bir cismin bütün noktaları tarafından aynı şekilde ve aynı hızda gerçekleştirilen hareket.
ÖZ DİRENÇ       Bir iletkenin birim boyunun, birim kesitteki direnci.
ÖZ ISI   Bir maddenin 1 gramının sıcaklığını 1oC yükseltmek için gerekli olan ısı miktarıdır.
ÖZ KÜTLE          Bir maddenin birim hacminin kütlesidir.
ÖZEL HARİTALAR         Belirli bir konu için hazırlanmış haritalardır.
ÖZEL KONUM                Herhangi bir yerin kıtalara, denizlere, boğazlara, önemli ulaşım yollarına, sanayi ve ticaret merkezlerine, maden ocaklarına, komşu ülkelere vb, olan uzaklığı. Dünya üzerindeki bir yerin çevresine, denizlere, yer şekillerine, anayollara, geçitlere ve komşularına göre konumudur.

P HARFİ

PARATONER   Yıldırımsavar
PARÇALANMA Taşların ısınma-soğuma, donma-çözülme gibi olaylar yüzünden parçalanması, dağılması olayı. ( Ufalanma)
PARK YÖRESİ  Şurasında burasında öbek öbek ağaç topluluklarının bulunduğu geniş otluklar.
PASTIRMA YAZI            Güz ortalarında pastırma kurutma zamanına rastlayan sıcak günler.
PATLAK ÇUKUR Peneplen Maar kelimesinin dilimizde karşılığını tutan terim.
PATLAMA         Bir cismin, gürültü yıkma, fırlatma, devirme şeklinde birdenbire beliren hacim genişlemesi olayı. Bu olay, yanıcı gazların bulunduğu yerlerde çok olur. Türlü yerlerde ve cisimlerde görülen patlama olayı, yanardağların belirmesi sırasında da ortaya çıkar. Yanardağlarda patlamalarla püskürmeler birlikte gider. Öyle yanardağlar vardır ki, püskürmeleri sırasında daha çok patlamalar yer tutar. Bir yanardağın belirti döneminden sonra patlama dönemi gelir. Yerkabuğunun dayanma gücü artık sona erince iç basıncın etkisiyle patlama başlar. Patlamalar birbiri ardınca sürer. Havaya yanardağ bombaları, iri kaya parçaları, küller fırlar. Tozlar, kızgın bulutlar  çevreyi sarar. İşte bu patlama döneminden sonra lav akmaya başlar, bundan sonra yanardağ sönmeye doğru gider. (Yanardağ, Patlak çukur).
PAULİ PRENSİBİ            Atomda bir orbitale zıt sipinli (dönüş) olmak şartıyla ikiden fazla elektron giremeyeceğini ifade eden kural.
PAZAR                Belli bir şeyin, ya da çeşitli malların satıldığı yer. Odun pazarı, balık pazarı, sebze pazarı, meyva pazarı, at pazarı gibi. Pazarlar çoğunca haftanın belli bir gününde her çeşit mal satıcıları ile alıcıların toplanıp alışveriş ettiği yerdir. Salı Pazarı, Pazar Pazarı gibi. Pazar yerleri, çoğunca, sergiler durumunda olur (Panayır).
PEDOLOJİ          (Toprak bilimi).
PEKİŞME           Yer kabuğunun sertleşmiş, esnekliği azalıp, kırılgan  olmuş durumu. Pekişme olmuş tabakalar artık iyice kırılamaz, biraz bükülünce kırılır. İyice pekişmeye uğramış tabakalar ise, esnekliği hemen hemen kalmamış ve tümü kırılgan  olmuşlardır. Uzun süre kıvrılmalardan, yer kabuğunun içine doğru olan püskürmeler (İç püskürme) den sonra pekişmeler artar. Böylece bu türlü yerlerde artık kıvrılmaya elverişlilik azalır. Yer kabuğu oynamaları sırasında buralarda, kırılmalar  olur.
PENCERE           Aşmalarla doğmuş örtünün (b. 1,1 yer yer aşınması, böylece derelerin burasını oyması yüzünden açılmış öyle bir oyuntu yeri ki, örtünün dibi buradan görülür olmuştur. Bu oyuntu yerinin iki yanına ‘pencerenin çerçevesi’ denir. (Örtü, Aşma örtüsü, Şaryaj, Aşma adası)
PENEPLAİN      Peneplen.
PENEPLEN        Uzun süren aşınmalar, yontul malar sonunda yer kabartılarının si inerek bel olan yarı düz, dalga uca bir yeryüzü b verilen ad. Peneplen, Amerika’dan yayılarak Avrupa’ya geçmiş, Fransızcaya peneplaine şeklinde yerleşmiş buradan da dilimize peneplen biçiminde yazılacak şekilde girmiştir. Bu şekle, zaman zaman dalgalı düzlük, yarı-ova gibi kelimeler de kullanılmış ise de bunlar tutunamamıştır. Alman jeomorfologları peneplen terimini olayı yeter derecede açıklatamadığı düşüncesiyle kullanmak istememiş, bunun yerine Rumpfflache kelimesini yerleştirmişlerdir. Dilimizde peneplen yerine yontukdüz kullanılmaktadır. (Yontukdüz). Geniş arazi bölümlerinin, akarsu aşınım faaliyetlerinin son döneminde deniz seviyesine yakın hale indirilmesiyle oluşmuş, az engebeli şekle peneplen (yontukdüz) denir.
PERESTROLKA               Rusca yeniden yapılanma anlamında. Sovyetler Birliği’nin parçalanma sürecine girdiği dönemlerde ekonomik, siyasi, idari alanlarda yapılan köklü değişikliklerin genel ismi.
PERİ BACASI   Özellikle volkan tüflerinin yaygın olarak bulunduğu vadi ve platoların yamaçlarında sel sularının aşındırması ile oluşan özel yeryüzü şekillerine peribacası denir. Bazı peribacalarının üzerinde şapkaya benzer, aşınmadan arta kalan sert volkanik taşlar bulunur. Bunlar volkanik faaliyet sırasında bölgeye yayılmış andezit ya da bazalt kütleridir. Peribacalarının en güzel örnekleri ülkemizde Nevşehir, Ürgüp ve Göreme çevresinde görülür. Volkanizma sırasında çıkan küllerin tortullaştığı arazi lerin, akarsular tarafından aşındırılması sırasında, dirençli kayaçların alt kısımlarının aşınmadan kalması sonucu oluşmuş sütunları andıran şekiller. Yüksekliği 35 metreyi bulabilen çoğunca kule biçimli, kimi yerde tepelerinde bir de başlığı bulunan yer biçimleri. Peri bacaları, bulundukları yerde birçokları yan yana sıralanmış efsanemsi şekiller olarak görülür. Uzaktan böyle bir yere bakılırsa, kulelerle süslenmiş birkaç kat evlerle dolu bir şehirmiş gibi görülür. Peri bacalarının irileri tarih çağların de, insanlar için ev olmuştur. Buralardaki yumuşak, kolay işlenir taşların (çoğunca yanardağ tüfü ) içerisi oyularak buralarda odalar, salonlar, yeraltı yolları, şarap yapılan yerler, tapınak yerleri yapılmıştır. Ürgüp ve yakınındaki Uc hisar ve Göreme’de olduğu gibi bunlar iki üç katlı olarak da işlenmiş, duvarlar sıvanmış, yağlı boya resimlerle süslenmiştir. Bu peri bacalarını görmek için her yıl birçok gezgin (turist) uzak ülkelerden buralara gelir. Peri bacaları, yağmurlu ve kurak mevsimlerin birbiri ardından geldiği bölgelerde, kumlu, taneli, yumuşakça taşların bulunduğu dikçe yamaçlarda doğar Böyle yerler, en çok Akdeniz Çevresindeki ülkelerde bulunur. Peri bacaları bu biçimlerini sağanak yağmurlarının yeri süpürürcesine yalamasıyla alır. Önce birbirine koşut (paralel) yivler açılır, ardından da peri bacalarının temelleri belirmeye başlar.
PERİGLASYAL “Buzul çevresi” ile ilgili olayları belirtir. Buzul çevresi yer biçimleri, buzul çevresi iklimi, buzul çevresi bitkileri gibi. (Buzul çevresi).
PERİHEL Dilimizde günberi olarak geçen terimin karşılığı. (Günberi).
PERİYOD Zaman bakımından dönemli bir akışı belirtir, bir zaman bölümünü gösterir.
PERİYODİK CETVEL     Elementlerin atom numaralarına göre hazırlanan, elementlerin tümünü içine alan cetvel.
PERSPEKTİF Türlü cisimleri değişmeyen bir noktaya göre olan uzaklıklarını, aralarındaki duruş ayrılığını canlandıracak şekilde çizme yolu. Bu yolla çeşitli yeryüzü biçimleri çizilebilir. En eski harita izdüşümleri perspektif temellerine göre yapılmış tır Yer yuvarlağının saydam bir cisim olduğu düşünülürse, bunun üzerine çizilmiş olan meridyen ve paralel çemberleri ağı, belli bir noktadan bu ağa yönelmiş bir gözden çıkan ışınlarla bir yüzey üzerine düşürülmüş bulunsun. İşte böyle elde edildiği düşünülen haritalar perspektif temeline göre yapılmış olur. (Harita).
PERTAVSIZ       Büyüteç.
PETROGRAFİ   Taş bilimi.
PETROKİMYA SANAYİ              Petrolden elde edilen yan ürünlerin değerlendirildiği sanayi.
PETROL              Su ile karışmayan, duru, ya da yoğun, açık, ya da koyu renkli, bileşimi karbonlu hidrojenlerden olan bir sıvı. Petrol, türlü oluşuklarda (formasyonlarda) bulunur. Sünger yapılı taşların boşluklarını, gözeneklerini, yarıklarını doldurur. Petrol, çoğunca, denizde yaşayan canlıların yağlı yerlerinin, doğal bir damıtma (destilasyon) olayına uğramalarıyla oluşmuştur. Bu duş, jeologlarca şöyle tasarlanmıştır Denizlerdeki canlılar ölünce dibe çöker, burada madensel çökeleklere karışır, çoğu canlı artıklarından olan bitümlü maddeler  durumuna geçer. Bunlar belirli bir kalınlığa vardıktan, daha sonraki yer kabuğu oynamalarıyla büyük basınçlara uğradıktan Sonra petrol oluşur. Ancak bu oluşa büyük denizler değil, sığ olan iç-denizler, körfezler elverişlidir. Oluşan petrol, delikli, gözenekli taşların boşluklarını doldurur, bu defa oluştuğu yerden başka yere göç eder, çoğunca kıvrımlı bölgelerin kemerlerinde (b bk.) toplanır. Petrol, büyük ekonomik değeri olan bir maddedir.
PETROL BORUSU Petrolü limanlara, kolayca taşımak üzere yapılmış yere döşenmiş büyük çaplı borular.
PEYK    (Uydu).
PEYZAJ Bir yörenin doğal görünüşü ya da bu doğa (tabiat) üzerinde insanın yaptığı (ev, köy, tarla, bahçe, fabrika...) ile birlikte görünüşü. (Görünüş).
PEYZAJCILIK    Yöre görünüşlerini çizme temeline dayanan resim tarzı. En çok yerinde, ve görerek  sulu boya, yağlı boya veya kuru kalem yöre resimleri birçok ülkelerde gelişmiştir. (Yöre, Yöre görünüşü).
PINAR Bir şehir kent, köyde, herhangi bir yerde kaynaktan  getirilmiş suyun arınması için yapılmış yer. Pınar denilen böyle yerlerde sular, sürekli olarak akar, ya da bir musluk açılıp kapatılarak 1 sudan faydalanılır, (Kuyu, Su, içme suyu, Kullanma suyu).
PİPELİNE Petrol boru hattı
PLAJ    Denizin, gölün kumluk yerlerindeki yüzme, güneşlenme böylece sağlık kazanma yerlerini belirtir. (Kum). Kumsal. Denizin, gölün kumluk yerlerindeki yüzme, güneşlenme böylece sağlık kazanma yerlerini belirtir. (Kum).
PLAN   "Bir yerin kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmasıdır. Plan bir tür büyük ölçekli haritadır.
Yeryüzünün küçük bir bölümünün, büyük ölçekte çizilmiş haritası. Bir şehrin planı. köy planı gibi Planların ölçeği 1 :2000 ne kadar olur. (Harita).
Bir yerin kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmasıdır. Plan bir tür büyük ölçekli haritadır."
PLANİMETRE  Düzlemlerin yüzölçümünü bulmaya yarayan bir araç.
PLANKTON      Ya pek az olan kendi kımıldayışıyla; ya da deniz akıntılarıyla şuraya buraya sürüklenen, suda yaşıyan bütün bitki ve hayvanlara verilen ad. Bu ad 1887 de Hensen tarafından kullanılmıştır. (Nekton, Benthos).
PLANLAMA     Topraktan yer eşilmiş olan yerden en iyi şekil de faydalanmak, en yüksek verimi elde etmek için yapılan düzenli işler, çalışmalar. Çok çeşitli planlamalar vardır. Bunların, türlü dillerde birbirine iyice uymayan karşılıkları vardır. Kimi dilde de bu karşılıklar eksik kalmıştır (Yer planlaması, Ülke planlaması, Bölge planlaması).
PLATO "Türlü dillere üstü düz bir yeryüzü biçimi terimi olarak girmiş, bu arada 25 yıl kadar önce dilimize de girerek bu imla ile yazılır olmuştur. Bundan önce okul kitaplarında da üç ana yeryüzü biçimi olarak Türkçe, dağ, ova, yayla kelimeleri  kullanılırken bu tarihten bu yana y kelimesi yerine plato kelimesinin kullanılması, böylece ‘yazları davarların yayıldığı yerler”, anlamında da kullanılan yayla kelimesinin anlamıyla karışmaması gereği Savunulmuştur. Ancak, bir kelimenin iki, hatta daha da çok anlam, bulunabileceğine göre, yine önceleri kullanılmış üzere yayla kelimesinin plato karşılığı kullanılması, faydalı olur, Bugün de okul kitaplarında yayla kelimesine bir yeryüzü biçimi gösteren anlamıyla çok rastlanır. (Yayla, Yazı, Düzlük, Düzlek yapı, Yüksek yayla).
Akarsu vadileriyle derince yarılmış düz ve geniş düzlüklerdir.
Akarsular tarafından derin vadilerle parçalanmış çevresine göre yüksekte kalmış dalgalı düzlükler."
PLAYA (Takır).
PLEİSTOSEN    Dördüncü çağın birinci dönemi. Diluviyum Buzul Çağı  bu dönemi karşılar Bir jeoloji terimi olan pleistosen dönemi, arkeologların Paleolitik yani Eski Taş Çağı’nı  karşılar.
PLUTONİTLER Taşlar biliminde derinlik taşları demektir. (Derinlik taşları)
PLUTONİZM    Yer kabuğunun çok derin yerlerinde batolitlerin oluşmasıyla sonuçlanan iç püskürmeler. Çok derinlerdeki erimiş, kızgın magmanın çok derinlerdeki taşların arasına büyük yığınlarla sokulması olayı. {bk. Volkanizma). Bunlardan doğan taşlara plutonit {b. bk.) denir ki, dilimizde buna derinlik taşları (b. Bk.)iç püskürük taşlar (T,. ) adı verilir, 2 — Yer yuvarlağının türlü çağların da birçok olayların, yeryüzü biçimlerinin oluşma ve gelişmesinin ve taşların, magmadan ileri geldiğini savunan görüş. Bunun karşısına neptunizm  görüşü çıkmıştır.
PLUVİAL ÇAĞ Buzul Çağını (b. ) karşılayan sürelerde şimdiki kurak bölgelerdeki bol yağmurlar çağı (Yağmur çağı )
PLUVİOMETRE              (Yağmur-ölçer).
PODOMETRE  (Adımsayar).
PODZOL TOPRAKLAR               Tayga adı verilen iğne yapraklı orman örtüsü altında oluşan, soğuk ve nemli bölge topraklarıdır. Toprağın aşırı yıkanması nedeniyle organik maddelerin çoğu taşınmıştır. Bu nedenle renkleri açıktır. Bu tip topraklar Sibirya, Kuzey Avrupa ve Kanada’da yaygındır.
PODZOLLEŞMA             Soğuk nemli iklim bölgelerinde boz esmer renkte toprak oluşumu.
POLAR HAVA Kutbi hava, soğuk hava kitlesi.
POLİGON TOPRAK      (Çokgenli toprak).
POLJE  (Göl ova).
POLYE "Karstik bölgelerde kireçtaşlannın çözülmesiyle ortaya çıkan düzlük ova.
Yugoslavya’nın Karst yaylalarındaki ilgili araştırmalarla türlü ülkelere yayılan polye kelimesi, dilimize de girerek. Kendi imlamızla polye şeklinde yazılmaktadır. Anlam bakımından polye, türlü yerlerinde geçici, ya da sürekli göllerin bulunduğu bir çeşit ovadır. Bu bakımdan yurdumuzda çok bulunan bu türlü ovalara göl ova da denilir, (Göl ova).
Karstik yörelerdeki genişliği birkaç kilometre olan, uzunluğu 20-30 kilometreyi bulan, hatta geçebilen ova görünümlü büyük karstik çukurlara polye denir. Türkiye’de özellikle Toroslar’da polyeler yaygındır. Örneğin; Akdeniz Bölgesi’ndeki Ketsel, Elmalı ve Akseki ovası birer polyedir."
PONOR           ( Su-yutan).
PORTOLAN      Ortaçağda germicilerin kullandığı bir kılavuz kitaptır. Portolan haritaları da vardır. (Gemici kılavuzu).
POSTGLASYAL               çağ   (Buzul sonrası çağ). (Buzul sonrası).
POTAMOLOJİ (Akarsu bilimi).
POTANSİYEL   Depolanmış durumda hazır bekleyen enerji, eşya ya da mekan.
POTANSİYEL ENERJİ   Bir cismin çekim kuvvetinin bulunduğu bir gezegende herhangi bir referans noktasına göre sahip olduğu enerji.
POYRAZ             Kuzey- doğudan esen soğuk, sert yel. Yaz poyrazı, sıcak bölgeye doğru estiği için kurudur. Estiği yerlere serinlik getirir. Kış poyrazı’nda türlü döngülerin  önemli yer tutmasıyla ilgili olarak, yağmur, kar yağabilir ya da poyraz açık havada, sert olarak eser. Poyraz, çoğunca fırtına şeklinde eser Marmara’da, Karadeniz’de taşıtlarn gidiş - gelişini zorlaştırır. (Gezici döngü ,Yerel rüzgar, Basınç, Gökyel).
PREGLASYAL ÇAĞ       (bk Buzu1 öncesi çağ).
PREHİSTORYA                (Tarih Öncesi)
PRERİ   Kuzey Amerika orta bölgelerindeki otluk, hayvan yetiştirilen, ekincilik yapılan geniş düzlüklere verilen ad. (Pampa, Bozkır, Step).
PROFİL                Yer kabart çukurlukların yükseklik değerleri bakımından uzanışlarını, birbirleriyle ilgilerini göstermek için çizilen eğri. Profil kelimesi, pro= ön, Filum= iplik kelimelerinden (dış biçim), “dış uzanış” anlamına gelir. Bu eğride iç yapıda gösterilir ise buna kesit  denir. Profil ile kesit, çoğunca, bir anlamda kullanılırsa da, profil dış çizgiyi belirtir. Kesit ise, yapıyı da içine alır. Böylece jeoloji kesitlerinden söz edilir.
PROJEKSİYON                Dünya'nın küreselliği nedeniyle, haritalarda ortaya çıkan hataları en aza indirmek için çeşitli yöntemler kullanılır. Bunun için yerkürenin paralel ve meridyen ağının belirli kurallara göre düz bir kağıda geçirilmesi gerekir. Bu sisteme projeksiyon denir. (Izdüşüm, Harita  izdüşümü).
PROTEROZOİK               Arkeen  den sonra geçen ve Birinci Çağın  Kambriyen devrine kadar süren jeoloji çağı. Bu devir çok uzun sürmüştür. Canlılar bu sırada sular içinde belirmiştir.
PROTON            Atom çekirdeğinde bulunan 1,672.10-24 g. kütlesinde,pozitif yüklü tanecik.
PSAMOFİTLER               (Kumcul bitkiler).           
PUS       Hava içinde toz  taneciklerinin verdiği durum.Bu   parçacıklar çok küçük oldukları için düşmezler. Gözle de ayırt edilemezler. Fakat bu parçacıklar, yatay görünürlüğü azaltır. İşte bu görünüşe puslu hava, pusluluk denir. Puslu hava mavimsi, ya da sarımsı olur. Böyle bir örtü yeryüzünün kendi rengini azaltır, soluklaştırır. (Pusluluk).
PUSLULUK        Havanın bir çeşit bulanıklığını belirten kelime (Pus).
PUSTA Macar ovalarının bozkırlarına verilen ad. (Bozkır).
PUSULA             Yön bulmaya yarıyan bir araç.
PÜSKÜRME      Bir yanardağın püskürmesi olayı (Yanardağ). Geniş anlamı ile magma’dan (b.bk.) olan her türlü püskürülmüş maddelerin, yeryüzüne ulaşmış olmalarına, ya da ulaşamamış ta içte kalmış bulunmalarına göre, püskürmeler ayırt edicidir. Yer kabuğundan geçerek yerin yüzüne ulaşmış olanlarına dış püskürmeler (extrusion) denir. (Dış-püskürük taşlar). İçte kalmış, yerin yüzüne çıkamamış olan püskürmelere de iç püskürmeler (intrusion) adı verilir (İç püskürük taşlar, Yayışık püskürme, Volkanizma).
PÜSKÜRTÜ MADDELERİ Bir yanardağın püskürdüğü lav lapilli kum,   bomba, kül gibi maddeler.
Püskürük taşlar                  Yerin derinliklerinden püskürerek (Püskürme), yer kabuğunun içinden yukarılara doğru uzanmış taşlar. Bunlar delip geçen yapı biçimindedir. Püskürük taşlar, püskürmeler sırasında yeryüzüne çıkamayıp, derinlerde gömülü kalmışsa, bunlara iç püskürük taşlar (b. bk.), ya da derinlik taşları denir. Püskürük taşlar, püskürme sırasında yer kabuğunu geçip yerin üstüne kadar çıkabilmişlerse bunlara dış püskürük taslar denir.. Yerin derinliklerinden erimiş kızgın bir çamur gibi çıkan lavlar (b. bk), az bir süre sonra soğur, katılaşır, bundan çeşitli dış Püskürük taşlar oluşur. (Taşlar).
               
R HARFİ


RAKIM                Yükselti. Bir noktanın deniz seviyesine göre yükseltisi.
RAMPA              (Yokuş).
RATIP İKLİM    (Nemli)
RATIP MINTIKA            (Yağmurlu bölge).
REAKSİYON     Karşı hareket, tepki. Tepkime, tesir.
REFERANS        Başlama noktası.
REGELATİON  (Yeniden donma)
REGRASYON   (Deniz gerilemesi ). Epirojenik hareketlere bağlı olarak her devirde kara ve deniz seviyeleri değişmiştir. İklim değişiklikleri ya da tektonik  hareketler nedeniyle denizin çekilmesine regresyon (deniz gerilemesi) denir.
REKONSTRUKSİYON  Tümleme
RELATİF NEM Bağıl nem.
RELİEF italyanca rilievo Yükseklik, başka dillere de geçmiş terim. (Yerşekli).
RELİEF HARİTASI          Yeryüzü biçimlerinin kabartılarını, çukurluklarını ilk bakışta gösterecek şekildeçizilmesi. (Harita).
RELİEFENERGİE             Alman coğrafyacılarının ortaya koydukları bu terim, bir bölgede belirli uzaklıklar içinde ortalama yükseklik değerlerinin yardımıyla elde edilen o arazideki yükseklikfarklarından çıkarılan değerlerdir. Bu değerlerle yapılan haritalara Reliefenergie haritası denilmiştirki, dilimizde bu terimi bağıl yükseklik haritası (nisbi irtifa haritası) karşılar. (Bağıl yükseklik).
RELYEF            (Yerşekilleri).
REML   (Kum).
RENDZİNA        Humuslu, karbonatlı toprak.
RENKLENDİRME YÖNTEMİ    Eşyükselti eğrileriyle birlikte kullanılan bu yöntemde yükselti ve derinlik basamakları renklerle gösterilir. Fiziki haritalarda yükseltiler genellikle, yeşil, sarı ve kahverenginin çeşitli tonları, derinlikler ise açıktan koyuya mavi rengin tonları ile gösterilir.
REOSTA             Elektrik devresinden geçen akım şiddetini değiştirmek için kullanılan ayarlı direnç.
RESİF    (Mercanlar, Mercan yapıları).
RESİFLİ KIYI      Mercan resiflerinin kıyılarda oluşturdukları özel bir kıyı tipidir. Sıcak kuşağaözgüdürler Resifin oluşum şekline göre kenar resifi, set resifi ve atoller olarak alt tiplere ayrılır. Atoller çember şeklinde kıyılar oluşturur.
REVOLUTİON  Kısa bir zaman içinde beliren temelli ve önemli değişmeler. O zamana kadar sürüp giden türlü olaylarda meydana gelen devrimler, değişmeler. Bu terim, jeoloji çağlarında zaman zaman beliren büyük değişiklikler için kullanılır. (Değişme).
REZERV           Yedek. Bir maden bölgesinde çeşitli materyallerle karışık halde bulunduğu hesaplanan maden Depolanmış mal ve kaynaklar.
RİALI KIYI          Nispeten yüksek ve akarsularla derin bir şekilde yarılmış olan bir alanda, vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
RİAS     Buzul Çağında buzlar altında kalmamış, sadece akarsularla açılmış derin, vadilerin, deniz sularıaltında kalmasından doğmuş bir çeşit kıyı. İspanyolca ria = akarsu ağzı demektir. Bu türlü kıyılar İspanya’nın Kuzeybatı bölümün de görüldüğü için bu ad verilmiş Ria’nın çoğulu rias’dır ki, çoğunca bu kullanılır. Rias kıyı girintilerinin dibinde sürekli bir iniş vardır.
RİCİ İTİKAL       ( Geriye aşınma)
RİJİD    (, Kırılgan).
RİJİDLİk               (Kırılganlık).
RİPPELMARK  (Kum dalgacığı ).
RİYAH  (Yel, Rüzgar, Eoliyen, Yel etkisi).
RİYAHİ Arapça riyah yeller kelimesinden alınma bir terimdir ki, tesiratı riyahiye yani yelsel etki, yel etkisi
ROOSS ENLEMLERİ Rüzgar dalgaları karşılığı olarak kullanılmıştır. Şimdi bunun yerini yelsel etki (b. ) ve yel etkisi (b. .) tutmuştur. Rooss enlemleri Almancada nereden geldiği kesin olarak bilinememekle beraber, daha çok denizci kullanmış olduğu, sonradan da coğrafya ve meteorolojide iyice yer tutmuş ajan bir terim, Her iki yarımkürede, 25-35 enlemleri boyunda uzanan ve en çokokyanuslar üstünde belli olar’ iki yüksek basınç kuşağı. Bunlar, yer yuvarlağı üzerindeki hava akıntıları sır hava yığınlarının sıkışması ve sık sonucu olarak birer dinamik yüksek basınç kuşağı olarakbelirmiştir. (Yer yuvarlağının rüzgar sistemleri, Hava dolaşımı Hava basıncı).
ROSSBREİTEN                (Ross enlemleri ).
ROTORBir elektrik jeneratörünün bir eksen etrafında dönerek hareket eden parçasıdır.
RÖJE     (Düşme).
RÖLYEFYeryüzünün kabarıklık, çukurluk biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki biçimleri.
RUMPFFLACHE(Yontukdüz).
RUTUBETİ HAVAİYE    (Havanın nemliliği)
RUZ(Gün).
RÜRAL BÖLGE                (Kır yerleşmesi).
RÜTUBET           (Nemlilik, Havanın nemliliği  )
RÜYET MESAFESİ         Görme uzaklığı Rüzgar Yer değiştiren hava. başka bir sözle rüzgar, havanın yer yüzüne yakın olan herhangi bir yön de, herhangi bir hızdaki doğal akıntısıdır, Bir rüzgar eserken bu hava akıntısı bir yönde olur ve yataya yakın  bulunur. Kimi zaman, havanın dik, Ya da dikçe estiğj olur ki, bun lar öze! durumlardır. Rüzgar hep bir gidişte tanı düzenli olarak esmez, son derece kısa aralıklarla durup durup vururcasına bir esiş gösterir. Bu karışık esiş, yeryüzünün inişli çıkışlı olmasına bağlıdır. Bu esiş, bir de, hava katlarına bağlıdır Yer yüzündeki buruşukluklara sürtünme yüzünden rüzgarın hızı ağırlaşır, kuzey yarımküresinde sağa doğru döner. (Dağ yeli,Vadi yeli, Kara yeli, Deniz yeli). Hava yığınlarının bir dağı aşması halinde buz eriten yel (b. .) eser. Yerel rüzgarların her birinin her yer de ayrı adı vardır Yıldız, poyraz, doğu yeli, keşişişleme güney yeli, lodos, karayel, akyel, gök yel, Yarık kaya yeli gibi. (Bofor ıskalası, Yel).
RÜZGAR AŞINDIRMASI            Çöl yörelerine özel bir görünüş veren, kayalar da küçük biçimler meydana getiren yel işlemesi. Rüzgar biriktirmesi (b. .) ile meydana gelen biçimler ise çok daha büyük şekillerdir. Rüzgar aşındırmasının en belirgin izleri kum cilalamasında, köşeli çakılların (b. .) doğuşunda belli olur. Yel kazıması oyuklarıyla mantar - kayalar, uzun oluklar, yarıntılar yel aşındır ması biçimlerindendir. Rüzgar, kayaların sert olmayan yerlerini çabuk aşındırır, sert yerleri çıkıntılar ya par. (Yel süpürmesi, Yel kazıması).
RÜZGAR BAYRAĞI       (Yel bayrağı).
RÜZGAR CİLALAMASI               Rüzgarın ‘taşıdığı parçaları sürterek taşları cilalaması olayı. (Rüzgar çakılı, Rüzgar etkileri, Rüzgar aşındırması ).
RÜZGAR ÇAKILI             Rüzgarın cilaladığı köşeli, kenarlı bir çeşit çakıl. Bunlara köşeli çakıl (b. .) adı, da verilir.
RÜZGAR DALGALARI Suyun yüzüne sürtünürcesine esen yellerin doğurduğu dalgalar. (, Dalga) Bu türlü dalgaların boyu yüksekliği, bunlarla ilgili  olarak biçimi rüzgar etkisi ile yüzü kımıltıya uğrayan denizin biçimine, derinliğine bağlı  olarak çeşitlilik gösterir. Rüzgarın estiği bölgenin dışında yayılan Salınımlı, serbest dalgalar da vardır. (Soluğan). Kıyıya doğru derinliği gittikçe azalan yerlerde ise, dalgalar çatlarcasına köpüklenerek i!eri doğru atılır. (Çatlama). Denizde dalga belirdikten sonra rüzgarın esiş yeğinliği (şiddeti) arttıkça, dalganın yüksekliği artar, boyu büyür. Ancak, bu artış sonsuz değildir: Bir dalganın sırtı, öteki dalgaların sırtlarından geçen yatay düzlemin hizasını geçince, o sırtın su bölümcükleri, yel tarafından yakalanır, ileri doğru toz gibi savrulur. Buna dalga serpintisi, dalga savruntusu denir, Bundan başka, rüzgar itmesinin etkisi ile dalganın doruğu ileri doğru eğilerek devrilir. Bu devrilme sırasın da içeride hava kalır. Bu havanın kurtulmasıyla ilgili olarak köpükle. meler olur. Denizin köpüklü oluşu fırtınalı zamanlara uyar.
RÜZGAR EROZYONU  Rüzgar aşındırması. Bitki örtüsünün olmadığı ya da cılız olduğu yerlerde toprağın rüzgarlarla yerinden kopartılarak taşınmasına rüzgar erozyonu denir.
RÜZGAR GÜLÜ               Yelin esiş yönlerini belirtmek üzere bu yönlerin 4 anayön (b. .) batıdan temel tutularak 8, 16, 32, 64’e bölünmüş şekilde gösterilmiş durumu. Türlü yönlerden esen yellere ad vermek için yelin çevren (b. ) üzerinden gelir gibi göründüğü noktalardan faydalanılır. Böylece sözgelişi, kuzey yeli, batı yeli, doğu yeli gibi adlar verilir. (Yel).
RÜZGAR ISKALASI       Beaufort ıskalası
RÜZGAR ÖLÇMESİ       Rüzgar yönünün ve hızının ölçülmesi gösterilmesi işi.. Rüzgarın yönünün ölçülmesinde kullanılan en sade araç, eski çağdan beri temeli bilinen yel bayrağı (b. .) dır. Rüzgarın hızı enemometre denilen araçla ölçülür. Bunların birçok çeşitleri vardır. En sadesinde şu parçalar bulunur: 4 tane içi boş yarım yuvar çanak birbirine dikine çapraz iki çubuğun uçlarındadır, Bu çanakların açık yerleri aynı dönüş yönüne bakacak şekilde konulmuştur. Yelin estiği yön ne olursa olsun, bu yarım yuvar çanaklardan birine çarpar. Bu araç herhangi bir yönden esen yelle durmadan döner. Dönüş hızı, dönme sayısını yazan bir sayıcı araçla bulunur.
RÜZGAR SİSTEMLERİ Yerin dönüşü, basınç kuşakları, basınç bölgelerinin doğuşu ile ilgili hava akıntılarını ana çizgileri olarak beliren hava akışları.
RÜZGAR YEĞİNLİĞİ     En çok çöllerde kumları, çakılları savurması, toz ve kum fırtınaları doğurması şek inde kendini gösteren rüzgarın esiş hızı.

 S HARFİ

SAMYELİ            Türkiye’ye güneyden ve buna çok yakın yönlerden esen sıcak, kuru, toz!u. sıkıcı, bitkileri kavuran bir yel. (Siroko, Gezici döngü, Hava basıncı, Yerel rüzgarlar).
SANAVBERİYE               (İğne yapraklı ağaçlar).
SANAYİ hammadde veya yarı hammaddelerin işlenerek mamül madde haline dönüştürülmesi.
SANDER İç buzulların ya da dağ buzullarının dışında, kumlarla, çakıllarla örtülü geniş düzlüklere verilen ad. Sanderler buzul sularının geliştirdiği bir çeşit yayvan birikin ti yelpaze!eridir. Kuzey Avrupa da Sanderler yani buzul kumlukları çoktur. (Kum, Kumla, Kumsal,).
SANTİGRAT DERECESİ Sıcaklık ölçü birimi Celcius isimli İsveçli astronom tarafından düşünülmüştür.
SAPA   İşlek ulaşım yollarına uzakta kalmış yer
SAPKINTAŞLAR Buzul Çağında   kuzey kut bundan güneye doğru çok sokulmuş bulunan Buzların söküp getirdiği çok iri kaya parçaları kalıntıları.Böylece Finlandiya dan,İskandinavya dan binlerce granit kayaları yad ülkelere sürüklenmiştir. Bugün bu kayalar o yerlerin yapılarinı hiç tutmamakta dır. Oranın yabancısıdır. Bunun için bunlara, sapkıntaş denir.
SAPROPEL        Çirkef-çamur.
SARIM Akım makarasındaki her bir halka.
SARKAN         Çöllerde rüzgarların taşıması ile kumulların hilal şeklini almış hali.
SARKIT            Mağaralar içinde, tavandan aşağı doğru büyüyerek sarkan damlataşları. (Dikit ).
SARKIT DİKİT  Kalsiyum karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur. Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
SARKIT-DİKİT  Kalsiyum karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur. Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
SARMAŞIK       Bir, ya da birkaç yıllık olan, başka bitkilere, başka yerlere sarılarak, tırmanarak duran bitkiler. (Bitki, Bitki coğrafyası, Liyan,).
SARNIÇ              İçerisinde yağmur suları biriktirilen üstü kapalı kuyu. Bu kuyuların içi duvar biçiminde örülmüş, sıvanmış. tır. Kurak bölgelerde ve suyu az olan yerlerde sarnıçlardan faydalanılır. Bunlar birer dolma kuyu (Kuyu).
SARP    Çıkılması zor dik yamaç. Çıkılması güç, dimdik kayalıkların bulunduğu yerler için kullanılan bir kelime. Doğu Anadolu da sarp yerler çoktur. Bu sarp kayalara tırmanmak çok güçtür. Toroslar’ın birçok yerleri sarp bölgelerimiz arasında sayılır. (Dik).
SARSINTI        BÖLGELERİ Yeryüzünün yer sarsıntılarına en çok, en yıkıcı olarak uğradığı yerler, Bu bölgeler, Amerikaların batı bölümleri ile Akdeniz çevresi ülkeleri Güney doğu Asya Adalarıdır, Japonya ve Çinin bazı yerleridir. Buraları yer kabuğunun yerleridir(Deprem).
SATHI ARZ        Yeryüzü
SATHI BAHİR   Deniz yüzü
SATHI MAİL     Aklan.
SAVAK                Akarsuların akışını düzenlemek, gerektiği kadar su salmak, ya da suyu geride alıkoymak içinyapılmış bir çeşit kapak yeri. Değirmen savağı, su savağı, bent kapağı birer savak’ tır
SAVAN               Kızılderili dillerinden ispanyolcaya geçen, oradan da terim durumuna giren Savanakelimesinden yapılmış bitki coğrafyası terimi. Savan, ağaçlı bozkır demektir (Ağaçlı bozkır).
SAYD    Av.
SAYDAM Işığı geçiren madde
SAYF     Arapça sayf kelimesi Türkçe yaz anlamına gelir ki, uzun bir süre türlü yerlerde kullanılmıştır. Sözgelişi, yaz gündönümü yerine inkılabı sayfi denilmiş, yazları çıkılan serin, güzel havalı dinlenme yerlerine yazlık yerine sayfiye adı verilmiştir. Şimdi artık Türkçe yaz   kelimesi çok yaygın olarak kullanılmaktadır.
SAYFİYE              Yazlık.
SAYMACA İZDÜŞÜMLER         İstenilen belirli özellikleri elde etmek üzere önceden tertip edilen formüllere göre, paralel-meridyen ağının doğrudan doğruya çizilmesiyle yapılmış harita temelleri. Çeşitli saymaca harita izdüşümleri vardır. (Harita).
SELCİK YARINTISI         Dik yamaçlarda birbirine koşut (paralel) olarak yamaç aşağı uzanan yarıntılar  Bunlara selcik yarıntısı denildiği gibi, selinti yarıntısı, saçak-sel yarıntısı da denir. Böyle yarıntıların bulunduğu yamaçlarda dilik dilik bir görünüş vardır. Yamacın yüksekliğine göre, çeşitli boydan selcik yarıntıları olur. Bu yarıntılar belirdikçe yamaçtaki topraklar süpürülür. (Suyun süpürmesi).
SELİNTİ               Yamaçlara düşen yağmur damlalarının birleşmesinden doğmuş saçak saçak, yaygın akan sular. Selintiler henüz akarsu durumuna gelmemiş akan Su  dur. Çünkü, henüz yatakları yoktur. Selinti suları, yamaçta yayılmış olarak, ya da tel tel akar, sık sık yer değiştirebilirler. ( Suyun süpürmesi).
SER       Fransızca serre kelimesinden alınarak dilimizde kendi imlamızla yazılmış bir kelimedir ki,limonluk anlamına gelir. (Limonluk).
SERA    Turfanda sebzelerin özellikle kiş döneminde üretimine devam edebilmek için naylon ya da camdan yapılmış oda şeklin deki kapalı yerler.
SERACILIK         Seralarda mevsiminin dışında sebze ve me üretme faaliyeti.
SERAK Dik yerlerden inen buzullarda derin yarılmalar yüzünden buz par çalarının koparak aşağılara düşmesi olayı. S6rac kelimesi Fransızca dır. (Buz doğumu).
SERAMİK           Killi toprakların şekillendirilerek yüksek sıcaklıkta pişir ilmesi ile yapılan eşyalar.
SERAP (Ilgım).
SERBEST AKINTI ltilmeden doğan (rüzgar itmesinden) akıntılarla (Fransız coğrafyacıları buna itme akıntıları, zorlama akıntıları gibi adlar vermişlerdir), boşalma akıntılarının etki alanlarının ilerisin de, bunlar devamı gtbi sayılan deniz akıntısı. Serbest akıntıların en güzel örnekleri Körfez Akıntısı, yani Gulf stream ile Kuroşivo deniz akıntılarıdır. Bu akıntıların kimisinin kökü dönenceler kuşağındadır. Fakat bunların yayılış yerleri yüksek enlemlerde olduğu için bunlara bu enlemlerin akıntıları olarak bakılır. (Deniz akıntıları ).
SERBEST BÖLGE           Bir devletin sınırları içinde fakat gümrük sınırları dışında bırakilan alan. Buraya giren ve çıkan mallardan vergi alınmaz Daha çok dış sermaye girişini kola maksadı ile kurulur.
SERBEST DÜŞME          Dış etkenlerden korunmuş havasız bir ortamda(boşlukta) yerçekimi etkisiyle olan hareket.
SERBEST LİMAN           Bir bölümü, ya da bütünü ‘e gümrük serbestliği oran liman, Buna açık liman da denir.
SERBEST MENDERES Düzen kıvrıntılar, büklümler çizerek akan ırmağın, içinden geçtiği Su basan tabana   gömülmemiş olması durumundaki menderesler. Bulundukları alüvyonlar ara sın da bunlar kolay gelişir Bunlara vadi tabanı menderesleri de denir. (Vadi tabanı). Bunlarda vadinin yamaçlarıyla ırmağın büklümleri çoğunca birbirini tutmaz. Böyle vadi tabanlarında ırmak, kendi başına büklümler yaparak akan Bundan ötürü buna “ırmağın serbest menderesler çizmesi” denir. Böyle geniş bir vadi tabanında çoğunca birbiri ardınca sıralanmış bulunan menderes büklümler belirli genişlikte bir menderes kuşağı meydana getirirler. (Menderes, Gömük menderes, Irmak menderes, Vadi menderesi).
SERC-İ MÜNHAT (Tekne, Senklinal).                                                                                   
 SERGİ Ekonomik, teknik, ya da sanat eserlerini herkese göstermek için bir yerde açılan yer. Sergilerin yardımı ile yeni buluşları, yeni işleri, eşya yapma yollarını, elde edilen ürünleri, kısa zamanda çok kimseye göstermek mümkün olur. Bir bölge ile ilgili sergiler bulunduğu gibi, bir ülkeyi ilgilendiren sergiler, uluslar arası sergiler de açılır. (Ticaret).
SERHAT ŞEHRİ               Komşu ülke ile sınırı olan il.
SERTGEN           Çevresindeki yumuşak taşlar ortasındaki sert bir taşın aşınmalara karşı dayanarak. tepe biçimi almış durumu. Uzun süren aşınmalara uğramış bölgelerde sertgenler, bir çeşit kalık tepedir. Böyle yerlerde sertgenler, çevresin deki dalgalıca düzlükler ortasında tepe olarak yükselir. İstanbul yakınındaki Çamlıca tepeleri birer sert gen’dir. Sertgen, monadnock karşılığı olarak  kullanılmaktadır.
SERTLİK          Katı bir cismin bir başka katı cisme girmesindeki dayanıklılık  Minerallerde sertlik, mineralin üzerine sürtülen bir maddeye karşı bu mineralin gösterdiği dayanmadır. Bir çelik çakı ile çok sert olan çakmaktaşını çizmek istersek, ne kadar bastırırsak bastıralım, çakıya karşı, bu taşın dayandığını, çizilmediğini görürüz. Bunun gibi, bir mineralin sivrice bir köşesi, bir başka minerale sürtülerek, çakı ile yapılan deney yapılmış olur. Buna göre, çizen mineral, çizilenden çok sertlik gösteriyor demektir. Bu temelden faydalanarak XIX. cu yüz yıl başlarında F. Mohs tarafından 10 mineral çeşidinden bir sertlik ıskala sı düzenlenmiştir: Bunların en az sertlik göstereni 1 ile belirtilen talk’ dır. Bundan sonra, alçıtaşı (jips) gelir. Talk ve alçıtaşı tırnakla çizilebilir . Daha sonra kalsit, fluorit, apatit gelir. Bu üçü çak ile çizilebilir. Bun dan sonra sırasıyla feldispat, kuvars, topaz, korindon, elmas gelir. Taşların da sertlik derecesi çok olan], 8Z olanı vardır. Bunun da aşınmalara, yeryüzü şekillerinin biçimlerine önemli etkileri olur: Kil, killi taşlar yumuşaktır. Granit, billurlu kireçtaşı, iyi yapışmış kumtaşı serttir. (Taşlar).
SEŞ        Bir gölün yüzünün dönemli, düzenli olarak alçalması, yükselmesi. Bu olay göl yüzüne olan ayrı hava basıncından doğar. Seş kelimesi Fransızca seiche den alınarak birçok dillere girmiştir. Bu olayda gölün bir ucunda sular kabarırken, öte ucun da aynı değerde alçalır. Göl yüzünün bu oynayışı uzunca bir süre birbiri ardınca belirir. En sade durumu ile bu olay, bir tahtaravalliyi andırır. Oynamalar bir orta nokta çevresin de olursa buna tek boğumlu (uni nodale) seş denir. Eğer, gölün her iki ucunda göl yüzü alçalır da, ortası kabarırsa buna da çift boğumlu (bi nodale) seş adı verilir. Bugüne dek Cenevre gölünde en büyük genli  seşin 2 metreye yakın olduğu anlaşılmıştır. Dilimizdeki karşılığı duran dalga   dır. (Göl).
SET        "Su taşkın!arını önlemek için akarsu boyunun, ya da göl kıyısının, deniz kıyısının gerekli yerlerine yapılan uzun tümsekler. Taşkınların  oluşlarına göre bu setler yapılır. Ki mi yerde taşkın az olur, kimi yerde korkunç olur.        "
SET GÖLLERİ   Çöküntü çukurlarının, vadilerin ya da koyların önünün bir setle kapatılması sonucu oluşan göllerdir.
SET GÖLÜ         Onu herhangi bir yığıntı ile kapanmış bir çanak biçimi almış bulunan çukurluklarda suların birikmesiyle meydana gelmiş olan göl. Bu yığıntı, türlü yollardan belirebilir 1-Bir akarsu taşıdığı alüvyonlarla bir çukurluğun önünü kapar, geride su birikir, göl olur. Ankara’nın Emir gölü böyle bir göldür. 2-Bir yanar dağ püskürür, çıkan parçalar bir çukurluğun  önünü kapar, geride sular birikir, göl olur. Van gölü böyle bir göldür. 3 -Bir dağ göçer, bir vadi yi kapar, geride göl belirir. Tortum gölü böyle bir göldür. (Çanak).
SETLİ IRMAK   Ovadaki bir ırmağın sürüklediği kil, kum gibi parçacıkları yolu boyunca yatağının dibine, yan arına yığması, böylece aktığı yeri geçtiği ovadan daha yükseğe çıkar ması olayı. Böyle ırmaklarda, akar suyun yüzü, yanı başındaki ovadan birkaç metre kadar yüksekte olur. Bu durum ova için korkunç su taş kınlarının belirmesine yol açar. Ova- da akan ırmaklarda bu olay görülür.
SEYELAN           (Selinti). Yağışlarda ya da kar erimelerinden sonra suların yer yüzeyinin tamamını
SICAK ALIN      Sıcak, nemliliği çok olan hava, nemliliği daha az olan soğuk havanın üzerinde yükselir. Bu sıcak havanın çok yağış bırakması için tırmanan havanın akışının yükseklikle artması gerekir. Alının eğimi aşağı yukarı 1/200 kadardır. İlk sıcak alın bulu tu, alının 1200 Km kadar ilerisinde görülür. Bu tür bulut (cirrus) dur. Bu bulutun akışı, alçalması kalınlaş ması, sıcak alının gelmekte olduğunu bildirir. Alından 1000 Km uzaklıkta tür bulutlar (cirro-stratus) görülür. 800 Km uzaklıkta üst katman bulutlar (alto-stratus) belirir ki, bunlar yağışların başlamak üzere olduğunu anlatır. Yağışlar da, alının 500 Km kadar ilerisinde başlar. İşte bu özelliği ile bu alan, bir sıcak alındır. (Alın, Soğuk alın, Cepheler, Front).
SICAK CEPHE  (Sıcak alın).
SICAK HAVA DALGASI   Bir bölgede ara sıra beliren, bulunduğu süre içinde olağanüstü bir olay olarak ta görülen birkaç günlük ısın malar. (Sıcak al,n, Gezici döngü, Gezici döngü yolları).
SICAK KAT Ekvatoral bölgede çukur yerlerde, ya da dağların eteğine yakın yerlerde görülen bir sıcaklık kuşağı. (Ilık kat, Soğuk kat).        
SICAK KAYNAK             (Kaplıca). Her türlü sıcak kaynağa verilen ad.
SICAK KUŞAK Güneş ikliminde ekvatorun her iki yanında 23 27’daki kuzey ve güney dönenceleri arasında kalan geniş ve çok sıcak k 11m kuşağı. (İklim, Sıcaklık, Yer yuvarlağı).
SICAK SULA     r  Yerin derinliklerinden sıcak, ılık, ,sıcak, kaynar olarak yüze çıkan sular. Bu türlü suların çıktığı yerlere kaplıca, ılıca kaynarca gibi adlar verilir. Sıcak sular şifalı kaynaklar () dır. (Kaplıca).
SICAKLIK         Bir maddenin moleküllerinin ortalama kinetik enerjilerinin ölçüsü olan nicelik. Bir cismin, sıcak, soğuk, serin, ılık ya da bunlar arasındaki sıfatlarından biri ile nitelemesini gerektiren durum. Bir yerin sıcaklığı o yerdeki yıllık, aylık orta lamalara, günlük en yüksek, en düşük sıcaklık derecelerinin ortalama sına, ara sıra uc değerler olarak beliren en yüksek sıcaklık, en düşük sıcaklık ortalamasına göre belli olur. Sıcaklığın kaynağı güneştir. Güneş ten gelen ısı ışınları, havaya girince, yer yer yansımalara uğrar, geçtiği yerde alıkonur, bir bölümü de emi ir. Geriye kalan, % 60 kadarı, burayı geçip yeryüzüne ulaşır. Bu ısınlar, karayı ve denizi ısıtır. Yeryüzünü ıs tan bu ışınlar, buradan hava içine doğru yansır. Böylece hava katı, bununla birlikte yeryüzü ısınmış olur. Havanın yere değeri alt katı çok ısınır, yukarılara doğru serinleme olur. İşte bununla ilgili olarak havada yukarıya doğru yükseldikçe her 100 metrede bir 0,5 derece sıcaklık düşer. Deniz yüzünde sıcaklık 10 derece ise, 1000 metre yükseklikteki bir yerde 5 dereceye iner. Buna, “yükseldikçe sıcaklığın azalması” denir. Bu değerden faydalanılarak, eşsıcaklık haritaları çizilirken, türlü gözlem yerlerinin sıcaklığını deniz yüzüne indirmek mümkün olur (Indirme, Indirgeme). Sıcaklığın yeryüzünde dağılışına türlü olaylar etki yapar: Enlemler, kara ve denizlerin dağılışı, yükseklik gibi.
SICAKLIK TERSELMESİ              Bir yerde, belirli bir süre içinde, sıcaklığın en yüksek ve en düşük değerleri arasındaki fark. Sıcaklık farkı, kara içindeki bölgelerde çok, deniz kıyılarında azdır. Yeryüzünün en büyük sıcaklık farkı olan yeri Sibirya’daki Verkoyansk’ta olup, 66 C derecedir. Günlük, aylık, mevsimlik, yıllık sıcaklık farkı kavramları vardır. Bu terimler, sıcaklığın günlük, aylık, mevsimlik, yıllık oynamasını, değişmesini belirtir. Yıllık sıcaklık farkı 15°C a kadar olan yerler deniz iklimi ile sıcak kuşak iklimleridir. Yıllık sıcaklık farkı 20- 40°C olan yerler kara iklimidir. (Sıcaklık). Yerin yüzünden yukarılara doğru havanın soğuması yerine (Sıcaklık), sıcak yerlerinin belirmesi olayı, bu olay, kışın durgun, ayaz   günlerin de, çoğunca sabaha karşı, çukurlar içinde, dağlarla çevrili ovaların tabanında belirir. Hava, yukarılara doğru her 180 metrede bir derece azalır. Bu, ortalama bir kura!d;r. Sıcaklık terselmesinde ise, aşağılarda arasıra bunun tersi olur: Hava vadinin içinde ve ovanın tabanında soğuktur, fakat hemen yanındaki yamaca çıkılınca burasının 0 derece soğuk olmadığı görülür. İşte bilinen kurala uymadığı için buna sıcaklık terselmesi denilmiştir. Böyle durumlar her yerde, her zaman olmaz. Çoğunca göz sonunda, kışın, baharın olur. Bu olay şundan ileri gelir Dağ yamaçlarına dokunarak soğuyan hava ağırlaşır, daha alçaktaki çukur yerlerde yığılır. Bu yığılma yerinde soğuma belirir. Buna karşılık, sıcak hava yukarı doğru yükselir. Burada ısınma olur. (Terselme).
SICAKÖLÇER   Havanın sıcaklığını ö meye yarı yan bir araç. Buna termometre de denir. Bölünüşüne göre üç türlü sıcak-ölçer vardır : Santigrad, Reomur, Fahrenheit. Santigrad olarak derecelenmiş sıcak-ölçerler, erimekte olan buz içinde, sıfır derece, kaynamakta olan su içinde 100 dereceyi gösterirler. Bu sıfır derece ile 100 derece arası, yüz eşit bölüme ayrılmıştır. Bu “yüz derece’ demektir. Bizde en çok kullanılanı budur.
SIĞ DENİZ         Kıyı boyundan -200 metre derinliğe kadar uzanan, bu uzanışı ile karaların çevresini türlü genişlikte çeviren az derin denizler. (Deniz).
SIĞ DENİZ ADALARI   Sığ denizde   serpili bulunan, hemen yanındaki karadan   sayılan adalar. Bu adalar, ya aşınmalarla, ya da burada belirmiş bulunan çöküntülerle kara gövdesinden ayrılmış parçalardır. Arazi yapıları ve taşları bakımından yanlarındaki karaların benzeridirler. (Adalar).
SIĞ DENİZ TORTULLARI           yer tutmuştur. (Taşlar, Tabakalar).
SIĞ DENİZ YIĞINTISI   Karalardan koparılarak sürüklenen, yakındaki deniz dibinde tortulanan, yığılan taş parçacıkları.
SIĞDENİZ          oluşuğu   Deniz dibinde yığılan sürüklenmiş taş parçacıkları ve canlı maddeler halin deki deniz tortulları (Fr. Sedimentsmarins) biriktikleri yerin karadan uzaklığı ve oradaki derinlik durumuna göre türlü bölümlere ayırt edilmiştir ki, bunlardan kıyı yakını tortullar ötesinde, kara etkisinin belli olduğu
SIĞLA YAĞI      Parfüm ve ilaç sanayinde kullanılan bir tür reçine Sığla ağacının gövdesinden çıkartılır.
SIĞLIK  Denizin son derece az derin, yer yer kayaları yüze çıkmış ya da deniz yüzü ile bir hizada olan yerleri. Sığlık yerler, deniz taşıtları İçin tehlikelidir. Deniz haritalarında sığlıklar belli edilir. Böyle yerlere sığ yer, sığ ve kayalık gibi adlar da veri lir. Böyle yerlerde deniz dibi yığıntıları da olur.
SIKIŞIK KIVRIM              İyice yatık, eğik, sıkışık kıvrımlar. (Kıvrım. Kıvrılma). Bu türlü kıvrılma yer kabuğunun derinlerinde kalın tortul tabakalar altında yan basınçlarının bir yönden daha güçlü olduğu yerler de çok yer tutar. Sıkışık kıvrımlı bir çok.dağlar vardır. Sıkışık  kıvrımlara karşılık, gevşek kıvrımlar   bulunur.
SINIR   Türlü coğrafya varlıklarının birbirin den ayrıldığı yer. Böyle bir yer kim! yerde kesin bir çizgi, kimi y bir şerit 4urumunda bulunur. Bu şeridin öyle genişliye bildiği yer de vardır ki, buraları bir geçiş yeri özelliği alır. Sınırların çeşitleri vardır Doğal sınırlar (tabii hudutlar), siyasi sınırlar gibi. Doğal sınırlar kolay değişemeyen belirgin sınırlardır: Dağlar denizler, orman, bozkır, çöl gibi.
SIRA    Yer kabuğunun oluşması sırasında belirli bir dönem (b. bk.> de oluş muş, aynı ve benzer fosilli tabakalar sırası. Sıra, seri karşılığı olarak kullanılmıştır. (Oluşuk, Formasyon, Oluşuk grubu.
SIRA KÖY        Bir yolun yanında bir sıra olarak yan yana yapılmış evlerle genlerinde tarlaları olan köy. Bir dere, çay, ırmak boyun dan geçen yol yanında böyle köyler bulunur. (, Köy).
SIRADAĞ           Araların da uzunlama vadilerin sıralandığı boylu boyunca uzanan doruklu dağlar. Sıradağlar, birbiri ardında yüzlerce Km. uzanır. Ara yerlerde üstü düzce, dalgalıca, yaylamsı dağlar da bulunabilir. Bun!ar da yine sıradağlardan sayılır. Sıradağların çoğu, kıvrım dağları   dır. Ancak bunların kimisi uzun uzun kırılmalar   yüzünden keseklere   ayrılmış bulunur ki, bunlarda hem kıvrımlar, hem de kırıklar değin biçiminde ve uzanış!n da önemli yer tutar. Bunlar da sıra dağlardandır. Bu türlü dağlara kıvrımlı-kırıklı dağlar denir. Sıradağlar uzanışlarına göre ya düz uzanışlı dağlar, ya da yay biçimli dağlar olur. Sıradağlar, kıvrım şekilleri’ ne göre ya gevşek kıvrımlı   dağlar, ya sıkışık kıvrımlı   dağlar, ya da örtülü   dağlar. (Aşma örtüsü) olarak ayırt edilir
SIRT      İki akarsu vadisini birbirinden ayıran ve birbirine ters yönde eğimli yüzeyleri birleştiren yeryüzü şeklidir. Sırtların üzeri düz olabileceği gibi keskin de olabilir. Dağların en yüce yerleri, taşların çeşidine, tabakaların buradaki duruşlarına, bunları işleyen türlü güçlere göre çeşitli sırt biçimleri vardır.
SITMA Çimil (Anofel) adı verilen sivrisineğin sokmasından ileri gelen ve titreme, ateş, ter dökme ile belli olan bir çeşit hastalık. Sıtma bataklık   yerlerde yaygındır. Bu yüzden verimli ovalardan kaçıp dağ yamaçlarında barınma çareleri aranmıştır. Bu bakımdan sıtma ile yerleşme arasında ilgi vardır. Bataklıklar  kurutulduktan sonra böyle yerlere dönmek, buralarda barınmak mümkün olmuştur.
SIZINTI                Bir sıvının bir yerden başka bir yere sızması. Sızıntı kelimesi sular bilgisinde kaynak özelliği göstermeyen, fakat çıktığı yeri ıslatmış olan su sızmaları için kullanılır. Sızıntı sularını birleştirerek küçük pınarlar el de etmek mümkündür. Dağ yamaçlarının şurasında burasında sızıntı yerleri vardır. Sızıntı yerleri çayırlık olur. (Sızma).
SIZMA Yağmur sularının, eriyen kar sularının, geçirimli taşların   deliklerinden, ya da türlü büyüklük teki çatlakların dan aşağı doğru ağır ağır sızması, süzülmesi. Yeraltına sızan, süzülen sular, orada yeraltı sularını   doğurur. Geçirimli taşlardan yapılı yerlerde bu yeraltı suyu, orada yer kabartı!arını, çukurlarını güdercesine uzanır. Fakat vadilerin uzandığı yerlerde yeraltı suyu yüze çıkar, kaynak   olarak akar. Akarsuların ve göllerin suları da geçirimli yerlerde dibe süzülür, sızma olur ve aşağılara iner.
SİAL      Yer kabuğunun dış örtüsüne verilen ad. Burada silisyum (Si) ve alüminyum (Al) çok yer tuttuğu için bu kelimelerin ilk harfleri alarak sial kelimesini yapmışlardır.
SİDERAL YIL     (Yıldızıl yıl).
SİKLON               (Döngü).
SİLİSLEŞME      Türlü taşların silisli suları emmesinden doğmuş, böylece çok sertleşmiş çeşitleri. Bu arada bu türlü suların sızmış bulunduğu taşlaşmış ağaç kütükleri, ağaç dalları da bu silisleşme örneklerinden sayılır. (Yapışma, Yapıştırıcı madde).
SİLL       Bir çeşit taş damarı (Damar).
SİLO      Buğday, arpa gibi tahıl çeşitlerini bozulmadan saklamağa yarı yan yüksek anbar. Silo kelimesi birçok dillerde vardır. Silolar ağaçtan, demirden, betondan ya pılır.
SİLSİLEİ CİBAL                Eski bir terim dir ki, 30 yıl öncesine kadar kullanılırdı. Sözgelişi, “kürei arzın başlıca silsilei cibali’ şeklinde başlıklar vardı. Bugün bu başlık şöyle yazılmak tadır ‘Yeryüzünün başlıca sıradağları.’ Asya ile ilgili bir örnek ‘‘Yeni silsileler, kıtanın merkezinde ve cenubunda, Babr-i muhit-i, Bahr-i muhit-i kebir ve tabileri denizlerin kıyılarında bulunur.” Bugün bu cümle şöyle yazılmaktadır “Genç sıradağlar, karanın ortasında, güneyinde, Hint Okyanusu, Büyük Okyanus ve kolları denizlerin kıyılarınd5 bulunur.’ Bugün silsileli cibal kelimesinin yerini sıradağlar iyice tutmuştur. (Sıradağlar)..
SİMA    Yer kabuğunun üst örtüsü olan sial’in altındaki kat. Burası yer kabuğunun alt katıdır. Bu katta silisyum (Si) ve magnezyum (Mg) çok yer tuttuğu için bu kelimelerin ilk harfleri birleştirilerek Sima kelimesi yapılmıştır.
SİMETRİSİZ VADİ         (Bakışımsız vadi).
SİNNİ NİSBİ     Daha 30 yıl öncesinin kaynaklarında şöyle cümleler görülür “Tabakaların sureti tevezzuunu, vaziyeti mütekabilesini ve muhtevi oldukları müstehaseleri tetkik ederek sinni nis bulmak kaabil olabilir.” “Sinni nisbiden maksat bir sahre tabaka ve ya kütlesinin diğerine nisbetle eski veya yeni olduğunu tayin etmektir.’ Şimdi bu cümleler şöyle belirtilebilmektedir “Tabakaların dağılışını, karşılıklı durumlarını, içlerindeki fosilleri inceleyerek bunların bağıl yaşları bulunabilir. Bağıl yaş sözünden anlaşılan, bir taş tabaka, ya da kütlesinin ötekine göre eski veya yeni olduğunu ortaya koymaktır. (bağıl yaş).
SİNOPTİK HARİTA       Birçok gözlem yerinden alınan bir andaki, ya da kısa bir süre içindeki hava durumunu gösteren belirli bir bölgenin haritası. Bu kısa süre için elde bulunması gereken ha va biiğileri, telgraf, radyo, telsiz gibi ulaştırma yolları ile toplanır. Sinop tik kelimesi, Yunanca synopsis - kısa zamanda birlikte görünme anlamına gelir. Bu temelden alınarak bütün dillerde, farklıca yazılışla sinop tik terimi kullanılmaktadır. Dilimiz de geçici hava haritası sözü bunun karşılığı olabilir.
SİPERİ SAİKA  (Yıldırım-savar).
SİRK      Buz Yalağı Buzulun ilk oluşmaya başladığı yerde oluşan küçük aşınım çukurluğudur.
SİRK    (Buz-yalağı).
SİRK BUZULU  Dağların tepesindeki ve yüksek yamaçlardaki küçük çanaklarda yeni oluşmaya başlayan buz türüdür.
SİRK GÖLÜ       Buzul aşındırması ile oluşmuş çanaklarda suların birikmesi ile oluşan göl.
SİRKÜLASYON               (Dolaşım).
SİROKO           Akdeniz ülkelerinde güney den esen sıcak, çoğunca kuru bir yel. Bu yel, Kuzey Afrika üzerinde, bir karsı-döngünün  , Akdeniz üzerinde de bir döngünün ya da bir gezici döngünün   bulunduğu sırada eser. Çıktığı yer büyük Sahra çölü olduğu için bu yel sıcak ve kurudur. Bu yel Akdeniz e ulaşmak için Atlas Dağlarını aşar bir ara Fön yeli   özeliği alır. (Kıble-yeli, Sam-yeli, Hamsin).
SİRÜS BULUTLARI        (Tüy-bulut).
SİS         Yere değmiş bulunan bir çeşit bulut. Sis ile bulut   arasındaki ayrılık şudur Sis yerin yüzüne değer, bulut yukarılarda yüzer. Sis, büyücek damlalı ise doğrudan doğruya ıslatır. Suna ıslatan sis denir. Sisin denizcilikte, yolculuklarda önemli yeri vardır, Sis, bir milimetrenin yüz de biri kadar çapı bulunan son derece ince su damlacıklarından başka bir şey değildir. Bu damlacıklar çok ince, çok yeğni (hafif) olduğu için, düşüşleri de ağır ağır olur. Sisin bu damlacıkları bir parça büyük ise  ıslatıcı olur. Eğer damlalar biraz daha büyük ise, bu türlü sisler, çiseleme biçimindeki yağmur yağışına bir geç olur. Koyu sislerde birkaç adım ilersini görmek bile zorlaşır. Sis, sıcaklık ve nemlilik olaylarıyla ilgili olarak ışıma, hava karışması gibi olaylardan doğar. Oluşları bakımından türlü sisler vardır Şehir sisleri çayır sisleri, vadi sisleri, karma sisler, göl sisleri, dağ sisleri. Sis, böyle yerleri sanki bir kabı dol duran su gibi doldurur. Sisler, saba ha karşı, çoğunca baharda olur. Ha- - ya sıcakça, toprak soğuk olursa ora da sis belirir. Yazın ise, çayırların bulunduğu yerde sisler olur. Dağ sisleri ise, buluttan başka bir şey değildir. (Yağış).
SİSLİ    Sisle örtülü yerlerin durumu(Sis).
SİSMOGRAF    Depremin şiddetini ölçen aletDeprem dalgalarını çizdirmeye yarayan araç. Bu aracın çizdiği çizgilerde sarsıntının bütün incelikleri görül Sismograflar, çok uzaklardaki depremleri de gösterebilir. (Deprem). Sismogram  Depremi çizerek gösteren sismograf   aracının çizgisi. (Deprem).
SİSMOLOJI       Derem bilimi.
SİT ALANI       Tarihi eserleri ya da tarihi olayların geçtiği mekan ile doğal güzellilderinden dolayı koruma altına alınan yerler.
SİTE      Konut ya da çeşitli sanayi kuruluşlarının bir araya toplandığı yer.
SİYASİ COĞRAFYA       Beşeri coğrafyanın  bir kolu Siyasi coğrafya içinde devlet ile onun kurulu olduğu ülke arasındaki ilgi incelenir. Bu bilim kolu içinde ülkenin yeri, biçimi, sınırları, büyüklüğü, doğal ve işlenmiş yöre   yönünden durumu, böyle bir ülkedeki devletin fertlerinin ana düşünceleri göz önüne alınır. (Coğrafya).
SİYASİ HARİTA               Ülke sınırlarını gösteren harita
SKALER BÜYÜKLÜK    Sadece sayısal bir değer ve birimle bilinebilen bir büyüklük. Örnek:20 saniye yüzme, 50 gram kayısı, 70 joule enerji.....vb.gibi
SKYER  Buzul aşındırmasi ve biriktirmesi ile oluşmuş yerlerin sular altinda kalması ile ortaya çikan kıyı
SKYER KIYI        Örtü buzullarının oluşturduğu hörgüç kayalar ile moren depoların oluşturduğu tepelerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
SOĞRUMSAMA            Gaz buhar, ya da eriyiklerin, katı d simlerin yüzü boyunca, soğurulması olayı. Sözgelişi, amonyakın kömür tarafından emilmesinde (soğurul masında) gaz molekülleri kömür içindeki oyukların yüzüne yapışır. bir katı cisim, bir tuz eriyikine (mahlulüne) batırılırsa, eriyikteki tuzun bir bölümünü yüzüne çeker. Eğer cisim çok delikli, gözenekli ise, bu soğurma yüzeyi de o derece artar. Üzerine yapışan gaz molekülleri sıkı şık olarak ta dizileceklerinden, katı cisim kendi hacminin birkaç kat, bazen daha da çok gaz emebilir. (Soğurma).
SOĞUK ALIN   Bu alın, hareket halinde bulunan soğuk bir hava olup, kendisinden daha hafif olan sıcak havanın altına girer, onu yukarı kaldırır. Böylece yükseğe çıkan sıcak hava adiyabatik   olarak her 330 metrede ü derece soğur. Genel-olarak sıcak hava nemlidir. Bu yüzden kısa bir süre sonra yoğunlaşır. Sıcak hava alına koşut (paralel) olarak akar. Sıcak hava iki sebepten yukarı yükselir: Alın boyunca yaklaşmanın belirmesi, soğuk havanın hızla itelenmesi. Bu hava, önündeki sıcak havanın hızla itelenmesini doğurur. Sıcak havanın yükselmelme hızı, alının eğimine bağlıdır. Soğuk alının sıcak havaya doğru böylece sokulmasıyla yağmur bulutları doğar, Su buharı yoğunlaşır, yağış olur. (Alın, Sıcak alın, Cepheler, Front),
SOĞUK CEPHE               (Soğuk alın).
SOĞUK HAVA DALGASI             Bir böl gede, bir ülkede ara sıra beliren bulunduğu sırada olağanüstü bir olay olarak ta görülen birkaç günlük, ya da uzunca - soğumalar. (Soğuk alın, Gezici döngü, Gezici döngü yolları).
SOĞUK KAT     Güney Amerikanın Ekvator kuşağın da yüksek dağlardaki serin ve soğuk kat.
SOĞUK KUŞAK              Kuzey Yarım Kürede 68,5 – 90 enlerııleri arasi Güney Yarını Kürede 48 - 9O Güney enlemleri arasında kalan saha
SOĞUK KUŞAKLAR      Her iki yarımkürede 66 33 ile kutup noktaları arasında ki soğuk bölgeler. Başka bir sözle Kuzey Kutup çemberi ile Kuzey Kutbu arasında kalan ve Güney Kutup çemberi ile Güney Kutbu arasında uzanan iki kuşağa soğuk kuşaklar denir. (Sıcak kuşak, Ilıman kuşak, Orta kuşak).
SOĞUK KUTBU Yeryüzünün en soğuk yeri Böyle bir yerdeki soğukluk değeri en düşük sıcaklıkların ortalaması, ya da kışın en fazla soğuğudur. Böyle bir yer kuzey yarımküresinde Sibiryada Verkoyansk’dır ki, sıcaklık derecesi burada -67,8° dir. Yine Sibiryada Çerskhi dağlarında bunu da geçen soğuklar gözlenmiştir. -70 derece. (Sıcaklı).
SOĞUK YEL      Soğuk esen rüzgarlara verilen ad. Poyraz gibi. (Kaba yel).
SOĞUKÇUL BİTKİLER  Soğuk iklimlerde yetişebilen oraya alışkın bitkiler. Böyle bitkiler soğuğa dayanabilecek bir dış ve iç yapıdadır. Sıcak kuşağın bitkileri 0derecenin  biraz üstündeki sıcaklıklarda bile soğuk alırlar. Kutuplara yakın yerlerdeki bitkiler ise, en düşük sıcaklıklara, fazla soğuklara dayanırlar. Bitkilerin soğuk alma zamanları İlkbahar ’a rastlar. (Bitki, Bitki coğrafyası).
SOĞUKLUK       Duyumuzla sezdiğimiz bir sıcaklık azlığı ve sıcaklığın düşük durumu. Alışılmış olarak sıcaklığın sıfır derecenin altına düşme si durumuna soğuk dereceler, bunun üstünde olmasına da sıcak dereceler denir. Düşünülebilen soğukluk -273 derecedir.
SOĞUMA          Yer yuvarlağının soğuması olayı Laplace’a göre yer yuvarlağı başlangıçta şimdiki güneşi andıran kızgın bulutsu bir cisim ( nebüloz) durumunda idi. Bu durumu ile uzay- da hareket ederken çıkan ısı daha çok ve güçlü oldu, böyle bir cisim soğumaya başladı. Bu erimiş kızgın yığın soğudukça, silikatlardan mey dana gelmiş olan ve başlangıçta köpük durumunda ve görünüşünde ol ması gereken parça parça bir kabuk, zamanla kalınlaşmış ve katılaşmıştır. Yer yuvarlağının dışını örten böyle bir kabuk (‘Yer kabuğu) belli-dik- ten sonra da soğuma sürmüştür. İçte ki bu soğumalarla da ilgili olarak yer kabuğunda buruşmalar belirmiş, bundan da geniş tekneler, dağlar doğmuştur.
SOĞUTMA        Yiyecek maddelerini kokmak tan, bozulmaktan korumak için bunların soğutulması, dondurulması işi.
SOİL CONSERVATİON               (Toprak Koruması).
SOİL EROSİON               (Toprak aşınması).
SOKULMA        Magmanın, taşların çatlaklarına, tabakaların aralarına sokulması olayı. Bu yüzden bu taşların ve tabakaların türlü yerlerinde başkalaşma olur. Buna sokulma başkalaşması denir. (Volkanizma ).
SOKÜLME         yeri Dağ göçmesi olan yerlerde aşağıya kayan yığının söküldüğü yer (Dağ göçmesi- Göçüntü). Burası bir oyuk biçiminde olur.
SOLFATAR        Yanar dağ!arın püskürmesindeki başlangıcı gösteren gaz tütmeleri (Tütme) dönemi için kullanılır. Birçok kaynaklarda yer tutmuş bulunan solfatar kelimesi, bu yönden ilk araştırmalar yapılan İtalya’da Napoli şehri batısındaki Solfatara dan alınmadır. Bizde buna karşılık kükürt-atar gibi benzetme yapıln’ıışsa da, böyle bir dönemde yalnız k değil, başka gazlar da çıkmaktadır. Bundan ötürü bu döneme tütme demek daha yerin de olur. (Tütme).
SOLİFLUKSİYON            (Toprak akması).
SOLSTİS          Kış ve yaz dönemlerinde Güneşin Ekvator’a en uzak olduğu tarihler (21 Haziran - 21 Aralık).
SOLSTİS             (Latince sol - güneş, süre - duraklamak kelimelerinden yapılmış solstitium’dan alınma bir terimdir ki, ‘güneş duruyor’ anlamına getir. Bu terim batı ülkelerinde gündönümü karşılığı olarak kullanılır. Dilimize de solstis imlası ile yazılarak bir ara girmiş ise de, gündönümü terimi çok daha yaygın olarak kullanılır olmuştur. (Gündönümü).
SOLUĞAN         Kendisini doğuran rüzgar etkisi bölgenin dışında yayılan salınımlı  kımıltılar gösteren bir serbest dalga. Denizin yüzünde bu sıra da geniş, yassı sırtlı, yayvan çukurlu dalgalanmalar olur. Bu kımıltıları gözetleyen bir kimse, bunun ilerlediğini sanır. Fakat orada yer değiştiren sadece onun dış biçimidir. Buradaki olay, bu deniz yüzü kımıltıları arasında, dalga sırtının ve dalga çukurunun birbiri ardından uzanmasıdır. (Dalga). Burada yer değiştiren su değil, sadece harekettir. Bunun böyle olduğu, denizin üstüne atılmış bir mantar, ya da tahta parçasının yer değiştirmeyip sadece bulunduğu yerde inip çıkmasıyla belli olur. (Dalga, Rüzgar dalgaları, Deniz dalgaları, Çemberleme kımıltı).
SOMMA            İtalyanca amma, yükseklik demektir. Vesuv yanardağındaki bir addan alınmadır. Once yanardağ püskürmeleriyle yığılmış ortası çukur bir dağ biçiminde beliren yer kabartısının, yeni bir takım patlamalardan sonra artakalan bölümü. Ortadaki krater alanından yeni p bir tepe daha yığılmış bulunur. Bu yani tepe ile eski tepe (somma) arasında bir çukurluk uzanır ki, buna atrio  adı verilmiştir. Somma ve atrio terimleri İtalya’daki vesuv yanardağından alınarak terim durumuna getirilmiştir. (Yanardağ).
SON YONTUK Dış güçlerin sürekli aşındırmalarıyla gittikçe alçalan, dalgalıca düzlükler durumuna gelen yeryüzü biçimi. W. Penck’in ortaya koyduğu Endrumpf yani son yontuk terimi W. M. Davis’in pene plain yani yontukdüz   terimini karşılar. Son-yontukta yer yer kalık tepelerin bulunduğu çukurca yayvan düzlükler çok yer tutar. (Aşınma dönemi,
SONDAJ             Yer altında maden yada su aramak maksadıyla kuyu açma işlemi.
SONYONTUKDÜZ         Bir yerin sürekli olarak aşınması sonun da artık daha çok aşınamıyacak duruma gelmiş, düzleşmiş, yüksekliğin den iyice kaybetmiş yeryüzü biçimi.
SOYU SÖNME                Hayvanlarda, bitkilerde çok görülen soysuzlaşma, (dejenerasyon) ve yavaş yavaş soyu sönme olayı. Bu olayın sebepleri şunlara bağlanır: Canlılar arasındaki yaşama yarışması yüzünden kimi canlının soyunun sönmesi. Canlının yaşadığı yerde yıpratıcı çevre değişme erinin doğuşu yüzünden soyun sönmesi. Bu olaylarla eski canlılar bili mi (paleobiyoloji) uğraşır. Tarih çağlarında da avcılık yüzünden türlü hayvanlar azalmış, soyları ortadan kaikmağa, sönmeye doğru gitmiştir. (Tabiatı koruma bölgesi).
SOYULMA         Çöllerde gece ile gündüz sıcaklığı arasındaki büyük ayrılık yüzün den taşların pul pul ayrılması, yüzlerinin soyulması olayı. Taşların yüzü gündüzün çok ısınınca genişler. Geceleyin çok soğuyunca büzülür. Çöller de bu değişik olay her gün sürer, gider. Bu yüzden de en sert taşlar bile tane tane, kabuk kabuk, pul pul soyulur, parçalanır.
SPELEOLOJİ     (Mağara bilimi).
SPİN     Elektronun kendi halinde dönmesi.
STANDART       Kullanım için öngörülen en uygun ölçüler.
STANDART şartlar        1 atm basınç, 25 oC sıcaklık.
STATİK            Kuvvetin etkisi altında bulunan cisimlerin denge şartlarını inceleyen mekanik bölümü
STATİK DENGE              Durgun cisimlerin dengesi
STATİK SÜRTÜNME KUVVETİ           Temas halinde olan iki cisim, birbirlerine göre durgun haldeyken, oluşacak bağlı harekete karşı koyan kuvvet.
STEP     Bozkır kelimesinin batı dillerindeki karşılığı (Bozkır).
STRATEJİ           Bir ülkenin ekonomik, siyasal, sosyal ve askeri alanlarda uyguladığı plan
STRATİGRAFİ  (Tabaka bilimi).
STRATOSFER   Alt hava-kürenin üstündeki hava katı. Troposferin üstündeki katmandır. Yatay hava hareketleri görülür. Su buharı hemen hemen hiç bulunmadığı için dikey hava hareketleri oluşamaz. Bu nedenle sıcaklık dağılışı oldukça düzgündür. Sıcaklık her yerde yaklaşık -50°C’dir. Üst sınırı yerden 25 – 30 km yüksekliktedir.
STRÜKTÜR        (Yapı).
SU          İki hacim hidrojen ile bir hacim oksijenden oluşmuş bulunan madde. Başka bir sözle, kimya sal arı su, hidrojenin oksididir. Yani, molekülü 2 atom hidrojen ile bir atom oksijeni kendinde toplamıştır. Su, bütün yaratıkların çok gerekli bir ilksel maddesidir. İnsan yemeksizin  uzunca bir süre yaşıyabilir. Fakat susuzluğa dayanamaz. Hayvanların, bitkilerin de suya olan ihtiyacı çok büyüktür. içme, kullanma, sanayide harcama suları başta gelen ihtiyaçlar dandır. Yeryüzünün hemen dörtte üçünü sular örtmüştür. Suyun çoğu denizler dedir. Karalarda ise göl, akarsu, kaynak, yeraltı suyu olarak sular vardır. Su, katı durumda olarak iki kutup bölgesinde ve yüksek dağlarda geniş yer tutar.
SU ARITMASI  İçme suyu kullanma suyu yıkanma suyu gibi suları türlü yabancı bölümlerden kurtarma, arıtma işleri. (Çirkef).
SU AŞINDIRMASI         Akarsu yun, taşları yontması, kemirmesi, eritmesi yoluyla yaptığı aşındırma.
SU BASAN taban Akarsuların yanlama aşındırması, yatak eğiminin çok azalması ile ırmağın menderes büklümleri yapmasıyla gittikçe geniş a örtülen vadi tabanı. Akarsu yatağının iki yanında uzanan böyle bir taban sadece 20-40 metre genişlikte olabileceği gibi, bir ovayı andıracak kadar geniş bulunabilir. Bu yüzden bunlara vadi tabanı ovası, bile denildiği olur. rmak boyunca akma hızı ve bunun sonucu olarak çarpma gücü yer yer değiştiğinden, yanlama aşınma  ile bir yandan da akarsu yatağının yanları kemirilirken,bir yandan da yer yer aluvyon yığılmaları olur. (Birikinti ovası). Irmağın, yanlama aşındırması sürdükçe her iki yan dan genişlemeler olur. (Birikinti ovası). Irmağın, yanlama aşındır ması sürdükçe her ki yandan geniş emeler olur. İşte suların kabarık zamanlarında, taşkına uğrayan bu biri kinti düzlükleri birer Su basan tabadır. (Ova).
SU BİLGİSİ Yeryüzünün sularının incelendiği bilim kolu
SU BİTİMİ Yeryüzünün ve yerin içinin sularının incelendiği bilim.
SU BÖLÜMÜ Akarsu havzalarını birbirinden ayıran sınır
SU BÖLÜMÜ ÇİZGİSİ  Akarsu havzasını bir birinden ayıran doğal sınır Birbirine komşu iki akarsu havzasını birbirinden ayıran sınıra su bölümü çizgisi denir. Bir akarsuyun su top lama alanını komşu akarsuyunkinden ayıran doğal sınır Bu sınırdan başlayan sular, her iki akarsuda ayrı yönlere doğru akar, iki akarsu arasında bir ara çizgisi durumunda bulunan Su bölümü yer kabartılarının her zaman en yüce yerlerinden geçmez. Çukur düzlüklerden de geçtiği çok olur. Su bölümü, kolay eriyebilen taşların geniş yer tuttuğu bölgelerde, kurak bölgelerde, bataklık yerlerde çoğunca belirsizleşir. Su bölümü çizgisi, uzunca bir süre bu yerde kalmaz. Yer değiştirir. Bunun sebebi akarsuların geri geri aşındırmasıdır.
SU BUHARI       Suyun  buğulaşmasından doğmuş bir gaz. (Buharlaşma). Buna buğu adı da ver
SU BULMA       (Su sağlama).
SU ÇARKI        Su gücünden faydalanmayı sağlayan en es ki araç.
SU ÇIKAN (Kaynak).
SU DEĞİRMENİ Su gücünden faydalanılarak döndürülen çarka bağlı bir değirmen (Yel  değirmeni Değirmen).
SU DERLEME Bir kaynağın çıkardığı suyu çoğaltmak için taban suyunu bir noktaya doğru derleme, toplama işleri
SU DOLAŞIMI Denizlerden, karalardan bu harlaşarak atmosfere çıkan suların yağışlarla aşağı inmesi, burada karaların üzerine düşen yağışın toprağa sızarak, akarak, buharlaşarak yeni den denize, atmosfere dönmesi olayı. Bu durum bir dolaşmayı gösterdiğin den bu olayların hepsine birden su dolaşımı denilmiştir. Denizden buharlaşarak yine denize yağış halinde inme şekline küçük su dolaşımı denir. Denizlerdeki buharlaşmadan sonra bu nemli havanın karalara sürüklenmesiyle orada yağış durumuna geçmesine, bu yağışın yer altında, yer üstünde dolanmasından sonra yeniden denize ulaşmasına büyük su dolaşımı adı verilir.
SU DÜŞEN        Akarsular boyundaki bir eğim kesikliğinde   suların düşerek aktığı yerlere verilen ad. Böyle bir düşme yeri küçük, az yüksek olursa, bunlara çağlayan   denir. Bu düşüş yeri büyük olursa ve sular yüksek yerlerden düşerse, bun lira da büyük çağlayan  ,çavlan şarlak   gibi adlar verilir.
SU EROZYONU              Bitki örtüsünün cılız ya da hiç olmadığı yerlerde toprağın ve ana kayanın sularla yerinden kopartılarak taşınmasına su erozyonu denir. Kırgıbayır ve peribacası su erozyonu ile oluşan özel şekillerdir.
SU FABRİKASI Düşen, ya da düşürülen sulardan şu-gücü   elde edilen yer.
SU GÜCÜ           Fransızca houille - taş-kömürü, blanche-ak, beyaz kelimelerinden 290  Su gücü fabrikası -Suh ganemiye yapılmış olan ve Su gücünü anlatan terimin dilimizde kullanılmış eski karşılığı. Su gücü terimi bugün çok yaygındır.
SU HORTUMU                Denizlerde ara sıra beliren hortum. (Yel hortumu, Hortum, Döngü).
SU KÜRE            Yer yuvarlağının üzerini geniş ölçüde örten sular (Denizler).
SU ÖLÇMESİ    Bir suyun akım   değerini bulmak için, belirli bir yerde, bir zaman birimi içinde yapılan ölçmeler.
SU SAĞLAMA Evlere gerekli olan içme suyu kullanma suyu   ile endüstriye gereken suyu bulma, getirme, dağıtma işleri. Bu sular, yağışlardan (Sarnıçlar, kar kuyuları) , yeryüzündeki sulardan (akarsular göller), ,yeraltı sularından (Kuyular, artezyen kuyuları) ve kaynaklardan sağlanır. (Su)
SU SÜPÜRTMESİ          Denüdasyon teriminin dar anlamı ile karşılığıdır ki, taşların ufalanmasına bağlı olarak yeryüzünü yalıyan suların geçtiği yerleri soyması, süpürmesi olayını  belirtir. Bir ya tak içinde henüz toplanamamış, bir yamaç boyunca aşağı inerken geçtikleri yerin yüzünü kaplarcasına akarlar. Bu anda yamaçtaki toprak süpürülür, sürüklenir. İşte yamacın zamanla çıplaklaşmasına  yol açan bu olay Su süpürmesidir. Suyun böyle yamacı süpürmesinden türlü türlü ufak yeryüzü biçimleri doğmuştur. Yarıntılar,lapyalar, kırgıbayır, peri-bacaları
SU TASFİYESİ  (Su arıtması).
SU TÜRBİNİ      Su gücünden faydalanmayı sağlayan önemli bir makine Su türbini ile akan suyun akış gücünden elektrik elde edilir.
SU YATAĞI       Akarsuyun yolu boyunca aktığı yatak (Yatak).
SU YUTAN        Eriyen taşların bulunduğu bölgelerde suların dibe daldığı yer. (Su çıkan, Düden, Obruk, Mağara, Gölova Karst olayları).
SUBASAN TABAN OVASI        Yan aşındırmasını iyice yapmış bir ırmak boyunda uzanan, kum, çakıl, kil gibi taş parçacıklarıyla dolmuş: çok geniş vadi tabanı. Söyle yerlerde geçici göl- erin, gölcüklerin, bataklıkların bulunduğu yerlerdeki tortulanmalarla ova genişlemiş bir görünüş gösterir. (Su basan taban, Vadi tabanı, Ova).
SUBATAN         (Suyutan).
SUBTROPIKAL                Yarı tropikal.
SUDAN ÇIKMA              Deniz dibinin yüze çıkması olayı. (Yer kabuğu). Bunun tersi batma dır.
SUDAN ÇIKMIŞ KIYI    Yer kabuğu oynamaları, yaylanmaları  yüzünden, deniz dibi iken yüze çıkmış bulunan yerlerin ki sı. (Kıyı).
SUHUNET          (Sıcaklık).
SUHURİ GANEMİYE    (Hörgüç- kaya)
SULAMA            Bitkinin daha iyi gelişmesini sağlamak, toprak s yükseltmek üzere toprağa su verilmesi işi. Bunun için su bulma, Su sağlama   işleri başta gelir. Kurak iklimlerdeki topraklar, başka şartlar aynı ise, nemli iklimlerdeki topraklardan daha verimlidir. Çünkü, nemli iklimlerdeki toprakların besleyici bir kısım maddelerini yağmur suları eritir, götürür. Kurak iklimlerde ise bunlar kalır. Böyle topraklardan en yüksek verimi almak için o toprakları, sulamak gerekir. Sulama eski çağlardan beri bilinir. Bugünkü sulama işleri, eski sulama şekillerinin ilerlemiş durumunu gösterir. Sulama, şu iki temele dayanır:<br>1 -Suyu bulmak, biriktirmek. Bunun için akarsular boyunda yer yer büğet’ ler  (barajlar, bentler) yapılır. Suların kabarık zamanında buralarda göletler   belirir. Kurak mevsimde sulamayı gerektiren zamanlarda bu sularla tarlalar, bahçeler suvarılır. Eğer bölgede akarsular, göller yoksa, sulama için kuyular dan faydalanılır, Sulama yapılan yer ler, bozkır, çöl olsalar bile oralardan çok ürün alınır.<br>2 -Suyu dağıtmak. Bu iş, elde edilen suyu türlü arklarla, su yolları ile tarlalara bahçelere ulaştırmak, oralara dağıtmaktır. Çok eskiden beri türlü yerlerdeki çiftçiler bunu yapmış topraklarını suvarmışlardır. Öyle yerler de vardır ki, bostan dolaplarıyla kuyudan çekilen sular, ağaçlıkları, tarlaları, sular.<br>Bu dağıtma işinde bir yenilik yapılarak, yağmur yağdırırcasına suyu fışkırtma yoluyla da, toprağın sulan mas, sağlanmıştır ki, buna yağdırma   denir. (Akaçlama).
SULAR BİLGİSİ                Geniş anlamı ile bütün suları konu olarak ele alan bilim. Bu durumu ile hidroloji ye uyan bir anlar bulunur. Sular bilgi si içinde deniz bilimi, göl bilimi, akarsu bilimi, su kaynakları, yeraltı suları, karst hidrografyası. buzul bilimi (bunlara bakınız) yer tutar. Dar anlamı ile coğrafyanın bir kolu olarak karalardaki sular konu olarak ele alınır. Sular bilgisinin toprakları su lama  , kurutma işlerinde, Su gücünden faydalanmada, içme ve kullanma suyu sağlanmasında önemli yeri vardır.
SULAR YARIMKÜRESİ                Ortası, Yeni Zelanda adalarından Güney Adasının doğusunda bir yer olarak düşünülen yer yuvarlağının yarısı. (Karalar yarımküresi).
SULU SEPKEN Kar tanelerinin hemen eriyecekmiş gibi sulu olarak yağması olayı. Böyle yağ çoğunca kar taneleri ince olur. Kar, yere değince erimeye başlar. Kimi zaman da kar tanelerinin deha yere değmeden yarı erimiş durumda bulunduğu olur. Böyle kar yağışları, yağmurla karışık kar özelliği gösterir. Bundan ötürü karın böyle yağışına, sulusepken denilir. Yağan kar için de sulu kar denir. Böyle yağışlarda kar örtüsü kolayca meydana gelmez.
SUNİ SULAMA               (Sulama).
SUNİ TARAÇA                Yapma seki.
SUSAM               Tohumlarından yağ çıkartılan, gıda üretiminde kullanılan tarım ürünü.
SUYA DALMA (Batma).
SÜBLİMLEŞME               Bir katını erimeden buharlaşmasıdır.
SÜBSEKAN AKARSU   (Yan akarsu).
SÜBTROPİKAL İKLİM  (Dönence-altı iklim).
SÜBVANSİYON              Bir malın maliyet ya da satın alınan fiatinın altında tüketiciye satılması.
SÜNGERTAŞI   Sünger görünüşlü çok yeğni (hafif), açık renkli köpüklü, cam durumunda bir yanardağ püskürmesi taşı (Taşlar).
SÜPER ESNEK ÇARPIŞMA      Çarpışma sırasında parçacıklarda saklı enerjinin açığa çıktığı ve sistemin kinetik enerjisinin arttığı çarpışma.
SÜPÜRÜLME   Dar anlamı ile suyun süpürmesi (Su  süpürmesi), yelin süpürmesi (Yel  süpürmesi) karşılığı kullanılan ve bir yüzey boyunca olan aşınmayı, yontul mavi belirten terim. Geniş anlamıyla türlü etkilerin taşların ufalanması, dağılması, parçalanmış bir örtü halinde belirmesiyle ilgili şekilde giderek türlü dış güçlerle yeryüzünün soyulup süpürülerek git tikçe çıplaklaşması olayı. ( Denü dation).
SÜRATİ CEREYAN        (Akış hızı).
SÜREKLİ İNİŞ   Bir akarsuyun kaynak yerinden ağzına kadar süren iniş Bu iniş, akarsu i yatağının başlıca özelliklerindendir. (Akarsu).
SÜRTÜNME     Yer değiştiren bir cismin geçtiği yere sür tünmesi (buna dış sürtünme denir), bu cismin parçacıklarının birbirine sürtünmesi (iç sürtünme). Akarsuların hızı bu sürtünmelerle ilgili olarak kesilir. Bir ırmağın hızının en az olduğu yerler, ırmak yatağına yakın bulunan yerlerdir. Çünkü burada akış sırasında dibe sürtünmeler olur. ir mağın tam kıyısında da sürtünmeler çoktur. Bunun için sürtünmenin az olduğu yer ırmağın derin yerlerinin üstündeki su katıdır. Ayrıca, suyun moleküllerinin de birbirlerine sür tünmeleri vardır (İç sürtünme). (Eş hız eğrisi, Akarsu).
SÜRTÜNME BREŞİ       Bir kırılma yeri boyunda sür tünmeler, ezilmeler yüzünden meyda na gelmiş breşler. (Kırılma yüzeyi, Kırılma, Breş),
SÜRTÜNME KATSAYISI            Cisim ile zemin yüzeylerinin özelliklerine göre değişen, sürtünme kuvvetiyle ilgili birim.
SÜRTÜNME KUVVETİ                Yatay bir zemin üzerinde ilk hızla atılan bir cisim için; bu cisme hareketi doğrultusunda ve hareketine zıt yönde etki eden kuvvet.
SÜRÜNME        Yağmurlu bölgelerde, bitki örtüsü bulunan az eğimli yamaçlarda bile beliren, çok ağır giden yamaç kaymaları. Bu kaynamalar sonunda ya macın önünde yumuşak uzanışlı tüm sekler belirir.
SÜRÜNTÜ         Akarsuların sürükleyip getirdiği, işlediği taş parçaları. Kil, kum, çakıl, yarı köşeli, iri çakıl, kaya parçası büyüklüğünde yuvarlanmış taşlar bunlardandır. Akar suyun sürüklemesiyle de sürüntü toplanır. Dağlık yerlerdeki hızlı akışlı dere boyunda sürüntüler iri olur: Çoğunca çakıl, kaya parçası durumunda bulunur. Irmaklar boyunda ise sürüntüler incelmiş bulunur. :Kil, ince kum, kum çok yer tutar. Öyle ırmaklar vardır içi, bir yılda sürükleyip getirdikleri sürüntüler 150 bin metreküpü bulur. Akarsular gibi buzullar da sürüntü maddeleri getirir. Sürüntü mili   denilen yığıntılar buzulların çekilmesi sırasında kalmış killi, diş, buzul-taşları Akarsuların sürüntüleri, zamanla su yollarını kapar, baraj göletlerini doldurur. Bu doldurmaları ,lığlanmarı önlemek için türlü çarelere başvurulur. Bu arada, sürüntü maddelerini toplama yerleri yapıldığı gibi sürüntülerle dolmuş ajan su yolları tarama yoluyla da bunlardan temizlenir. (b Aluviyon).
SÜRÜNTÜ MİLİ              Buzul Çağındaki taş erimeleri sırasında oluşmuş, ince taneli bir çeşit sürüntü. (Sürüntü).
SÜTREİ NEB     (Bitki örtüsü).
SÜZEKLİ GÖL   Ayak olarak sadece dipten sızıntısı bulunan göl Böyle göllere çoğunca karst yörelerinde rastlanır. Gölün fazla suları, gölün dibinden ağır ağır sızar. İç Anadolu’da Ereğli yakınındaki Düden Gölünde olduğu gibi. Dilimizde buna d göl denildiği de olur.

 Ş HARFİ

ŞEBEKE               Bir akarsuyun kolları ile birlikte uzanışı.
ŞEBEKEİ MİYAHİYE      (Arapça şebeke  ağ, miyah akarsu). (Akarsu ağı).
ŞEBNEM            (Farsça şebnem  çiy). (Çiy).
ŞECER  (Ağaç).
ŞEHİR   DİE göre nüfusu 10.000 üzerinde olan yerleşim merkezi. Çalışan nüfusun çoğunun ticaret, sanayi ve hizmet sektöründe olduğu çok nüfuslu yerleşim merkez Kent Köyden ayrı olarak bir bölgede çeşitli sanat, endüstri ile ticaret, yollar, ulaştırma bakımından böyle bir bölgenin ortasında bulunan büyücek yerleşme yeri Bu bulunuşta şehrin gördüğü birinci dereceden işler olur Ticaret şehri, endüstri şehri, kültür şehri, dini şehir, askeri şehir, yönetim merkezi gibi.Bir şehirde bunlar bir, yada birkaç önemli yer tutar. Bir şehir de evler oldukça sık bir durum gösterir, türlü çalışma alanlarında bir iş bölümü bulunur aydınlatma, temizleme, su, ulaştırma işleri önemli yer tutar. Şehirlerin kin pek küçük (20005000 nüfuslu), kimisi küçük (500020000 kişilik), kimisi orta derecede (20.000 100.000 nüfuslu), kimisi büyük (100.000  1 mil yan nüfuslu), kimisi ise çok büyük’ tür (milyonluk şehir). (bit Büyük şehir, Küçük şehir, Dev şehir, Şehir çekirdeği).
ŞEHİR HARİTALARI      Şehirlerin düzgün olarak gelişmesini sağlamak üzere yapılmış büyük ölçekli ha ritalar. Bunlar çoğunca 1/500, 1/1000, 1/2000 ölçekli olur. Genel bir görünüşü vermek üzere 1/5000 ölçeklileri yapılır. Şehir planı, Şehircilik için çok önemlidir. Böyle bir pF ev yerleri, yollar, yeşil alan er, bahçeler, alışveriş yerleri ve spor alanları belirtilmiş bulunur, Şehirler buna göre ileriki yıllarda gelişmeye, serp doğru gider. (Şehir coğrafyası, Şehircilik, Şehir).
ŞEHİR PLANI   Şehirlerin düzgün olarak gelişmesini sağlamak üzere yapılmış büyük ölçekli haritalar, Bunlar çoğunca 1/500, 1/1000, 1/2000 ölçekli olur. Genel bir görünüşü vermek üzere 1/5000 ölçek yap Şehir planı, Şehircilik için çok önemlidir. Böyle bir planla ev yerleri, yollar yeşil alanlar, bahçeler, alışveriş yerleri ve spor alanları belirtilmiş bulunur. Şehirler bu plan göre ileriki yıllarda geliş meye: serpilmeye doğru gider. (Şehir coğrafyası, Şehircilik, Şehir).
ŞEHİR SİSLERİ Fabrikaların bulunduğu büyük şehirlerde, limanlarda olur. Buralarda pek ince su damlacıklarıyla kömür tozu, is, gaz bileşimleri birlikte sis yaparlar. Su damlacıkları bu tozlara yapışmıştır. Vadilerin içinde de sisler çok olur.
ŞEHİR TEMİZLİĞİ          Şehrin sağlığını korumak için yapılan işlerin bütünü.İ nsan pisliği ve çirkef  in ortadan kaldırılması, ve l döşe mi, çöp, kar yığıntısı, buzların temizlenmesi, şehir temizliğinde başta gelir, Ayrıca şehrin hayatım bozacak olan gazlara, tozlara, evlerle fabrikaların bacalarından çıkan dumanlara karşı tedbir almak gibi işler de bulu nur. (Şehir).
ŞEHİRCİLLİK     Şehirlerin kurulması, düzenlenmesi, bakımı, güzelleştirilmesi, genişletilmesi, ekonomik, toplumsal, kültürel kurallari ile ilgili konuları içine alan bir bilim. Şehircilikte bu çeşit yerleşme yerlerinin gelişmesine, serpilme sine bir yön verilir. Eskiden düzensiz olarak yapılmış şehir yerlerinde bu gün şehir çekirdeği durumunda kalmış olan bölümlerde, türlü güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu yüzden şehirlerin düzenli olarak gelişmesi, ar tık temel tutulmuştur. Bu işlerin yürütülmesinde şehircilik biliminin yeri büyüktür. Güneşin karşısında şehir çevresindeki kırlara göre daha çok ısın Ara sıra esen yeller, insanın yüzüne sıcak hava dalgaları olarak vurur. Böyle şehirlerde kar, yerde, çevresine göre daha az bir süre kalabilir. (Şehir)
ŞEHİRE AKIN   (Köyden göçme).
ŞEHİRE AKIN   Köyden göçme
ŞEHİRİÇİ DEMİRYOLU                Büyük şehirlerde şehri bir baştan öbür başa geçen, yada çember biçiminde ki uzanışı ile şehrin tiirlü yerlerini birbirine bağlıyan demiryolu. Burada işleyen taşıtlara arabeni denir.
ŞELALE Çağlayan Akarsuların yüksek bir yerden dökülüp aktıkları yer. Büyük çağlayan anlamına gelir. Dilimizde şelale karşılığı olarak çavlan, çağlak, gürlevik, gürleyik, sudüsen, suuçtu, şarlak ve daha bir çok kelimeler vardır. Bunlardan kimisi çağlayan (6. bk.) terimi ile bir anlamda, kimisi ise, büyük çağlayan yani şelale anlamındadır. (Çavlan).
ŞELF Kıta sahanlığıKaraları çevreli yen ve karalardan saylan 200 m. Derinliğe kadar olan sığdeniz dipleri; (Kara platformu). sığlık, denizdeki sığ yerler). <araları çevreli yen ve karalardan sayılan 200 mt derinliğe kadar olan sığdeniz dipleri. (Kara platformu).
ŞEMOSFER       Stratosfer ile İyonosfer arasındaki katmandır. Stratosfer ile Şemosfer arasındaki 19-45 km’ler arasında oksijen azot haline gelerek ultraviyole ışınlarını tutar. Üst sınırı yerden 80 – 90 km yüksekliktedir.
ŞEMS  Güneş lekesi(Arapça şems  güneş). (Güneş).
ŞİBİH CEZİRE   Uzun bir süre ‘yarımada karşılığı kullanılmış eski bir terim. Sözgelişi Anadolu yarım adası yerine Anadolu şibih ceziresi, Kapıdağı yarımadası yerine, Kapıdağ şibih ceziresi denirdi. bir süre ‘yanmada karşılığı kullanılmış eski bir terim. Sözgelişi Anadolu yar adası yerine Anadolu şibih ceziresi, Kapıdağı yarımadası yerine, Kapıdağı şibih ceziresi denirdi. (Yarım ada).
ŞİF KAYNAKLAR            içeride erimiş olan türlü madenlerin, başka maddelerin, radyun ve radyum emaflasyorılarının bulunduğu ılık, sıcak, hastalıkları iyileştirmeye yarayan kaynak suları. Bunlardan kimisi içilir ki, böyle kaynaklara içme, içmece. denir. Kimisi yıkanmak yoluyla faydalı olur kir böylelerine de kaplıca ılıca adı verilir.
Şifalı kaynaklar  içinde erimiş olan türlü madenlerin, başka maddelerin, radyum ve radyum emanasyonlarının bulunduğu ılık, sıcak, hastalıkları iyi iyileştirmeye yarayan kaynak suları. Bunlardan kimisi içilir ki, böyle kaynaklara içme, içmece denir. Kimisi yıkanarak yoluyla faydalı olur ki, böylelerine de kaplıca. içlerindeki maddeler ve sıcaklık dereceleri bakımından şifalı kaynakla in çeşitleri vardır. Tuzlu sular, acı sular, kükürtlü sular, demirli sular, iyotlu sular, kireçli sular, radyoaktif sular gibi.
ŞİHABI SAKIP  (Akanyıldız).
ŞİMAL                 (Kuzey).
ŞİMAL ŞİMALİ GARBİ                (KuzeyKuzey’ batı).
ŞİMALİ GARBİ                (Kuzeybatı).
ŞİMALİ ŞARKİ (Kuzeydoğu).
ŞİMİL   (Kuzey).
ŞİMİL ŞİMİIİ GARBİ     (kuzeyKuzey batı).
ŞİMİL ŞİMİLİ ŞARK      (KuzeyKuzeydo ğu).
ŞİMİLİ GARP    (Kuzeybatı).
ŞİMİLİ ŞARK    (Kuzeydoğu).
ŞİMŞEK (Çakım).
ŞİST Yüksek sıcaklık ve basıncın etkisi ile yapraklaşmış kiltaşı.
ŞİST Kil soyundan olan birçok taş verilmiş ad. Dilimi Fransızcadan ve bu asıldan geçerek şut şeklindeyazılmış olan bu taşların Türkçe karşılığı kiltaşidır, Almancada bunlara karşılık tür ü adlar kuflanıhr Schiefer, Ton schiefer, Schieferton gibi.
ŞİSTİLİK              incecik taneleri bir yöne doğru ardarda sıralanmış kat kat taş’arın yapısı. (Kiltaşı, Şist).
ŞOT       Örnekleri Cezayir ve Tunusta bulunan tuzlu sığ bataklıklara verilen ad. Şot adı dilimize son 30 yıl içinde girmiş ve Fransızca chott kelimesinin yazılmış şekli olarak kullanılmıştır. Türkçe karşılığı tuzla bataklıkdır. (Takır).

 T HARFİ


TABAN SEVİYESİ          Akarsuyun döküldüğü göl veya deniz seviyesi
TABAN SEVİYESİ OVASI          Akarsuların taban seviyesine ulaştığı yerlerde, eğimin azalması nedeniyle taşıdığı maddeleri biriktirmesi ile oluşturduğu ovalardır. Bu tür ovalarda akarsular menderesler yaparak akar. Gediz ve Menderes akarsularının aşağı bölümlerindeki ovalar butürdendir.
TABAN SUYU  Altta geçirimsiz bir tabaka ile sınırlandırılan, geçirimli tabaka içindeki sulardır. Bu sular genellikle yüzeye yakındır. Marmara Bölgesi’ndeki ovalar, Ege Bölgesi’ndeki çöküntü ovaları, Muş, Erzurum ve Pasinler ovalarındaki yer altı suları bu gruba girer.
TABANLI VADİ               Akarsu, yatağını taban seviyesine yaklaştırınca derine aşınım yavaşlar. Yatak eğiminin azalması akarsuyun menderesler çizerek yanal aşındırma yapmasına neden olur. Yanal aşındırmanın artması ile tabanlı vadiler oluşur.
TABLA BİÇİMİNDEKİ VOLKAN             Akıcı lavların geniş alanlara yayılmaları sonucunda oluşur. Örneğin Hindistan’daki Dekkan Platosu
TAKKE BUZULU             Dağların bütün yamaçlarını kuşatan buzul türüdür.
TALVEG              Akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren çizgi.
TARACA             Seki.
TARAMA YÖNTEMİ    Tarama yöntemi ile yapılan haritalarda, yer şekilleri kısa, kalın, sık ya da ince, uzun, seyrek çizgilerle taranmış olarak gösterilir. Eğim arttıkça taramaların boyları kısalır, sıklaşır ve kalınlığı artar. Eğimin az olduğu yerlerde ise taramalar uzar, seyrekleşir ve incelir. Taramanın yapılmadığı yerler ise düzlükleri göstermektedir. Tarama yöntemi ile harita yapımının zor olması, yükselti, eğim bulma gibi hesaplamaların yapılamaması gibi nedenlerden dolayı bu yöntem günümüzde kullanılmamaktadır.
TARIM Toprağa ekip biçme ve dikme etkinlikleri.
TARİŞ   İzmir Tarım Satış Kooperatifleri Birliği
TAŞ EV               Arazinin dağınık olduğu yerlerde taşın, yapı malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir.
TAŞKIN OVASI           Akarsuların taşidıği malzemelerin birikmesi ile meydana gelen ova.
TATİL KÖYÜ     İç ve dış turizme hizmet vermek amacıyla turistik bölgelerde köy şeklinde kurulmuş konaklama tesisleri.
TAYGA                Sibiryada iğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar
TEKTONİK         Yerkabuğunun türlü yapıları ile buna neden olan olayları açıklayan bilim kolu.
TEKTONİK GÖL              Yerkabuğunun tektonik hareketleri sırasında oluşan çanaklardaki göllerdir. Dağ oluşum haraketleri sırasında kırılarak çökme sonucu meydana gelmiş çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş göl.
TEKTONİK HAREKET  Yer hareketi, Dünya’nin kabuğunda kırilma, kıvrilma. takım halinde yükselme ve çökme olaylarinı kapsar.
TELEFERİK         Özellikle dağ zirvelerine ya da derin vadilerin her iki yanı na ulaşmak için çelik halatlara asılı olarak hareket eden araç.
TEN     Güneşin doğuşundan ve batışından sonra ufukta görülen aydınlık
TENÖR                Maden cevheri içindeki saf maden oranı. Bir maden kütlesindeki cevher (filiz) miktarına tenör denir. Bu miktar genel olarak % ile ifade edilir.
TEORİ  Görülmeyen bir şeyi mantık ve maddelerle açıklamak
TEPE     Bir doruk noktası ve onu çevreleyen yamaçlardan oluşmaktadır. Çevresine göre yükseltisi 500 m nin altında olan küçük kabartılar.
TERAKÜM OVASI         Akersuların sürükleyip getirdiği kil, kum, çakıl gibi taş parçacıklarının yığılmasından doğmuş ova. Bu verimli ve çoğunlukla geniş düzlüklerdir.
TERMALİZM    Şifalı sulardan faydalanma faaliyetleri.
TERMİK ENERJİ             Çeşidi enerji kaynaklarının yakılarak ya da yeraltı dan çıkan sıcak suyun değerlendirilmesiyle elde edilen enerji.
TERMİK SANTRAL       Çeşitli yakıtlardan açığa çıkan ısı enerjisini elektrik enerjisine çeviren tesis Katı, sıvı ya da gaz yakıt kullanarak elektrik üreten santral
TERMOMETRE               Sıcaklık ölçümü için kullanılan alet.
TERMOSTAT   Sıcaklığı otomatik olarak ayarlayan araç
TERRA ROSSA                Akdeniz iklim bölgesinde kalkerli arazilerde oluşan kırmızı topraklar.
TERSİYER           Yer yuvarlağının gelişme tarihinde, Üçüncü Çağı karşılayan Neozoik oluşuk grubu.
TEZEK  Yakmak için saman karıştırılarak kurutulmuş sığır dışkısı.

U-Ü HARFİ           
 
UFALAMA         Suların eritmesi ve çatlamalar yüzünden yeryüzündeki taşların dağıtması, erimesi, parçalanma sı olayı. Bunun için taş ufalanması, ya da sadece ufalanma terimi kullanılır. Almanca’da bu olay bir kelime ile belirtilir. Bundan sonra bunun kimyasal olanı, fiziksel olanı ayırt edilir. Fransızca’da ise, taşları ufalama olaya göre, ufalanma iki şekilde belirtilir. Bunlardan biri erime çürüme yoluyla olan ufalanma için öteki parçalanma yoluyla ufalanmalar için kullanılır. Dilimizde taşların ufalanması bir kelime ile belirtilmektedir Ufalanma. Bundan sonra kimyasal ufalanma, fiziksel ufalanma diye taşların başlıca iki dağılma şeklini betirtilir. Yüzü, yeryüzüne çıkmış her taş ufalanır Yani erir ya çürür, ya dağılır, ya da parçalara ayrılır. Bu olay taşın ufalanmasıdır. Böylece yeryüzünde bir “ufalanmış taşlar örtüsü ve bun dan doğmuş olan toprak’  vardır. Bu örtünün ve toprağın di binde henüz ufalanmamış ana-kaya bulunur. Taşların ufalanması, ya aralıklarla beliren doğal şartların değişmesi yüzünden olur Gece ile gündüz arasındaki büyük sıcaklık ayrılığı, birbiri ardınca gelen yağışlı ve kuraklık, güneşlenme gibi. Ya da sularin eritmesi, çürütmesi şeklinde belirir. (Taşlar)
ULAŞTIRMA     Her türlü yolcu, yük, haber taşıma işleri. (Ulaştırma coğrafyası )
ULU DENİZ       Uluslararası ırmaklar Birkaç devletin toprağından geçen, ya da bunlar arasında sınır olan, taş işlemesine elverişli bulunarak denize kadar olan bölümlerinde ayrı topraklardan geçen ırmak. Tuna gibi. (Irmak).
ULUSLARARASI BİRİM SİSTEMİ (SI)  Fiziksel büyüklüklerin ölçümünde kullanılan birimleri tanımlayan ve bütün ülkeler tarafından kabul edilen ölçü birimleri sistemi.
UMKİ MORENLER        buzul-taşları.
UMMAN            Okyanus.
UMÜMİ COĞRAFYA    Genel coğrafya.
UVALA            Dolinden daha geniş karstik çukurGenişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük çukurluklardır.  Uvaların düzensiz şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye kalan kalker çıkıntıları dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar. Karstik arazilerde daha geniş olan çukurluklarına verilmiş bir addır. Dilimiz de kayak, kimi yerde de tava  ) kelimesi bu terimi çoğunca karşılamaktadır. (Koyak). Karstik arazilerde görülen dolınlerin birleşmesi ile oluşan tekne şeklindeki oyuk. Genişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük çukurluklardır.  Uvaların düzensiz şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye kalan kalker çıkıntıları dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar.
UYARCA             Kurak ve nemli mevsimlerin birbiri ardından geldiği, kış ve yaz mevsimlerinin belirgin olduğu bölgelerin bu şartlarına uyar şekilde değişikliğe uğrar bitkiler. Sözgelişi, soğuk mevsim yaprakların dökülmesi, kimi yaprakların iğne biçimine girmesi gibi Uyarca kelimesi, tropofit karşılığıdır.
UYDU   Gezegenlerin çevresindeki dönen gök cisimleri, Örneğin; Dünya’nın uydusu Ay. Gezegenler etrafında bulunan, onlarla birlikte güneş çevresinde dönen gök cisimleri. Sözgelişi Ay, Yer yuvarlağ bir uydusudur. Uydu uymuş bulundukları gezegenlerden daha küçük olurlar.   Türlü yıldızla bir çoğunun uydusu o derece sönüktür ki, görülmeleri çok güçtür. (Ay).
UYGUN DURUŞ              Uygun tabakalanma. Daha eski tabakaların uzanışının, dalış uygun olarak uzanan daha yeni tabakalar. Tabaka bu türlü sıralanışı, buradaki tortulanan arasız sürdüğünü artırır. bunlar, birbirine koşut (paralel) giden kat kat taşlar, yani tabakalardır. Bu tabakalar yatay, dik duruşlu, eğri duruşlu olabilir. (Uzan Dalış Ta baka duruşu).
UYMA  Korunma için canlıların yaşadıkları çevreye uyması. Bu uyma ile ilgili değişmede bütün canlının biçimi, rengi, büyüklüğü bakımından değişmeler belirttiği gibi, bu değişiklikler sadece baz, organlarda da ola bilir: Deniz dibinde yaşayan birçok balıkların rengi oradaki çakıl, kaya  ve yosunların rengine, biçimleri de onların biçimlerine uyar. Karla örtü   kutupların hayvanları ak postlu olur. Çölde yaşayan hayvanlar, çölün renklerine uygunluk gösterir. Kelebekler çekirgeler, tırtıllar bulundukları dalların ve çalı çırpıların, yaprakların rengine biçimine uyarlar. Bunlar hep, korunma için yerine uyma, ya da sadece uymalardır. Böylece bu hayvanlar, düşman gözüne kolay çarpmayacaklar bir durumda bölünürler. Yerine uyma şekli, içinde bulundukları yaşama şartlarına göre de belirir: Bataklık kuşları - uzun bacaklı, uzun gaga olur. Devekuşu gibi koşucu kuşların bacak kasları çok kuvvetli bulunur. Kartal doğan gibi ‘yırtıcı kuşların ayakları, çok güçlü pençe biçimi almıştır. Benzeri uymalar bit kilerde de vardır Yaprakların kurak bölgelerde diken biçimine girmesi gibi.
UYMAZ DURUŞ             Bir tabakanın bir başka tabakaya uzanışına    uymaz bir şekilde bir başka eğimle uzanması, ya da tabaka başlarını kesercesine yer alması durumu. Söyle bir tabakalanmada daha yeni tabakalanma üzerin de herhangi bir açı ile başka tabakalar uzanabilir. Uymaz tabakalanma, tortulanma sırasındaki bir kesintiyi anlatır Uymaz tabakalarda eğri, yamuk, çapraz şekilde uzananlarına çok rastlanır. Birbiri üzerinde uymaz şekilde yer tutmuş bulunan tabakaların altındakiler kıvrılmış,ikilenmiş, aşınmalarla türlü yeryüzü biçimleri durumu almış bulunabilir, Uymaz tabakalarla alttakiler arasında kesintiyi anlatan bir yüzey vardır ki, buna uymazlık yüzeyi denir. (Uygun tabakalanma, Uygunluk).
UYMAZLIK        Birbiri üzerine sıralanmış tabakaların uzanış açılan birbirine uymazsa bu tabakalanmada, uymazlık vardır, denir. Birbirine uymaz şekilde uzanan bu tabakalar arasında böylece bir uymazlık yüzeyi bulunduğu göz önüne getirilir. Uymazlık yüzeyi, tabakaların tortu sırasındaki bir kesintiyi, bir aşırıma dönemini anlatır. (Uygun tabakalanma. Uygunluk).
UYUMLU akarsu             gütme kelimesinden alınarak yapılmış bir terim olan consequent teriminin Türkçe karşılığı. Uyumlu akarsu sözü, ilk zamanlarda sadece dar anlamı ile kullanılmış yani bir yana az eğimli, sert-yumuşak tabakaların bulunduğu yerler için bir terim olan da, zamanla anlamı genişlemiş bugün bir yamaç eğimini güden sular için de kullanılır olmuştur Uyumlu akarsuların uyumlu ü dileri vardır
UYUMLU KIYI  Kıyı boyunca uzanan kıvrım sıradağlarının her türlü eğilip bu uzanış ama uyan kıyı çizgisi. Böyle yerlerde kıyı çizgisi, dağ uzanışını güder. Böyle kıyılara Pasifik kıyı örneği de denir. (Boyuna kıyı, Enine kıyı).
UYUMLU OLAY              Bir bölgedeki yeryüzü biçim- eri Ne bunları işleyen ve bugün de işlemekte olan olayların bulunması. Yeri ile uyumu o bölgelerde e ye- t re uyan yani uyumlu şekiller var, demektir.
UYUMSUZ KIYI               Kıyı boyundaki dağları dar bir açı ile kesen kıyı çizgisi. Böylece deniz birbiri ardına uzanan sıradağ uzantılarını, uzunlama vadileri yalar. Ara yerlerde de büyücek ovalar bulunur. Böyle kıyılara Atlantik kıyı örneği denir. Sınırı tersi uyumlu kıyıdır (bk, Enine kıyı, Boyuna kıyı),Bir bölgede bugün iş bulunan dış güçlerle açıklanamayan, bu yüz den geçmiş jeoloji çağlarında orada işlemiş güçlerle açık mümkün olan olay Sözgelişi, bugün bir yeryüzü biçimi olarak ve artık alınmaktan kalmış gördüğümüz yerlerde bir zamanlar, kum yığılmalarının olmuş bulundu. çıkarmak mümkün olur. Yine bugün buz yağı görülen yerlerde, orada şimdi buz bulunma sayesinde, böyle yerlerde geçmişte bu işlevi için gücün bulunduğunu çıkarmak mümkün olur
UZAMA KATSAYISI     Bir maddenin birim uzunluğunun sıcaklığının 1C( 0 ) artması sonucu boyundaki uzama miktarıdır.
UZANIŞ           Yerinden oynamış, yatay duruşları bozulmuş tabakaların yönü. Ta bakanın bu yönüne o tabakanın uza niş, ya da sadece uzanış denir, Türkiye kaynaklarımızda buna tabaka doğrultusu, ya da sadece doğrultu denildiği de olur. Tabakanın yönünü belli etmek için jeolog pusulası denilen araç kullanılır. Bu araç büyücek bir cep saatin andırır. yatay düzlemin, tabaka yüze yüze gösterdiği yöndür. Bir yana eğimi bir tabakanın uzanışı yada sadece denir. Bir çizginin bu tabaka düzlemi boyunca uzandığı yöndür. Böyle bir tabaka dizisi, bir durgun su içerisine batmış gibi düşünülürse, bu tabakanın durgun su yüzeyi ile kesiştiği çizilen tabakanın uzanışı olur.
UZANTI              Türlü coğrafya olayları için gövde dışında uzanan bölümleri belirtmek üzere kullanılan bir terim. Bu uzanan bölümler ya geçici olur (hava basıncı alanlarında olduğu gibi), ya da devamlı bulunur (yeryüzü şekilde olduğu gibi). Su kavramla ilgili olarak meteoroloji ve klimatoloji basınç merkezlerinde (ana basınç alanının) zaman zaman uzantılar yapması, sıcaklık kuşakianndan olan uzantılar (bk Hava kestirmesi) belirir. Ayrıca, ana kara gövdesinden türlü yönlere doğru uzanmış yarım-
ÜÇÜNCÜ ÇAĞ Memeli hayvanların üretildiği bu günkü bitki topluluğunun belirdiği çağ. Bu çağın 55-65 milyon yıl sürdüğü sanılmaktadır. Bu çağın, ilk bölümüne Alt Tersiyer denir. Bu sıralarda gelişmiş olarak memeli hayvanlar belirmiştir Üçüncü Cağın ikinci bölümüne Üst Tersiyer, ya da Genç Tersiyer denir. Bu sıra insan özelliğini taşıyan ve Hominidae (Fosil adam) denilen familya asıl maymunlardan ayrılmaya başlamıştır. Üst Tersiyerin hemen ardından Üçüncü Çağın devamı olarak kimi kaynaklarca, pleistosen gelmektediR (Jeoloji çağları).
ÜÇÜNCÜ ZAMAN        Üçüncü çağ. İçinde bulunduğumuz jeolojik zamandan bir önceki zaman 55 - 65 milyon yıl sürdüğü sanılmaktadır, Memeli hayvanların ve bu günkü bitki topluluklarının belirdiği çağ.
ÜLKE    Bir devletin idaresi altındaki toprakların tamamı Bir başka şekli Memleket devletin hükmü altında bulunan yerlerin topu Böyle bir yerde kara, su, hava hep birden ülkeyi meydana getirir.
ÜLKE BAKIMI  ülkenin türlü yerlerinin doğal varlıklarını, gücünü korumak, ya da arttırmak için yapılan düzenli işlerin bütünü. Bu işte başlıca amaç, bölgenin verimini sürekli olarak sağlayarak bu verimi arttırmaktır. Bunun için de faydalanılan bütün doğal varlıklara özenle bakılır, bunlar yıpratıcı işletmelerden sakınılır. yıkıcılıktan korunur. Sözgelişi, yamaçlardaki toprakların, selli yağmur suları ile süpürülmesi önlenir Toprak korunması), toprağın, suyunu kaybetmemesine çalışılır, ormanlar gelişigüzel kesilmekten korunarak bilgiye dayanacak şekilde bunlardan faydalamna yollar aranır ve gösterilir, suları n arı tutulmalarına çalışılır. Bü bunlarla birlikte 0 bölgeden daha çok faydalanılmış olur. Böylece bölge bakımı ile bir bölgeden sürekli olarak verim elde etmek mümkün olur. Ülke bakımı toprak bakımı  ile ilgili işlerin düzenlenmesi için nüfusu çoğalmış, sanayii genişlemiş bir çok ülkelerde, bölge plancılığı  na büyük önem verilmiştir, Bu planlamalar, türlü konulara da bağlanmağa  çalışılmıştır.
ÜLKE BİLGİSİ   Üzerinde yaşanan bir yörenin, bir bölgenin, bir ülkenin her çeşit varlığını,özelliklerini tanıtan bir coğrafya bilgi topluluğu  içinde asıl coğrafya konularından başka daha birçok konular yer almıştır
ÜLKE COĞRAFYASI    Yerel coğrafya Yeryüzündeki türlü yerlerin olayları ile coğrafya bakımından özelliğini araştıran coğrafyanın geniş bir bölümü. Ülke coğrafyası içinde, böyle bir bölgenin yeryüzündeki yeri,burada birbirleri üzerine karşılıklı etki yapan olaylar incelenir Yeryüzünün böyle bir parçasında yeryüzü biçimleri iklim,su,toprak, bitkiler,hayvanlar,insan  ve onun işleri gibi bütün coğrafya olaylarının birleşme şekli araştırılır. Bir gelenek olarak ta önce buradaki yeryüzü şekileri öne alınır, bundan sonra sırasıyla öteki olaylar belirtilir. Böylece çözümleme ile başlanan araştırmaların verileriyle, birleştirmeye doğru gidilir. Coğrafyanın özü burada toplanır.
ÜLKE PLANCILIĞI         Bir ülkede düzensizlikten doğabilecek türlü zararları önceden gidermek için bütün bir ülkede birbiriyle bağdaşabilen işlerin yapılmasını ve yerin gerekli işler için en uygun şekilde kullanılmasını sağlayacak işlerin tümü.Ülke plancılığı ile insan topluluklarının ihtiyaçlarından doğarak kendisi için en faydalı yaşama şekli sağlanmış olur. Bugün her türlü plancılık, bu arada ülke plancılığı gittikçe genişlemektedir.
ÜMİD TİKİL       Akarsuyun, yatağını derine kazma sınırını belirtir. Şimdi bunun yerine Türkçe derine aşınma  terimi kullanılmaktadır.
ÜRETEÇ           Mekanik, kimyasal enerjileri elektrik enerjisine dönüştüren düzenekler.
ÜRÜN  Bir kimyasal reaksiyon sonunda meydana gelen madde veya maddeler.
ÜRÜN ALMA   Geniş anlamı ile hem ekinlerin toplanması hem bağ bozumu, bostan ve bahçe toplaması işleri.
ÜST BİTKEN     Tropikal bölgelerde, başka bitkilerin üstünde yerleşen, fakat o bitkilerle beslenmeyen bitkiler. Eğrelti otları, salepgillerden orkideler, ananas bitkileri bunlardandır. Balta girmemiş orman.

  V  HARFİ
VADİ   "Akarsu aşındırması ile oluşan ve tabanında akarsu yatağının ve akarsuyun yerleştiği. sürekli iniş gösteren oluk.
VADİ BRİZİ       Vadi yeli
VADİ BUZULU Sürekli beslenerek sirkten taşan ve vadi boyunca aşağı hareket eden buzul türüdür. Vadi çukurluğu içinde bulunan yerine göre, bir ağ dizilişi gösteren buzullar Buzul).
VADİ DİZSİ       Gittikçe alçalan su-bölümleri arasında birbirine açılan vadilerin bulunması durumu
VADİ KAYNAĞI              Yeraltına sızan suların bulunduğu tabakanın bir vadi tarafından kesilmesi ile oluşan kaynaktır. Genellikle vadi yamaçlarında görülür.
VADİ MENDERES         Menderes çizen akarsuyun, geçtiği yeri aşındırırken yanlara doğru bu büklümleri güden vadi yamacı uzanışına uygun olarak uzanan menderesler. Gömük menderes, Serbest menderes).
VADİ TABANI Akarsuyrın içine yerleştiği vadinin en alçak kesimin deki düzlükler. Genişliği, vadiden geçen akarsuyun büyüklüğü ile ilgili olarak değişen geniş uzun düzlük. Vadi tabanı, kimi yerde bir iki sıra tarlaya yer verecek kadar dardır, kimi yerde ise bir ovayı andıracak kadar geniştir. Vadi tabanı, akarsuyun yanlama aşındırması, aşına aşına yamaçların gerilemesi yüzünden genişler Hele menderesler çizerek akan ırmaklarda bu taban belli bir şekilde genişleyerek gelişir. Vadi tabanı, kimi yerde ara sıra su altında kalır. (bk, Su-basan taban)
VADİ YELİ          Sıcak ve durgun havalarda beliren günlük dönemli yel. Vadi yeli, yaz günlerinde öğleye doğru vadilerden dağlara, sırtlara eser. Şu yüzden eser: <br>Sabahleyin ve biraz daha sonra yamaçlar, çukurdaki ovalardan ve vadi tabanlarından daha çok ısınır. Buralarda  az fark ile de olsa alçak basınç alanları belirir. İşte bu yüzden öğle ye doğru çukur yerlerden (ovalardan ve vadilerden) dağ yamaçlarına doğru yel esmeye başlar. Bu yel, ırmak boylarından yukarılara doğru sokulduğundan vadi yeli adı ile anılır. (bk Dağ yeli, Yerel rüzgar, Hava basıncı).
VADOS SU        Yeraltına sızmış sular vados sulardır Bunlarla beslenen kaynaklar vados kaynakları adını alır.
VAHA  Çöllerde suların yeryüzüne çıktığı kaynak ve çevresi Çöllerde suyun çıktığı, bitkilerin bulunduğu çoğunlukla yerleşim alanı olan bölge
VÂHA  Çölün su çıkan yerlerinde bitkilerin yetişebildiği insanların yerleşip barındığı yer. Buraları, çöl ortasında birer yeşillik alanıdır. Vahalarda, bitkiler oldukça gürdür. Büyümüş burma ağaçları, meyvelikler, tarlalar vardır. vahalar, büyük su kaynakları yanında, akarsu boylarında, ya da taban suyunun yüze çıkarıldığı, kuyuların açıl dığı yerlerde gelişmiştir. Buralarda sulama  işlerine önem verilmiştir. Vahaların büyükleri birer kent, ya da şehir durumundadır, Buraları birer işlek yol uğrağı ve alış-veriş yeridir.
VAHŞİ HAYVAN Yaban hayvanı, Yırtıcı hayvan
VAKIA Vuku’ bulmuş, olmuş bir iş, gerçek. Olgu.
VALKANİZMA                Yerin içinde kızgın bir durumdaki sıvı, gaz ve ya katı maddelerin, yerlerinden ayrılarak püskürtüldüğü her türlü olay
VARAKI ŞECER              bk, Ağaç yaprağı).
VARSAYILMA Doldurma. Erterpalasyon.
VASATİ               Ortalama
VAZİYETİ COĞRAFİYE                Durum, Coğrafi durum
VEJETASYON Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü Orman, bozkır, çayırlık birer bitki örtüsüdür
VEJETASYON DEVRESİ             Bitkilerin büyüme, gelişme dönemi.
VEKTÖR             Yönlendirilmiş doğru parçası.
VEKTÖREL BÜYÜKLÜK              Şiddeti yanında yönü,doğrultusu ve başlangıç noktasıyla belirlenebilen büyüklük. kuvvet,hız,ivme..... vb.gibi.
VENÜS                Çoban yıldızı, Çulpan.
VERGLA             Fransızca vergias kelimesinin dilimize girmiş şekli. Bir yağış çeşididir Dilimizde bunun karşılığı buzcuktur.
VERİ    Bir sonuca varabilmek için gerekli olan ilk bilgiler Gözlem, deney ve araştırma sırasında toplanan bilgiler.
VERİMLİ             İyi ürün alınan bitek toprak için kullanılan kelime, Verim tersi verimsizdir.
VERİMLİ HİLAL YAYI   Mümbit hilal yayı İsrail, Lübnan, Suriye, Türkiye, Irak, İran sınırları içinde kalan Güney Doğu Torosların güneyinde Zağros Dağlarının batısında Basra Körfezinin kuzeyinde kalan verimli topraklara sahip hilal şeklindeki bölge.
VERİMLİLİK      Geniş anlamı ile bir canlı varlıktan doğan yeni varlıklar ve eşler. Bununla ilgili olarak, bir tarlanın verimliliğinden söz edilir, Tarlanın toprağı canlı bir varlıktır. Bu toprak verimli olur ya da verimsiz olur. Toprakla ilgisi göz önüne alınarak, tarlanın bitek olduğu da söylenir. Böylece bir tarlanın bitekliğinden de söz edilir ki, bu da tarlanın verimliliği demektir.
VERİMSİZ          Verimi az, ya da verimsiz, bitek olmayan toprak. Verimsizin tersi verimlidir.
VERİMSİZLİK   Verimi az atma. Bitekliği az atan yer. Verimsizliğin tersi, verdir.
VERSAN             bir bölgenin, her hangi bir yana doğru eğikliğini, o yana doğru olan akma yerini anlatır
VERTİSOL          Kilce çok zengin yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak
VİRAL  Dönemeç.
VOKLÜZ          Karstik arazide görülen kaynak.
VOLFRAM         Tungsten. Makina ve uzay araçları ile ampüllerde kullanılan akkor tellerin yapımındakullanılan beyaz renkli ağır bir metal.
VOLKAN            Büyük Yanardağ Yanardağ Mağmanın yeryüzüne çıkması ile oluşmuş koni şeklindeki yanardağ.
VOLKAN BACASI          Mağmanın yeryüzüne ulaşıncaya kadar geçtiği yola volkan bacası denir.
VOLKAN BOMBASI     Volkan bacasından atılan lav parçalarının havada dönerek soğuması ile oluşur.
VOLKAN KONİSİ           Lav, kül, volkan bombası gibi volkanik maddelerin üst üste yığılması ile oluşan koni biçimli yükseltiye volkan konisi, koni üzerinde oluşan çukurluğa krater denir.
VOLKAN KÜLÜ              Gaz püskürmeleri sırasında oluşan, basınçlı volkan bacasından çıkan küçük taneli malzemeye kül denir. Volkanik küllerin bir alanda birikmesiyle volkanik tüfler oluşur.
VOLKANİK GAZLAR   Volkanizma sırasında subuharı, karbon dioksit, kükürt gibi gazlar magmadan hızla ayrışarak yeryüzüne çıkar. Büyük volkanik bulutların oluşmasını sağlar.
VOLKANİK GÖL             Volkanik patlamalar ile oluşan çanaklardaki göllerdir. Krater gölü, kaldera gölü ya da maar gölü gibi çeşitleri vardır.
VOLKANİK KIYI              Oluşumları volkanizmaya bağlı adaların kıyı tipidir. Her taraftan dalga aşındırmasına uğrayan volkanik kıyılarda gelişkin falezler ve dar kıyı aşınım düzlüğü vardır. En güzel örnekleri Hawai ve Endonezya adaları kıyılarında görülmektedir.
VOLKANİK SET GÖLLERİ          Volkanik olaylar sırasında çıkan lavların bir çukurluğun önünü kapatmasıyla oluşan göllerdir.
VOLKANİK SET GÖLÜ                Vorkanizma ile oluşan volkan konisinin akarsu vadisini kapatması ile oluşmuş göl.
VOLKANİZMA                Mağmanın yeryüzüne eriyik, katı, sıvı ve gaz halinde çıkması olayma denir, Yerin derinliklerinde bulunan magmanın patlama ve püskürme biçiminde yeryüzüne çıkmasına volkanizma denir. Volkanik hareketler sırasında çıkan  maddeler bir baca etrafında yığılarak yükselir ve volkanlar (yanardağlar) oluşur. Sıcak ve plastik kıvamda olan mağmanın gaz, sıvı ve katı maddeler halinde yer yüzüne çıkması veya yer kabuğuna doğru sokulması.
VOLT   Potansiyel birim farkı.
VOLTMETRE    Potansiyel farkı ölçen alet

 Y HARFİ

YAĞIŞ  Havadaki su buharının yoğunlaşmadan sonra, gerek sıvı, gerek katı olarak yeryüzüne düşmesi olayı. Havadaki su buharı sis, bulut olarak yoğunlaşınca, pek küçük su damlacıkları, havanın dayanması sürdükçe yüzer şekilde kalırlar. Fakat birbirleriyle birleşerek daha büyük damlalar belirince düşmeye başlarlar. Bu, yağmur dediğimiz yağıştır. Eğer, havada su buharı doğrudan doğruya katı ve billûrlu bir biçim alacak şekilde yoğunlaşırsa, böylece kar olarak düşmeye başlar. Su damlaları buz durumuna gelmişse dolu olarak düşer. Bunlar gibi, kırcı, kırç, buzculc, ciy, kırağı (bunlara bakınız) da birer yağış çeşidi'dir. (Nemlilik, Bağıl nemlilik. Salt nemlilik).
YAĞIŞ ALANI   (Toplanma bölgesi).
YAĞIŞ REJİMİ  Bir bölgeye düşen yağış miktarının yıl içindeki dağılımı.
YAĞIŞ YÜKSEKLİĞİ       Yere düsen gerçek yağış tutarı. Bu tutar metre kareye düşen yağış ile Ölçülür
YAĞLI BİTKİLER             Yağ elde edilen, bunun için yetiştirilen bitkiler. Ilıman belgelerde olduğu gibi, sıcak bölgelerde de türlü yağlı bitkiler yetişir.
YAĞMUR        "Yeryüzünde en çok görülen bir yağış çeşidi  Bulutların su damlacıkları birbirine bilişerek havanın dayanmasını yenecek kadar büyüyünce düşmeye başlar, böylece yağmur belirmiş olur. Yağmur damlaları, 0,55 mm. İriliğinde olur. Bir damlanın ağırlığı bir gramın üçte biri, dörtte biri kadar olur. Arasıra yağmur tanelerinin 78 mm. çapında irileştiği de olur. Yağmur damlaları, bundan da iri olursa o durumu ile kalmaz düşerken dağılır. Yağmurlar, havadaki tozlan da içerilerine aldıkları için, havayı temizlerler. Bu yüzden ara sıra renkli yağ"" murlar da yağdığı işitilir Kırmızı yağmur, sarı yağmur, çamurlu yağmur gibi. Eskiçağda, Akdeniz kıyılarındaki ülkelerde kan yağmurları olarak belirtilen yağmurlar, insanları korkutmuştur. Halbuki bunlar, çöllerden esen yellerin içerilerine aldıkları kırmızımsı çöl tozlarının yoğunlaşma sırasında, bulutlara karışması, sonra da yağmur olarak yere bu renkte düşmesi şeklinde açıklanmıştır. En çok kıra bulutlar yağmur getirir. Yağmurun, çok çeşitli yağış şekli vardır Kimi yerde yağmur, çiseleme şeklinde, sine sine yağar. Bunlara çisenti denir. Böyle yağmurlar toprağa iyice işler. Kimi yerde yağmurlar birdenbire yağar, bardaktan boşa n irca sına yere düşer. Bunlara sağanak, setli yağmur, boran gibi adlar verilir. Bu türlü yağmurlar toprağa iyice işleyemeden akıp giderler. Yeryüzünde öyle bölgeler vardır ki, yılın hemen her gününde yağmur yağar, öyle yerler vardır ki, en çok kışın yağar, ya da yazın yağar. Öyle yerler de vardır ki, buralarda yağmur çok belirsiz zamanlarda yağar."
YAĞMUR BULUTU       Yağmur getiren karabulutlar (Bulut).
YAĞMUR ÇAĞI              "Dördüncü Çağdaki buzul çağlarında, şimdiki çok kurak bölgelerdeki çok yağmurlu süre. Daha sonraki kurakça çağlardan ayrı olduğu İçin bu süreye, yağmur çağı (Pluviyal çağ) denilmiştir. Başka dillerde, bu dönem için pluvial ""çağ"" denir. Yüksek enlemlerdeki buzullaşmalara ve Buzul Çağı'na karşılık, alçak enlemlerde bol yağmurların yağd1ğı yağmur çağı belirmiştir. Bu çağ'da şimdiki bozkır ve çöl bölgelerinde yağmurlar daha çok yağmış, akarsular daha gür akmış, göllerin yüzü daha kabarık bulunmuştur, (Buzul Çağı)."
YAĞMUR DULDASI    Denizden esen yağmur getirici yellere dönük olmayan yamaç Böyle yerler, dağların az yağış alan yamacıdır, (Bakıcak, Dulda).
YAĞMUR HARİTASI    Yıl İçinde düşen yağmur tutarını gösteren harita, (Yağmur).
YAĞMUR KUŞAĞI        (Gökkuşağı).
YAĞMUR ORMANI      (Balta girmemiş orman).
YAĞMURÖLÇER            Yağmur tutarını belli etmek için kullanılan araç. Yağmurölçerlerin çok çeşitler? Vardır Yağmurölçer kelimesi pluviyometre karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu araçlardan en çok kullanılan bir çeşidin başlıca bölümleri şunlardır Yağmurölçer, üzerinde hunisi bulunan bir çinko kovadır. Bu araç, topraktan bir metre kadar yükseklik teki bir yere, yapılardan uzakça bir noktaya konur.
YAĞMURLU BÖLGELER Yılda 1000 mm. den çok yağmur alan bölge. Bu türlü bol yağmurlu bölgeler arasında sıcak kuşağın balta girmemiş ormanlar bölgesi, muson rüzgarları bölgesi, ıhman kuşağın deniz iktim özelliği gösteren yerleri vardır. Bu arada Kuzey Anadolu'nun Karadeniz'e dönük aklanında bol yağmur yağar. Yeryüzünün en çok yağmur alan yeri muson bölgesinde Assam'daki Cherrapunji'dir. Burası yılda 12 metre yağmur alır.
YAKACAK MADDELER Yakıt.
YAKINSAK Türlü olayların, türlü şeylerin birbirine yaklaşırcasına uzanmaları  Yakınsak kelimesi türlü yerlerde kullanılır Deniz akıntılarının özel bir durumu için kullanılır.
YAKIT   Isı elde etmek için evlerde ya da çalışma yerlerinde, fabrikalarda yakılan maddeler, (Yakacak maddeleri). Böyle bir maddenin sağlayacağı ısı, fiyatına değmelidir Yakıtlar katı, sıvı, gaz utarak ayırt edilir. Katı yakıtlar arasında kamış, saz, çalı çırp gibi olanlarından tezek, odun, odun kömürü, yertezeği (turba), esmerkömür, taşkömürü, briket gibi yakıtlara kadar çok çeşitleri vardır. Sıvı yakıtlara ekaryakıt denir. Bunlar arasında gaz yağı, benzin, mazut başta gelir.
YALAMA         Yeryüzü kabarıklıklarını, çukurluklarını belirtmek için kullanılan, temeli gölgelemeye dayanan bir Harita çizme yolu. Yer biçimlerini, bu arada dik yamaçları, yatık yamaçları göstermek için eğim ile orantılı bir gölgelemeye baş vurulmuştur,Bunda temel şudur Eğim ne kadar çok ise gölge o derece arttırılır. Buna göre, eğimi az olan yerle, açık renk ' te ya da açıkça renkte olur. (Taramalar, İşıklama, Aydınlatma).
YALINKAYA      Yağmur . sularının süpürmesinin, yel üfürmesi ; nin taş ufalanmasından daha güçlü ve çok olduğu yerlerde gittikçe çıp ; jaklaşmıs, ana kayaları yüze çıkmış yerler. Yeryüzünün % 10'u böyle yalınkaya yerlerdir. Böyle yerlerde bitkilerin kökünü salabileceği toprak gittikçe silinmiş, kayalar yüze çıkmıştır. Yalınkayalar artık sadece kaya kayalık olmağa doğru gitmiştir.
YALINOVA        Çöllerde görülen, aşınmaların İleri gittiği düzce, fakat çok yeri kaya olan düzlükler, (Hammada, Ova, Yontukdüz, Yarıova, Yalınkaya, Kaya, Kayalık).
YALITKAN         Ses, ısı ve elektriği iletmeyen Elektriği iletmeyen
YALIYAR             Falez. Dalga aşındırması sonucu oluşan sarp kıyılar.
YAMAÇ           Yeryüzündeki eğimli yüzeylerdir. Bir akarsuyun yatağının her iki yakasında türlü eğimlerle uzanan yükseklikler. Buna vadi yamacı denir. Dağların, tepelerin, bayırların da yamaçları vardır. Bunlara Dağ yamacı Tepe yamacı denir. Yamaç biçimleri aşınmaya ve taşların Özelliğine bağlıdır.
YAMAÇ BUZULU           İkinci dereceden ve İyi gelişmemiş buzul. (Buzul).
YAMAÇ DÖKÜNTÜSÜ               Dik yamaçtı kayaların önünde yelpazemsi bir biçimde aşağı doğru genişleyerek uzanan köseli ta; kırıntıları yığını. Bu yığıntılar çok kurak bölgelerde yamaçları da sarar, bundan ötürü bunlara etek döküntüsü denildiği gibi yamaç döküntüsü de denir. (Etek döküntüsü, Kayşat).
YAMUK TABAKALANMA        olarak uzanan tabakalar arasında, bunlara yamuk (diagonal) olarak, uzanır şekilde tabaka sıralanışı. Yamuk tabakalanma, en çok kumlu taşlarda görülür. Deltaların yapısında yamuk tabakalarıma bulunur,
YARIK  Kayalarda, tabakalarda yarılmalardan ileri gelmiş olan boşluk. Kayalardaki yarıklar çeşitli sebeplerden doğmuştur Kimi kayaların dokusunda yarılmalara karşı bir eğilim vardır. Bununla ilgili olarak soğumalar, kurumalar halinde kayada yarılma olur. Taşların genişlemesiyle de, yarıklar arlar. Kayalardaki yarıklar, dıştan gelen etkilerle de belirir. Bir mağaranın tavan» çökerse o çevrede yarıklar belirir. Tabakaların kıvrılmaları sırasında da yarıklar doğar. Kıvrılmaya elverişli olmayan sertleşmiş, kırılgan olmuş taşlarda da yerinden oynamalar sırasında yarıklar belirir, (Çatlak, Diyaklaz).
YARIKURAK BÖLGE     Çöllerden daha fazla yağış alan, ancak nemli bölgelere göre daha az yağiş alan genellikle bozkirların yaygin olarak görüldüğü alanlar.
YARIMADA      Üç tarafı sularla çevrili denize doğru sokulmuş kara parçası. Kara gövdesinden denize doğru türlü biçimlerde uzanan kara uzantısı, (Uzantı, Kara uzantıları). Yarımadaların karaya bitişme yerlerine kıstak denir. Bu bitişme, çeşitli şekillerde olur. Anadolu, büyük bir yarımadadır. Avrupa'nın yarımadaları çoktur.
YARIMKÜRE    Yer yuvarlağının yarısı. Kuzey yarımküresi, güney yarımküresi <ıdı ile iki yarımküre bulunduğu gibi, batı yarımküresi, doğu yarımküresi şeklinde de bir ayırma olur. Kuzey yarımküresinde karalar, güney yarımküreye göre çok geniş yer tutar. Güney yarımküresi, denizler yarımküresidir. Doğu yarımküresi, eski dünya karalarının bulunduğu yerdir. Burada Afrika. Asya, Avrupa bulunur. Batı' yarımküresi, yeni dünya karaları adı ile anılır. Burada Amerikalar vardır.
YARINTI             Dikçe yamaçlara dilik dilik bir görünüş veren yivler'den her biri. Yarıntılar, türlü büyüklükte , olur Birkaç metre boyunda olanlar, dan yüzlerce metre uzunluğa kadar ' çeşitli boydan olanları vardır. Yarıntılar uzun birer çukurluktur. Bu çu ' kurluk kertik biçimindedir. Yarıntı ; nın yamaçları dik, eğimi çoktur. Se linti sularının yamaçlarda açtığı, selcik yarıntıları bir yarıntı çeşididir.
YARIOVA        Türlü yapıdaki yerlerin dış güçlerle uzun zaman aşınmasından ve yontulmasından doğmuş dalgalıca, yumuşak uzanışlı, yarı düz yerlere Önceleri verilen ad.
YARLI KIYI         Önde kumsal düzlüğünün bulunduğu yarlt dik kıyılar. Bunlar, dalga aşındırmasıyla oldukları için dalga «sındırman kıyıları olarak görülürler, (Yar).
YARMA              Yeryüzünde üzer toprak, bitki örtüsü ile örtülü olmayan ve yüzde görülen tasların, tabakaların bulunduğu yer. Böyle yerler ya dere boylarında, vadi yamaçlarında, dik kayalıklarda yüze çıkmış tabaka başlarında görülür, bunlar doğal yarmalardır; ya da demiryolu, karayolu yarmalarında, tünellerde, taş ocaklarında, maden ocaklarında görülür. Bunlar da açılmış yarmalardır. Jeomorfolojide ve jeoloji araştırmalarında yarmaların önemli yeri vardır. Yarmalardan faydalanılarak kesit çizilir. Yarmalar, iç yapının yüze çıkmış örnekleridir, (Çıkma).
YARMA VADİ  Akarsuyun, iki düzlük arasında bulunan sert kütleyi derinlemesine aşındırması sonucunda oluşur. Vadi yamaçları dik, tabanı dardır. Akarsuyun yukarı bölümlerinde görülür. Türkiye’de çok sayıda yarma vadi (boğaz) bulunur. Karadeniz Bölgesi’nde, Yeşilırmak üzerinde,
Şahinkaya yarma vadisi, Marmara Bölgesi’nde, Sakarya üzerinde Geyve Boğazı, Akdeniz Bölgesi’nde Atabey deresi üzerinde Atabey Boğazı başlıca örnekleridir.
YARMA YATAK Akarsuların çok büklümlü uzanışını Önleyici olarak yapılmış İş. Akarsuyun bu uzun uzun dolaşması gereken yol yerine, kestirmeden bir yatak açılır. Böylece akarsu yatağının buradaki eğimi arttırılır Akış hızı çoğalır, sürüklediği sürüntüleri taşıma gücü artar. (Akarsu).
YARMAVADİ   Bir dağ sırasını enine geçen vadi. Böyle vadiler, yayvanca mr çukurluktan sonra sanki toslarcasına dağa girer, bu dağı geçtikten sonra yine çukur bir genişliğe ulaşır. Böyle vadiler bir boğaz görünüşündedir. Bunun için dilimizde yarma vadi yerine boğaz da kullanılır
YASAK BÖLGE                Taşıtların, yayaların girmelerinin, ya da geçmelerinin yasak olduğu belirli köy veya kasabalar, yerler, su alanları. Yasak bölge, ya da yasak yerler şu gibi durumlarda belirtilir 1— Savaş, ayaklanma halinde bir ülkenin kimi yerleşme yerleri, ya da bir bölümü yasak bölge sayılabilir.<br>2— Deniz savaşlarında girilmemesi gereken yerler yasak bölge sayılır.<br>3— Hava ulaştırmasında geçilmemesi gereken yerler yasak bölge İçine girer. <br>4— Hastalık beliren yerlerde yasak bölge sayılır.<br>5— Hayvan hastalıklarının görüldüğü yerler de yasak bölge arasına girer.
YASSI ŞEKİLLER             Daha çok düzlükleri andıran yeryüzü biçimleri. Yayvan şekil, çukurlumu ifade ettiği halde, yassı sekil, kabarık yerlerin düzlüklerini belirtir. Batı Anadolu dağlarının Üstünde türlü yassı biçimler vardır, (Yayvan şekiller).
YASTIK LAV     Denizaltı ve göliçi yanardağ püskürmelerinde oluşan Özel dokulu bir püskürük taş.
YAŞ PİRAMİDİ                Bir ülkede yaşıyanlardan türlü yaşlarda bulunanların belirtilmesine yariyan bir kıyaslama yolu. Yaş piramidi, nüfus sayımlarından elde edilen sayılardan faydalanılarak çizilir. Bu türlü piramidleri çizmek için yatay çizgide sağda erkek nüfusunu, solda kadın nüfusunu göstermek üzere yas basamakları dikine bir çizgi boyunda gösterilir. Böyle bir şekil çizilince üç ana durum belirir Piramid biçimi o ülkede gittikçe artan nüfusu anlatır, doğumun çok olduğunu gösterir. Çan biçiminde olan sekil, doğumun orta derecede olduğuğunu belirtir. Kavanoz, ya da soğan başı biçiminde olanı ise doğumun azalmış bulunduğunu belirtir. Yaş piramidi, bir ülkede nüfusun artış, azalış durumunu,bu yönde gelişme derecelerini gösterir, Nüfus).
YAŞAMA SAVAŞI         Canlıların, yaşadıkları çevrelerin türlü güçlükleri karsısında yaşıyabilmek için durmadan didinmeleri olayı.
YAT       Özel gezi veya sportif maksatlarla yapılmış yelkenli ya da motorlu gemi.
YATAK Akansulann meydana getirdiği, yıl içinde ya sürekli, ya da geçici olarak suların aktığı yor. Buna yerine göre dere yatağı, ırmak yatağı, sel yatağı, akarsu yatağı da denir. Böylece yatak, bölgenin yağışlarına göre, kimi zaman kuru kalabilir. Yatak dümdüz değildir. Kimi yerinde oyuklar ,kimi yerinde de kum, çakıl yığıntıları bulunur, (Akarsu. Vadi, Kesim).
YATAK DEĞİŞMESİ      Akarsuyun, yatağında akmasını Önleyen bir olay yüzünden bu yatağını değiştirmesi ve başka yer. den akması. Akarsuyun akmasını önleyen olaylar arasında şunlar vardır Yer göçüntüleri, akarsu yatağının lığlanması.
YATAY ATIŞ     İlk hızları sadece yatay doğrultuda olan ve yerçekimi ivmesiyle düşen cisimlere uygulanmış olan atış.
YATAY KAYMALAR    Karaların kayma' sı teorisi.
YAY       Değirmi biçimindeki bir şeyin, bir eğrinin, bir çemberin bölümü. Yay biçimli kumullar (Barkan), karaların önünde yay biçiminde uzanan ada dizileri, yaylar durumunda uzanan sıradağlar vardır.
YAY SABİTİ       Yayın sertlik derecesi.
YAY SARKACI  Esnek bir yaya bağlanmış olan kütleden oluşan düzenek.
YAYA GİDİŞ      Bir taşıta binmeksizin insanın yürüyerek bir yerden bir başka yere gitmesi. Yaya gidişte bir saatte 4 km. kadar yol alınır, (Yaya yolu. Kapan).
YAYA YOLU      Ancak yaya gidenlerin geçebildikleri, ya da hayvan sırtında geçilebilen yol. Buna patika da denir. (Yol, Kapan).
YAYGIN DEPREM         Bütün yeryüzünde yıkıcılığı görülen, etkileri duyulan ya da sezilen geniş ölçülü yer sarsıntıları, (Deprem).
YAYINIK IŞIK    Işığın belirgin bir sınır göstermeksizin her yana doğru dağılması, yayılması olayı. Yayınık bir ışıkta belirgin bir ışık doğrultusu görülmez. Bununla ilgili olarak ta gölge belirgin olmaz. Kapalı havada, oda içinde, doğrudan doğruya olmayan bir aydınlık olur. Havada güneş ışınlarının yayınık bir duruma gelmesi, önemli bir olaydır. Güneşten gelen ısınlar, havanın bölümcüklerine, su damlacıklarına, tozlara vurunca her yana dağılır, yayılır. Bunun sonucu olarak havakürede gündüzün her yandan gelen yayınık ışık ile dolu bulunur. Eğer, ışığın bu yayınık duruma gelmesi olmamış bulunsaydı, gölge dediğimiz yer iyice karanlık olurdu, gölgede ısı bulunmazdı. Böylece, dışarıda olsun, içeri de olsun, yayınık ışınlar her yanımız dan geçer, çevremiz aydınlanır. Göğün mavi renge bürünmesi de yiyin ma'dan ileri gelir. Hava ne kadar bu tanık ise, ışınların yayınık olması da o derece artar, gök akça bir renge bürünür,
YAYINMA          Güneş ışınlarının yayınık duruma gelmesi olayı.
YAYIŞIK PÜSKÜRME   Magmanın yerin içinden geniş ölçüde, çok püskürmesi olayı. Yayısık püskürmeler, yer yuvarlağının eski çağlarında olmuştur. Lav taşkını durumunda olan lav yayışmaları olayı.
YAYLA HAVASI              Yüksek yerlerin havası. Burada aşağıdaki yerlere göre hava daha arı, havanın nemliliği daha azdır. Burada serin yeller eser, burcu burcu kokular getirir. Güneş burada yakıcı olarak vurur. Çiçekler daha çok parlak renklidir. Bu özellikleriyle yayla havası türlü hastalıkların iyileştirilmesine yarar, insana sağlık verir, fakat 35004000 metreden sonra artık dağ tutması başlar, (Yükseklik kuşakları).
YAYLACI             En çok kullanılan anlamı ile yazlan sürüleriyle beraber yaylaya çıkan, orada yazın sıcak aylarını geçirip davarlarını yaydıktan sonra yine aşağılara inen (Yaylacılık), Çiftçi ve davara olarak geçinenler. Yaylacıların yayla işleriyle ilgisi çeşitli olur Bazen sürü sahibi davarlarını çobanlarına verir, yaylaya gönderir, kendisi de arada bir yaylaya uğrar, durumu görür. Bazen sürü sahibinin ev halkı çadırlarıyla yaylaya Çıkar, yazı orada geçirir, davarları sağar, yayıkla yağ yaparlar. Kimi yerde de bir köy halkının sürüleriyle birlikte yaylaya çıktıkları olur. Bunlar hep yaylacı adı altında toplanır. Yaylacılar aşağılarda çiftçilik de yaparlar.
YAYLACILIK      Yayla adı verilen yerlere sıcak aylarda geçici olarak göçme olayı. Bu göçmelerden, yaylacılık gidiş gelişleri doğmuştur. Yaylacılık terimi ile Batıda kullanılan, transhumans sözü birbirini her zaman tam olarak tutmamakta, aşağı yukarı yak(aştırma bir karşılığını vermektedir. Çünkü, transhumans, daha çok, sürülerin otlaktan otlağa dönemli olarak yer değiştirmesidir. Yaylacılık içinde İse, yaylada ve aşağıda geçen zamanlar, bir bütün olarak bu türlü ekonomik yaşayış ta anlaşılır. Yerine göre, yaylada iki, ya da birkaç ay kaldıktan, böylece davarlar gevrek otları yiyip serin, soğuk suları içtikten, arı havada gezdikten sonra, kısın barınacakları yerlere Kışlak) gelinen yoldan dönülür. Bu dönüş sırasında davar sürüleri daha aşağılarda, ovada bir iki hafta ekinleri biçilen tarlalarda sap kalıntılarını, başak döküntülerini yer, tarlalara bu sırada gübresini bırakarak, gelecek yıl toprağın verimli olmasına yardım eder ki, böyle yerlere de güzlek, güzle denir. Baharda yeniden yaylaya çıkılmak üzere kış aylan, kışlaklarda geçirilir. Bu sırada davarlar, ağıllarda inlerde barındırılır, (Yayla, Yaylacı, Dağ göçebeliği).
YAYLAK              Yazın hayvanların otladığı yüksek dağlık yerler, ya da ovalarda böyle bir işe yarayan yerler. Yaylaklar, ya yüksek dağların ormansız yamaçlarında, ya da bu dağların eteklerinde olur. Yaylacıların, yazın göçüp kondukları bu otluk yerlere yaylak denir. Bunun gibi güzün barınılan yer (Güzlek), kışın kış aylarının geçirildiği yer (Kışlak) vardır. Bunlardan yıl içinde en çok bulunulan yer, kışlak ile yaylak'tır. Anadolu'da yayla İle yaylak birbirine çok yakın anlamda kullanılır, (Yaylacılık).
YAYLAKİYE       Davarları yaylaya çıkaran sürü sahiplerinin yaklak sahiplerine Ödedikleri kira..
YAYLAMAK      Yaz aylarını yaylada geçirmek, yaylada bulunmak, yaylada davar otlatmak. Akpınar köyünden birkaç ev buzlu yaylada yaylar. Sürüler kıyıda kışlar, dağlarda yaylarlar (Yayla, Yaylacılık, Yaylak).
YAYLAN YER    Irmakların akış hızının çok azaldığı yerlerde suyun dibinde biriken kum, çakıl gibi taş parçacıklarının birikmesinden doğmuş, az derin, sığ yer. Buna sadece yaylan, ya da yaylan da denir. Kumluk olan böyle yerler ırmağın çekik zamanında yüze çıkar, kabarık zamanında su içinde kalır. Yaylan, ırmağın geçit veren yeridir. Yaylandan at sırtında, ya da yürüyerek geçmek mümkün olur. Ancak, böyle kum yığıntı yerleri ırmağın aşındırması yüzünden her zaman bulunduğu yerde durmaz, ırmağın ağzına doğru ağır ağır yer değiştirir. Ortalama olarak yaylan yeri 10 15 sene içinde yer değiştirebilir. (Irmak adası. Akarsu, Irmak, Akış hızı).
YAYLANMA     Bir şeyin bükülmesi halinde kırılmayıp esnercesine edilebilmesi özelliği. Yayfanabilen cisimler, eğrilir, bükülür, hemen kırılmazlar. Yer kabuğunun da yaylanflbilen bölümleri vardır. Yaylanamıyan yerleri eğer kırılgan olmuşsa orada kırılmalar belirir.
YAYMAK            Hayvanları otlatmak  Anadolu'da yaymak, çok kullanılan bir kelimedir Davarları yaymağa götürüyorum. Çoban İnekleri Akbayırda yayıyor, denir. Yaymak sözü, otlatmaktan daha çok kullanılır, (Yayla, Yaylak, Yaylacılık).
YAYVAN BİÇİMLER    Derinliği az, fakat genişliği çok çukur biçimler. Ortasında Sultan Sazlığı ve Yay Gölü bulunan Develi Ovası, çok yayvan bir çanaktır. Ortasına doğru çok az eğimli, yanlan dağlarla, yaylalarla çevrili olan ovaların çoğu yayvan biçimde olur. (Yassı biçimler).
YAYVAN VADİ               Aşınmalarla iyice genişlemiş vadi. (Vadi.)
YAYVANLAŞMAK         Aşınmalarla yer biçimlerinin düzleşmeye doğru gitmesi.
YAZ       "Yıl İçindeki sıcak mevsim . Astronomi bakımından yaz, güneşin en yüce yer tuttuğu günden başlar (Kuzey yarımkürede 22 Haziran), güz mevsiminin güngece eşitliği gününde biter (Kuzey yarımkürede 23 Eylül). Bu sınırlar dışında yaz yılın sıcak bölümü anlamını taşır. Kuzey yarımkürenin orta kuşağında Mayıstan Eylüle kadar 5 ay sıcak veya sıcakça geçer. Mayıs başında sıcaklar başlayınca ""artık yaz geldi"" sözü kullanılır. Halbuki henüz bahardır. Bunun gibi Eylül ayının sonunda, hatta Ekim ayı başında sıcaklar sürüyorsa ""bu yıl yaz uzun sürdü"" denir, Halbuki bu sırada güz mevsimi girmiştir. Önceleri Orta Asya Türkleri arasında yaz karşılığı olarak yay kelimesi kullanılırdı (Yayla). Sözgelişi şöyle denilirdi ""Şöyle kim yay yağmurları dereler içinde tükenir gider, ne deniz suyuna iğrişebilir, ne ırmaklara ulaşabilir. Yay içinde gayet gün uzunluğu olur"" gibi. Zamanla yay kelimesinin yerini yaz tutmuştur. Yayla, yaylak, yaylamak bu yay kelimesiyle ilgilidir. ""Yaz mevsiminde"" karşılığı olarak yazın kelimesi kullanılır ""yazın, dağlarda geziye çıkılır."" ""Yazın dayar sürüleri yaylada yayılır"" gibi. Öteki mevsimler için de benzer kelimeler kullanılır Güzün, kışın, baharın, Mevsimler, Bahar, Güz, Kış)."
YAZ GÜNÜ        Günlük en yüksek sıcaklığın 25' C yi bulduğu, ya da geçtiği gün. Sözgelişi, Haziran ayının 12 inci günü, en yüksek sıcaklık 25 yi bulursa o gün, o yer için yaz günüdür. Başka bir gün için, en yüksek sıcaklık 26,8 yi bulursa o gün de yaz günüdür, (Yaz, Sıcaklık, Tropik gün).
YAZ UYKUSU   Yaz uyuşukluğu.
YAZ UYUŞUKLUĞU     Kavurucu sıcakların canlılara dokunduğu sıcak ve kurak kuşak bölgelerinde bazı hayvanların geçirdiği uyuşukluk süresi. Yoz uyuşukluğu, burada sıcaktan ileri gelmektedir. Böyle zamanlarda kimi hayvanlar toprağın içine derince girer, kimisi serince inlere sokularak kavurucu sıcakları geçirirler. Yaz uyuşukluğu türlü omurgasız hayvanlarda da görülür. (Kış uykusu).
YAZ YAĞMURU             Bütün yıl boyunca yağan, ya da kışın yağan yağmurlara karşılık, yaz aylarında yağan yağmurlar.
YAZI      Akarsularla, az çok yarılmış, fakat bu yarıntılar arasında geniş düzlüklerin uzandığı düz yerler. Yazı kelimesi kimi yerde ova, kimi yerde kır karşılığı kullanılmıştır. Yazı kelimesini bir jeomorfoloji terimi olarak kullanmak gerekirse, baştaki tanımın yeri olur. Yazının, ovadan Önemli bir ayrılığı da şudur Yazıda, daha çok, düz duruştu tabakalar uzanır. Bu tabakalar oldukça berkleşmiştir. Burada aluviyon ya yok, ya da azdır. Yazıda toprak ta, birikinti ovalarındaki kadar kalın değildir, (Ova, Dölek, Çukurova, Yüksek ova. Yayla, Çukurel, Yüksekel, Düzlek yapı).
YAZIN  Yaz mevsiminde olan şey.
YAZIN YEŞİL AĞAÇLAR             Sadece yazları yeşil duran, kısın yapraklarını döken ağaçlar. Bunlar, geniş yapraklı ağaçlardır. Bunun tersi, yeşil duran bitkiler ; (b, ), yeşil duran ağaçlar'dır. (j Yapraklı ağaçlar).
YAZLIK                Yazın bunaltıcı sıcaklarını geçirmek İçin birkaç haftadan bir kaç aya kadar çıkılan yaylalar, bağlar, bahçeler. Yazlıklarda evler vardır. Bu evlerin kimisi bir iki göz damdır, kimisi konaktır. Adana'lılar Bürücek yaylalarına çıkar. Burası Adana'nın yazlığıdır.
YEKNESAK        Coğrafyada sık sık değişiklik göstermeyen yerler, olaylar İçin kullanılır. Bu kelimenin yanına sonradan Fransızca yoluyla monoton kelimesi katılmıştır. Yeknesak ve monoton kelimelerinin yerine, Türkçe tekdüzen kelimesi vardır.
YEL        Havanın, bir yerden bir başka yere akması, (Rüzgar), Yel ve rüzgar dilimizde, kullanılan iki ; kelimedir. Ancak yel, daha çok, ol ; dukça küçük ölçülü, çoğunca biraz hafif sayılabilecek hava akıntıları için kullanılmaktadır. Bu arada samyeli karayel kabayel , akyel gökyel gibi adlar rüzgardan çok kullanılır. Sözgelişi, kaba rüzgar, kara rüzgar, sam rüzgarı denilmez. Bunun gibi, yel değirmeni denir, fakat rüzgar değirmeni denilmez. Yine bu kelime ile İlgili yelken, yelkenli, yelpaze (eski şekli yelpeğüç), yeldirme, yelkovan, yelek, yele, yeleç (havadar yer), yelli (rüzgarlı) gibi kelimeler de vardır Bir dış güçtür. Böyle bir dış güç, kurak bir bölgede, bir çölde eserse kumları, tozları süpürür, götiirür. Bu, yelin doğrudan doğruya yaptığı aşındırmadır.
YEL BAYRAĞI  Yellerin esiş yönlerini bulmıya yarayan araç. En sade şekliyle, dikili bir direğin ucuna bağlanmış uzunca, dar bir kumaş şeridi bu işi yapar, yelin nereden estiğini gösterir. Böyle bir temele dayanarak yine sade araçlar yapılmıştır. Yel bayrağının sade biçimi şudur Ok biçiminde bir ucu olan araç, yelin vuruşu ile dik bir eksen çevresinde döner. Aracın konulacağı yerde bir pusula yardımı ile dört yön bulunduktan sonra, okun dönük bulunduğu yön, yelin çevreni (ufuk) üzerinde geldiği yöndür. Yani yelin esiş yönüdür. Bu araç, yüksek bir yere, sözgelişi bir evin damına yerleştirilir, (Anemoskop).
YEL ETKİLİ         Yel etkisi İle beliren her türlü olay ve oluşmalar. Sözgelişi yel etkisinden doğmuş tortulanmalar, yel aşındırmasından ileri gelmiş masa duruşlu taşlar, dibi oyulmuş yerler, yel oymasından doğmuş çukurluklar gibi. (Aşınma, Aşındırma).
YEL GÜCÜ         ), yel hızı üe İlgilidir. Yel vurması esiş yönüne dik olarak konmuş bir metre karelik bir düz yüzey üzerine kilogram olarak, yelin vuruş etkisiyle ölçülür. Rüzgar hızı ile yelin bir yere vuruşu arasında ilgi vardır. Bu vuruş, hız karesiyle orantılıdır
YEL HIZI              "Yelin taşıdığı havanın ortalama hızı. Bu hız, hava yığınlarının saniyede gittiği metre soyundan uzaklıktır. ""Yelin hızı iki metredir"" denince, rüzgarın çok hafif bir cismi saniyede 2 metrelik uzaklığa götürdüğü anlaşılır. Kimi zaman yel hızı, saatle de söylenebilir. Yel hızı, gradyan a bağlıdır, Çöllerde yelin kayaları kazıması, tırmanırcasına oyması seklinde beliren aşındırma. Yelin, sürükleyip götürdüğü taş parçacıklarının yaptığı oyma, çarpma, çizme, cilalama işleri birer yel kazımasıdır."
YEL KUŞAĞI     Yer yuvarlağını geniş Ölçüde bir kuşak gibi kuşatırcasına uzanan bölgelerde esen yeller alanı. Yel kuşağı sözü, yel bölgesi sözüne yakındır. Sadece kuşak sözü daha çok bir sürekliliği belirtir, (Rüzgar, Rüzgar sistemleri. Basınç bölgeleri).
YEL SÜPÜRMESİ           Eski terim Rüzgar ta'riyesi, başka terim Deflasyon). Kurak bölgelerde, hele çöllerde yelin üfleyip süpürmesi şeklinde beliren aşındırması. Çöllerde yeller, taşıyabildikleri kadar toz, kum, çakıl alır, bunları sürükler, havaya kaldırırlar. Böylece yerdeki taş parçacıklarını, siler süpürürler. Bu süpürme İle kayaların oyuk yerleri boşalır, kayalar göz göz olur. (Yel üfürmesi,  birbirini bütünler şekilde işler. Yelin üfleyip süpürmesiyle havalanan parçacıklar, yelin kayaları kazıması için malzeme olur. Yel kazıması ile kayalardan parçacıklar koparılıp, bu defa da yel süpürmesi için malzeme verilmiş bulunur. Kurak bir bölgede ufalanmış taş parçacıkları ne kadar çok İse, yelsüpürmesi, yelkazıması (korrazyon) o derecede artar. (Yelsüpürmesi).Yelkazıması, Rüzgar aşındırması, Yel etkisi).
YEL VURMASI Yelin taşlara vurması, taşın, kolay kopabilecek yerlerini koparması halinde beliren gücü. Yel vurması, aşağı yukarı, rüzgar yeğinliği demektir.
YEL VURUŞU   Aralıklı olarak yelin vuruşu. Bu olay, esen yel gücünün birdenbire artmasıdır. Bu vuruşun hemen ardından yel esmesi hir an İçin hafifler ya da durur.
YEL YARINTILARI          Bu yarıntılar arasında çoğunca sivri durumları ile sırtlar sıralanır. Orta Asya çöllerinde bunun türlü biçimleri görülür. Yardang kelimesi de oradan alınmıştır, (Rüzgar aşındırması).
YEL YIĞMASI   Kurak, çıplak bölgelerde, yel üfürmesi ve yel savurmasından İleri gelen kum, toz yığılması. Kumul lös yığınları böylece doğmuştur. Bunun gibi yel savurmasıyla çukur yerler ve tekneler, bu savruntularla dolmuştur ki, bunlara yal yığması teknesi denir.
YELDEĞER         Bir yerde esen yelin çarptığı yer. Köyümüzün yanındaki Akbayıra çok yel değer. Yel değen yamacın ters yönündeki yamaç, dulda olur. Geminin de yel değen yanı, dulda yanı vardır.
YELDEĞİRMENİ             Yel gücünden faydalanılarak döndürülen çarka bağlı değirmen, (Sudeğirnıeni. Değirmen).
YELGÜLÜ         Bir yerdeki rüzgar yönlerinin 8, 16, 32 ya da 64 çizgi ile belirtilmiş durumu. Böylece yelin esiş yönü belirtilmiş olur. Bunun için de en çok dört anayön dört arayön den esen yellere, bu yönlere göre ad verilmiş bulunur Kuzey yeli, güney yeli gibi. Ancak, bu türlü yellerin her yerde ayrıca adları olur. Yurdumuzda en çok kullanılan ve Marmara bölgesinden alınmış olan adlar, yıldız, poyraz, doğu, güneydoğu, kıble, lodos, balı, karayel'dir. Kuzey rüzgarı demek, kuzeyden güneye doğru esen yel demektir. Yelin herhangi bir zamandaki esiş yönü olduğu gibi kalmaz. Bu esiş yünü, ortalama bir durum çevresinde oynar. Haritalarda, çoğunca. Uluslararası işaretlerle bu esiş yönleri belirtilir N = Kuzey, E = Doğu, S = Güney, W = Batı, NE = Kuzeydoğu, NW = Güneybatı gibi. (Yel).
YELKENLE GİTMEK      Bir kayığın, bir geminin yelkenden faydalanarak rüzgarla gitmesi. Böyle deniz taşıtlarına yelkenli denir. Önceleri, yelkenlilerden faydalanılarak, uzun deniz yolculukları yapılmıştır. Bugün yelkenliler sadece süs olarak kalmıştır.
YELKESEN         Türlü bitkileri hızlı esen yellerin zararlarından korumak İçin yapılan işler. Bunun için, çoğunca bu bitkilerin bulunduğu yer çit ile çevrilir, ya da yelin estiği yönü kapıyacak şekilde yanyana hasırlar gerilir. Yelkesen işlerin yapılması, ormansız ve ağaçsız yerlerde gereklidir. Ormanların, korulukların, ya da ağaç sıralarının bulunduğu yerlerde yelin kırıcı etkileri azalır. Yelkesen çiften (Örülü çit. Çit), yalnız yellerin zararlarını azaltmak için değil, kar tipilerinden bahçeleri, yolları korumak bakımından da faydalanılır. Toprağın yerinden oynamaması, sularla supu r ütmemesi için de yamaçlara yer yer çitler yapılır.
YELPAZE KIVRIM          Kıvrım yanlarının, kıvrım çekirdeğine doğru az çok büküldüğü bir kıvrım biçimi. Yelpaze kıvrım bu biçimi ile bir yelpazeyi andırdığı için buna bu ad verilmiştir, Kıvrım, Kıvrılma),
YELSEL            Yelin aşındırma, biriktirme İşleri ile ilgili. Çölde taşların gündüzün çok ısınarak genişlemesi, geceleri ise birden bastıran doğunun etkisi yüzünden put pul parçalara ayrılması, tozların savrulması, kumların savrulup birikmesi bunlardandır, (Aşınma, Yel etkisi).
YEM      Hayvanları beslemek için bitkilerden, hayvanlardan elde edilen besi maddeleri. Hayvanlar doğdukları, yaşadıkları yerlerde bulundukları yerin kendilerine verdiği yemleri yiyerek büyümüş, gelişmişlerdir. Bu bakımdan doğal yem bitkilerinin başka yemler arasında önemli yeri vardır. Bunun için de hayvanların beslendiği yerler olarak, çayır, otlak ve yaylaların (bunlara bakınız) hayvan beslenmesindeki yerleri önemlidir. Hayvanların yediği çeşitli bitkilerle, burçak, fiğ, karabuğday, korunga, tirfil çeşitleri, yonca gibi yeşil yemler durumundaki çiftlik yemleri yanında, koparılmış, kuru bitkiler de aynı değerde yer tutar Kuru ot, kuru yonca, saman bunlardandır. Çeşitli tahıl samanları önemli birer yemdir. Yemler arasında tane yemler'in de önemli yerleri vardır. Arpa, mısır, yulaf bunlardandır. Ayrıca yapma yemler, kimi fabrikalardan çıkan artık maddeler de yem olarak kutlanılır, Hayvan yetiştirme).
YENGEÇ DÖNENCESİ Kuzey Yarim Kürede Ekvatorun 23 kuzeyinden geçen enlem dairesi. Kuzey yarımküresinin 23' 27' lık paralelinde, güneşin 22 Haziran da, öğle üzeri dik vurduğu çember, Bu gün. Kuzey yarımküresinin gün ' dönümü'dür. (Dönence, Oğlak dönencesi).
YENİ TAŞ ÇAĞI              İnsan tarihinde Eski ve Orta Taş Çağlarından sonra gelen. Tunç Çağından önce süren çağ. Bu çağda, hayvan yetiştirme ve tarım gelişmiştir. Keçi, koyun, sığırdan başka domur, at gibi hayvanlar da İnsana alıştırılmıştır. Yeni Taşçağında hayvanları alıştırma İşi Önasya'da geniş yer tutmuş, Orta, .ya'da da at evcilleştirilmiştir. Bu çağda insan, daha çok düşünür olmuş, sert taşları cilalıyabilmistir. Yine bu çağda buğday, arpa, keten ekilmiş, ketenden kumaş dokunmağa başlanmıştır. Eski t aşc. ağındaki insanlar ölülerini gömmedikleri halde. Yeni taşçağındaki insanlar ölülerini gömmesini, bunlar için dolmen denilen mezarlar yapmasını bilmişlerdir. Cilalı taşçağı da denilen Yeni taşçağında insanlar artık barınma yeri olarak, mağaralarda inlerde kalmayıp göller üzerinde yapılmış evlerde oturmuşlardır. Bu evlerden çevredeki karaya köprüler yapılmış, geceleri yırtıcı hayvanlardan korunmak için bu köprüler kaldırılmıştır. Bu çağda insanlar köylerde oturmuştur. Bu köylerin her yanı bir hendek, ya da bir duvarla çevrilmiştir. Yeni Taş çağı Avrupa'da 1000 yıl ka dar sürmüştür. Milattan önce 3000 ile 1800 arasında, Taşçağı, Eski Tasçağı, Orta Taşçağı).
YENİ YIL             Her yılın ilk günü. Gregoryen takviminde bu Ocak'tır, (Takvim, Yıl, Ay, Gün).
Yeniden donma               Katı olan, bir yere bağlı bulunan kalın buz yığınlarının bulunduğu buzulların hareket edişini açıklamak üzere ortaya atılmış düşüncelerden biri. Yeniden donma düşüncesine göre, buz, basınç yüzünden küçük parçacıkların bulunduğu bir yığın durumuna gelir. Baskının artmasıyla, buzun erime noktası alçalır. İşte bu parçacıklar, birbirlerine değen yüzleri boyunca yer değiştirir. Bu sırada herhangi bir biçime, bir kalıba giren bir özellik alırlar. Baskı azaldığında yeniden donma olur, bu yığın yine birbirine bağlı, som bir kütle durumuna geçer. Karın, buzkar buzkarın, buzul özelliği almasında yeniden donma olayının büyük önemi vardır. Yeniden donma oljyı ile buzul, basınç olunda esnek bir durum almakta, bu da buzulun hareketine yol açmaktadır.
YENİDEN DONMA TEORİSİ   Buzulların hareket edişini açıklamaya çalışan düşüncelerden biri.
YENİDÜNYA     İçerisine kuzey, orta, güney Amerika'yı atan karalar topluluğu (Eski dünya).
YENİŞEHİR        Şehirlerin eski çekirdek bölümünün (Şehir çekirdeği) çevresinde, endüstri çağının gelişmesiyle birlikte, yer yer fabrikalar yanında, yeni şehir çekirdekleri doğmuş, ya da yeni şehir yerleşmesi alanları belirmiştir. Bu gibi yerler köylerden şehirlere çalınmaya gelenlerle kısa zamandadolmuş, yeni şehir bölümleri hızla büyüyerek birbiriyle kaynaşmıştır. 'Yeni şehir bölümlerinde sokaka ve caddeler, eskilerine göre daha geniş) (İr. Parklar, yeşil alanlar, meydanlar çoktur, (Şehir çekirdeği. Şehir, City).
YER       Yeryüzünde bir alan.
YER ADLARI     Yerleşme yerleri (b. bk). ile tarla, bağ, bahçe, dağ, vadi, dere. ırmak, deniz, ada, bölge, ülke gibi yerlerin adları. Yer adları araştırmalarına toponimi ve toponomastik denir. Toponomasiik, dil biliminin bir dalı olup, yer adlarının Önemini, doğuşunu, yayılışını araştırır ve inceler. Bu araştırmalarla coğrafyanın, yerleşme tarİhİ'nin, etnolojinin bir yardımcısı durumun f da bulunur.
YER ADLARI BİLGİSİ   Coğrafyanın bir yardımcısı olup, yerleşme yeri adlarından bölge, yöre adlarından ve başka yer adlarından faydalanarak yerleşmelerin doğduğu, geliştiği cağların bulunmasına, o zamanki yörenin durumunu belirtmeye, burada yerleşenlerin nerelerden gelmiş olduğunu göstermeye çalışır, (Yer adlan).
YER BİÇİMİ       Yerşekli, Avarız.
YER DEĞİŞTİRME          Bir cismin son konumuyla, ilk konumu arasındaki yönlü uzaklık.
YER DEPREMİ Deprem.
YER DÜZENLEMESİ     Yer plancılığı.
YER EKSENİ      Gök ekseni içinde bulunan ve yer yuvarlağının döndüğü eksen. Gök ekseni tutulma düzlemiyle 66,5 lik bir açı yaptığından, yer ekseni de tutulma düzlemi ile 66,5 kadar olan açıyı gösterir. Yerin ekseninin bu eğimli duruşu, yer yuvarlağı güneşin etrafında dönerken etkisini belli eder. Bu durumdan türlü iklim olayları, mevsimler doğmuştur.
YER GÖÇMESİ                Göçüntü.
YER GÖÇÜNTÜSÜ      Göçme.
YER ISISI         YERİN İÇİNDEKİ ISI. Bu ısının neden ileri geldiği üzerinde durulmuştur. Bir düşünceye göre yerin içindeki bu ısı, yer yuvarlağının İlk durumu olan ve güneşten ayrılmış kızgın bir bulutsu cisimden (nebüloz) arta kalmıştır.
YER SARSINTISI             Deprem
YER YÖRÜNGESİ        Yeryuvadağının güneşin etrafında dolaşırken geçtiği yol. Yeryuvarlağı, güneş çevresinde 365 gün kadar bir zamanda büyük bir elips çizer. Yeryuvarlağı, odaklarından birinde güneşin bulunduğu bir elips yörüngesi üzerinde yürür. Bu, yerin yörüngesidir. Bu dolaşma zamanına bir yıl denir. (Günöte, Günberi).
YERALTI             Toprağın altındaki yer.
YERELTMEK     Bir coğrafya olayını bir yer de belirtmek. Böylece bir olayın coğrafi dağılışını belirtmeye çalışmak. Bir olayı, bir yere bağlamak.
YERİN İÇİ        Yer yuvarlağının dıştan İçe çeşitli kat kat kabuklardan yapılı olduğu temeline dayanan bölünüşü. Yerin İçi Üzerine ileri sürülmüş çeşitli görüşler varsa da bunlar orasında en çok görüleni aşağıda söylenendirYerin en dış katı yer kabuğudur . Bunun altında sima denilen daha ağır bir kat vardır. Daha altta ağırlığı gittikçe artan türlü katlar vardır ki, çekirdek bölümünde ağır küre bulunmaktadır.
YERİN KUTUPLARI       Yer yuvarlağının ekseninin, yerin yüzündeki yerleri. Bunlardan biri ku . zty kulüp noktası, ötekisi güney kutup noktası'dır, (Enlem, Boylam, Yer ekseni).
YERİN YOĞUNLUĞU   Yer yuvarlağının bütünü gözönüne alınarak elde edilen 5,5 değerindeki yoğunluk Bu değerden şu anlaşılır Yer yuvarlağı kütlesi, aynı büyüklükteki bir su yuvarının 5 kat fazlasıdır. Yer yuvarlağının bu yoğunluğu, dibe doğru türlü yer katlarının yoğunluğunun artması ile ilgilidir. Gerçekten yer yuvarlağının en üst katı olan ası yer kabuğunun yoğunluğu 2,7, bunun altındaki katın yoğunluğu 34, daha derinlerdeki yoğunluklar 56, çekirdek bölümünde 8 den çoktur. Bunların ortalama değeri 5,5 tutmaktadır ki, bunt yerin yoğunluğu denilmiştir, (Yer yuvarlağı).
YERİNDEN KOPMA     "Yer kabuğunun tabakalarının türlü kımıldanışlarla yerimden oynamış, duruşları bozulmuş olması. Yerinden oynamalarda kopmaların, ayrılmaların belirdiği yüzeye 'yerinden oynama yüzeyi"" (dislokayon sathı) denir. Bunun yeryüzündeki kesilme yerine yerinden oynama çizgisi (dislokasyon hattı) adı verilir. Yer kabuğunun tabakalarının, kayalarının, daha geniş durumu ile bir bölümünün verinden oynaması, ya yeryüzüne teğet şeklinde olur, ya doa yer yuvarlağının yan çapının uzanış yönünde olarak dikine olur. Birinci durumda, yatay olarak buruşturucu sıkıştırıcı şekilde yandan olan basınçlar çok artar. Böylece de kıvrılma , aşma yatay kayma belirir. Dikine olan yerinden oynamalarda ise çekilmeler, yırtılmalar, yarılmalar olarak bükülme kırılma doğar. Araştırıcıların kimisi bu İki türlü yerinden oynama olayını birbirinden iyice ayırmak istemiş, kimisi de bunların birbirinden kesin sınırlarla ayırt edilmesinin güçlüğünü ileri sürmüşlerdir, (Deprem, Dislokasyon)."
YERİNDEN OYNAMA DEPREMİ           Tabakaların kırılması, kıvrılması gibi yerinden oynama olaylarının etkisiyle beliren yer sarsıntıları. Böyle depremlerde sarsıntı yerleri bu oynama yerlerine bağlıdır. Çöküntü yerleri, genç kıvrılma bölgeleri böyle sarsıntı yerleridir, (Deprem).
YERİNDEN OYNAMIŞ DURUŞ               "Yerinden oynamış bulunan tabakalar için kullanılan kelime. Sözgelişi, ""Kuzey Anadolu'da birçok tabakalar yerinden oynamıştır"" denildiğinde, bu tabakaların diılolce olmuş bulunduğu düşünülür, (Yerinden oynama)."
YERKABUĞU    Yer yuvarlağını çepçevre kuşatan taştan bir küre. Geniş okyanuslar yer kabuğunun çukurluklarıdır. Karalar bu kabuğun deniz üstünde bulunan bölümleridir. Yerkabuğunun çok derinlikleri, deprem dalgaları ve başka yollarla incelenmeye çalışılmıştır. Derinlere inildikçe yoğunluk, sıcaklık artmaktadır. Yerkabuğu 60 120 km. kadar derinliklere uzanan kattır. Bu katla silisyum ile alüminyum çok yer tuttuğu için sial denir. Burası yer katlarının en yeğnisi (hafif olanı) dir.
YERKABUĞU OYNAMALARI  Yer kabuğunun türlü olaylarla yer yer oynaması, (Yerinden oynama. Deprem, Yerkabuğu yaylanması. Dağ oluşu).
YERKABUĞU YAYLANMASI    Yerkabuğunun yaylanırcasına olan oynayışları Yerkabuğu yaylanmaları, son derece ağır olur. Bu yaylanmalarla geniş Ölçülü yassı yükselmeler, yayvan çökmeler belirir. Yaylanmaların, çoğunca İyice belli bir ekseni bulunmaz. Yaylanmalar sırasında tabakaların duruşunun bozulmasından çok, bu kımıldanışlar birbirinden pek uzak yerlerdeki yükselme vealçalmalarla belli olur. Bu Özelliklerinden ötürü, yerkabuğunun böyle kımıldanışlarını bir yayın kırılmaksızın eğilebilmesine benzetmek mümkündür, (Esneklik). Nasıl ki yay belirli bir yere kadarkırılmadan esneklik gösterebiliyorsa, yerkabuğunun bu geniş ölçü lü kımıldanışları da belirli bir yere kadar esneklik gösteriyor, yaylanıyor. Bundan Ötürü buna yerkabuğu yaylanması denilebilmektedir. Nasıl ki, dağ oluşu sırasında kemerler ,tekneler oluşmuş ise, yerkabuğu yaylanmaları sırasında da, geniş eşikler (jeoantiklinal), geniş tekneler (jeosenklinal) doğmuştur.
YERLEME           Yerelime.
YERLEMEK        Yereltmek.
YERLEŞİK           Köyde, kentte, şehirde, çiftlikte, vahada yer leşmiş insanlar. Bunun tersi göçebe dir. Yerleşik insanlar, bulundukları yerlerde ekin ekerek, meyvecilik yaparak, pamuk ve başka bitkiler yetiştirerek, hayvan besleyerek, el sanatlar yaparak, fabrika işleterek geçinirler. Bunlar, sürülerine otlak ariyan göçe ' beler gibi yer değiştirmezler. Yerleşik insanlar evlerde otururlar, (Yerleştirmek, Yerleşme coğrafyası. Yerleşme bilgisi. Yerleşme yeri adları. Ev).
YERLEŞİK YERLER         Yerkabuğunun çok eski çağlarından beri iyice pekleşerek yerine oturmuş, oynaklığı kalmamış, yerleşmiş bölümleri. Yerleşik yerler, yeryüzünün en eski arazi parçalarıdır. Buraları yerkabuğunun kırılgan yerleridir. Böyle yerler çok uzun zaman aşın maya uğramıştır. Sibirya, Kanada, Saltık Kalkanı bunlardandır, (Oynak yerler. Kalkan).
YERLEŞİKLİK    Yerkabuğunun pekişerek yerine oturmuş, yerleşmiş, artık oynamaz olmuş yerleri. Bunun tersi, oynaklıktır.
YERLEŞİLMEMİŞ BÖLGE           Yeryüzünün yerleşilmemiş yerleri. Kulüp bölgeleri, çöl bölgeleri gibi. Bunun tersi yerleşilmiş bölgedir. Yerleşilmemiş yerler, sade bu iki alan değildir. Üzerinde İnsan bulunmayan adalar, yüksek dağlar, bataklıklar, insanın sokulamadığı balta girmemiş ormanlar da birer yerleşilmemiş yerdir. Böylece yerleşilmiş yerler ortasında da yerleşilmemiş yerler vardır.
YERLEŞİLMİŞ BÖLGE  Yeryüzünün yaşanabilir, yerleşilmiş bölgeleri. Bunun tersi yerleşilmemiş bölgedir. İnsanların yerleştiği yerler, ekonomi bakımından faydalandıkları yerlerden daha dardır. Çünkü avcılık, balıkçılık, toplayıcılık şeklindeki faydalanmalarda insan, bir yerden alacağım alıp, oradan uzaklaşmıştır. Bundan başka yüksek dağlarda hayvan otlatmaları için faydalanılmak üzere geçici olarak ve kısa bir zaman için oturulan yerler (Yaylacılık) olmuştur. Böylece yerleşilmiş yerler, artsız arasız uzanan bölgeler değildir. Ara yerlerde yerleşilmemiş, yerleşmeye engel olmuş alanlar bulunmuştur Yüksek dağlar, ıssız adalar, bataklıklar, balta girmemiş ormanlar gibi. Dar anlamıyla yerleşilmiş bölgeler, 149 milyon Km. tutan karaların 102 milyon Km.; sini tutar. 47 milyon Kmlik yer yerleşilmemiş olan kutuplara, çöllere düşer. Yerleşilmiş bölgeler ortasındaki yerleşilmiş yerler de bu 102 milyon Km. den çıkarılırsa, yerleşilmiş yer tutarı 90 milyon Km. ye düşer.
YERLEŞİM COĞRAFYASI           Yerleşik, Yerleştirmek, Yerleşme bilgisi.
YERLEŞME BİLGİSİ       İnsan yerleşmesinin bilgisi, (Yerleşme). Bu bilgi içinde yerleşmenin .. ki görünüşü, dağılış tarzı, yeri, biçimi, büyüklüğü, işleyişi üzerinde duran yerleşme coğrafyasıyla ilgilenen yerleşme tarihi, tarihten Önceki ve tarih başlangıçlarındaki kuruluş ve gelişmeleri araştıran yerleşme arkeolojisi, yerleşme yerlerinin harap ve yok olması araştırmaları, geçinme ve toplu yaşama yönlerinden araştırmalar vardır, (Yerleşik, Yerleştirme, Yerleşme yeri adları, Toponimi).
YERLEŞME COĞRAFYASI         İnsanın oturduğu, barındığı yerlerle bunların kurulduğu yer arasındaki ilgiyi araştıran bir coğrafya kolu . Bu ilgi sayı ve yapı tarzı, yanyana bulunuş şekli, eskiliği gibi yönler olabilir, (Yerleşme, Yerleşme bilgisi. Yerleşme yeri adları).
YERLEŞME YERİ ADLARI          "Köy, çiftlik, kom, kent, şehir gibi insanların yerleşmiş bulunduğu yerlerin adları. Bunlar bir kılavuzda gösterilmiştir. Yurdumuzun yerleşme yerler? için iki büyük ciltlik ""yerleşme yerleri kılavuzu (meskûn yerler klavuzu) vardır, (Yer adları, Toponimi. Yerleşme coğrafyası)."
YERLEŞTİRMEK              Bir bölgede, bir yörede ev, çatışma yeri sağlıyarak yerleşmek, (Yerleşme coğrafyası, Yerleşme bilgisi)
YERLİ    Bir yerde doğmuş, büyümüş ürenıiş, sözgelişi yeril halk, bir ülkede doğmuş, orada yaşamış kimselerdir, Otokton, Yabancı).
YERLİ KAYA      Anakaya.
YERLİ KAYA GÖLLERİ Göl çanağının çeşitli nedenlerle ana kaya üzerinde  oluşturduğu göllerdir. Göl çanağını oluşturan etkene göre 4 gruba ayrılır.
YERÖTE              "Dar anlamıyla, şehir ve kent arasında yeni bir denkleşme yapan yerleşme şekli üzerindeki düzenlemeler. Türlü yönlerden, bu arada endüstri bakımından gelişmiş kalabalık ülkelerde şehirlerle kentler arasındaki sınır belirsizleşmeye doğru gitmiştir. Şehirle kent (kasaba) birbirine yaklaşmıştır. İşte bununla İlgili olarak şehirciligi, bölge plancılığını ilgilendiren işler kendini göstermiştir. , Geniş anlamıyla alınırsa, yer plancılığı terimi Almanca Raumplanung kelimesinin dilimizdeki karşılığıdır. Bu Almanca kelime, teknik kaynaklarda çok geçen geniş anlamlı bir kavramdır. Bu kavram, bir ev yeri kadar olan ufak bir yerden, bölgeye, ülkelere kadar olan düzenlemeleri içine alır. Bu kelimenin başka dillere tam Çevrilmesi güçtür. Sözgelişi İngilizcede bunun karşılığı ""country regional town village planning"" şeklinde uzun olarak kullanıldığı olur ki anlamı, ülkebölgeşehirköy planlaması demektir. Dilimizdeki yer plancılığı bu Almanca kelimenin karşılığını güzel vermektedir."
YERŞEKLİ        Yeryüzünün kabarıklık, çukurluk biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki biçimleri. Dağ, bir yerşeklidir. Tepe, çanak .ova, doruk, boyun, birer yerşeklidir. Denizden yüksekliğine, bulunduğu yerdeki başka kabartı ve çukur yerle ilgisine göre türlü yerşekilleri vardır. Yerşekillerinin her birinin yapısı ayrı olduğu gibi, bunları oluşturan güçler ve olaylar da ayrı ayrıdır. Dış görünüşleri bakımından biribirine çok benziyen yerşekilleri, gerçekte biriblrinden ayrı olaylarla doğmuştur. Sözgelişi düden, obruk, buzyalağı, devkazanı, yamkcukur birer çukur şekildir. Fakat bunların herbiri ayrı ayrı olaylardan doğmuştur. Yerşekilferinin kimisi büyük şekillerdir Ova, dağ, yayla gibi. Kimisi ise, küçük şekillerdir Yarıntı, oyuk, çanak, tepe, basamak gibi. Ana çizgileriyle yeryüzündeki, bütün şekilleri yani yerşekillerini iki bölümde toplamak mümkündür Çukur şekiller, yarıntı, vadi, oyuk, çanak. İn, ova, teknedir. Kabarık şekiller, basamak, tepe, dağdır.
YERŞEKLİ ÇÖZÜMLEMESİ       Dış olaylar ve morfolojik olaylar topluluğunun yardımı ile yerkabuğu oynamalarını göstermeye yarayan bir araştırma yolu. Karalardaki çok çeşitli yerşekillerinin doğuşu, iç ve dış güçlerin karşılıklı durumlarının ve birbirlerine olan etkilerinin İncelenmesine dayanarak açıklanır. Dıştan gelen güçler, yerşekillerinİ yıpratır, içten gelen güçler, yerşekillerinin ana yapılarını doğurur. Böylece, yeryüzünde birbirinin tersi yönünde İşleyen İki gücün karşıladığı bir alan vardır ki, bu da yeryüzünün biçimleridir. Bütün bu karşılıklı etkilerle İlgili olarak bir yanda kabarık yerlerdeki aşınmalardan doğmuş yontulmuş yeryüzü biçimleri, öle yanda aynı zamanda oluşmuş birikme alanları (korrelat birikme alanları) belirmiştir. İşte dış olaylar, iç olaylar ve morfolojik olaylar topluluğu olarak görülen üç değer, çözülmesi gereken, bir denklemdir ki, bunun bilinmeyeni ve doğrudan doğruya görülemeyen iç olaylardır. Öteki İkisinin yardım ile (dış olaylar, morfolojik şekiller topluluğu) iç olaylar da tesbit edilir, İşte yerşekli çözümlemesi yani morfolojik analiz budur.
YERŞEKLİ TERSELMESİ              Aşınmalar yüzünden jeolojik bir oluşma sırasında doğmuş bulunan çukur bir yerin kabartı durumuna gelmesi, ya da kabartı biçimindeki yerin çukur bir yer biçimine yer vermesi olayı. Sözgelişi kıvrılma ile belirmiş bulunan bir kemerin bir yer kabartısını karşılaması beklenir. İlkin bu böyledir. Fakat sürekli aşınmalar yüzünden burası yontularak alçalır, bunun yanındaki tekne önce çukurda iken buraya göre daha yüksekte kalır. İşte bu ters durumdan Ötürü böyle şekillerin belirmesine yol açan olaylara terselme ya da yerşekli terselmesi denir.
YERYUVARLAĞI             Güneş dizgesinin 9 yıldızından biri ve güneşe üçüncü uzaklıkta olanı. Yer yuvarlağı da bu 9 yıldız gibi bir gezegendir. Yeryuvarlağını havaküre kuşatır. Yeryuvarlağı, 34 milyar yıl Önce güneşten ayrılan bir bulutsu cisimden (nebülöz) oluşmuştur. Yeryuvarlağı ile başka gök cisimleri arasında sıkı bir ilgi vardır. Hele güneş ve ay İle yeryuvarlağı arasındaki ilgi çok sıkıdır. Bu ilgi bunların çekimlerinde belli olur (Gelgit). Güneş ışınlarının yeryüzü üzerine etkisi pek büyüktür, (İklim, Hava, Sıcaklık).
YERYÜZÜ           1 — En dar anlamıyla, kıraların yüzü. Karalan çeviren sığdeniz dipleri karadan sayılmak üzere, engin denizler dışında kalan, çok çeşitli kabartı ve çukur yerleri, akarsulan, golleri, bitki örtüsü. İnsan ve onun işlerinin toplandığı yüzey. Burası katı yeryüzü'dür.<br>2 —Daha geniş anlamıyla havakürenin yeryuvarlağına değdiği her yerdeki sınır yüzeyi.<br>3 — En geniş anlamı İle insanın yasadığı, çalıştığı alan olan ve bir çok doğal, beşeri olayları kendinde toplamış bulunan havaküre, suküre, taşküre ve canlılar küresinin biribirine en çok yanaştığı yer. Burası bunun için coğrafi yeryüzü diye anılır. Böyle bir yüzey, üç boyutlu bir yerdir. Hem eni, hem boyu, hem de yükseklik ve derinlik değeri vardır, (Yeryuvarlağı).
YERYÜZÜ BİÇİMLERİ   Yerşekilleri.
YERYÜZÜ SULARI         Yeryüzünün karalar bölümünde yüze çıkmış ya da yüzde birikmiş sular. Bunlar akarsular, göller, bataklıklardır.
YEŞİL KALAN AĞAÇLAR           Yapraklarını dökmeden bütün yıl boyunca yeşil duran ağaçlar. Bu türlü ağaçlar, özellikle sıcak kuşağın yağmur ormanlarında ve Akdeniz bölgesinde görülür,
YETME GÜCÜ  Belirli bir bölgede, türlü varlıkların, orada yaşayan kimselerin geçinmelerine yelme değeri. Yelme gücü, optimum değere göre, en yüksek geçim değerine göre hesaplanır. Bu hesaplamalarla küçük bölgeler, ülkeler için olduğu kadar, dünyanın da ne kadar nüfusu beslemeye gücü yetebileceği kestirilmeye çalışılır. Nüfusu beslemeye yetme gücü, önceleri coğrafyanın bir konusu olarak göz önüne alınmıştı. Daha, 1754 te. dünyanın besleyebileceği nüfus sayısının 3 milyar kişi olduğu İleri sürülmüş, sonraları bu değerin 1015 milyar kişi olabileceği üzerinde de durulmuştur. Bir bölgenin nüfusa yetme gücünün bilinmesi, türlü ülkelerde başta gelen işlerden biri olmuştur. Öyle endüstri ülkeleri vardır ki, buralarda nüfus çokluğu .pek ileriye gitmiştir.Yetme gücü, şu olaylarla ilgilidir Doğal olaylar, türlü varlıkların bulunması ve işletilme derecesi, yaşama seviyesi ve toplum ahlakı, başka bölgelerle olan ekonomik bağlantılar, (Nüfus, Göç, Dışa göç).
YIĞINAK             Menderes büklümleri yaparak akan bir ırmağın, su yatağına doğru az eğimli uzanan aluviyon yığılmalarına yer veren '. yakası. Yığınak kıyı biçimi bakımından dışbükey bir uzanış gösterir. Burası ırmak yatağına doğru gittikçe alçalan yassı bir burun biçimindedir, (Carpak).
YIĞINTI DAĞLARI         Yeryüzünde yığılmalardan doğmuş bütün kabartı ; lar. Yanardağlar birer yığıntı dağıdır.
YIĞINTI KIYILAN            Birikinti kıyısı
YIL         Güneşin görünen yıllık hareketinde seçilen herhangi bir noktaya göre ard arda iki geçişi arasındaki zaman. Yeryuvarlağının güneş çevresinde dolanması için geçen zaman. Bu dolanma sırasında mevsimler doğar. Bir yıl 12 ' ay sürer. Bir yıl 365 gün, 6 saatte bütünlenir. Bu süreye adi yıl denir. Buna göre, yıl tam sayıda günlerden meydana gelemiyor, demektir. Bu durum türlü güçlüklere yol açacağı için, bu gün artığı gözönüne alınarak 3 yıl süresince Şubat ayı 28 gün sayılmıştır. Dördüncü yılda ise Şubat 29 gün alınmışttr. Şubatın 29 gün çektiği yıllara arlık yıl denir. 4 ile bölünebilen yıllar, artık yıl sayılır. Yeryuvarlağının uydusu olan ayın Hareketleri de gözönüne alınarak yıl hesaplanmasında faydalanılmışım Bugün de bu hesapla İlgili durumlar vardır. Bizde ay yılı (senei kameriye) temel tutularak Ramazan, dini bayramlar, her yıl değişik olarak yılın türlü günlerinde gelir, Ay yılı 29 gün 12 saat çeker.
YILDIRIM           Elektrikle dolu bir bulutun toprağa yaklaşması, sürtünmesi halinde bu bulut ile toprak, eşyalar, evler, ağaçlar, hayvanlar, insanlar arasında elektrik boşalması olayı. Yerin özelliği, eşyanın biçimi ve duruşu ile yıldırım düşmesi arasında ilgi vardır. Sözgelişi, maden ocaklarının bulunduğu yerler, yüksek yapılar, büyük ağaçlar düz ve her yanı çıplak yerden geçen İnsanlar, hayvanlar yıldırımı kendi üzerine çeker. Yıldırım düşmesi, yıldırımla çarpılma olaylarının sık sık İşitilmesi bundandır. Kimi yerde, yaylalarda yıldırım düşmesi yüzünden otlamakta olan davar sürüleri yok olur. Şehirleri, yerleşme yerlerini, yıldırım düşmesinden korumak için yıldırımsavarlardan faydalanılır. Ancak her yere adım başında yıldırımsavar koymak güçtür. Böyle yerlerde yıldırımdan korunmak için iri ağaçların, madenle ilgili yerlerin yanına yaklaşmamaya çalışmalıdır.
YILDIRIMSAVAR           Evleri, yerleş, me yerlerini, insanları, yıldırım düşmesinden koruyan araç. Yıldırımın doğurabileceği yıkımları önlemek için onu zararsız bir duruma getirmek, onu savmak gerekmiştir. Bundan ötürü dilimizde bu araca yıldırımsavar denilmiştir. Nasıl ki, uçaksavarlar da, başka tehlikeyi savarlar. Yıldırımsavar 1752 de Benjamin Franklin tarafından bulunmuştur. Bu buluşun temeli, yıldırım düşmesinin bir elektrik olayı olduğuna dayanır, (Çakım, Şimşek, Gök gürlemesi, Yıldırım).
YILDIZ  Geceleri gökte görülen ışıklı cisimlerden her biri Bu yıldızlardan kimisi durağan, kimisi gezegendir. Güneş bir yıldızdır. Bir durağan yıldızdır. Gezegenler, durağanlar gibi ışıklı değildir. Bunların da parlak görünmeleri, kendilerine vuran güneş ışığı ile aydınlanarak çevrelerine ışık vermelerindendir.
YILDIZ BİLİMİ  Astronomi
YILDIZ GÜNÜ   Bir yıldızın mecidiyenden İki üst geçişi arasında geçen zaman.Yıldız günü, gökte güneşin görünen yörüngesi olan, tutulma çemberinin gök ekvatorunu kestiği iki noktadan birincisinin, yani ilkbahar noktasının meridyen üzerinden geçmesi ile başlar. Bir yıldız günü, 23 saat 56 dakika sürer. Yıldız günü, güneş gününden 4 dakika kısadır. Bu değer bir yıl içinde bir gün kadar fark ettirir, (Güneş günü. Yerel saat. Saat dilimleri).
YILDIZ HARİTALARI    Gök'ün çizilmiş haritaları. Bu haritalarda çok sönük yıldızlar da görülebilir.
YILDIZ UZANIŞI              Akarsuların dağlık bir yerden çevreye doğru türlü yönlere uzanışı, bir şehrin türlü bölümlerinin, her yana doğru uzanışı gibi olaylar İçin, yıldıza benzetilerek belirtilmesine yarayan kelime.
YILDIZ YORUMCULUĞU            Yıldızların hükümleri bilgisi Başka bir sözle yeryüzündeki bütün olayların, bu arada en çok İnsan kaderinin, gök cisimlerinin özel karakterlerine, karşılıklı durumlarına, hareketlerine bağlı olduğu inancına dayanarak, yer. de olacak olayları önceden kestirme İşi yıldız yorumculuğu (astroloji) dur. Bu düşünceye göre felsefede bir küçük alem (mikrokosmos) sayılan İnsan, büyük alem (makrokosmos) ile olan ilgisi sebebiyle yıldızların etkisi altındadır. Yıldızların etkileri İse, özel durumlarına ve başka yıldızların durumlarına göre değişir. Bu arada 12 burcun ayrı ayrı ve dört tane üçgen içinde üçlü topluluklar olarak kendilerine göre özellikleri vardır. Bunun gibi ay tutulması güneş tutulması çemberleri de erkekler, dişiler, aydınlıklar, karanlıklar, renkliler, dumanlılar, boşlar, saadet artıranlar gibi bir takım bölümlere ayrılmıştır. Burç bölgeleri'nin belli yerlerinin güneş, ay ve beş gezegenle olan İlgileri de Önemli görülmüştür, (Yıldız, Astronomi).
YILDIZ YÖRÜNGE          Bir yıldızın yörüngesi, (Yer yörüngesi).
YILLIK  Belirli konular için yıldan yıla çıkan kitap. İstatistik yıllığı gibi
YILLIK EŞSICAKHK EĞRİLERİ  Yıllık sıcaklık ortalamalarının geçtiği eşsıcakhk eğrileri, (Eşsıcakhk eğrisi)
YILLIK ORTALAMA      Aylık ortalamaların 12 ye bölünme; sinden çıkan ortalama.
YILLIK OYNAMA           Sıcaklık farkı, Sıcaklık).
YIPRAK DÖKEN ORMAN         Yılın elverişsiz aylarında yapraklarım döken ağaçların çokça yer tuttuğu ormanlar, (Yaprak, Yapraklı ağaçlar. Yaprak dökümü).
YIPRANMA ŞEKİLLERİ               Sıcaklık, hava, su ve canlılar gibi güçlerin sürekli olarak yeryüzünde işlemeleriyle yerin biçimlerini aşındırmaları, taşımaları olayı. (Aşınma).
YIPRANNIŞ BİÇİMLERİ              İç güçlerin ortaya koyduğu ilk biçimlerin, türlü dış güçlerle aşınmasından doğmuş şekiller, (Yapı biçimleri. Yıpranma şekilleri. Aşınma).
  
Z HARFİ

ZAHİRE : Depolanmış tahıl.
ZAMAI SANİ :   İkinci çağ
ZAMANI RABİ  :          dördüncü çağ
ZAMANI EVVEL:            Birinci cağ
ZAMANI SALİS :           üçüncü çağ
ZAN :     Kuşak.
ZEHİRLİ NEBAT: ağılı bitkiler.
ZELZELE :Yerkabuğunun içten gelen etkilerle sarsılması titremesi olayına verilen deprem adının eskiden kullanılmış şekli.bu kelime,arapçadan günümüze geçmedir ve sarsıntı anlamına gelir.
ZELZELE MINTAKASI : Deprem bölgesi.:
ZEMHERİ  :         Karakış.
ZER’İYAT SAHASI :        Ekim alanı.
ZEVAL Öğle.
ZIMPARA TAŞI  :            Çok sert alüminyum kristallerden oluşan ve parlatıcı ya da aşındırıcı olarak kullanılan kayaç.
ZİBİL :    Gübre.
ZİNCİRLEME REAKSİYON:        Çekirdek parçalanması sırasında kontrol altında gerçekleşen tepkimelerin tümü.
ZİRAAT               Tarım.
ZİRAAT AMELESİ          Tarım işçisi ırgat)
ZİRVE   Doruk.
ZİRVE EŞKALİ  Doruk biçimleri.
ZİRVEİ CİBAL   Dağ doruğu.
ZİRVELER SEVİYESİ     Doruk katı.
ZİYA      Işık.
ZİYAİ MÜNTESİR          Yayınık şık
ZİYAİ ŞEMS      Güneş ışığı, Gün ışığı.
ZON      Yer, alan, saha, bölge.
ZOOCOĞRAFYA Hayvan coğrafyası.
ZOOLOJİ Hayvanlari bütün yönleriyle inceleyen bilim dali
ZORLANMIŞ YÖRE Bakıma yer verilmeden sadece varlıklarından faydalanılan yöre. Sözgelişi, bir tarlaya her yıl ekin ekilir de arada sıra da olsun toprak gübrelenmezse, o tarla zorlanmış olur. Henüz iyice büyümemiş ağaçlar, ölçüsüz kesilirse, veya bu kesilen ağaçcıkların yerine yenileri dikilmezse, o orman zorlanmış demektir. Bir maden işletmsin de sadece en çok ve kısa yoldan gelir getiren bol madenli parçalar seçilip alınır da, geri yanı bir yana atılırsa, böyle bir yerde yeraltı zenginliği zorlanmış olur. Yollar, bir defa yapıldıktan sonra uzun yıllar bakılmadan bırakılırsa, böyle bir yerde yol zorlanmış olur, yine böyle bir yerde insan gücünden ve yapıcılığından her insanın yeteneğinden yeni kabiliyetinden en iyi şekilde faydalanılmaz da, gelişigüzel bir çalışma güdülürse, i san gücü zorlanmış olur.
ZORLANMIŞ YÖRELER gittikçe yoksullaşmış, doğal varlıkları gittikçe verimsizleşmiş yerlerdir. Işlenmiş yöre, Doğal yöre, Yöre, işleme coğrafyası, Yerleşme coğrafyası
ZÜHRE Çobanyıldızı, Çulpan
ZÜRRA                Arapça bir kelime olup ziraatle uğraşan kimseyi anlatır ki, dilimizde uzun zaman kullanılmış olan bu kelimenin karşılığı, çiftçi’dir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder